seyyar seyyare yazar profili

seyyar seyyare kapak fotoğrafı
seyyar seyyare profil fotoğrafı
rozet
kafa izninde
karma: 718 tanım: 59 başlık: 6 takipçi: 4

son tanımları


kitap kokusu

11 adet kitap siparişi verdim amazon'dan. mujtemwlen yarin elime ulaşacaklar. su an kitap kargoyu beklemenin heyecanını yaşıyorum. elime ulaştığı vakit ise hem o koli7i açmanın, hem de kitqplari tek tek elime alıp okşayıp, sevip, sayfalarını koklamanın mutluluğunu yaşayacağım.
devamını gör...

tecâhül-i ârif

bilmezlikten, anlamazlıktan gelme olayını tanımlayan kelime.
devamını gör...

sfenopalatin ganglionöralji

soğuk bir şey ısırınca beynin sanki donuyormuş gibi hissedilip uyuşması adına verilen bilimsel isim.
devamını gör...

hiçbir yere ait olamamak

"her nerede değilsem, orada mutlu olacakmışım gibi geliyor."

charles baudelaire
devamını gör...

kazandığı parayı hak etmeyen meslek grupları

siyasetçiler ve futbolcular başta olmak üzere trilyonlar kazanan bütün sporcular, demet akalın türevi şarkıcılar ve tıpkı onun kalitesizliğine sahip oyuncular.
devamını gör...

akraba bağlarının kopuk olması

sırf kan bağım var diye kimseyi sorgusuz sualsiz sevmek zorunda değilim. ki kan bağım olmadığı halde, akrabam olan kişilerden daha çok sevdiğim insanlar var.

kan bağı ise söz konusu olan, annem babam bana yeter.
devamını gör...

yazarların kendini tanımlama şekli

“35 yaşındayım… daha hiç bir şey yaşamadım ki ortasında olayım hayatın. ama kenarındayım o kesin; hem de en kenarında, bizim mahalle gibi… hayatta en çok askerliği sevdim. ben askerken çok sevda mektubu yazdım; başkalarına. çok mektup okudum; başkalarının. elin gariplerine de eziyet ettim. niye? çünkü ben şehirliydim. nüfusumda buranın adı yazıyor; ama şehir beni takmıyor…”

yeditepe istanbul dizisinden
devamını gör...

bir şehri sevmemek için sebepler

insanlarının hödüklüğü.
devamını gör...

sevmiyorsan saygı duy

benim de aklıma atatürk'ü getiren cümle.

şeyhleri tarafından badelenen tiplerin işine gelmeyen önerme. sevmek zorunda değilsiniz doğru evet ama saygı duymak zorundasınız sevgili çomarlar. elbette saygı, medeniyet, insanlık gibi değerler sizin gibi tiplerde bulunan şeyler değil ama öğreneceksiniz.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının en sevdiği hayvan

tür olarak insan türüne ait olarak doğup, gelişim açısından insan olmayı başaramamış insanlar görünce (ki etrafta çok fazla) her hayvan diyorum.
devamını gör...

dost geceleri

eski zamanlarda istanbul'da bulunan genelevlerde yapılan bir adet.

- pazartesiyi salıya bağlayan gece yapılırdı.
- geneleve müşteri olarak giden erkeğin, sermayelerden birini dost tuttuğunu ilan eden bir geceydi. erkeğin arkadaşları da onunla beraber geceye katılırdı.
- o çevredeki diğer genelevlerde bulunan sermayeler ve onların satıcıları da katılırdı.
- bu adetin yapıldığı gece, geneleve müşteri kabul edilmezdi.
- sermaye ve onu dost tutan erkek, birbirlerine karşı bazı sembolik sorumluluklara sahip olurdu. mesela sermaye, tıpkı gelin gidecekmiş gibi bir bohça hazırlardı. erkekse, gündüzden önce berbere, sonra hamama gider, ardından meyhaneye gidip rakısını alır ve gece olunca da geneleve giderdi.

