sıkılan adam yazar profili

telegramda öğrenim ve paylaşım için:

t.me/temettuemekliligi

hem orda hem burda olanlar sayiliyorsa beni de kapsayan yazar tanimi.

iskoç olmasından mütevellit, çoğunluğu keltçe olan viski isimlerini de seslendirdiği öğretici bir seriye imza atmış oyuncu. böylelikle herkesin kafasına göre okuduğu isimlerin belirli hizaya gelmesine yardımcı olmuştur.

auchentoshan

ayrıca ve bittabi succession'un mr.fuck off'u.

amerikalı uyanıklar tarafından en iyi viski kadehi olarak pazarlanıp, tanesi 25 dolardan satılan bardak türü.

tadım kadehi olarak iyidir inkar edilmez ama 25 dolar da etmez.

işte bunlar hep patentsizlik.

detaylar burda

rubato'nun da bir başka güzel seslendirdiği halk türküsü.

budur

memlekette şehir plancılığı olmadığı, olana da pek uyulmadığı için maalesef central park havasına sahip olabilecekken etrafı boş kalmış bir alandır. ankaralıyım diyen herkesin burda mutlaka bir anısı vardır.

bir çok behzat ç bölümüne de evsahipliği yapmıştır.

"sabah aydınlığının rabbine sığınırım."

(bkz: felak suresi)

tam sürümü maalesef hiç bir yerde yayınlanmayan, ama herkesin az çok mutlaka izlediği; hiç izlemeyenlerin bile soundtrackine aşina olabildiği gani müjde eseri.

olsa da izlesek.

"kral da benim, padişah da benim"

zamanında ikinci üniversite olarak açıköğretim felsefe'ye yazılmıştım. zaten felsefe ve batıni düşünceler ezelden beri ilgimi çeker. okurum da bolca, bari bir rehber olsun bölük pörçük bilgilerimi düzenleyeyim, boşlukları tamamlayayım diye hevesle yazıldım.

ama içerik daha ilk günden beni mutsuz etti. felsefe desen felsefe değil, felsefe tarihi desen hadi bir nebze. neticede ilk aydan bıraktım okulu.

geçenlerde bir mesaj geldi, bu dönem de kaydımı yenilemezsem ilişiğim kesilecekmiş. eğer böyle bir kural olmasaydı, belki 27 belki 30 sene sonra ben de bitirebilirdim ikinci üniversitemi.

tanıma gelirsek, lisans eğitimini beklenen çok uzun sürede tamamlama eylemi.

hayret ve şaşkınlıkla brian cox başlığının sözlükte olmadığını öğrendiğimde, bu büyük eksikliği gidermeme mani olan statü düzeyi.

meşhur parlamento baskını sahnesinde, aşağıdaki şiire evsahipliği yapmış filmdir:

"o eski gunlerdeki gucumuzde değiliz artik,
dağları yerinden oynatirdik oysa
peki neyiz, neyiz su anda?
kahraman yureklerin bir golgesi...
zamanla ve inancta zayif dusmus,
fakat guclu bir irade!
cabalayan, arayan, bulan;
ve pes etmeyi bilmeyen!"

üstad mehmet yalcin'in cok sevdigim bir deyimi vardir. bazi saraplari dove dove terbiye etmek gerekir.

iste bu dovme aygitina karaf diyoruz. sarabi actiktan sonra direkt kadehlememek lazim. karafa bazen yavas bazen hizlica adeta doverek dokuyoruz. ve beklemeye aliyoruz. hava her kokunun katalizorudur. havayla temas eden sarap, size asik bir kadin gibi kendini sunmaktan cekinmeyecektir.

bir de uzume gore peynir secerseniz la dolce vita.

türk insanı olarak nedense single malt aleminde isli viskileri pek severiz. o yuzden islay adaciginda uretilmis viskiler memlekette çok tutulur ve tadilir.

ben de isli severim. caol ila, laphroaig, lagavulin evimde mutlaka bulundurmaya gayret ettigim viskilerdendir.

ama ardbeg. ah o ardbeg...herkes lagavulin derken ben ardbeg derim. ardbeg 10'dan bahsediyorum.

cok karakteristik bir kokusu vardır. buram buram alirsiniz is tadini. isli fume peynir ve kuru et harika eslik eder. ama yeterince koyu bir cikolata da is gorur. bazen sasirtmak lazim damagi, o zaman da eksi lezzetler gerekir. bamya tursusu ya da kuru erik gibi.

ardbeg'in en sevdigim yani, asik ve sadik bir kadin gibi olmasidir. tadi gider damaginizdan kokusu kalir. sabah uyanirsiniz nefesinizde hala isli alkolu hissedersiniz. aksam olsun da yine beraber olalim istersiniz. kutunun icinden cikan hosgeldin mesaji bile senet gibidir. seni asla terketmem demenin yazili hali.

sevdigin kadina kavusmak gibi, ruyalarin gercek olmasi gibi, hayalin hayata ermesi gibi.

lginc fikirleri olan biridir emre yılmaz. gerçek adı degildir yazarın ve sanırım hala da bilinmiyor kim olduğu. bir şekilde bulup oturup yazmadiklarini da dinlemek isterdim. neyse...

kitaplarını anlayacak olgunlukta ama hayatını henüz şekillendirmenin başındaki yaşta olan gencler için çok faydalidir. çünkü size para kazanmanin degil is adami gibi dusunmenin erdemini anlatir. bunu iş hayatinda illa ki yapmaniz lazim. ama sosyal iliskilerinizde bu bakis açısını oturmayı basarirsaniz o zaman rudyard kipling'in dedigi gibi dunya da icindeki her sey de sizin olabilir.

yazilali, basilali, mahkeme karariyla toplatilali kac yil oldu bilmiyorum ama bir kitabi hala cok satanlar listesinde kalabiliyorsa bu satirlara sahip cikilmaya devam ediliyor demektir.

katlanır bisiklet sonrası gerçek bisiklet dünyasına girişimi sağlayan iki tekerli canavarım. gerçi canavar dememe aldanmamak lazım, kendisi canavar ama ben henüz o kadar değilim. sonbaharda edinmiş olmam, sonrasında yağmurların gelişiyle henüz çok az miktarda yol yapmış olsam da havaların düzelmesini, sabah 05:30'da anadolu yakası sahilinde tura başlamayı sabırsızlıkla bekliyorum.

içine girdikçe anlıyorsunuz ki, bisiklet bambaşka bir dünyadır.

akıllı telefonlarda iphone'dan inatla uzak duran benim apple dünyasına ilk adım attığım bilgisayardır. iş için zaten kullandığım bir bilgisayarım var, onun dışında kendi kişisel işlerim için, borsa takibi ve kitap okuma gibi gündelik işler için de ikinci bir bilgisayar ihtiyacım vardı. neden bunu tercih ettim?

uzun pil ömrü ilk tercih sebebi. ofise götürüp getirirken bir de şarj aleti taşımaktan kurtulacağım. pili gerçekten çok uzun ömürlü, adeta bir tablet kullanıyor gibisiniz.

inceliği; oldukça şık ve güzel bir tasarım yapmışlar. klavyesi de yazdıkça kendini sevdiren bir dolmakalem edasında.

fansız oluşu. nefis bir şey. dediğim gibi kitap okumak için de kullanıyorum ve alet hiç ortamda yokmuş gibi sıfır ses üretiyor.

güçlü işlemcisi. cpu mimarisi çok uzmanlık alanım değil ama m1 ile intel i9 benchmarklarının yakın çıkması, i9'lu bilgisayarların yukarıdaki özelliklerin hepsine birden sahip olmaması benim için karar vermeyi kolaylaştırdı.

windows ve ios farklılıkları başta beni zorlasa da kolayca adapte olabildim. ilk bir haftada en azından çok major zorluklar yaşamadım.

dün başlayıp bugün bitirdiğim, her bir bölümü birbirine minicik temaslar içeren ama konuları da, tarzları ve mesajları da birbirinden apayrı mini dizi serisi. devamı gelir mi, gelirse ne zaman bilmiyorum ama her bir bölümü ayrı ayrı çok beğendim.

her bölümde bir balıkesir bahsi mutlaka geçti, sebebini bilen beni de aydınlatırsa çok makbule geçer. black mirror'la kıyaslanmış internette ancak pek aynı kulvarda değiller. yine de black mirror seven bunu da mutlaka sever.