(bkz:
yusuf atılgan)'ın altyapı ve emek olarak (bkz:
aylak adam)'a göre daha oturaklı ve iyi olduğunu söylediği, edebiyatımızın varoluşsal ve psikolojik anlamda en etkileyici kitaplarından.
açıkçası çok fazla psikolojiden falan anlayan bir insan değilim, kendimce çıkarımlar yaparım. kitap okumayı çok severim, okumayı sevdiğim kadar kitap hakkında yazılan analiz yazılarını da okumaya bayılırım. yani bu kitabın belli bir psikolojik altyapısı ve mesajı var. daha önce konu hakkında psikolojik altyapısı elbette yazılmıştır sayfalarca, tekrar benzer şeyleri yazıp da gereksiz bilgi yığını oluşturmak istemiyorum. bendeki etkisini değerlendireceğim daha çok bu yazıda.
kitabın olay örgüsü (bkz:
aylak adam)'a göre daha az karmaşık ve tekdüze ama bu okumayı sıkıcılaştırmak yerine aksine -bendeki etkisi- su gibi akıp gidiyor. (bkz:
zebercet)tekdüze bir adam, hayatı ise kendisi gibi gayet monoton. ama içi öyle mi? zebercet içinde en ufak olayı bile büyütüp karmakarışık denklemler kuruyor. hayatı bu kadar sıkıcı olan bir insanın içinde fırtınalar kopması ayrı bir olay. çünkü kafası ve kalbi bu ağırlığı kaldıramıyor belli bir yerden sonra. dikkat ettiyseniz eğer kitabın sonlarına doğru rakı içmeye gitmesi bunu azaltma çabasına yönelik. bu yalnızlıkla gelen can sıkıntısı ve içinin dinmeyen fırtınalı hali rakı içmeye gittiği yerde, orada oturan kişilerin konuşmalarının kafasında yankılanması bu sebepten. o bölüm şöyle geçiyor:
"uzunca ufak bardağa rakı koydu;
* zebercet
* iki yudum içti yüzünü buruşturmamaya çalışarak. günlerdir kafasında, yüreğinde gittikçe artan ağırlığı biraz olsun azaltır mıydı bu? arkasındaki iki adamın konuşmasını kesik kesik duyuyordu, 'ilk üç haftası... dayanılmaz gibi geliyor... günler... alışıyor sonra...
düşlerde bile çıkılmıyor dışarı.' 'yaralanmadın mı...?' 'hayır... tutmadı... iki yıl günü gününe...' '... olmadı mı?' 'oldu ama... güvensizlik, kuşku, yalan... hiç yalnız kalınmıyor... arada isteniyor... bir yakınlık, sıcaklık.'"
görüldüğü gibi zebercet'in duyduğu konuşmaların bir kısmı bir nevi kendine bir şeyler çağrıştırıyor ve aklına takılıyor. yine basit bir sohbetten duydukları kafasında garip denklemlere neden oluyor. zebercet'in her şeyi yapabildiği ama sonunda yine tek başına kaldığı konfor alanı onu boğuyordu. en sonunda intiharına karar verdiği an bile yapması için hiçbir sebebi yoktu. ipi boynundan çıkarır, kaçar veya konağı yakardı. ama onun için "dayanılacak gibi değildi bu özgürlük."
devamını gör...