bu gecelerden birinde bir evlilik de çıkmışlığı vardır. cihanyandı adlı bir sermaye ile gavur ali adlı bir erkek evliliğe karar verirler ve ardından istanbul'u terk edip ayvansaray'da yaşamaya başlarlar. ancak ali'nin ailesi cihanyandı'yı kabul etmez. aradan geçen bir süre sonra ise cihanyandı ile ali, evlerinde ölü bulunurlar. neden öldükleri tam olarak belli olmamışsa da şüpheler, cihanyandı'nın kaynana baskısından ötürü intihar ettiği ve intihar etmeden önce de kocası ali'yi öldürdüğü yönündedir.

kaynak: uğur aktaş tarafından yazılan "gayrimeşru istanbul" adlı kitap.
devamını gör...

mesut özil'in balon çıkması

mesut özil balon falan değil, tıpkı van persie'nin, nani'nin, guiza'nın ya da galatasaray'a gelen falcao'nun falan balon olmaması gibi.

sorun bu oyuncular değil, sorun bu adamları kendileriyle hiç uyumlu olmayan bir oyun anlayışına sahip olan, futbol zekası olmayan oyuncuların içine koyan, ne oynattığı belli olmayan teknik direktörlerin yönetimi altına veren beceriksiz türk yöneticilerde.

mesut özil, şu takımda kiminle aynı futbol dilini konuşuyor? van persie kiminle konuşuyordu, guiza kiminle konuşuyordu futbol dili olarak? sorun oyuncular değil, sorun türkiye'de hemen her alanda, kurumda, sektörde ve yönetim konumunda olduğu gibi, futbolda da beceriksiz ve vasıfsız insanların yönetim pozisyonunda olması.
devamını gör...

ali koç

az önce berabere biten antalya maçı sonrası henüz röportaj verdi mi bilmiyorum ama umarım sezonun genelinde olduğu gibi, bu gece de berbat bir futbol sergileyen takımın içinde bulunduğu kepazeliği görmezden gelip var'dan dönen penaltıya odaklanmaz ve sııf o karar yüzünden takımın rezalet halini bırakıp da ali ağaoğlu ve abdurahim albayrak gibi sırf hakeme falan sallamaz. mesele hakem falan değil çünkü, mesele takımın rezil durumda olması, hocanın fenerbahçe hocası olmaktan çok uzak olması.

o nedenle umarım takımın genel halinin berbatlığını görmezden gelip de sadece var kararına odaklanmaz.
devamını gör...

erol bulut

fenerbahçe'ye olan sevgisini saygısını geçtim, kendisine saygısı varsa bu akşam istifa etmesi gereken teknik direktör bozuntusu.

az önce berabere kalınan antalyaspor maçı sonrası yapacağı açıklamaları merak ediyorum. acaba zamana ihtiyacımız var gibi saçma sapan bir şey zırvalayacak mı, yoksa zemine mi kabahat bulacak kaybedilen göztepe maçı sonrası yaptığı gibi merak ediyorum. ki sanki o maça dek çok iyi oynuyormuş da, sırf o maçta zemin yüzünden kaybetmiş gibi zemine kabahat buldu. bu gece peki? gayet güzel bir zemin vardı ve yine bir iç saha maçında yine kayıp verildi. bu ne peki? ulan kadıköy'de kaybedilen bu kaçıncı maç? 27 hafta oldu ve elinin altında böyle bir kadro olmasına rağmen, birçok teknik direktörün başına geçmek için can attığı bir kadroya sahip olmana rağmen hâlâ ne oynattığın belli değil. trabzon maçında pelkas çıkıp şapkadan tavşan çıkaracak kazanacaksın, rize maçında saçma sapan bir frikik golü gelecek kazanacaksın, başka bir maçta altay şov yapacak kazanacaksın. e nereye kadar?

