dahlvier yazar profili

dahlvier kapak fotoğrafı
dahlvier profil fotoğrafı
rozet
dahlvier (editör)
karma: 74241 tanım: 10371 başlık: 1694 apolet: 11 takipçi: 118
Lich-Count Mage

son tanımları | başucu eserleri


hangi yazar gözünde nasıl canlanıyor sorusu

kedi yiyen fare

hatta kulağımda da şöyle dediği canlanıyor:

"oha, içinde gazoz yok. bu pet şişenin içinde nasıl gazoz olmaz? yuh. evet. anaa, tuzakmış lan?!"

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

darkdream

o zamanlar benim için en önemli tv yapımı olan 80'lerdeki he-man çizgi dizisindeki bir "kötü adam". adam değil aslında, bir yaratık. böyle şeytan gibi bir şey hatta. shadow creature / gölge yaratığı diyebiliriz sanırım, biraz genel bir niteleme olsa da. orko gibi de biraz. yani onun büyük ve kötücül bir versiyonu gibi de denebilir belki görünüş olarak. çizgi dizinin sadece eternal darkness adlı tek bölümünde yer alır. bizde general duncan veya sadece general diye hitap edilen man-at-arms kendisini bir zamanlar hapsetmiştir, ancak darkdream bir şekilde kurtulur ve eternia'nın başına yeniden karanlık bir bela olur bu bölümde. tavor ve evil-lyn*'i de yanına alarak tüm eternia'ya hiç bitmeyen karanlığı getirerek orada mutlu mesut yaşamak niyetindedir zira kendisi ışıklı ortamlarda barınamayan cinsten bir şeydir. bu uğurda da eternia'nın aylarından birini güneşi bloke edecek şekilde hizalayıp sonsuz güneş tutulması gibi bir şeyi gerçekleştirmek ister ve bunu neredeyse başarır. fakat sonra kullandığı sihrin beklemediği etkisiyle ay yörüngesinden çıkar ve eternia ile çarpışarak büyük veya total bir yıkıma neden olayazar. eternia'yı bu kıyametten kim kurtarır? elbette superman... tişikkirlir sipirmin. yok yok, tabii ki he-man kurtarır. eternia'ya tekrar gün ışığı gelir ve darkdream'e ne olur bilemiyorum. ortadan böyle siliniyor gibi kayboluyordu galiba gün ışığı gelince. çok iyi villain'dı ya. keşke bir iki bölümde daha kullanılsaydı...

kaynak: he-man.fandom.com/wiki/Dark...

(bkz: yazarların favori fantastik yaratıkları)

soldan sağa; darkdream, evil-lyn, tavor

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yazarları 10 yaşına götüren görsel

ben 10 yaşımdayken 1991 senesiydi. ilk özel kanalımız star tv de daha çok yeni sayılırdı o zamanlar.

o zamanki adıyla star 1'in şu görselini görünce 10 yaşıma nostaljik bir yolculuk yapabilirim bence.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yazarların favori fantastik yaratıkları

sanki favori mitolojik varlıklarımızı yazdığımız bir başlık vardı diye hatırlıyorum, ancak bu başlık daha kapsamlı ve tüm fantastik varlıkları kapsayabilir.

dungeons and dragons'ta yer alan şu yaratıklar net favorimerim arasındadır ve:

1-) lich
2-) mind flayer
3-) ultroloth
4-) time dragon

üsttekilerim hepsinin başlığını açıp tanıtmıştım.

beholder'lar da çok enteresan bence ama onun başlığı açılmadı henüz, daha doğrusu öyle bir başlık açılmış da bu yaratıkları tanıtan bir tanım girilmemiş daha. veya neutral bir yaratık olan rilmani'ler de var. özellikle de aurumach rilmani'ler. saysam daha rakshasa'lar var, nerra'lar, harpy'ler, nagpa'lar, sarrukh'lar, yuan-ti'ler, malaugrym'ler, naga'lar var falan... bitmez yani. d&d'deki ilginç bulduğum yaratıklar bitmez. biter aslında da hepsini yazarsam bu yazı bitmez. * tyranthraxus'u da anmadan edemedim ama. haha.

