beyoğlu'nda bir arkadaşımı ziyaret ettim bugün. arkadaşım mesaide, çalışıyor. tek kişilik ambiyans yaptım. bir süredir düşünüyordum bunu artık evden daha fazla kaçacağım.
yeryüzünde bunlar kadar iğrenç, mide bulandırıcı lanet varlıklar yoktur. varlık diyorum zira insan değiller ve öküz gayet sevimli bir hayvan. hiç abartmıyorum bu yere tüküren mahlukatlara naziler gibi davranacak yahut mayınlı arazileri bunlarla temizleyeceksin ki işe yarasınlar. bu vandallar hakkında tam olarak böyle düşünüyorum çünkü yaşam hakkına inanmıyorum. 20 milyon nüfuslu ve 20 milyondan fazla insanın hareket halinde olduğu bir şehirde yaşıyorum ve haniyse bu travmatik sebepten sokağa çıkamıyorum, çıktığımda daha ilk andan başlayarak (çünkü her yerde iğrenç mahlukatlar) iğrenç şeylere maruz kalıp tanık oluyoruz.
bunlarla uzlaşmak mümkün değildir. şayet haketmeseler de insan gibi yaklaşıp insan gibi uyarırsanız alacağınız tek karşılık haketmedikleri biçimde onlara insan muamelesi yapmanın bedeli olan bir başka kabalık olacaktır. taşa anlatırsın da bunlara anlatamazsın. madem orman kanunları bu durumda yaşam hakkı denen olgu meşruluğunu yitiriyor.
heyy yavrum hey be, analar ne civanmert insanlar doğurmuş, herkes sütyen bahsinde uzman olmuş. bu öyle tuhaf bir icat ki ben iki elimle de açamıyorum (veya ben çok yeteneksizim emin degilim ama ilki daha olası), bir defasında iyice elime yüzüme bulaştırdım da sütyen denen o giysiyi bir pantolon yahut iç çamaşırı edasında bedeninden indirip bacaklarında çıkarmıştım partnerimin. böyle bir kepazelik olabilir mi ya!
bence normal bir şey zina gibi lanse ediliyor. dünyanın bugünkü nufusunu sevişmeye borçluyuz ve evlilik vs gibi feodal ilişkiler esasen çok yakın zamanda dahil oldu hayatımıza. öncesinde insanlar yine sevişiyordu ve bu zina diye lanse edilmiyordu.
yüzde albeniyi oluşturan iki temel şeydir. çene ve burun mutlak sağlıklı olmalı aksi halde kişi pek de estetik bir görünüme sahip olmayabilir ve bunun doğuracağı sonuçlar herkesin malumu. bu yüzden estetik benim açımdan anlaşılabilir ama ben de örneğin ısrarla dudaklarıyla oynayan insanları anlamıyorum. dudak estetiğe ihtiyaç duyan bir şey değil ama dileyen dilediği gibi takılsın işte. herkes kendi mutluluğu ve sağlığını inşaa etsin bir şekilde.
bu hastalık mahvetti beni. çocukluğumu yedi önce, doktor doktor gezdik de belirtiler de çok netken ve bunun alerji olduğu ve basit bir hapla çözüldüğünü söylemek kimsenin aklına gelmedi. bende inanılmaz sert seyrediyor, 23 yaşımda bir başka alerji sahibi tarafından bunun ilacıyla tanıştırıldım. o yaz muhteşemdi, sonrasında az az eksildi etkisi, hızlı tolerans gelişiyor lanet şeye ve bugün birçok ilaç yoğun dozlara rağmen bana mısın demiyor. ya ben şair gibi hissediyorum kendimi. bana ne bileyim tüberküloz, amansız bir kanser falan yakışırdı lakin olabilecek en alakasız biçimde hapşırıktan falan öleceğim.
bu konuda bir şey söyleyebilirim. çocuk kendi adıma yeryüzünün en mükemmel canlısıdır. kız çocuk, erkek çocuk diye bir ayrım da yoktur. çocuk, çocuk kimliğiyle harikadır. mülkiyet duygusu barındırmayan ve tümüyle yaratıcı, tümüyle iyi ve güzel ve ben hepsini çok ama çook seviyorum.
katma değeri yüksek bir derttir. kahırdır, çiledir hayattan umarı kalmamış vatan evladı için, bilhassa bu taşınma yeni umutların peşinden gitme değil de koşullar itibariyle ve zaruri olarak mevcut yerini değiştirmeyse tabiata aidiyet duygusunun tümüyle sorgulandığı andır.
kişinin hicreti yahut küçük kabilesinin otağını değiştirmesi zor bir maceradır, anlatmaya çekindim şeytanı çağırmayayım diye.
anadolu'da bir söz vardır çok severim "dört diyon, dokuz diyon, topluyon 49 diyon" sonuna da eklerler "ne diyon olum sen?" (ben bilhasda kayseri, konya, niğde, aksaray civarlarında çok duydum.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.