nastenkaolsam yazar profili

nastenkaolsam kapak fotoğrafı
nastenkaolsam profil fotoğrafı
rozet
karma: 3204 tanım: 234 başlık: 85 takipçi: 37
abi kafanda kurbağa var

son tanımları


yazarların spotify playlistleri

müzik zevklerimiz uyuşursa eğer dinlemeye değer listelerim var canlar:

janis joplin
karışık metal
zeppelin
alternatif
ruhunu rahatlatmak isteyenlere
woodstock
benim için çok özel az biraz romantik
bir de bu var ama çok güzel
devamını gör...

bu gece ay çok güzel değil mi

bir rivayete göre japon erkekleri sevdiklerine utandıkları için seni seviyorum diyemezlermiş. onun yerine "bu gece ay seninle birlikteyken çok güzel değil mi?" derlermiş. olumlu bir cevap vereceksek "ölmeyi göze alırım" olumsuz bir cevap vereceksek "henüz ölmek istemiyorum" deniliyormuş.

tabi yukarıda anlattığım hikaye çok hoş ama şuradan türediği biraz bariz bence. japonca tsuki ay demek, suki de sevmek, beğenmek anlamında kullanılıyor. bir link bırakıyorum daha açıklayıcı olur merak edenlere.

buradan
devamını gör...

edip cansever

"ben sanki bir gazetenin hiç okunmayan yerlerindeyim"

"kim ne derse desin ben bu günü yakıyorum, yeniden doğmak için çıkardığım yangından."

"bir bakın, uyanıp kalkınca çocuk olmalarım var benim."

"gitsem de her yerde biraz vardır. hatırda zamansız bir plak. bir otel kapısı, biraz istasyon. vardır o seninle birlikte olmak. buluşur çok uzaktan ellerimiz. ve nasıl göz gözeyiz ansızın bir infilak."

"unutulmuş gibiyim ben. ve insan bir bakıma unutulmuş gibidir. bilmem ki nasıl anlatmalı? yalnız bile değilim."

güzel adamdır edip cansever.
devamını gör...

seni seviyorum demenin farklı şekilleri

bugün ay çok güzel, değil mi?
devamını gör...

ben malım demenin alternatif yolları

cebimde bok taşıyıp suçsuz bir hayvancağıza iftira attım.*
devamını gör...

seni seviyorum ama ona aşığım

(bkz: nastenka)
devamını gör...

saint benoit fransız lisesi


türkiye’nin en eski yabancı okulu. ve türkiye’de gidilebilecek nadir güzel liselerden biri.

aslında kuruluş tarihi olarak 1783 verilse de yapımına çok daha önceden 1300’lerde bir italyan kurumu olarak başlanmıştır. pera sarnıcı manastırı olarak cenova’lı rahibeler tarafından kurulmuştur, okulda bulunan çan kulesi de bu döneme aittir.

1400’lerde adı san benedetto olarak değiştirilir daha sonra da fransızların yönetimine geçer ve saint-benoit olur. 1600'lerde bir de hastaneleri oluyor ve bu hizmet 1800lere kadar devam ediyor.

1783'te de fransa'daki karışıklıklardan dolayı başta cizvitlerin elinde olan kurum lazarist din adamlarına devrediliyor. cizvitler kurumu terk ediyor. bu tarih bu yüzden lisenin kuruluş tarihi kabul edilmekte.

başlangıcında sadece fransız öğrencileri kabul eden kurum 1831 yılında türkleri de almaya başlamış. 1839 yılında okula gelen rahibeler kızların da eğitim görmesi için kız bölümünü açıyor. okul belirli bir dönemde türk hristiyanların artmasını sağlamıştır. herhalde bu artışlardan sonra zaten tek tük çocuklarını gönderen müslümanlar daha çekinerek göndermeye başlamışlardır ve azalmıştır. tabi benimki de bir tahmin. bir de okul fransızca öğrettiği ve fransız okulu olduğu için zamanında aydın bir kesimin oluşmasına ve osmanlı'nın avrupa'yla etkileşimlerinin biraz bile olsa artmasına yol açmış. sonra bir ara yıkılmış okul, yeniden yapılmış eski mezunlarından olan bir mimar tasarlamış şu anki binayı.

1. dünya savaşı varken bir dönem kapatılmış okul, fransızlar da yurt dışına gitmişler. bir ara hastane olmuş. bir süre sonra da binalarına istanbul erkek lisesi geçmiş (hak etmiyorlar o güzel binayı pis iel :( ) 1919 yılında da rahip ve rahibelerin dönüşüyle eğitime devam edilmiş.

türkiye cumhuriyeti kurulduktan sonra da okulda bazı değişiklikler yapılmış (dini çoğu şey kalkmış mesela) yeni kuralları benimsemeyen görevliler aynı dönemde türkiye'den ayrılmış ayrıca. bir ara çok disiplinli bir okulmuş, öyle böyle olmayan cezaları varmış ama sonra normal cezalara inebilmişler. 1987 yılında kız ve erkek bölümü birleştirilip karma eğitime geçmişler. ayrıca galatasaray üniversitesi'nde özel bir kontenjana sahipler.

bir aralar, çok da uzun bir zaman önce değil, şu habire adı değiştirilen liseye geçerken yapılan sınavlarda %2 gibi bir dilime girmek gerekiyordu. güzel okuldur. ama öğrencilerinde tuhaf bir tikilik vardı, mezunlarında hala o tuhaf tikilik var. sevmezdim burada okuyan tanıdıklarımı.
devamını gör...

hayal kırıklığı

hayal kurma seviyesi ile doğru orantılı hareket eden lanet duygu.
devamını gör...

sevmek

“sevmek güzel birine aşık olmak değil, o kişide bilmediğin bir zamanın beklemediğin bir anında kendini bulmaktır.”

dostoyevski demiş çok da güzel demiş.
devamını gör...

les benjamins

şu son yılda en azından benim çevremdeki erkekleri tapacak duruma getiren marka. benjamin falan diyor da kurucusu türk adı da bünyamin. benjamin’e aldanmayın yani*

yorumum olarak da biraz daha büyürse mini bir gucci olabilir ben de nefret ettiğim markalar listesine alabilirim kendilerini. ayrıca gereksiz aşırı pahalı bir marka. parayı göz ardı edersem erkek reyonu fena değil hatta baya baya güzel bence ama kadın reyonu çok kotu hani üzerine o aldığım parayı verseler yine giymem diyecektim ki o kadar da degilmis giyermisim aldigim parayi verseler giymem icin.

neyse sonuç olarak acayip overrated bir markadır kendileri. bu kadar para da en azından ben vermem.
devamını gör...

kağan önal

nilgün marmara'nın eşi. keşke hakkında iyi bir şeyler yazabilseydim diyebileceğim eski yabancıların en yakını. benim de en büyük korkularımdan biridir mecbur kalmamak.

"kağan eteğine pis bir herif oldu, her gün barlarda sürtüyor. soruyorum, "yine hangi bardaydın bugün?" "ambar'da" diye yanıtlıyor. (ekipmanı kontrol ediyor ambarda)"
devamını gör...

adile ayla

türkiye’nin ilk kadın diplomatı.

kendileri rusya’da dünyaya gelip ilk öğrenimini berlin ve paris’te, daha sonra liseyi istanbul’da notre dame de sion’da okuyor. ankara üniversitesi hukuk fakültesini bitiriyor daha sonra. aynı zamanda yaklaşık 10 yıl falan bir süre sonra dtcf fransız dili ve edebiyatını bitiriyor. dışişleri bakanlığında çalışmış, dtcf’de asistan olarak çalışmış en sonunda istanbul üniversitesi edebiyat fakültesinde çalışmaya başlamış. daha sonra dışişlerindeki işine geri dönüyor. ayrıca bir ara ankara devlet konservatuarında ve ankara kız lisesinde öğretmenlik de yapmış.
devamını gör...

milka

aynı zamanda kraliçe demektir.
devamını gör...

kısmet by milka

çoğu tasarımı için ben yapsam bu kadar olur dediğim, milka adlı bir kadın tarafından çıkarılmış lüks sayılabilecek takı markası. asıl soru değip değmeyeceği, cevaplar epey çeşitlilik gösterecektir ama ben bazı ürünlerine değebileceği görüşündeyim. çünkü gerçekten çok hoş tasarımları var, tabi bence.

milka bir reklam ajansında çalışan bir kadınmış. işi yüzünden ingiltereye fazlaca gidiyormuş ve gittiğinde de bir arkadaşında kalıyormuş. o arkadaşına da her gittiğinde ufak hediyeler götürüyormuş. bir gün kapalı çarşıdan aldığı bir nazar boncuklu kolye götürmüş, kendi çok inanırmış bu tarz şeylere, nazara falan filan. arkadaşı da çok beğenmiş. daha sonra o arkadaşının arkadaşları falan da beğenmiş ve sipariş etmişler. o da kendisi tasarlasa daha güzel olacağını düşünmüş ve madem böyle bir şeye talep var neden yapmayalım ki demiş ve 2008-2009 yıllarında işini bırakmış ve kendi markasını çıkarmış. ek olarak madonna'nın pek çok kullandığı takılardan birinin (yüzük) de markasıymış.
devamını gör...

ferfecir

fer: ışık
fecir: doğuş
ferfecir: ışığın doğuşuyla aydınlanma, sabah ışığı, alacakaranlık.

benim için havanın en güzel rengidir. gün batımı falan halt yemiş.

bir de metin ve kemal kahraman’ın aynı isimde parçaları var ki bulunduğu playlistten ötürü benim için çok özeldir. ve öyle bir parçadır ki anlatılmaz dinlenir ve bence herkesin ruhunda farklı bir etki bırakır ama illa bir şekilde dokunur sabırlı insanlara. benim için adıyla bu kadar özdeşleşen parçalar çok nadirdir. her dinleyişimde bana havanın en güzel rengini hatırlattığı için de ayrıca bir yer kazanmıştır bende. sessiz sakin çalarken aynaya bakılası bir parçadır.
devamını gör...

zambaklı padişah

geçen gün az sohbet ettik kendisiyle ve şuna odaklandık epey: "hafız! sence çocuklar çiçeklerin koynunda uyumalıydı değil mi!" ece'nin şiirlerinin benim açımdan en büyük özelliklerinden biri anlamaya çalışmayan herkes tarafından farklı yorumlanacak olması. ve ne için kurduğunu o cümlelerin az çok bile bilince araştırınca belki, kendi kafanızdaki yoruma saplanıp kalıyorsunuz. bilmem ki en azından bende böyle oluyor. bu huysuz denen şair o kadar huysuz olmayan bir şekilde huysuzlanmış ki. birilerini kurtarmak istiyorum sadece ellerim kötü olacak her şeyi kurtarmak istiyor, oradan çekip çıkarmak. anladınız mı bilmiyorum anlamadıysanız da pek önemli değil zaten.

bir de

"kışı ve üsküdar'ı, atkısıyla geçirecek bir kadın
yazmışım, nedense, deftere."

şiiri okudukça alıntılamak istedim alıntılamak istedikçe yorumlamak istedim. ama bu iki kısımla çok sohbet ettik geçen gün. gül reçelleri geldi aklıma.
devamını gör...

yağmur ve çilingir

çok güzel, gerçekten manyak güzel bir didem madak şiiri. en sevdiklerimden biri.


güneşin kelimeleri yuvarlayarak konuştuğu bir
sabah. manzara kesat. radyoda eski bir
şarkı eski ve tuhaf. kedilerin hasılatı
topladıkları bir çöplük. kavga, kıyamet
şimdi fotoğraf çekilsek gözlerimiz
bulutlu çıkar. baharın en hırpani
kadrosu arkamızda; uçurtmalar, kediler ve aşk.
şimdi her fotoğrafta defolu bir kelebek
uçar. şimdi her fotoğraf bizi dışlar,
nisansız ve insansız bir sabah. ne yapsa,
anlamaz insanın dilinden yağmur. ne yapar
açamaz kilitlenen aşkları bu zavallı çilingir,
ücra günler büyük harfle başlar.
insan ıslansa biraz aklından kuş sürüleri mi
taşar? bıraksak biz, belki bir fesleğen anlar.
marifetli bir şişenin dibi bizi yedi renge
boyar. tenimiz sefil. oysa aklımız ağrır
bir çocuk balkondan sarksa, ölüm pejmurde
elbiseyle ayaklansa... otobüsler suskun
yüzümüz gaste kağıdından bu sabah
zam, kira, kaza, yakıt, umut. gözlerimiz
denizler altında yirmi bin fersahta.
güneş kimbilir hangi uzaklarda?
kimbilir nerde şimdi o rezil, polikarya?


şiirin başları çocukluğumun pek çok sabahı gibi aslında. pek çok şey canlanıyor gözümde, aynı zamanda buraya yazmak istemediğim. sonra aklıma o sabahların farklı konulardan nasıl hep aynı şekilde mahvolduğu geliyor ama yine de şiir bende bıraktığı huzurlu, güneşli, dans etme etkisini kaybetmiyor. güneşten nefret ederim ve burada sevmem çok tuhaf bence. bu da tuhaf bir şiir zaten.
devamını gör...

okuyup büyük adam olamayacaksın nazif

10 sene önce abisinin öss’yi kaçırdın şakası yaptığı nazif’e aynı videoda abisi tarafından söylenen cümle. ara sıra aklıma gelir açar yine izlerim boğaziçi’den herhangi bir bölümü hedefleyen nazif’i.

buradan
devamını gör...

içimi okuyabilsen ölene dek kulum kölem olurdun

bir leyla erbil sözü. hak verdiğim yerler olmasına rağmen genel olarak hak vermediğim ve bence kendi içinde çelişen bir cümledir.

içini okusa kulu ve kölesi olacaksa, içinde bu derece yoğun duygular besleyen biri bu kul ve köle olma durumunu asla dile getirmez. bence en azından. hem karşıdaki bu duygulardan hoşlanacak mı bakmak lazım.
devamını gör...

izmir

izmir'i pek severim. ama ben şu an izmir'i değil izmirli erkekleri övmeye geldim canlar.

erkekleri (hatta genel olarak insanları ama erkeklerde özel olarak dikkatimi çekti) acayip kibar ve beyefendi olan güzel şehir. gerçekten ama yok böyle bir şey. komikler, güler yüzlüler, kadınlara (erkekler birbirlerinin arasında nasıllar bilmiyorum bana olan davranışlarından yola çıkaraktan kadınlara dedim) acayip saygılılar. ve kibarlar ya!

bilmiyorum bana mı denk geldi böylesi ama tanıdığım bütün izmirli erkekleri gerçekten çok seviyorum. hepsinde de bu yukarıda yazdığım özellikler geçerli.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim