nesterle tıraş olan karizmatik cerrah yazar profili

kullansın hocam ne olacak sanki? kütüphaneye gidip birbirleriyle çarpışıp aşık mı olacaklardı? o dönemler geçti. flört etmek kötü bir şey değil. yeter ki birleşen ruhlar olsun. flörtleşin. hayat kısa. flört güzel bir şey.

(bkz: patara kum tepeleri)

bilen bilir, bilmeyen de gitsin görsün.

yemeğim beş dakika geç geldi diye hemen şikayet eden oe daha çok nefret ediyom ben. çoğu kişinin kuryelerin ne tür zorluklar yaşadıkları ya da her gün ne kadar mobbinge maruz kaldıkları hakkında en ufak bir fikri bile yok. o yüzden her cip kullanan ya da kamyonetli kurye gördüklerinde yorum yapmadan önce oturup bir düşünsünler.

çoğu insan nefret eder. ama ben etmem. çünkü pazar, gerçeklerle yüzleşme günüdür. ertesi gün pazartesidir. yani hayatın, sorumlulukların, rutinin habercisidir., aslında en büyük gerçekliktir. bunu kabullenemeyen gitsin bir dağın köşesinde kendi hayal dünyasında yaşasın

tam anlamıyla dişi bir aslan gibidir. nasıl ki eve eti getiren odur, ilişkilerinde de sürekli veren taraftır. olayları analiz edebilen, mantıklı kararlar alabilen, güçlü ama aynı zamanda aşk dolu bir karaktere sahiptir. tek kusuru biraz tutumlu olmasıdır. gerçi bu da bir bakıma iyidir, yoksa savrulup giderdik

bu burca mensup bir kadınla yaklaşık bir buçuk yıl süren bir ilişkim oldu. hayatımın en zor, en karanlık dönemlerinden biriydi diyebilirim. sürekli dikenlerini çıkaran, en ufak meseleleri büyütüp kendi içinde savaşlar başlatan, gerginliği hiç eksik etmeyen manipülatif bir karaktere sahipti. neyse ki biraz kafam çalışıyordu da bunun manipülasyonlarına çoğu zaman karşı koyabildim. gerçi ben koydukça o daha da öfkelendi, o öfkelendikçe ben içten içe bir zafer hissi yaşadım. ama yine de inkar edemem, yatakta gerçekten tutku ve şehvet dolular. bu konuda bir artıyı hak ediyorlar.

genellikle kadınlar tarafından kullanılır. eğer bu cümleyi duyduysanız ve huzurunuzu seviyorsanız, usulca uzaklaşın. zira dertsiz başınıza dert açma ihtimali oldukça yüksektir.

gündüz vassaf öyle güzel tanımlamış ki, sanki yüreğimden geçenleri dile getirmiş. o söylemese ben söylerdim.

uyuyamayan, uykusuzluk hastalığı çeken kişiler, karanlığın getirdiği sınırsız özgürlük ve gerçeklikle başa çıkamayan kişilerdir aynı zamanda. bu insanlar, gün boyunca her şeyi izlemekle oyalanırlar. oysa gece artık izlenecek bir şey yoktur. sadece, yaşamın o belirgin sesi duyulur içten içe. gündüzden soyutlanıp kurtulmuş olan anlamsızlık, artık saklı değildir. hayatta olma bilinci kendini daha güçlü bir şekilde hissettirir geceleri, ölümün varlığı da öyle. 'yaşamın anlamı' gece duyumsanır ve sorgulanır. kimse bunu öğle yemeği sırasında tartışmaz. yaşam, gecenin konusudur."

sevgi sayıyla ölçülmez. gönül ne kadar isterse.

)

emel sayının yaşlanmasını kendime bir türlü yediremiyorum. düşünsenize yılların zarafeti, o eşsiz ses, o asalet bile zamanın ağırlığına karşı koyamıyor. emel sayın bile yaşlanıyorsa biz ne yapalım? bu, insanın kabullenmekte zorlandığı bir şey. sanki onun hep o altın saçlı, zarif haliyle kalmasını istemişim, belleğimde öyle yer etmiş. zaman herkesi etkiler ama bazı insanlara dokunmasa keşke.:( skarlet cansın da dahil:(

emel sayın bile zamanın kıskanacağı kadar güzel bir kadındı. öyle zarif, öyle asil… ahhh ahhh! ne çare ki yıllar kimseye merhamet etmiyor. emel sayın bile zamana yenik düştü:(

