reşat historian yazar profili

son dönemde önemli gelişmelerin yaşandığı sözlük. öncelikle birini engellediğiniz zaman artık hiçbir suretle sizin yazdıklarınızı göremiyor, yani tamamen bir bloklama söz konusu. diğer yandan özel mesaj şikayeti de sanırım işe yarıyor çünkü yağmur gibi küfür edilen bir durum söz konusuydu. lakin hala tam anlamıyla bana güven vermiyor, işin aslı bu zor günlerinde doğru düzgün yazılar yazarak destek vermek isterim fakat geçmiş politikaları akla gelince, pek hevesli olmuyor insan.

yine de olumlu gelişmelerin olduğunu belirtmek isterim. umarım bu süreci fazla hasar almadan atlatırlar.

edit, ağır fenerbahce düşmanlığının devam ettiği site, bunu eklemeyi unutmuşum.

geçenlerde pazardan bir kilo aldım, 6 tane geldi, 30 lira kilosu. iki tanesi çürük çıktı 10 lira ediyor resmen, tanesi 5 lira. geri kalan dört tane sağlam mı bilmiyorum, henüz kontrol etmedim. lakin tane başı bir çürükte bile inanılmaz zarar ediyorsunuz. altın, dövize yatırım yapmak yerine, soğanı düşünebiliriz. geleceğin yatırım aracı. altından değerli şu an.

gayet olumlu bulduğum liste olmuştur. sınırlı seçim bölgesinin tercih edilmiş olmasını ise açıkçası doğru bulmadım. daha sonra hdp başlığında ele almak kaydıyla gülten kısanak'ın tavrını hem kibirli, hem de küstahça bulduğumu belirtmek isterim. yetmez ama evetçi cengiz candar, hasan cemal , yakışmış hdp'ye. demirtaş'ı çıkarınca hdp'nin iq'sü yüzde 3 seçim barajına takılıyor.

tip'in ayrı listesini de, tek başına seçime girmesini de doğru buluyorum. başarılar dilerim. bölgemden sanırım birinci sıra adayı erkan. *

#2501560

calakalem sevdiğim takip ettiğim bir yazar, lakin yazdıklarına ciddi şekilde itirazım var. aslında onun özelinde tüm fenerbahce camiasına tepkiliyim. evet geçen haftasonu kötü bir mağlubiyet aldık, hayatımda en fazla üzüldüğüm maçlardan ilk 10'a rahat girer, bunu belirteyim. fakat futbol tam olarak da bu zaten, ben bizim türk insanın kabul edemez tavrını gerçekten anlamıyorum. sevgili calakalem 10 sene önce olmazdı demiş, biz 18 sene önce beşiktaş'a yine 10 kişi ve bu defa da kalecisiz kadıköy' de maç kaybettik. sahada, anelka, alex vs vardı. yani ilk defa başımıza gelen bir mevzu değil bu. ben gerçekten fenerbahce taraftarının takımı sürekli sabote etmesinden, ligi en kötü ikinci bitirecekken 6-7 olmamızdan bunaldım. kaldı ki bu sıralama hem bizi avrupa kupasının dışına itiyor, hem de ciddi bir maddi zarara uğratıyor.

bugun arao protesto edildi, evet kötü oynadı derbide. lakin bu çocuk sene başından beri iyi top oynuyor, bu görecelidir diyelim, ben yine de bu kadar tepkiyi hakettigini düşünmüyorum. diyelim ki, gs beşiktaş'a yenildi ve bizimle son maça üç puan ile girdi. son maçımız gs ile deplasmanda, bu kadar yerden yere vurulan takımdan ne bekleyeceğiz o maçta? ve diyelim ki, bu takım zoru başarıp şampiyon oldu, hangi yüzle sevineceğiz? gs taraftarının takım üzerinde sürekli algıyı yönetmeye çalışmasını her ne kadar ahlak yoksunluğu olarak gorsem de anlıyorum, peki bizim taraftar?

içerideki sevilla maçında bu takım yapması gereken her şeyi yaptı, fakat olmadı. jesus için bu sözlükte o gece maç sonrası başlığına bakın, iki tane gs'li yazıp hocayı eleştirdi, sanki çok umurlarındaymis gibi. bu takıma sahip çıkın, kötü bir takım değil şu takım.