esasında kabahat kendisinde değil elbette. vizyon diye sayıklayıp idari koordinatörlük pozisyonuna futbolcuyken bile kime ne faydasının olduğunu bilmediğim selçuk şahin denen herifi getiren, sportif direktörlük pozisyonuna karaktersiz emre belözoğlu'nu getiren, teknik heyetin içine futbolu daha dün bırakmış olan volkan demirel'i sokan ali koç yönetiminde. erol bulut kimdir ya, sadece fenerbahçe değil, genel anlamda büyük takım hocası olmak için ne gibi bir geçmişe sahip ki erol bulut fenerbahçe'nin başına getirildi? üstelik transfer şampiyonu olarak gösterildiğin böyle bir kadronun başına erol bulut kim ki alıp teknik direktör olarak getirdin? alanyaspor'da bir şeyler yapmak yetiyor mu fenerbahçe'nin teknik direktörü olmak için?

gelen gideni aratırmış. fenerbahçe taraftarının en büyük travması bana göre denizli'de kaybedilen şampiyonluktu ama ali koç dönemi o travmayı solladı ve büyük bir hayal kırıklığı oldu. yazıklar olsun.
devamını gör...

dangalak

ülkenin dört bir tarafında bolca bulunan insan türü.
devamını gör...

behzat uygur

şahane pazar'da süheyl uygur'un kendine abi diye seslenmesi ve ona göre daha ciddi giyinmesi sebebiyle yıllarca süheyl uygur'dan büyük zannettiğim, ama süheyl uygur'dan 5 yaş küçük olan tiyatrocu ve sunucu. nejat uygur'un oğlu olması sebebiyle sevdiğim biridir. ama nejat uygur'u hepsinden daha çok severim.
devamını gör...

afyon

bir tür uyuşturucu madde.

sene 1700'lerin başları...

yer bugün kuru fasulyecilerin bulunduğu süleymaniye külliyesi'nin bir parçası olan evvel medresesi altındaki tiryakiler çarşısı.
bu çarşı o dönem afyon müptelalarının uğrak yeridir ve burada çay kahve hariç esrar, afyon ve tütün de satılır. bunları satıcılar da kullanmakla beraber, satıcıları tatlı sohbeti olan, zarif ve çoğunluğu da yahudi olan kimselerdir.

şeriat içkiyi yasak etmiştir ancak afyon kullanımı yaygındır. hatta devlet adamları ve ulemalar da kullanırlar. şeyhülislam ise ferman çıkarır ve afyon yasaklanır. hatta önde gelen afyon satıcılarıyla tiryakiler istanbul'dan bir bir sürülürler.

malum, dilimizde "afyonu patlamak" denen bir deyim vardır. bu deyimin ortaya çıkış şekli de bu dönemden gelir. şöyle ki;
ramazan ayında oruçlu olan afyon tiryakileri, doğal olarak gündüz vakti afyon kullanamazlar. ancak gece sahur vaktinde kalın kabuklu ve sindirimi de zor olan razaki üzümüne afyon sarar ve çiğnemeden yutarlar. midenin bunu sindirmesi uzun saatler alacağı için de, saatler geçtikten sonra gündüz vaktinde bu üzümün mide tarafından sindirilmesiyle üzümün içindeki afyon da patlar ve kana karışır. haliyle de oruçlu kafayla da olsa, afyon tiryakisi kafasını yapmış olur. işte bu deyimin çıkış hikayesi budur.

kaynak: uğur aktaş tarafından yazılan "gayrimeşru istanbul" adlı kitap.
devamını gör...

hapı yutmak

dilimizdeki tabirlerden biri. bu tabirin ortaya çıkış hikayesi şöyledir:

