ülke gündemini istemsizce de olsa takip etmekten çok boğulmuş ve sıkışık hissediyorum kendimi. toplumsal bir mutluluk mümkün mü, merak ediyorum. ekşi sözlük lokasyonuna falan hiç bakmak istemiyorum, ülke gündemine dair tek umut veren haber arıyorum ama onu da bulamıyorum.
insanlık tarihinin uzaya giden ilk ve tek kedisiymiş. fakat birkaç ay sonra, uzay yolculuğunun etkilerini incelemek için öldürülmüş ya da ölmüş. o kısmı tam olarak anlayamadım. üzücü.
ingiliz markası. kaliteli ürünleri vardır. özellikle tişört ve gözlüklerini çok severim. öğrenciyken iki yıl boyunca burberry mağazasında çalıştım. övünmek gibi söylemeyeyim, yanlış anlaşılmasın ama yüzlerce kişi içinden zar zor beni seçtiklerini söylemişlerdi. okulum biterken de güzel bir şekilde ayrıldım kendilerinden. disiplinli ve iyi bir çalışma ortamıydı. bana da tecrübe olmuştu.
geçen gün gözlüklerinden aldım burberry’nin. öğrenciyken o mağazada çalıştığım sırada şey derdim: “bu gözlükler biraz pahalı, umarım bir gün param olduğunda satın alabilirim” diye. o günler geldi aklıma. tebessüm ettim. numaralı gözlük kullananlar bilir ki iyi markalar haddinden fazla pahalı fiyatlara çekilebiliyor.
biyolüminesans özelliği sayesinde kendi ışıklarını üretebilen canlılardır. aynı zamanda sıcaklığa, kirliliğe, düşük oksijene dayanıklılar. o yüzden iklim değişikliği arttıkça çoğalmaktalar.
marmara’da sıklıkla görüyorum kendilerinden. ege’de bir tık daha az. geçtiğimiz yaz, sanırım haziran ayı falandı. işten çıkınca havlumu kapıp tekirdağ’ın kumbağ tarafında denize gireyim dedim, bir de baktım ki kıyıda pusula denizanası... kenarda çoluk çocuk da yüzüyordu. komik olacak ama dalgalarla ittirerek dokunmadan kuma çıkardım bu canlıyı. insanlar telefonlarını alıp geldiler “bunun türü ne?” falan diyorlar. internetten de tekrar bakıp teyit ettim, sahiden pusula denizanasıymış. marmara’da denize girmenin tehlikeleri, diyebilirim. denizler bu canlılara ait elbette ama unutmayalım ki denize döktüğümüz her atık, çöp bunların kıyılarımıza yaklaşmasını tetikliyor. doğayı temiz tutmak konusunda çok hatalarımız olduğunu düşünüyorum.
böyle düşündüğüm zamanlar vardı eskiden. sonra “kader” dedim. bunu söylemek kimse için kolay değil bence. bazı insanlar kaderimizde olsun isteriz, tek o olsun, tek ona bahşedeyim kalbimi, tek ona sunayım her hissiyatımı falan ama olmaz. evren çoktan yemin etmiştir olmamasına.
yine de teşekkür etmeli yaradana, bazı hisler kolay yakalanmıyor. herkes vaktinde çıkar karşımıza, en hayırlı olacak şekilde… naçizane düşüncem efenim.
ortamı küçük hindistan ama istanbul havalimanı kadar yorucu değil. sigara içmek için teras soran kardeş üzülmesin, çok güzel alanları var bunun için. sigara kokusu taa bekleme salonlarına kadar gider, kokuyu takip ediniz. ben neden sigaraya taktım bugün? neyse.
bir gün böyle birine rastlarsam dizlerine yatıp dinlenmek istiyorum. “öyle zor yollardan geldim ki sana, belki sen de öyle yollardan geldin bana” diyebilirim.
takılmak değil ama ders almak gerekir. her yaşanan tecrübedir esasen, bu da insanı büyütür. o denli anımsayacak kadar tecrübeli olabilmeli diye düşünüyorum.
dedem ve babam askerdi. birisi hava, diğeri ise karacı astsubayıydı. disiplin ve kuralların ön planda olduğu aileden gelen biri olarak şöyle söyleyeyim. siz vatanınız için yaptığınız bu kıymetli vazife sırasında o zimmeti kaybedemezsiniz. buna hakkınız yok en başta. bu hem vatanı hem de o bölüğü, en başta kendinizi tehlikeye atmaktır.
müeyyidesi ise direkt hapse girmektir ve askerlik süreniz uzar. vaktinde dönmeyi unutun. asla dönemezsiniz hemen, en azından 6 ay kesin uzar ama tabii hapiste… tek kişilik ve en ıssız olan yere verirler sizi. yemek haricinde ısıtıcı bile bulamayabilirsiniz, oradakilerin insafına kalmış gerisi. ki size şefkat göstermelerini beklemeyin, askerlikte çok keskin kurallar vardır ve aslında olması gerekendir bunlar.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.