1.
şeytana haksızlık ediyor olabiliriz
şeytan, tarih boyunca insanın içindeki kötülüğün simgesi oldu. ateist, dindar, filozof ya da sıradan bir insan fark etmez; onun adı her zaman korku, günah ve tehlikeyle anıldı. peki gerçekten öyle mi? belki de biz, şeytana fazlasıyla haksızlık ediyoruzdur. çünkü insan dediğimiz varlık, yalnızca kötülükten ibaret olmasa da, yarattığı kaos ve verdiği zarar bakımından şeytandan aşağı kalır mı, bunu sorgulamamız gerek.
insan, bir fikir uğruna milyonlarca canı yok eder. insan, çıkarı için doğayı talan eder, hayvanlara acı çektirir. insan, kendi gibi düşünmeyeni ölüme mahkûm eder, aç bırakır, ötekileştirir. şeytan en fazla kandırır; ama insan, bizzat kendi elleriyle yalanlar, ihanetler ve savaşlar yaratır. tarih bunun örnekleriyle doludur. şeytan belki bir defa aldatır, insan ise sistematik olarak acı üretir.
kendi yakın tarihimize bakın: birbirine benzer düşmanlıkları, kinleri, öfkeyi kuşaktan kuşağa aktarır insan. siyasi, dini, etnik veya ekonomik sebeplerle birbirini yok etmeye hazırdır. şeytan belki bir kere yoldan çıkarır, insan ise sistemi kurar ve yönetir. katliamlar, açlık, yoksulluk, adaletsizlik; tüm bunlar insanın elinde şekillenir ve sürekli tekrar eder.
en kötüsü, insan sadece başkasına değil, kendisine de acı çektirir. kendi bedenini, ruhunu, çevresini tahrip eder; çaresizliği ve hatalarını inkar eder; sonra da kendisini mazlum yerine koyar. şeytanın rolü sınırlıdır, insanın kötülüğü ise sınırsızdır. insan, şeytandan ilham almaz; kendi egosu, açgözlülüğü ve kibriyle kendisi başlı başına bir cehennem yaratır. o sadece semboldür, hatırlatıcıdır; insan ise fiilen kötülüğü üretendir.
kısacası, insanın kötülüğü, şeytanın hayal edebileceğinin çok ötesindedir. biz şayet günahın, ihanetin ve acının simgesini arıyorsak, aynaya bakmamız yeterli olur. belki de en büyük ders buradadır: insan, hem kendi şeytanıdır hem de kendi cehennemini yaratandır. o yüzden belki de şeytana fazlasıyla haksızlık ediyoruzdur ; çünkü asıl kötülük, insandadır.
insan, bir fikir uğruna milyonlarca canı yok eder. insan, çıkarı için doğayı talan eder, hayvanlara acı çektirir. insan, kendi gibi düşünmeyeni ölüme mahkûm eder, aç bırakır, ötekileştirir. şeytan en fazla kandırır; ama insan, bizzat kendi elleriyle yalanlar, ihanetler ve savaşlar yaratır. tarih bunun örnekleriyle doludur. şeytan belki bir defa aldatır, insan ise sistematik olarak acı üretir.
kendi yakın tarihimize bakın: birbirine benzer düşmanlıkları, kinleri, öfkeyi kuşaktan kuşağa aktarır insan. siyasi, dini, etnik veya ekonomik sebeplerle birbirini yok etmeye hazırdır. şeytan belki bir kere yoldan çıkarır, insan ise sistemi kurar ve yönetir. katliamlar, açlık, yoksulluk, adaletsizlik; tüm bunlar insanın elinde şekillenir ve sürekli tekrar eder.
en kötüsü, insan sadece başkasına değil, kendisine de acı çektirir. kendi bedenini, ruhunu, çevresini tahrip eder; çaresizliği ve hatalarını inkar eder; sonra da kendisini mazlum yerine koyar. şeytanın rolü sınırlıdır, insanın kötülüğü ise sınırsızdır. insan, şeytandan ilham almaz; kendi egosu, açgözlülüğü ve kibriyle kendisi başlı başına bir cehennem yaratır. o sadece semboldür, hatırlatıcıdır; insan ise fiilen kötülüğü üretendir.
kısacası, insanın kötülüğü, şeytanın hayal edebileceğinin çok ötesindedir. biz şayet günahın, ihanetin ve acının simgesini arıyorsak, aynaya bakmamız yeterli olur. belki de en büyük ders buradadır: insan, hem kendi şeytanıdır hem de kendi cehennemini yaratandır. o yüzden belki de şeytana fazlasıyla haksızlık ediyoruzdur ; çünkü asıl kötülük, insandadır.
devamını gör...