real dün barcelona'ya kendi evinde, 4 tane attı. 10 sene önce kendi evinde aynı takımdan 6 tane yemişti, sonra defalarca şampiyon olup, şampiyonlar ligini aldı. bizim türk insanının bu kabul etmeyen tavrı, futbola zarar veriyor. gs bizden 6 tane yedi, keşke yemeseydi o günden sonra iki takım arasında derbi namına hiçbir şey kalmadı, çünkü yıllarca o maç unutulmadı. bu tavrımız futbolun hem seyir zevkine zarar veriyor hem de, futbolun mantığına aykırı.

ilginç gelebilir fakat, bu fenerbahce son yıllarda izlediğim en iyi takım. bu her daim doğru oynadığı anlamına gelmiyor, zaten öyle bir dünya da yok.

memleketinde, doğduğu köyde verdiği röportajda o kadar mütevazı bir dil kullanıyor ki, izlerken ciddi şekilde duygulandım. kemal kılıçdaroğlu'nun doğduğu ev, yaşadığı köy vs. oradan çıkıp, bugün cumhurbaşkanı adayı olması, abisinin "tabii her şey cumhuriyet sayesinde" demesi, inanılmaz içtendi.

unutmadan,

yaşasın cumhuriyet

net penaltidır, o şekilde gelen bir futbolcuya ayağınızı o şekilde uzatırsanız penaltıya sebebiyet verirsiniz.

fenerbahce maçlarının başlıklarından ayrılmayan gs'lilerin algı kasmalarına bakmayın, utanmaları olsa osayi'ye verilmeyen net penaltıyı ve çıkan haksız sarıyı konuşurlar.

malum seçim dönemine girdiğimiz için hepimizin önüne siyasiler ile ilgili videolar düşmeye başladı. az önce şu videoyu izledim,


7 ay önce yayınlanmış fakat benim yeni haberim oldu. türkiye ișçi partisi lideri erkan baş, bir yerde dua ederken çekilen fotoğrafı ile ilgili bir görüntü mevcut ve enver aysever bu görüntünün nedenini soruyor.

erkan'ın verdiği cevapla açıkçası ilgilenmiyorum, öğrenmek isteyen açıp izler, benim burada ilgilendiğim nokta, enver'ın böyle bir soruyu sormaya cüret etmesi. sana ne enver? adam niçin dua ettiyse etti, böyle aptalca bir soruyu neden sorarsın ki? adam inanıyor belki, belki başka bir şey falan. inanç kişinin özel alanıdır, inançsızlık da öyle, hangi hakla böyle bir soru sorarsın ya. erkan çok kibar davranmış, ben olsam ciddi şekilde bozardım.

yani diğer yandan, enver aysever'in nasıl bir gazetecilik vasfı var da, yıllardır ekranlarda bunu da anlamış değilim. sol çevrelerde de sadece enver'ın varlığı bile liyakat sorununu baştan sona tartışmaya açacak türden. sunumu kötü, sorduğu sorular kötü, zeki değil, değil değil değil yani. yıllar önce de, celal şengör karşısında diyalektik konusunda saçma sapan laflar etmişti.

her neyse ya, akşam akşam gerildim.

çocuğa işkence yapan üç polis tutuklanmış, bakın mahkeme üç polisi işkence yaptığı gerekçesiyle tutuklamış. yukarıda yazanlar ise hem şaka gibi, hem de bu ülkenin neden bir türlü duzelemediğinin özeti.

mahkeme işkenceyi kabul edip polisleri tutukluyor, hala sağa sola nefret kusan var.

irfan sana küfür etmiyorsam iki nedeni var, birincisi futbolculara küfür etmek huyum değil, ikincisi bu sözlükte küfür yasak. lakin sana yazıklar olsun lan, sana bu kadar tahammül eden hocaya da kızgınım.


irfan hariç hepinizin canı sağ olsun, emeklerinize sağlık. benim umudum hala var.

dünyaları kaçırdığımız bir ilk yarı oldu. saçımı başımı yoldum resmen ki, fazla da saçım yok.

skor ne olursa olsun, elesek de, elensek de ben bu takımla gurur duyuyorum. fenerbahce gibi oynuyoruz çünkü, ter temiz, dim dik.

