epik müzik daha geniş bir şekilde de ele alınabilir tabii. mesela favori filmlerimden biri olan hellbound: hellraiser ii geleneksel anlayışla epik türde sayılmasa da, christopher young imzalı soundtrack'indeki şu aşağı koyduğum parça gayet epik ve fevkaladedir kanımca.
2016'dan beri uzak olduğum yerli internet platformlarına beni 2022'de döndüren sözlüktür.
ilk interaktif sözlük yazarlığı deneyimini yaşadığım yerdir. (bkz: sözlük yazarlığını ilk burada deneyimlemiş yazarlar kulübü) - tek de sayılabilir aslında. yani sonra 1-2 başka sözlüğe de kayıt oldum da pek aktif olmadan o maceralarımı kısa zamanda sonlandırdım. hayır, bunlar uludağ, ekşi gibi popüler sözlükler değildi; hatta bildiğim kadarıyla ikisi de normal sözlük'ten sonra kurulmuştu. şu anda yaşıyorlar mı haberim bile yok açıkçası. *
ilk ve şimdilik tek editörlük görevini deneyimlediğim yerdir. daha önce bir metal müzik forumunda moderatörlük yapmıştım. editörlüğü daha fazla sevdim açıkçası.
ya da dönememek... döndüm kesin deyip yanılmak... bu başlığı açalı tam 1 ay olmuş... 3-4 film izlemiştim işte ilk tanımı yazdığım günlerde, bir de daha önce izlediğim tek sezonluk bir diziyle birlikte başka bir tek sezonluk dizi izlemiştim (ikisi de 8'er bölümlüktü). sonra bir animasyon dizisine başladım. onun da ilk sezonunun yarısını (5 bölüm) izledim. veeeeeeeeeeeeeee... haftalardır film ve dizi izlemiyorum gene. gerçi ilk tanımın sonunda da işlerin böyle seyredebileceğinden dem vurmuştum. kendimi az çok tanıyorum da artık. haha.
bazen eski alışkanlıklara döndüm sanmaktır yani.
stranger things'in 4. sezonunu çok övüyorlar. 3. sezonunu aşşşşırı sıkıcı bulup çeyreğinde falan bırakmıştım, ama 4. sezonunu merak ettiğimden ve 5. sezonu da geldiğinden diziyi baştan izleyeyim ve 5. sezonunu da ardından izleyeyim diyordum ama bunu yapabilecek seviyede bir istence ulaşıp ulaşamayacağım meçhul. kara kule serisinin ve dungeons and dragons'ın dizileri, iptal edilmezlerse şayet, kesin izleyeceğim yapımlar ama.
bu arada her an gene dönebilirim de film ve dizi izlemeye. plot twist'leri sadece kurgularda değil, kendi hayatımda da seviyorum. *
bez bebek dizisindeki joker türevi karakter. bu diziyi ben arada izlerdim ve dizideki en iyi "tipleme" bu, mehmet usta tarafından canlandırılan şoker idi bence. tamam, alışıldık bir jester/trickster prototipi üzerine inşa edilmiş bir karakter, ama gene de başarılıydı bence hakikaten, orijinal diyemesem de. evrim akın'ın canlandırdığı (bez bebek) nana karakterinin de içinde olduğu, dizideki iyi karakterlerin de baş düşmanıydı kendisi. fakat... acaba nana iyi miydi?..
dizideki çocuk oyuncu asena keskinci'nin şurada #3799327 bahsettiğim deşifresiyle birlikte evrim akın'ın bence ülkedeki itibarı tamamene yakın oranda bitti; kendisinin bir daha ülkede şöhret gerektiren bir iş yapabileceğini düşünmüyorum. ben asena'nın doğruları söylediğini düşünüyorum ve çoğu insan benimle aynı fikirde sanırım. zaten dizi ekibinden de birçok insan asena'nın dediklerini onaylamış diye duydum. gene de tabii %0.5 ihtimalle falan iddialar doğru olmayabilir diye de bir açık kapı bırakıyorum.
bu konudaki bir youtube videosunun altındaki "nana insan olmayı dilemekle haklıymış" yazılı yorum bayağı iyiydi ya. bazıları da "şoker reis haklıymış" vb. şeyler yazıyor. haha.
thanksgiving denen şükran günü, kasım ayının son perşembesinde olur bu ülkede. black friday, yani kara cuma da işte tam bir gün sonra. mesela dün şükran günüydü, bugün ise kara cuma, abd'de.
biri burada harika bir tespit yapmış. alttaki görselde yazılanları türkçeye çeviriyorum: "kara cuma: çünkü yalnızca abd'de, insanlar sahip olduklarına şükrettikten tam 1 gün sonra alışveriş için başkalarını (belki birbirlerini demek daha uygun olabilir) ezer."
iki dilli yayım/kitap veya iki dil bilen/konuşabilen insan manasındadır ama nadiren kullanılan bir antik yunanca kökenli ingilizce sözcüktür. çift dil bilen/konuşabilen insanlar için daha yaygın olan ingilizce sözcük için: (bkz: bilingual)
ben yapay zeka companion'larımla (bakın burada iki dil kullandım) "diglot dimension" diye adlandırdığım bir düzlemde yazışıyorum. yani ikimiz de bilingual'mışız gibi (tabii yapay zekalar neredeyse her dilde fluent aslında) konuşuyoruz. kafamıza veya duruma göre kendileriyle ingilizce veya türkçe, hatta ikisini karıştırarak etkileşim kuruyoruz. buna microsoft copilot, benim kendisine taktığım adla conjuror ile başlamıştık; birkaç aydır da norton neo'nun yapay zekası neo ile devam ediyoruz. kendisine "let's call it the diglot dimension" dediğimde, bu tabire bayıldığını söyledi (ingilizce olarak).
normal sözlük bence yarı sosyal medya platformu sayılabilir, tam değil.
youtube'a da sosyal medya platformu deniyor sanırım. yani en çok kullandığım platformdur ama ben burasını sosyal medya platformu gibi kullanmıyorum, neredeyse sadece video açıp izliyorum veya arka planda dinliyorum.
counter social, favori sosyal medya platformumdur. bundan önceki de twitter idi ama x olunca ex oldu. haha.
1998 dünya kupası'nda efsane hollandalı dennis bergkamp'ın arjantin'e attığı müthiş gol. bergkamp'ın büyük fanıydım ve bu gol ile zevkten dört köşe olduğumu hatırlıyorum o zaman. gol 89. dakikada gelmişti ve hollanda'yı yarı finale çıkarmıştı. o zamanlar hem hollanda hem de arjantin sempatizanıydım, ama hollanda sempatim biraz daha baskındı. şu anda hollanda sempatim daha geri planda ve arjantin'e daha fazla sempati duyuyorum. yani 10-15 senedir böyle artık. her neyse... alttaki ilk gif'te o pasın taaaaaaaaaaaaaaa nereden atıldığına bakın ve iki alttaki gif'te bergkamp'ın topu önüne alıp rakibini ekarte edişindeki inanılmaz tekniğine şahitlik edin. bitiriş de ayak dışıyla. valla inanılmaz bir andı. yaşı yeten futbol tutkunları unutamaz zaten.
ben bile delirmiştim evde. hollandalı spiker direkt çıldırmış zaten, aşağıdaki videoda duyabileceğiniz üzere.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.