saat3 yazar profili

futbolda koşuyoluna atılan paslar vardır. oyuncu daha orda değilken siz topu o bölgeye atarsınız ki koşan oyuncu topu alsın ve hızı kesilmesin diye. şimdi konan sineği gördünüz, hemen uçacağı noktayı(oyuncunun koşu yolu) hesaplıyorsunuz ve avuç içleri birbirine bakacak şekilde tam bu uçağı noktada şaaaaaappppp diye yapıştırıyorsunuz ellerinizi. burada aslında siz hava boşluğunu şaplattınız ama bizim sinek sizin hareketlerinizi saniyeler öncesinden gördüğü ve kaçmaya çalıştığı için ellerinizin arasında ezilip kalıyor..

hala liboşların ve kapitalist medyanın kabusu. alın bakın şimdi özgür dünya ne kadar güzel .d

eksikliğin kendisi. çünkü maşallah insanımızda herşey fazlasıyla var.

bizim kışlada seçemiyorduk. yerinden yerine değişir tabi ama istediğin mobu seçebildiğinden eminim.

bu ülkede hala farklı ses çıkarırken bir şeylerden ilham alıyorsanız bu kaynaklardan biri ibrahim'dir. %100 aynı görüşte olmasan bile türkiye tarihine dönüp baktığında bir adım atmaya çabalamış kişi. özüne sindirdiği halkın özgürlüğü ve bağımsızlığı için fikir üreten ve bunu uygulamaya çabalarken yok edilmiş bir insan. belki yaşasa fikir anlamında çatışır, politik ayrılıklar yaşardık ama saygı duyardık eminim. her kim olursa olsun, bir insan bir şeyler yapmak istiyorsa dinlemeliyim, bunu hayata geçirme çabasına da saygı duyulmalıyım.

ben hep 50 tl ödüyorum.

zenginlik anlayışınız nedir ? diyelim ki pahalı telefon almak ve bunu ödemeye çabalamak insanı fakir kılıyor. peki, almasın, ömrü boyunca telefon kullanmasın. bir insan ömründe ortalama kaç telefon kullanır ? fazlasından 10 diyorum bunu da fazlasından 10 binden hesaplıyorum 10*10 binden 100 bin lira. bu yüz bin mi zengin edecek bu insanı ? zenginlik bu mu ? bu telefonla sermaye çevirsin diyelim. bu çağda, bu kafayla düşünen bir adam telefon almamayı bırakın yemek dahi yemese para biriktirmek için hiç bir şey yapamaz. o parayı değerlendiremez. değerlendirdi diyelim bu parayı rahatça harcayamaz. ee ne anladık bu işten? para, zenginlik ne içindir, konfor ve refah için değil mi ? bunu hayatını aktaramayacak bir insanın on milyon lirası olsa ne olur ? gerçekten zengin mi olmuş olur ? kafaların değişmesi lazım kafaların.

+ sen alevi misin ?
- ee evet..?
+ olsun ya.

hangi konu olursa olsun beni savunamayacak kişi olmadığını anladığım an.

gündemde ne varsa.

and when you're far away i still feel it all the same..

votka.

anlam itibari ile bir mekana girildiğinde ya da bir insanın yanına gidildiğinde söylendiği gibi mekandan çıkarken ya da bir insanın yanından ayrılırken de söylenebilir. ayrıca bulunduğun mekan kullandığın dili şekillendirir. kıraathaneye gidersen selamın aleyküm dersin, puba veya şirkete vs. gidersen merhaba naber dersin. ya iletişim kurun da ne söylüyorsanız söyleyin.

acun mu açtı bu başlığı ?

bulundukları yerlerden kentsel dönüşüm projesi adı altında sürgün edildiler, ondandır.

bakın bu söylemi ilk duyduğumda aklıma ilk gelen şey merve akpınar'ın durumu ve bu duruma isyanı oldu. bu ülkenin doğusunda bir kız çocuğu hayalleriyle inadını birleştirip o yaşında bu bilinçle bir şeyler için çabalıyor. aynı ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanı bugün bu söylemde bulunuyor. dolaylı yoldan merve'ye ve onun gibi geleceğe umutla bakan kız çocuklarına mesaj veriliyor. zihniyet ve oluşturulmaya çalışılan toplum düzeni bu çünkü. siz ne yaparsanız yapın hep birilerinin eşi olarak anılacaksınız.

an itibari ile kadıköy, arpa suyu içilmekte şeklinde tanımlanabilecek başlık.

kur'an-ı kerim.

sevmiş bir insanın artık sevmediğini gösterdiği son gülüşü.

binlerce yıllık şu dünya... tabi ki böyle bir giriş cümlesi olmayacak. sadece dikkat çekmek istediğim; yıllardır biriktirmiş olduğun yaşanmışlıklarına dönüp bir baksana. sence sadece sen mi yaşadın iyiyi, kötüyü, sevdayı, ayrılığı, mutluluğu, hüznü ? bir zaman çok güzeldin/yakışıklıydın, bir zaman eskidin gittin. birikmişlikler bir sende mi var zannettin hep ? söylesene bana kim ölmüşte dünya yıkılmış. kimseyi yargılama, bir kediye, köpeğe mama ver biraz çevreni aydınlat hepsi bu.