edit, ispanya'da hükümet istifa diye bağıran taraftara da selam olsun.

artık kesinleştiği söylenebilir, muhtemelen seçimler bu tarihte yapılacak. kılıçdaroğlu benim için, "kötü" bir aday lakin bunun üzerinde durmak istemiyorum.

erdoğan ile kılıçdaroğlu'nu akp seçmeni nezdinde karşılaştırırsam kendi adıma şu sonuç önemli duruyor, akp secmenin kılıçdaroğlu'na en karşı olduğu nokta, dış ülkelerin türkiye'deki lidere bakışı. akp seçmenini bu noktada erdoğan ciddi anlamda tatmin ediyor, haliyle kılıçdaroğlu pasif duruşu ile bu alamda yapılacak en kötü tercihti. akp seçmenine, erdoğan algısının içinin boş olduğunu, bunun önemli olmadığını anlatmanın hiçbir anlamı yok, çünkü gerçeği akp seçmeni de biliyor. lakin tatmin olma duygusu, ciddi anlamda gerçeği koreltebilir.

ne yapılabilir?

akp seçmenine bu algının saçma sapan boş bir şey olduğunu anlatma yerine, meydanlarda mümkünse tek başlarına yavaş ve imamoğlu'nun miting yapması sağlanmalıdır, özelikle imamoğlu'nun genç ve dinamik yapısı, epey bir puan getirebilir. birlikte durmak, net duruş tabloyu biraz düzeltebilir.

erdoğan muhtemelen son seçimlerde yaptığı gibi batı kartını kullanmak isteyecektir, son seçimlerde bilindiği üzere suni kavgalar çıkarılmış, batı ile kavga eden, batı'ya posta koyan lider imajı yaratılmıştı. özelikle rusya' nın kontrolündeki faşist gruplar, muhtemeldur ki, yine provokasyon yapacaklar. buna karşı ne yapılabilir, iyice etüt edilmesi gerekiyor.

ne olmuş olabilir diye bir soru sorduğumda, aklımda şöyle bir varsayım beliriyor. başından bir varsayım olduğunu ortaya koymam gerekiyor çünkü bu tür şeyleri kimse kesin olarak kestiremez.

belediye seçimlerin hemen akabinde, siyaset türkiye'de yeniden şekillendi ve sanırım erdoğan'ın siyaset hayatı boyunca karşılaştığı en zor süreç, hem karşındaki adaylar dolayısıyla hem de ekonomik koşullardan dolayı başlamış oldu.

imamoğlu ve yavaş.

cumhurbaşkanlığı adaylığı için bu iki aktörü analiz edelim,

imamoğlu sol popülist diyebileceğimiz bir figür, erdoğan'ın seküler karşılığı yani. bu aktörün hem karadenizde, hem kürt seçmende hem de büyükşehir tandanslı şehirli nüfusta karşılığı var, haliyle önemli bir aday.

yavaş,

orta anadolu seçmeni nezdinde güçlü bir aday, lakin şehirli sol seçmen, kürt seçmeni ve karadeniz seçmeni için soru işareti oluşturuyordu.

bu noktada, hem akşener hem de kılıçdaroğlu anketlere güvenmedi sanırım. erdoğan da imamoğlu'nu siyaset yasağı ile tehdit edince, başka bir yol düşünmüş olmalılar.

zaten, chp istanbul'u hiçbir şekilde bırakmak istemiyor. her şeyden önce cumhurbaşkanlığı seçimine giderken istanbul'u akp'ye vermek saçmalık, diğer yandan belediyeyi akp'ye verip tekrar belediye seçimlerinde almaya çalışmak başka bir ahmaklık, unutmayın chp 25 sene sonra ibb'yi sayılmayan seçim sonrası, halkın büyük reaksiyonu sayesinde aldı. istanbul'u verirseniz, bir daha almanız kolay değil. imamoğlu bir sürü proje üretti, bu projelerin hepsinin çöpe atılması demek istanbul'dan vazgeçmek. projeleri merak ediyorsanız, haliç sahiline bir göz atın derim.

ankara'yı feda ettiler.