4. murad, hekimbaşı emir çelebi'yi huzuruna çağırtıp onunla satranç oynar. şu an ismini hatırlayamadığım ve emir çelebi'ye düşmanlık besleyen bir kişiyse, 4. murad'a onun esrar kullandığını söyler. emir çelebi'yi satranç oynamaya çağıran 4. murad ise, oyun sırasında kendisinden kuşağının içindekileri ortaya dökmesini ister. hekimbaşı emir çelebi, kuşağının içinden çıkanlardan bir tanesi bir kutudur. 4. murad, ona bu kutunun ne olduğunu sorar ve emir çelebi de bunun bir afyon kutusu olduğunu, içindekilerin de zararları zayıflatılmış olan afyon hapları olduğunu ve hastalara ilaç niyetine verdiğini söyler.

bunun üzerine 4. murad, emir çelebi'ye madem zararı yok o zaman kendin iç bakalım der. emir çelebi, kutunun içinde ne kadar hap varsa hepsini bir bir yutar ve ardından 4. murad'dan izin isteyerek huzurdan ayrılır. aradan bir süre geçtikten sonra da rahatsızlanarak ölür.

işte "hapı yutmak" tabiri de buradan çıkar.

kaynak: uğur aktaş tarafından yazılan "gayrimeşru istanbul" adlı kitap.
devamını gör...

accepted

2006 yapımı amerikan yapımı komedi gençlik filmi. yönetmenliğini steve pink yapmıştır. türkçe'ye "hayali üniversite" adıyla çevrilmiştir.

hiçbir üniversiteye kabul edilmeyen bartleby, ailesini kandırmak için arkadaşlarıyla beraber eski bir akıl hastanesini onarıp üniversite diye yutturmaya çalışır. adına da güney harmon bilim okulu der ve hatta arkadaşına okula ait web sayfası bile yaptırır ki, ailesi adı sanı duyulmamış bu üniversite hakkında bilgi edinebilsin diye. başta bu sözde okulda bartleby ve arkadaşları takılıp zaman geçirir ve işler yolunda gider. durumu da kimse durumu çakmaz. fakat web sayfasında yapılan küçük bir hata sonucu işler bir anda ciddiye biner ve okula yüzlerce öğrenci katılır. kurulmuş olan bu hayali üniviersite (ki film türkçe'ye de bu adla çevrildi) artık gerçekte var olan harmon üniversitesi'ne rakip olmuştur. ta ki her şey anlaşılıncaya kadar.

bense filmin sonlarına doğru bartleby'in kurulda yaptığı konuşmada kaldım ve keşke şu filmi, özellikle de şu kurul sahnesini ülkemizdeki eğitimin başına olan yöneticiler izlese diye iç geçirdim. bunu daha önce aamir khan'ın oynadığı 3 idiots filmi için de düşünmüştüm. biraz spoiler içerecek belki ama umurumda değil açıkçası. o nedenle kurulda yaptığı can alıcı konuşmayı yazıyorum;


"bartleby: harmon üniversitesi ve 100 yıllık gelenekleri... ama neyin geleneği? çocuklarla dalga geçmek ve biraz değişik olan birisini aşağılamak mı? çocukları fazla baskıdan stres manyaklarına ve kafein bağımlılarına çeviriyorlar.

esas üniversitenin yöneticisi: düzmece okulunuz bütün gerçek üniversiteleri küçük düşürüyor!

bartleby: niçin? neden ikimiz de olamıyoruz ha? notlarınız, kurallarınız, yapınız ve hayal aleminize sahip olabilirsiniz. biz de kendi yöntemimizle yaparız. neden sizin isteklerinize uymak zorundayız?

esas okulun yöneticisi: müfredatınız şaka gibi ve siz bayım suçlusunuz!

bartleby: biliyor musunuz siz suçlusunuz! çünkü bu çocukalrın yaratıcılığını ve arzularını çalıyorsunuz. işte gerçek suç bu! peki ya siz veliler? sistem sizin için gerçekten işledi mi? kalbinizi dinlemenizi gerçekten öğretti mi? yoksa garanti oynayıp yuvarlanıp gittiniz mi? peki ya sizler? hep okul yöneticisi mi olmak istemiştiniz? dr. alexander hayaliniz bu muydu? belki de değil, belki de şair olmak istemiştiniz. belki sihirbaz veya sanatçı olmak istemiştiniz. belki de sadece dünyayı dolaşmak istemiştiniz. bakın, size yalan söyledim. hepinize yalan söyledim ve özür dilerim. baba, özellikle senden. ama o çaresizlik sonuucnda çok şaşırtıcı bir şey oldu. hayat olasılıklarla doluydu. ve bu sonuçta bizim için istediğiniz şey değil mi? veliler olarak, yani... olasılıklar değil mi? bugün sizin onayınızı almak için buraya geldik ve bir şeyi anladım. bir bok fark etmez! sizin onayınız kimin umurunda? yaptığımızın gerçek olduğunu anlamak için onayınıza ihtiyacımız yok. çünkü bu dünyada görür görmez anlaşılan çok az gerçeklik var. ve bunun gerçek olduğunu biliyorum. güney harmon'da gerçekten bir öğrenim oldu. beğenseniz de beğenmeseniz de oldu. çünkü öğrenmek için öğretmenlere, sınıflara, süslü geleneklere veya paraya ihtiyaç yok. sadece kendilerini geliştirme isteği olan insanlar gerekli. ve güney harmon'da bizde bok gibi bundan var. o yüzden durmayın, formlarınızı imzalayın. bizi reddedin, kapatın ve ne gerekiyorsa onu yapın. bu noktadan sonra önemi yok. çünkü öğrenmeyi bırakmayacağız, büyümemiz hiç durmayacak. ve o yerde içimize işleyen ideallerimizi hiç unutmayacağız. çünkü biz artık b.o.k kafayız ve sonsuza kadar b.o.k kafa olacağız. söylkediğiniz, yaptığınız veya damgaladığınız hiçbir şey bizden bunu alamaz. devam edin! durmayın!"
devamını gör...

black books

2000-04 arası yayınlanan ve aynı zamanda başrolünde de oynayan ve bernard black karakterini canlandıran dylan moran tarafından yaratılan ıngiliz sitcom yapımı. eğer yanlış hatırlamıyorsam ingiltere'de gelmiş geçmiş en komik sitcom seçilmişti. toplamda 3 sezon ve 18 bölüm sürmekle beraber, bölümler de 20 küsür dakika gibi kısa sürer. her şeyiyle tadında bırakılmıştır yani. arada çerezlik olarak açıp izlemek güzel olur.

kabaca anlatmak gerekirse, bernard black küçük bir kitapçı dükkanı sahibidir ve orayı aynı zamanda evi olarak da kullanır. ama şöyle bir şey var ki, bernard müşteri denen şeyden nefret eder. onları kovalar, "dükkanımdan defolun şerefsizler" bile der. müşterilerine, aldıkları kitapların sonunu bile söylediği olur. hatta ve hatta dükkan kapısında dükkanın açık veya kapalı olduğunu gösteren tabelada her iki tarafta da kapalı yazar. hiçbir şeyi umursamaz ve tüm gün şarap ve sigara içip kitap okur. bernard böyle biri.

bernard'ın dükkanının yanında ise incik boncuk ve hediyelik eşya satan fran vardır. bernard ile sıkı dostturlar ve fran da biraz çatlak biridir.

ve tabi manny... bernard'ın yanında çalışan ve bernard ile fran'a göre akıllı diyebileceğim birisi.

dizideki ana karakterler bunlar. üçü beraber diziyi alıp götürür ve kahkahalar attırırlar. cok kısa sürüp tadını insanın damağında bırakmış olmaları da sanırım en doğrusu. çünkü uzun sürse bu kadar sevilmezdi çoğu kişi tarafından. zaten gerek bölüm süresi ve sayısı olarak kısa süren diziler her daim iz bırakır insanda. bu da bunlardan biri benim için.

son olarak dizinin jenerik müziğinin de ayrı güzel olduğunu belirtip bu entryi de dizi gibi tadında bırakalım
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim