mucahitalituran yazar profili

islam böyle bir din değildir. şakası bile son derece iğrenç ve namussuzcadır.
o iğrenç yaratıklar kutsal kitabımızı yaktıkça, biz yere düşen incilleri kaldıracağız.
öyle yapacağız ki; adımız müslüman, dinimiz islam olsun.

öhm...
uzun aralıklarla, belki kırk belki elli günde bir geliyorum. iki satır yazıyor ve gidiyorum.
insanlara özel olarak mesaj atılabildiğini şimdi öğrendim.
yani şu zamana kadar yazmadım ve yazmayacağım...
iki satırlık kotamı doldurdum sanırım. iki ay sonra görüşmek üzere...

evet efenim... her daim olduğumdan büyük gösteriyor oldum. bana bu yaşımda kırk şiir yazdıran, iki türkü besteleten kederlerimin etkisi büyüktür tabii. bunun yanında çok sevdiğim kılık kıyafetimin de etkisi vardır muhakkak. eskiden olduğu gibi klasik kıyafetleri seviyorum. okulda öğretmen sanılıyorum. kantinciler, öğrenciler ve hatta ilk zamanlarda öğretmenler tarafından... okul dışarısında ise kendimden yaşça büyük insanlar gerçekten çok ileri seviyede hürmet ediyorlar. kılık kıyafetin karşınızdaki insan üzerinde bıraktığı etki gerçekten büyüktür efenim. tabii insanlar üzerindeki tesirinden ziyade, gerçekten seviyor olduğum için giyiyorum. henüz on dokuz yaşındayım. yaşımı tahmin etmelerini istediğim zaman 23-30 arasında cevaplar alıyorum. sesimi duyanların kesin cevabı 25-30 oluyor...

çocukluk zamanlarında yaşanan, yaş biraz ilerledikten sonra keyifle izlenen ve gerçekten çok hoş bir mutluluk ile birlikte ufak bir hüzün yaratan mükemmel eserlerdir... vaktince anlayamadığın sahneleri anladığın ve kaşlarını çatarak yine o hüzün ile birlikte kahkaha attığın güzel anlar var ya... bazen hiç büyümemiş olmayı diliyor insan. bazen aptalca bir çizgi film içerisinde saçma sapan bir karakter olabilmeyi diliyor... eskiler güzeldi, eskiden çok güzeldik. "adventure time" "sürekli dizi" "uzun kulak ailesi" ve daha onlarca mükemmel eser...

müsrifçe akıyor zaman ve biz kaybediyoruz...
mücahit ali turan

öncelikle bütün görüşlerimin tam anlamıyla arkasındayım efenim.
kara mizah adı altında din ile, mizah adı altında aşk ve sevda ile iğrenç şakalar yapmaya başladınız.
(sadece genelleme yapıyorum) ahlaksızlık denilebilecek ve hatta tam anlamıyla bu doğrultuda (şakalarınız) ile iğrençleşiyorsunuz. bu iğrenç şakalara birbirinden güzel şiirleri ve çok kutsal dinleri alet ediyorsunuz. bu edepsizlikten başka bir şey değildir. kara mizah yoktur namussuzluk vardır.
vesselam.

her ne olursa olsun!
söz verip tutmamak, sözlü yahut fiilen aldatmak.
sadece şeref ve haysiyet yoksunu namussuzlara yaraşır!
işte yok "efenim bana şunu şunu yaptı o yüzden aldattım." şerefsizsin!
bunun başka bir izahı ya da açıklaması olamaz. namussuzluğun adı aşk olursa bu durum buralara kadar uzar elbette... yalan sevdalarınız batsın.

bazı ahmaklar, yani gerçekten cahil ve geri zekalı bazı insanlar islamı tanımadıkları ve kur-an okumadıkları için bu soruya iğrenç yanıtlar veriyorlar. günümüz sözde müslümanları kadınlara pek önem vermiyor diye sanki o önemi islam yahut kur-an vermiyormuş gibi yorum yapıyorlar. kadının islam ve kur-an için ne kadar önemli ve değerli olduğu son derece aşikardır. bilhassa türk müslümanlar için öyledir. yarı çıplak gezemiyor, erkeklerle gönül eğlendiremiyor diye değersiz olduklarını sanıyorsunuz. nasılsa muhalefet olduğunuz için bütün bu iğrenç yanıtlarınızın hiçbir hükmü yok! islam'a ve kur-an'a dil uzatanlar, bizlerin onlardan daha bahtiyar ve özgür oluşumuzu kıskanıyorlar efenim. kıskançlıklarında boğulsunlar. rica ediyorum evvela araştırın! cahil kalmayasınız inşallah, vesselam...

genelde sahil kenarında veya parklarda dayılardan müsaade isterken kullanıyorum.
sırtımda sazımla yakaladıkları zaman pek kolay bırakmıyor dayılarımız ve dertli abilerimiz.
muhabbetleri çok çok güzel oluyor elbette ama insanın bir zaman sonra kalması gerekiyor maalesef.
normalde 20:00'da kalkmam gerekiyorsa utanırım ve söyleyemem, 21:00'da ancak müsaade isteyebilirim. o da öyle kolay değil tabii, çokça utanarak...