bu zamana kadar bunca kötülüklere rağmen dünyanın yaşanamayacak derecede kötü bir yer haline geldiğini hiç düşünmemiştim. son zamanlarda çok sık düşer oldu aklıma bu düşünce. ya kötülükler haddini aştığı için ya da çok fazla görmeye başladığım için. bu demek değildir ki şu an artık böyle düşünüyorum. ben asla içimdeki umudu yitiremiyorum.. o her şeye dair olan umut içimde var olmazsa; ben, ben olmaktan çıkarım. ama bu durumu çok küçük bir sebebe bağlıyorum ve bunu kusura bakmazsanız sizinle paylaşacağım. ben çocukluğumdan beri dua ederken her zaman tüm dünya için dua ederdim. hatta önce sevdiklerim, sonra tüm dünya ve hiç tanımadığım insanlar, en son da kendim için.. her zaman mutlu insanlar ve daha iyi bir dünya için.. ama ben ne zaman ki bu alışkanlığımı bıraktım, sanki tüm dünya artık gerçekten kötü olmuş gibi. evet düşünsenize, koskoca dünyayı birinin içten bir isteğine ve duasına bağlıyorum. aslında hissettiğim şeyi size şöyle aktarabilirim; leyla ile mecnun'un 10. bölümünü izleyenler varsa bilirler. mecnun ve leyla'nın aşkı dünyaya karşı. mecnun tüm dünyanın mutlu olması için leyla'dan vazgeçmişti ve ak sakallı dede de ona şöyle söylüyordu; " ben seni az çok tanıyorum, sen diğer insanlar mutsuzken mutlu olamazsın.. ya leyla'yı seçeceksin, ya dünya'yı.. "benimki de aslında böyle bir şey. sanki tüm dünyanın mutluluğu benim hislerimin içtenliğine bağlıymış gibi. komik değil mi? komik ama gerçek gibi. demem o ki; dünyayı tekrar kurtarmaya hazırım. lama yine de william shakespeare'in 66. sonesini buraya bırakmasam olmaz;

vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
o kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
değil mi ki kötüler kadı olmuş yemen'e
vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama, seni yalnız komak var, o koyuyor adama...

istatiksel olarak ülkemizde %68,39'u kıllı göbek, sivilceli göt, nefes alırken çıkan "gocan böyle silkebiliyo mu hıı" sorusu ile devam eder. rezillleeeerr

patavatsızlığım. dün tescillendim.

orta yaşlarda bir kadın market sırasını bana verdiğinde aa olur mu öyle şey? siz yaşça benden büyüksünüz, siz geçin lütfen dedim. kadıncağız yaşını sorunca da bilmiyorum 55 vardır deyip o, 41 dediğinde heeh, az farkla tutturmuşum deyince işi iyice batırmışlığım var. patavatsızlıkta rakibim yok, nefret ediyom kendimden.

birisi gelse de çekip vursa diye bakıyorum. arkadaşlarımın hepsi evlenmiş. kimi baba olacak, çoğunun işi gücü, düzeni yerinde. bir ben kalmışım öylece, serseri gibi. başvurduğum her yerden red, girdiğim her sınavda başarısızlık, çıkışı olmayan lanet bir döngü. aşk hayatına hiç girmiyorum bile baştan kaybetmişim zaten. kabul ettim, olacak gibi değil. uzak gelecekte bile evliliğe dair bir umut yok. hayat yaşıyor musun? desen o da yok kardeşim, yaşamıyorum. ne eğlence var, ne keyif, ne de seks . sadece çalış dur, ama boşuna. açık söylüyorum: gönüllü biri varsa gelsin bitirsin şunu. çünkü ben kendim yapamıyorum.

#3663438

senin için bu ekonomik dalgalanmalar rüzgar esintisi gibi... malum zenginlik sen de, yara değil şifa olur. yarasın.

sabah yataktan kalkarken 90. akşam dışarı çıkarken 19

devlet açık açık alkol ve sigara konusunda bizleri kazıklıyor. bugün günlük 3 bira ve 1 paket sigara parası ile kredi çekip araba falan alırsınız. dışarı çıkmaksa hayal oldu. haftada 1 kere çıkıp eğlenemediğimiz sikik bir ülkenin vatandaşları hala getirildik.
tavsiyem bu ülkede alkolü bırakmanız. sigarayı bırakamıyorsanız tütün falan içmeniz. yıllık harcayacağınız alkol parası ile rahatlıkla yurtdışına çıkabilirsiniz. istediğiniz alkolü istediğiniz yerde içersiniz. doğu avrupa, kıbrıs, gürcistan..
ulan cehennemde yaşıyoruz amk. bahtımızın karasını sikiyim.