doppelganger'ları da çok ilgi celbedici bulurum. veya vampirleri. bunların başlığını ben açmadım ama vampir anlamındaki strigoi başlığını da açmıştım. bunlar elbette ki d&d için yaratılan yaratıklar değiller orada yer alsalar da, yani bu oyunların çıktığı 1974'ten çok çok daha eskilere gidiyorlar.

üstten de anlayabileceğiniz gibi en azından duruş olarak insansı yaratıkları daha ilginç bulurum normalde/çoğunlukla.

peki cthulhu'yu da neden saymayayım? onun da başlığını açıp tanıtmıştım.

mitolojik varlıklara gelirsek kimera/chimera ve tepegöz/cyclops'u de çok enteresan bulurum. medusa'yı da eklemeliyim tabii. sfenks/sphinx de neden olmasın mesela? türk mitolojisine dahil olan arçura'dan da bahsedebilirim ki kendisi batı kültüründeki trickster'ları akla getiriyor zaten. d&d* de bilenin bildiği gibi böyle mitolojik yaratıkların da ciddi kısmını paletine ekler/eklemiştir.

uzaylılar da sayılır mı? şu griler denen, bildiğimiz uzaylı tiplemesini de çok enteresan buluyorum ben. (bkz: zeta reticulan)

genelde kötücül yaratıkları saydım bu arada, çünkü: evil'lık kutsal bir müessesedir.

ama iyiler de iyi olabilir ya. mesela he-man'deki kötücül yaratık darkdream'i ne kadar seviyorsam, iyiler tarafındaki stratos'u da o kadar severim. yalnız, stratos aslında ilk tasarlandığında evil* imiş ama sonra iyi bir varlık olmasına karar vermişler. iyi ki de öyle yapmışlar diyorum, ki motu* evrenindeki iyiler tarafında olan en sevdiğim karakterdir kendisi.

faun'lar da var mesela, ya da. narnia günlükleri: aslan, cadı ve dolap'taki mr. tumnus çok sevilesi bir karakterdi bence. jadis'e de yaratık denebilir belki ki kendisi yine aynı filmde tilda swinton tarafından olağanüstü etkileyici bir tiplemeye dönüştürülmüştü. ırksal olarak tam insan değil sonuçta ve bu kategoriye alabiliriz onu da ama buralarda sözde kötülerden bahsetmeyecektim. *

bir de gene iyilerden abe sapien*'ı sayabilirim. yazımı da onunla bitireyim hatta. bu insansı, amfibik, uzaylıya benzeyen varlık da hellboy'daki favori karakterimdi.

geleneksel, kanatsız çin ejderhalarını da çok severim ayrıca. bunu eklemesem olmazdı.
devamını gör...

nostaljik fotoğraflar

abd - manhattan'da 84. sokak ve broadway'in kesiştiği yerde eskiden bu çiftlik evi varmış. - 1879

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük yazarlarından ingilizce mizah paylaşımları

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yaz insanı vs kış insanı

kış insanıyım, yes. en sevdiğim mevsim kıştır. ama mevsim değişimlerini de seviyorum aslında. "eternal winter" falan istemezdim. gerçi bundan iyi metal grubu ismi olurdu. google'dan arattım, varmış da zaten öyle bir metal grubu. xd
devamını gör...

quests of gallendor

aşşşşşşırı boş bir zamanımda kayıt olup belli bir süre oynadığım browser tabanlı bir fantastik oyun. bayağı eski zamanlar bunlar. yılını hatırlayamasam da 2007'den önce falan olabilir. cidden hatırlamıyorum ama cidden eski zamanlar. kesin 2010'dan öncesidir.

oyunda pek numara yoktu da böyle loncalarımız olurdu ve dahil olduğum loncada güzel arkadaşlar edinmiştim ve beraber hoş sohbetler etmiştik. sonra kimisiyle muhabbetimiz de devam etti hatta.

benim oradaki nick'im starchilde idi. hatta oyunu oynayanların çoğu beni tanırdı herhalde zira bir quest yarışması yapılmıştı ve en iyi quest'i yazabilen 3 kişiye bir sürü altın mı kristal mi... hatırlayamadım, işte kullanıp karakterimizi geliştirdiğimiz şeylerden hediye edilecekti. benim yazdığım metin 2. seçildi bir sürü başvuru içinden. bu arada quest'in alınışı, quest, battle ve iki ayrı son... bu formatta bir şey yazmıştık. bence en iyisi 3. seçilendi bu arada. 1. seçileni ben pek tutmamıştım. benimkini en iyi bulanlar da olmuştu. 3 quest'i de hatırlıyorum bu arada da şimdi anlatmaya üşendim. haha. benimkiyle birlikte bu 3 quest de oyuna entegre edildi ve herkes bu quest'leri defalarca yaptı tabii oyunda.

ayrıca sıralamada ilk 4 veya 3'e de yükselmiştim bir ara. yani cidden çok sayıda oyuncusu vardı oyunun ve büyük ihtimalle 3. sıraya çıkabilmiştim bir aralar hepsinin arasından. 1'inciliğe de yükselip kısa bir süre orada kalmış da olabilirim. çok eski muhabbet olduğundan çok net hatırlamıyorum ama ilk 3 veya 4'e yükselebildiğim garanti. burada bir çakallık yapmıştım aslında. beceri diye bir şey vardı ki bu dexterity gibi bir şeydi herhalde. herkes böyle ability score'larını artırırken bu stat'a da basarken ben sadece canımla birlikte büyü gücümü artırmıştım ve inanılmaz damage vurabilen bir karakterim olmuştu. beceri eksikliğim de battle'larda net bir dezavantaj sağlamamıştı bana. cidden "beceriksiz büyücü" diye takılıyorlardı bana loncada. haha. risk almıştım aslında. karakterim bir çöp de olabilirdi. ama millet gibi servetimi oyuna yatırmadığım için fark yaratabilmek adına başka bir şansım da yoktu. :d

zaten sıralamada oralara çıkanların diğerleri sürekli kontör (telefon kontörü, gerçek para yani) harcayarak karakterlerini geliştiren, oyuna deli gibi para akıtan kişilerdi. ben bir bug daha bulmuştum. bir şekilde 20 kontör tutacak kadar altın mıydı, kristal miydi... neyse onları 1 kontörle alabilme yöntemi de bulmuştum. çok az para harcayarak öyle yatırımlarla da güzel stat basabildim karakterime ve süper item'lar alabildim.

gerroo muydu. "r" ve/ya "o" sayıları fazla olabilir ama böyle bir nick idi. bu ise majör bir bug bulmuştu oyunda ve 1 numaradan kimse kendisini indiremiyordu. bir fighter vardı. böyle oyuna servet falan akıtarak karakterini inanılmaz güçlü yapmıştı. onu bile haklıyordu bu gerroo. herkes kıllandı ama elemanın hile yaptığı çoook süre sonra ortaya çıktı. sayısız sekme açıp pahalı bir item'ını hepsinde tek tek satma yöntemiyle smaug gibi servet yapmış eleman ve onlarla bastığı stat'larla cidden tanrısal bir karakter oldu. onun yüzünden bir sürü insan oyunu bırakmıştı. galiba kendisinin hile yaptığı hiç tespit edilememişti ve kendisi anlatıp bu kepaze oyunda size mutluluklar, ben sıkıldım falan deyip gitmişti. :d

sözlükte o oyunu oynayanlar var mıdır bilmem. ben, the gallendor academy loncasındaydım. oranın en güçlü loncasıydık zaten. bir ara sıralamadaki ilk 5 full bizim loncadan oluşuyordu hatta.