altılı masa, her şeyden önce şu amacı taşıyordu bana göre, akp'ye güçlü alternatif oluşturabilecek olan yeni tarz akp'nin oluşumunu paralize etmek. hem davutoglu hem de babacan chp ile yan yana gelince, istedikleri sıçramayı yapamadılar. chp, akp'den kopan iki yapıyla ittifak yaparak, yeniden kendini revize edecek akp tarzı bir partiyi kontrol altına aldı. haliyle siyasette hala erdoğan'ın karşısında en güçlü aday, imamoğlu ve yavaş olmaya devam etti. yukarıda imamoğlu'nun neden olmadığını yazdım, geriye tek bir kişi kaldı o da yavaş.

ancak yavaş ile tek başına erdoğan'ın karşısına çıkmayı muhtemelen riskli gördüler. çünkü erdoğan siyasi olarak manevra kabiliyeti yüksek birisi, yavas'ı ciddi anlamda yıpratabilirdi. diğer yandan yavas'ın mhp geçmişi de, hem sol hem de kürt seçmen nezdinde soru işareti oluşturuyordu. bu nedenle, bana göre iki adayla girmeye karar verdiler.

sol, kürt, karadeniz oylarını sol popülist demirtas ve imamoğlu nezdinde kılıçdaorğlu temsil edecek. yani kılıçdaorğlu imamoğlu, demistas örtülü bir ittifak ile seçime girecek.

akşener ve yavaş ise sağ oyları temsilen başka bir ittifak olarak ortaya çıkacak. peki ne olur?

erdoğan sağ popülist bir siyasetçi olarak, bu seçimde hem sol popülist bir ittifak ile uğraşmak zorunda kalacak, hem de orta anadolu seçmeni nezdinde çok güçlü bir aday olan yavaş ile uğraşmak zorunda kalacak. muhtemelen, en fazla oy alan aday ile muhalefetin diğer adayı ikinci tur için bir ortak metin hazırlayıp öyle girecek seçime. yavaş önde bitirse, kürt ve sol oyları chp üzerinden yavas'a kanalize edecekler. kılıçdaroğlu bitirse, bunu yine deneyecekler fakat ne kadar başarılı olurlar, zaman gösterecek.

bu hamle mantıklı mı, bilmiyorum. yaşayıp, goreceğiz. benim düşüncem bu, ben akşener ile kılıçdaroğlu'nun gerçekten kavga edeceğine inanmıyorum.

yani gerçekten ben bu ülkedeki temel problemi hakikaten merak ediyorum. uzun bir süredir beton eleştirisi yapılıyordu bilindiği üzere, buna karşılık olarak da deprem gösterilip, depreme hazırlık yapıldığı söyleniyordu lakin yeni yapılan birçok binanın da çöktüğünü gördük. şaka gibi gerçekten, bu saatten sonra bütün müteahhitleri tutuklasanız ne olur ki? nedir yani sorunumuz bizim arkadaş, bu deprem ve bu kadar kaybedilen canın ardından bile korkarım ki bir süre sonra tekrar her şeyi unutacağız. bugün fransız bir jeofizikçi dinledim, adam türkiye jeolojik olarak yapım aşamasında olan bir ülke dedi, bu da çok sayıda hazırlanması gereken deprem diye de ekledi. lan böyle bir ülkede, her daim en çok konuşulması gereken, her daim hazırlık yapılması gereken konulardan biri de deprem değil mi?

bakin şimdiden başlandı birbirine gitmeye, muhalefetin belediyeleri iktidarı rantsal dönüşümle suçluyor, iktidar ise muhalefetin ayak direttigini söylüyor. açıkçası erdoğan'ın "istanbul'a yazık ettik, bunda benim de çok suçum var" demesini düşünürsek, muhalefet haklı.

zor da olsa, ilerlemenin bu konuda bir şeyler yapabilmenin mümkün olduğunu düşünüyorum. umarım bu defa, eğitimli kesim bu işin peşini bırakmaz ve deprem bu ülkenin önemli bir gündemi her daim olmaya devam eder.

türkiye'de içinde bulunduğunuz durumu bu kadar güzel özetleyen başka bir açıklama olamazdı. evet, cumhuriyetin 100. yılında maalesef geldiğimiz durum bu arkadaşlar. geri çekildikçe, yasaklanmaya, susturulmaya enkaz altında ölmeye devam edeceğiz.

yazıklar olsun açıklamasıdır.

fenerbahce taraftarıyım kesinlikle duygulandırmısır, beşiktaş taraftarını tebrik ediyorum.

maçın başından beri taraftar hükümet istifa diye bağırıyor, bu ve akp seçilirse bunun gibi senelerde de şampiyonluk yine gitti arkadaşlar, hepimize geçmiş olsun.

bu arada,

hükümet istifa

99 depremi sonrası ülkede büyük bir yas yaşanıyordu, bütün yayınlar vs durmuş, kimse ne yapacağını bilmez bir halde, herkes bir başkasının adım atmasını bekliyordu. kanal d'nin sahibi aydın doğan, okan bayülgen'i çağırmıştı bu dönemde ve "sen yapacaksın" demiş, ilk programı okan bayülgen yapmıştı böylelikle. radyo da sanırım sevgili napoleon'u seçti.

umarım bir daha böyle acılar yaşamayız, iyi yayınlar diliyorum kardeşim. cesaretin için de tebrik ederim.

kapatılması ya da engellenmesi asla kabul edilemez, uludağ sözlük'ün kurucusunun da dediği gibi tarihe bir kara leke olarak geçmiştir. milyonlarca tık alan bir platform, mahkeme kararı olmaksızın, keyfi bir biçimde son derece hukuksuzca kapatıldı. yukarıda dalga geçenler var, kendilerini yazar yapmamışlar falan yazmış kuş beyinli. yarın öbür gün burası da kapatılsa, muhtemelen aynı şeyleri başka yerde yazacak burası için, omurgasız çünkü.

akp iktidarı yapmaması gereken bir hata yaptı, muhtemelen farkında bile değiller bunun. kendileri bilir, tepki çığ gibi büyüyecektir.

polisin yağmacılara terapi uygulaması

şiddetin bu şekilde apaçık övüldüğü bir ortamda, açıkçası toplumun bir baskı yaratacağını düşünmüyorum ne yazık ki. maalesef, işin geleceği boyut burasıydı. yazıklar olsun, çok mu zor yahu, güvenlik önlemi almak çok mu zor? günlerdir millet bir tarafını yırttı askere görev verin diye, lanet olsun.

yukarıda tepki gösteren herkesi kutlarım. arkadaşlar allah aşkına, karşılaştığınız her şeye iki ezberlediğiniz kelimelerle yaklaşmayın, bu olaya tepki vermenin hümanizm ile bir ilgisi yok. rasyonel olmaktır bu. nedenine gelirsek,

modern devlet dediğimiz kurum, duyguları değil aklı merkez alarak hareket eder. duygulara değil, akla hitap eder. orada dayak yiyen kimse için zerre üzülmedim ancak bu yapılan rasyonel değil, çünkü akla değil duyguya hitap ediyor. devlet dediğimiz kurum, kendini ve kitleleri tatmin etmek üzerine teşekkül etmez, adaleti sağlar.

bu görüntüden mutlu olan herkes demiyorum fakat bu görüntüleri onaylayan herkes, bir zahmet hiçbir yerde yeniçerilerden şikayet etmesin. çünkü bu yapılan yenicerilik. devlet tatmin olma güdüsüyle hareket ettiğinde, kolluk kuvvetlerinin geleceği durum yenicerilik olacaktır. eski dönemde, halkın gözönünde bundan çok daha sert uygulamalar yapılıyordu, araştırmak isteyen bakabilir kadı sicilleri orada ancak suç işlemede bir azalma soz konusu değildi. aksine, şiddeti bu kadar meşrulaştırdığınız için bir noktadan sonra, düzeni sağlaması gereken kurum yani yeniçerilerin tecavüz, yağma, hırsızlık, gasp gibi suçlara bulaştığını görüyorsunuz. nedeni açık, devlet kendini tatmin etmek üzerine kurgulamaz.

polislerin neden, rüşvet almaya, adam kayirmaya, işkence yapmaya yatkın olduğu üzerine biraz düşünün lütfen. hayır polis bunu zaten yapıyordu ancak toplum baskısından bunu kapalı kapılar arkasında yapıyordu, şimdi net üzerinden tatmin olmak isteyen bir kitleden güç olarak bunu açık açık yapıyor. evet görüntüler beni de tatmin etti, tam da yanlış olan şey bu zaten. o polislerin soruşturma geçirmesi gerekiyor maalesef gerçek bu.