çok can sıkıcı değil mi? "ne derdin var sanki?"
yahu arkadaş... neyse...

satırlarca güzel başlık gördüm ve tek bir ademoğlu iki satır yazmaya tenezzül etmemiş.
mesele namussuzluk, edepsizlik ve ahlaksızlık olunca döktürüyorsunuz...
nice dertler, hüzünler ve kederler barındıran şu güzelim şiirleri namussuzluğunuza alet etmeyin!
yazıklar olsun sizin gibilere, yazıklar olsun şu iğrenç başlıklara ve şiirlerin alet edilmesine susanlara.
utanmazsınız elbet tabii, fakat ben söylemek istiyorum. iğrenç insanlarsınız...
adam olmazsınız vesselam...

iyilik kazanacak efenim,
bu namussuz devrin tam ortasında hala aydınlık kalabilmeyi başarabilen insanlar kazanacak.
kendi kendine konuşabilenler ve hatta muhabbet edebilenler kazanacak göreceksiniz.
kitap okuyanlar mesela, türkü dinleyenler ve hiç sebepsiz gözleri dolanlar kazanacak.
istemeden ürküttüğü sokak köpeğinden özür dileyebilenler kazanacak yemin ederim.
sahilde oturduğu sırada yanına usulca yanaşan kediye hal hatır soranlar kazanacak.
şiir yazmaya meyledenler, hiç değilse ezberinde iki şiir olanlar kazanacak.
şeref ve haysiyet sahibi olanlar kazanacak. nahiflik alıp başını gidecek en güzel yerlere...
hülasa iyilik kazanacak efenim. utangaçlık def edecek bütün bu çirkinliği, göreceksiniz.

insanlar biraz kafiye uydurarak şiir yazdıklarını sanıyorlar. yağan yağmura, uçan kuşa ve hatta bulutlara. şiir yazmak sandıkları şey aslında sadece bir konsept belirlemek ve kafiye uydurmak o kadar. şiir böyle bir şey değil efenim... şiir yazmak kolay değil. elbette yağmura, buluta yahut güneşe şiir yazılabilir. fakat bir anlamı olmak zorunda... hiçbir kimse bir halt anlamasa bile sen bilmelisin o anlamı. o şiirin bir anlamı olmak zorunda, senin bahar dediğini onlar mevsim sansın mühim değil. bir tek sen anla ve sadece sen bil, fakat bir anlamı olsun. menekşeden kastın, eylül derken ki samimiyetin sana kalsın. sen şiirini yaz güzel kardeşim, kimseler bilmesin ama bir anlamı olsun. varsın "iki kafiye uydurdun şiir yazdığını sanıyorsun" desinler. kimseler bilmesin arkadaş. sen bil, sen anlat ve bir tek sen anla ne yazdığını... sadece anlamı olsun.

biraz fazla yaramaz ama olsun...

şimdi leyla ile mecnun'un yeni bir bölümünü açıyorum hemen...

benim için çok şey ifade eden ve gerçekten çok sevdiğim bir şiirdir.
isteyen olursa seslendirdiğim videoyu paylaşabilirim.

ibrahim ilyaslı - necəsən

mənim səndən uzaqlarda
yamandı halım, necəsən?
özgəsinə qismət olan
cahı-cəlalım, necəsən?

yalana döndü gerçəyim,
ay gözəlim, ay göyçəyim.
çəmənim, çölüm, çiçəyim,
pətəyim, balım, necəsən?

daşam yolun üstə bitən,
nə sirdi anlamaz yetən.
gözü, könlü dil-dil ötən,
dilləri lalım, necəsən?

zər-zibam, ləlim, gövhərim,
yaqut-yəmən, simu-zərim,
barmaqları bəxtəvərim,
başı bəlalım, necəsən?

üzün dönməz mənə sarı,
yarı öz ömründən, yarı.
ibrahimin sitəmkarı,
necəsən, zalım, necəsən?

o çaresizliği herkes bilmez. onca serüvenin ve savaşın ardından aptalca bir yüz ifadesi ile zoraki bir tebessüm etmek. bütün o çaresizlik ve yorgunluk ile beraber "nasip değilmiş" demek ve yutkunamamak... yine bir şiir yazmıştım, ufak bir alıntı paylaşabilirim.
"bilir misin? gecenin bir yarısı aynanın karşısına geçmiş, ağlamaktan kuruyan göz pınarlarını yoklarken “nasip değilmiş” deyip yutkunamamayı…"

namus sizin için ne ifade ediyor?
"namus iki bacak arasında değildir" tanımı oldukça yanlıştır. doğrusu "namus sadece iki bacak arasında değildir olacak.
ırzını yani iki bacak arasını korumayan ve sakınmayan kadın namussuz, erkek şerefsizdir. burası zaten kesin.
kimlerle nasıl muhabbetlere giriyorsunuz? sohbetin ve şakanın bir dozu, bir adabı ve haddi vardır. yeri geldiği zaman "ne münasebet" diyebiliyor musunuz? şeref ve haysiyet sahibi, kibar ve efendi beyefendiler ile birlikte olmak istersiniz değil mi? şiirler yazan, vicdan sahibi ve merhametli kimselerle olmak istersiniz değil mi? o kimseler sizi neden istesin? aklı başında olan hiçbir erkek dış görünüşe aldanmaz. şiirler yazan türküler söyleyen yahut biraz olsun kalbi kırılan bir erkek kesinlikle dış görünüşe aldanmaz. erkektir sonuçta, elbette güzel olsun isteyecek. alımlı ve naif olsun isteyecek. fakat o kaşlardan, o güzel bakışlardan önce iç güzelliğiniz ile ilgilenirler. kız olmak zaten alın yazısı sizler için, hanımefendi olmak ise biraz zahmet istiyor, fakat asıl mesele o da değil. yani şunu sormak istiyorum efenim...
hatun olabiliyor musunuz?

sazımı seviyorum...