başta dediğim gibi, oyun dandikti ama lonca muhabbeti güzeldi.

ben bir iki kere forumlarını da karıştırmıştım oyunun. haha. biraz yaramazlık yapmıştım yani. gençlik. :p
devamını gör...

bir üstteki yazar hakkında düşünülenler

metalci kız kardeşim. metalhead sis yani. severim.
devamını gör...

ohahaha

başlığını açayım deyip zaten açtığımı fark ettiğim şey. oha falan oldum şu anda. haha.
devamını gör...

iltifata verilecek cevaplar

beni şımartıyorsunuz kuzum... ben de sizi çevireyim mi? şu anda bir kuzu çevirme ziyafeti çekmek de pek nefis olurdu doğrusu.
devamını gör...

filmografi

ingilizcede filmography

tdk'de olmayan sözcük.

wikipedia:

filmografi, herhangi bir oyuncu veya yönetmenin; oynadığı, yönettiği, yazdığı vb. tüm filmlerin listesi.


bibliyografi var mesela tdk'de ama keyifleri istemediğinden bunu almamışlar herhalde.

diskografi*'yi de almamış tdk ama ben hep kullanırım o sözcüğü de.


neyse... filmografisine tam hakim olduğum hiçbir üretken veya çok üretken* filmci, oyuncu falan yok galiba. ben genelde film seçiyorum, yönetmen ya da oyuncu değil. favori iki yönetmenim olan john carpenter ve david cronenberg'ün bile izlemediğim bir dolu filmi var. bu, çok da kınanası bir şey olmasa bile "favori yönetmenlerim" diye geziyorsam sanki bu sinemacıların tüm filmlerini de izlemeliy(d)im ya! *

yeni zelandalı filmci glenn standring'in filmografisine hakimim ama, zira kendisi sadece 2 film yönetmiş. ehehe. özellikle de the irrefutable truth about demons filmi en sevdiğim korku yapıtlarındandır ve başlığını açıp sözlükte de tanıtmıştım zaten daha buraya geldiğim sene ve ayda. diğer filmi perfect creature da seyrettiğim en farklı birkaç vampir filminden biriydi ve belki de en farklısıydı. yani bazı özellikleri, mesela o victorian setting havasının verilmesinde kullanılan, kolaya kaçmadan uygulanan görsel teknikleri, yöntemleri falan saygı da duyulası ama ilk bahsettiğim yapım kadar da etkilememişti beni bu.

bir de clive barker'ın filmografisine hakimim sanırım. uzun metrajlı 3 filmini de izledim ve hatta sözlükte de tanıttım: (bkz: hellraiser: şeytan pusuda bekliyor), (bkz: nightbreed), (bkz: lord of illusions) - hepsine ayrı bayılıyorum bu arada.

oyuncu olarak ise filmografisine tamamen hakim olduğum biri aklıma gelmedi. varsa da gene maksimum 3-4 filmde oynamış olan oyunculardır onlar da.

bazen diyorum "ya, şu yönetmenin/oyuncunun izlediğim tüm filmlerine bayıldım. bir ara oturup hepsini izlesem ya..." diye, ancak sonra üşengeçliğim baskın geliyor. hem zaten pro bir film eleştirmeni de değilim. böyle bir yükümlülüğüm de yok yani. hem keyif benim değil mi?.. istediğimi yaparım. *
devamını gör...

peygamberdevesi

tdk:

isim, hayvan bilimi, (peygambe'rdevesi)
sıcak ve ılıman ülkelerde yaşayan, genellikle yeşil renkte ve ortalama 5 santimetre boyunda, düz kanatlı, çok obur böcek [mantis religiosa].


ingilizcesi mantis'tir ama onlarda da dini* bir gönderme var ve genelde praying mantis deniyor diye biliyorum.

