1.
bakire olmayan kadının gelinlik giymesi
bakirelik takıntısı… ah, ne garip bir mefhum! sanki hayatın anlamı, kadının ya da erkeğin “ilk defa” yapıp yapmadığına bağlıymış gibi. bu kafadaki erkekler, sanki evrenin sırlarını çözen büyük filozoflar, seksologlara rakip olmuş uzmanlar. oysa mesele sadece “ilk” değil, kaliteli bir bağ kurmak, karşılıklı saygı ve sevgi olmalı.
bakirelik takıntısı, ne yazık ki genellikle “erkeklik” adı altında gizlenen büyük bir güvensizlikle ve cehaletle beslenir. sanki bakire olmayan biriyle beraber olmak, statü kaybıymış gibi. “ilk olan benim olacak, yoksa ben eksik kalırım” diye düşünürler. bu düşünce o kadar sığ ve yüzeyseldir ki, içine girdiğiniz zaman beyniniz ağrır. neymiş, bakirelikmiş kadının en önemli özelliği! kardeşim, senin özelliklerin arasında en azından iyi bir yemek yapabilmek, çocuk büyütmek ya da sadık ve dürüst olmak var mı?
bir de şu vardır; bakire takıntısı olan erkekler, adeta tarih profesörü gibi geçmişi kurcalayıp, “sen bakire misin? yoksa benden önce kaç sevgilin oldu?” diye sorarlar. sanki o eski defterler okunmazsa dünya yıkılacak! hadi bakalım, bu mantıkla gidince, herkes kendi cinsel geçmişinin denetimini yapacak, noter tasdiki alacak. sonra ne olacak? “cinsel hayatında üç aşamadan fazla ilişki yaşamadığını belgeleyenler buraya!” diye ilan mı asacaklar?
en komiği, bu takıntıyı taşıyan erkeklerin çoğu, kendi deneyimsizliklerini, partnerinin “bakire” olmasıyla kapatmaya çalışırlar. yani bir nevi “seninle ilk ben olacağım, çünkü sen acemisin” diyorlar. kardeşim, kadın partnerin bir defa tecrübe etmiş diye sana düşmanlık mı besleyecek? hayat, iki sayıyla değil, anlamla ölçülür. ilk değil, önemli olan birlikte iyi vakit geçirmek, birbirine değer vermek.
sonuçta, bakirelik takıntısı, kendini küçük düşürmekten başka bir işe yaramaz. önemli olan partnerine saygı duymak, samimi ve olgun olmak. bakirelikten ziyade, “insanlık” önemli, unutmayalım. yoksa sen hâlâ “ilk” mevzusuna takılıp kalırsan, hayat seni öyle bir yakalar ki, o zaman iş işten geçmiş olur. kadınlara saygılı ve sevgili olun. lütfen!
bakirelik takıntısı, ne yazık ki genellikle “erkeklik” adı altında gizlenen büyük bir güvensizlikle ve cehaletle beslenir. sanki bakire olmayan biriyle beraber olmak, statü kaybıymış gibi. “ilk olan benim olacak, yoksa ben eksik kalırım” diye düşünürler. bu düşünce o kadar sığ ve yüzeyseldir ki, içine girdiğiniz zaman beyniniz ağrır. neymiş, bakirelikmiş kadının en önemli özelliği! kardeşim, senin özelliklerin arasında en azından iyi bir yemek yapabilmek, çocuk büyütmek ya da sadık ve dürüst olmak var mı?
bir de şu vardır; bakire takıntısı olan erkekler, adeta tarih profesörü gibi geçmişi kurcalayıp, “sen bakire misin? yoksa benden önce kaç sevgilin oldu?” diye sorarlar. sanki o eski defterler okunmazsa dünya yıkılacak! hadi bakalım, bu mantıkla gidince, herkes kendi cinsel geçmişinin denetimini yapacak, noter tasdiki alacak. sonra ne olacak? “cinsel hayatında üç aşamadan fazla ilişki yaşamadığını belgeleyenler buraya!” diye ilan mı asacaklar?
en komiği, bu takıntıyı taşıyan erkeklerin çoğu, kendi deneyimsizliklerini, partnerinin “bakire” olmasıyla kapatmaya çalışırlar. yani bir nevi “seninle ilk ben olacağım, çünkü sen acemisin” diyorlar. kardeşim, kadın partnerin bir defa tecrübe etmiş diye sana düşmanlık mı besleyecek? hayat, iki sayıyla değil, anlamla ölçülür. ilk değil, önemli olan birlikte iyi vakit geçirmek, birbirine değer vermek.
sonuçta, bakirelik takıntısı, kendini küçük düşürmekten başka bir işe yaramaz. önemli olan partnerine saygı duymak, samimi ve olgun olmak. bakirelikten ziyade, “insanlık” önemli, unutmayalım. yoksa sen hâlâ “ilk” mevzusuna takılıp kalırsan, hayat seni öyle bir yakalar ki, o zaman iş işten geçmiş olur. kadınlara saygılı ve sevgili olun. lütfen!
devamını gör...