bana göre karıncaaslanı ve yusufçuk ile birlikte en karizmatik böcek türüdür ama farklı yönlerden karizmatik buluyorum ben bunları elbette. biz çocuk ve ergenken peygamberdevelerini bulup, yakalayıp birbirleriyle dövüştürürdük abim ve birkaç arkadaşımla. bu arada çocuk sadizmi ayrı bir şey ve şu anda hiçbir canlının kılını incitmemeye çalışan biriyimdir ama işte o yaşlarım bu bakımdan karanlıktı...

sadece dişileri böyle azman gibi olur. erkekleri böyle sıska, güçsüzdür ve gövdeleri/karınları tombik olmadığından uçabilir. hatta karadullardaki gibi dişisi, çiftleşme sonrasında erkeğini yiyebiliyor diye okuduğumu hatırlıyorum çok eskiden. özellikle de çiftleşmeden hoşnut kalmazsa bu bittikten sonra erkeğini lüpletirmiş bazı dişi peygamberdeveleri.

dişilerinin çok büyükleri/irileri insanları da yaralayabilir bu arada zira ön ayakları sivri ve keskin dikenlerle doludur ve aşırı kuvvetlidir, yengeçlerinki kadar olmasa da. yılan yiyen peygamberdevesi videosu bile izlemiştim. küçük kuş türlerini yakalayıp yiyenler olduğunu bile duymuştum sanki. hakikaten biz de kendilerini tutup birbirlerine kafa-göz daldırırken arada yaralandığımız, parmaklarımızın kanadığı falan olmuştur ki dikkat etmesek ve kendimizi sakınmasak daha ciddi yaralayabilirlerdi de.

peygamberdeveleri genelde gündüz avlanırlar zira avlarını tespit etmedeki asli organları gözleridir. ancak gece görüşleri de iyidir ve erkekleri, dişilerin yanına ulaşabilmek için gece uçuşları yapabilmektedir.

çoğu peygamberdevesi çeşidinin göğüssel bir işitme organı vardır ve bu onları yarasalardan kurtarabilen bir şeydir; yarasalar sesler çıkararak gelen yankıya göre avlarının yerlerini tespit edip onlara süratle dalarlar ve peygamberdevelerinin bu işitsel becerisi aniden aksiyon alıp kurtulabilmelerine olanak sağlar.

wiki'ye göre 33 familya, 460 cins ve 2.400'ün üzerinde türü varmış bu hayvanların. zaten öyle videolarını falan izlediyseniz, aynı tüm o renkleri ve desenleriyle orkid gibi olanından kuru yaprak gibi görünenine kadar envai çeşidini siz de görmüşsünüzdür muhtemelen. en yaygın/kabalalık ailesi mantidae ("mantids") imiş, ılıman veya tropikal iklimi olan dünya'daki çoğu yerde rastlanabiliyormuş bu aileden olan peygamber develerine. bizim buralardakilerin de çoğu öyledir diye tahmin ediyorum.

en yakın akrabaları termitler ve hamamböcekleri imiş. biraz enteresan. gerçi termitlerin de aslında hamam böcekleriyle, karıncalarla olduğundan daha yakın akrabalar olduklarına da çok şaşırmıştım. sopa çekirgeleri ile genelde karıştırılabilirler. ilk bakışta cidden de benzetilebilir bunlar ama sopa çekirgelerinin öyle hayvani kıskaçları falan yok tabii. yani gayet zararsız canlılar bizler için ve birini, algınız kamuflajını delip fark edebilirse cidden çok tatlı şeyler olduğunu görürsünüz. gerçi öyle görmeyebilirsiniz de ve hatta belki de böcek fobiniz vardır, bilemem. *

peygamberdevelerini ben uzaylılara falan benzetiyorum. cidden de adeta fantastik varlıklar bence. ayrıca robotik bir bünyeleri var gibidir. kafalarını oynatmaları, çok seriyken müthiş bir koordinasyonla hareket edebilen vücutları falan... cidden de etkileyici canlılardır. biz yakalıyorduk diyorum ama aslında böyle kocaman ve sağlıklı bir peygamberdevesini görmek bile zor, bırakın yakalamayı. o size kendisini göstermek istemezse normalde onları fark edemezsiniz. biz böyle otları falan sopalarla dürtüp kendilerini görmeye çalışırdık ve birini fark ettiğimizde onu yakalaması da ayrı bir zorluktu ve marifet isterdi. anlatılmaz yaşanır diyeyim. özellikle de böyle morlu renkleri falan olan kocaman dişiler yakaladığımızda ekstra sevinirdik ki çok irilerini yakalamak ekstra zordu çok seri oldukları için, ayrıca her an kamufle olabilecekleri bir bitki bulup orada durabilirlerdi bu yüzden de süper dikkatli takip etmeniz gerekiyordu onları. tabii yineleyeyim, keşke böyle şeyler hiç yapmasaydık ama çocuktuk işte. ben artık hayvanat bahçelerine bile gitmiyorum. o zaman bu aklım olsa çocukken ve ergenken de gitmezdim. akvaryum balığı bile beslemiyorum artık hatta.

neyse, konumuza dönelim...

peygamberdeveleri avlarını genelde pusuya düşürerek avlarlar ve bu konuda hem çok usta hem de sabırlıdırlar. zaten bir çiçeği, yaprağı falan görüntü olarak taklit eden türlerinin bu konudaki işi kolaydır. kamufle olabileceği yeri seçer, rüzgarla birlikte etrafındaki aynı kendisine benzeyen çiçekler/yapraklar gibi sallanırlar da, daha inandırıcı bir mimicry* için. en yaygın olan yeşil renktekileri de otları taklit edebilir benzer şekilde. avlarının peşinden gidenleri de olur. yani mesela arıların peşinden gidemezler ama daha yavaş ve uçamayan bir hayvanı gayet de kovalayarak yakalayabilirler.

normalde 1 sene kadar yaşar bir peygamberdevesi.

bazı eski medeniyetler bunların tabiatüstü güçlerinin olduğuna inanırmış da onlar da her halta inanmış, biz naapalım. dediğim gibi ben de kendilerini uzaylılara benzetiyorum ama uzaylı olduklarına inanmıyorum en azından. *

en son bu yaz bir gün yatağımda uzanıp bilgisayar monitörüme bakarak bir şeyler izlerken üstüme yemyeşil bir peygamber devesinin konduğunu fark ettim. kıpırdasam da hiç korkmadı ve beni dikkatle inceledi. uzaylı olsaydı bile beni kaçırabilmek için çok ufaktı. * baktım gitmeyecek, yatakta yan dönerim ve ezerim falan diye çekinip ayağa kalktım ve balkona çıktım. kendisini de uğurladım... bu bir erkekti sanırım. umarım bir dişi kendisini yememiştir sonra. hahaha!

birkaç da foto koyalım:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sığırcık

her şeyi anlarım da ingilizcesi starling olan bu şahane kuşlara [#3399601] neden sığırcık ismini layık görmüşler, işte onu anlayamam dediğim kanatlı hayvandır. diğer adı da çekirge kuşu.

dragonfly'a yusufçuk denmesini de pek kabullenemiyorum ama sığırcık absürtlükte apayrı bir seviye. haha.
devamını gör...

huşunet

tdk:

(huşu:net), arapça; ḫuşūnet
1. isim, eskimiş —> sertlik.

2. isim, eskimiş —> kırıcılık.

3. isim, eskimiş —> kabalık:
"ondan sonra tekrar ziyaretlerine gittiğim zaman da sertlik ve huşunet gösterdiler." - necip fazıl kısakürek


sözlükte demin bir başlığa [oceanborn] bakarken oradaki tanımımda kullandığımı fark etmemle birlikte sözlükte başlığını da açayım madem dediğim sözcük. orada da yanlış kullanmışım gerçi, alsdaklsjdlakdjs. davranış olarak sertlik ve kabalık anlamlarına gelebiliyormuş yalnızca.
devamını gör...

donald duck vs donald trump

(bkz: donald duck), (bkz: donald trump)

ters çevrilince tıpkısının aynısı gibi olan iki karakter. alttaki ilk görseli sözlükte çok önce paylaşmıştım esasen ama trump yeniden başkan olunca bir güncelleyeyim dedim. ingilizler böyle durumlarda "blimey, this is uncanny..." derler de amerikanlar ne der bilmiyorum. biliyorum aslında da ilgilenmiyorum diyelim. *

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

şans çarkı

galiba birkaç hafta önceydi... bir kere denemek için kullandığım karma şeysi. yani 3 kere çevirdim galiba toplamda, üst üste. ilkinde direkt çevirebildim, ikincisi ve üçüncüsünde de önce reklam izlemem gerekti. 300-400 arasında bir karma puanı falan kazandım galiba toplamda. işte bunlar tek haram karmalarımdır. *
devamını gör...

yaşlılık belirtileri

kelleşmemi yaşlılık belirtim olarak görmüyorum zira zaten 20'lerimde kelleşmeye başlamıştım. 30'larımın sonlarında, yanlar ve arkalar dışında saçlarım kalmadı sayılırdı. şimdi ise daha da az, hatta oraları dışında kel sayılırım. *

bende öyle kırışma/buruşma falan olmadı şimdilik.

kulak kıllarım çıktı. birkaç senedir bayağı kulak kıllarım var. en net belirti bu galiba bende. bir de 1.83 boyundaydım, artık 1.81'im. bu da başka bir belirti ama aramızda 2 santimin lafı mı olur. *

gerçi daha orta yaşa girmeme bile 1 seneden biraz fazla var ki 45 olarak alınıyor bu sanırım. sensin yaşlı! haha.
devamını gör...

minti

başlığının henüz açılmamış olduğuna şaşırdığım şeylerden biri. çocukluğumun turbo sakız ve tipitip ile birlite en meşhur cikletlerinden biriydi. big babol, brooklyn sakız falan da vardı ama bunlar çocukluğumun daha ilerilerinde ülkemiz piyasasında yer almıştı diye hatırlıyorum.

neyse, minti, naneli, böyle fresh/ferah bir sakızdı ve güzeldi. benim bununla ilgili üniversite dönemimden bir anım da var. sınıf ve ev arkadaşımla ankara'daki mithatpaşa caddesi ve yüksel caddesi kesişimi civarının koleje bakan kısmında kaldırımda oturuyorduk ve böyle yaşıt olduğumuzdan eskilerin muhabbetini yapmaya başladık elemanla. tam tipitip sakızları konusundan bahsederken önümüzden, yan tarafı boydan boya tipitip desenli/resimli bir minibüs, minivan gibi bir şey geçti. şaşırdık ve güldük. tabii minti sakız muhabbeti de yaptık. sonra eve döndük ve evimiz de kolej-kurtuluş arasında bir yerdeydi yani o kaldırımda oturduğumuz yere yakındı. pantolonumu çıkardım ve kapımın arkasındaki askıya astım. bir baktım popoma bir şey yapışmış orada arkadaşla otururken. bir inceledim sakız. bir kokladım naneli sakız. minti değildir büyük ihtimalle ama kokusu da aynı. laksjdlaksjdklj, tam o muhabbetlerin üstüne bu iki tesadüf bizi bayağı şaşırtmıştı.
devamını gör...

no dominion

bu mart sonlarında yeni albümü dominion'ı piyasaya sürecek olan ingiliz progressive rock topluluğu iq'nun o albümde yer alacak/alan, önceden ortamlara saldığı single.

her zamanki gibi beğendim. ahahaha. tıpkı gryphon gibi, beğenmediğim şarkısı olamayan bir grup zaten iq da.

devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim