ibni haldun'un muazzam öngörüsü;

“beşinci evre ölçüsüzlük ve israftır. bu aşamada hanedan [iktidar] kendisinden öncekilerin birikimlerini sorumsuzca şatafat ve gösterişe harcar. bunun yanı sıra en yakınındaki aile efradına da oldukça cömert davranır. bu yüzden etrafına toplumun en karaktersiz en kötü insanlarını çeker. bunlara [liyakat sahibi olmadıkları için] altından kalkamayacak görevler yükler, sorumluluklar verir. tabii [liyakat sahibi olmayan] bu insanlar bu görevlerin altından kalkamazlar; neyin öncelikli neyin sonra yapılması gerektiğini bilmeden karar verirler. dolayısıyla eski devlet görevlilerinin itirazlarına ve hatta eski dönemin [rejimin] insanlarının tepkisine neden olur. hatta insanlar ondan [hanedan] nefret etme derecesine gelir.

bunun sonucunda insanlar ondan uzaklaşır ve onu bir başına bırakırlar. ardından askerlerinin [taraftarlarının] maaşlarını ve ödeneklerini bile ödeyemez hale gelir çünkü onlara dağıtılması gereken paraları kendi işlerine harcar. kapılarını halka kapatır, insanlardan uzaklaştıkça söz dinlemez olur, etrafına etten duvar örer.

en sonunda kendisinden önceki dönemlerde inşa edilmiş bütün eserleri tahrip eder, onları yıkar ve ardından [toplumsal] enkaz bırakır. >> bu artık kronik hastalık belirtisidir ve bundan kurtuluş yoktur. iyileşme umudu tükendiği için kendi içine çökerek yıkılır.”

dünyayı değiştiren düşünürler, c.5, ibni haldun s.453-454
devamını gör...

birahaneler, gece kulüpleri, tekel bayiiler vb. mekânlar kapatılsın. alkol, suç oranlarında ve psikolojik sorunların ortaya çıkmasında tartışmasız, şeksiz şüphesiz en büyük katalizör. alkollü araç kullanan şerefsiz katil magandaların aldıkları binlerce canın hesabını soran yok mu ?

çok duyarlı seküler kavşaklar sizi...
devamını gör...

eğer aklınıza takılan her sorunun cevabı kur-an'da bulunsaydı, zannımca kitap'ın kalınlığı atmosfer tabakasına ulaşırdı.

"allah'ın peygamberi'ne uyun, onda güzel örnekler vardır."

ahzâb / 21
devamını gör...

böyle bir şeyi yapan bir camii hocası ya da ilahiyat profesörü olsaydı neler olurdu acaba ?
devamını gör...

rusya, 2015'ten beri suriye'de savaş suçu işlerken hiç bir yaptırım ile karşılaşmamıştı. ta ki avrupa'da bir ülkeyi işgal edene kadar.

"paris'te bir adam öldürülürse bu bir cinayettir. doğu'da elli bin insan boğazlanırsa bu sadece bir meseledir."

-victor hugo
devamını gör...

insanlar ne der diye kahrolası bir put vardır.

-ismet özel
devamını gör...

islam dini, latin amerika ülkelerinde genellikle az sayıdaki müslüman nüfus ve ülke başkentlerinde yer alan ufak camileriyle anılagelmiştir. bölgedeki ülkelerde yaşayan ve büyük kısmı endonezya gibi güney asya ve afrika kökenli olan müslümanlar, çoğu kez herhangi bir siyasi taleple ön plana çıkmamıştır.

ancak 1990 yılında latin amerika'nın ada ülkesi trinidad ve tobago, alışılmadık bir durum yaşadı: bir "islam devrimi" girişimi. ülkedeki müslümanlar, her ne kadar toplam nüfus içindeki oranları yüzde 6'yı ancak bulsa da, yaklaşık 110 kişiyle bir silahlı devrim girişiminde bulundu. o yıllarda 1 milyon 250 bin toplam nüfusa sahip ülkede müslüman sayısı 75 bindi. ülkenin nüfusunun yüzde 70'lik bölümünü, günümüzde de olduğu gibi endonezya ve afrika kökenli kişiler oluşturmaktaydı.

27 temmuz 1990 cuma günü, ülkedeki müslüman nüfusun içindeki bir grup olan cemaat-i müslimin, 6 gün sürecek bir silahlı hükümet darbesi girişimin ilk adımını attı. 1988 yılından beri ülkedeki yönetimle arasında gerginlik bulunan gruba yönelik daha önce birçok operasyon düzenlenmiş ve çok sayıda silah ve mühimmat ele geçirilmişti. söz konusu gerginlik grubun hükümete yönelik bakışını sertleştirmişti. darbe gerçekleştirmeden günler önce hükümet tarafından böylesi bir girişimin sinyalinin alındığı ancak herhangi bir önlemde bulunulmadığı ifade edilmişti.

silahlı müslümanların sayısı 114'ü ancak buluyordu. sabah 07.30 sularında harekete geçen "devrimcilerden" 42 tanesi parlamentoyu bastı ve ülkenin başbakanı dahil tüm hükümet üyelerini tutukladı. geriye kalan 72 kişi ise ülkenin tek televizyonu olan devlet televizyonunu ve bazı radyo binalarını ele geçirdi. oldukça kısa sürede tüm kritik merkezleri ele geçiren ayaklanmayı durduracak bir güç ortada yoktu ve cemaat-i müslimin oldukça iyi hazırlanmış görünüyordu.

"trinidad ve tobago hükümeti devrilmiştir"
saat 18.00'da grubun lideri canlı yayında tarihi bir konuşma gerçekleştirdi. yasin ebubekir'in şu ifadeleri kullandı: "bu öğlen saat 18.00'da trinidad ve tobago hükümeti devrilmiştir. başbakan ve hükümet üyeleri tutuklanmıştır. herkesten sakin kalmalarını istiyoruz. devrimci güçler caddeleri kontrol edecek. yağmalama olmayacak."

orduyla görüşmelerin sürdüğünü belirten ebubekir konuşmasına şu ifadelerle devam etti: "eğer bu insanlar doğru yoldaysa allah neden bize onların üzerinde güç verdi? neden bu gece burada sizin yerinize biz oturuyoruz? alemdeki kararları kim veriyor, yaratıcınız değil mi? bu gece millete seslenen başbakan kim? o nerede? allah onu bertaraf etti. allah gücü değil otoriteyi bertaraf etti zira ben dahil hiçbir insan herhangi bir güce sahip değildir. bizler sadece geçici hükümranlarız çünkü hepimiz öleceğiz."
devamını gör...

öğrenci:
eğer demokrasi çoğunluğun kararını kabul etmekse, adil olan da bu değil midir? mesela yüz kişinin oy kullandığı bir yerde elli bir kişinin kararına mı uymak daha adil ve doğru olur yoksa kırk dokuz kişinin kararına uymak mı? hem çok mümkündür ki daha çok insanın daha az insandan yanılma ihtimali daha azdır. şu halde sizin demokrasiye karşı çıkmanız doğru olmadığı gibi haklı da sayılmaz.

bunun üzerine sokrates her zaman olduğu gibi soru cevap yöntemini kullanarak o öğrencisine önce sorar.

¦ bize söyler misin bilge olmak mı daha zordur yoksa cahil olmak mı daha zordur?

öğrenci:

¦ elbette ve hiç şüphesiz bilge olmak daha zordur. bilge olmak için çok okumak araştırmak ve yorulmak gerekirken cahil olmak için bir şey yapmaya gerek yoktur.

sokrates:

¦ peki o halde bize yine söyler misin toplumlarda cahil insanların sayısı mı çok olur yoksa bilge insanların sayısı mı çok olur?

öğrenci:

¦ elbette ve hiç şüphesiz cahil insanların sayısı fazla olur.

sokrates:

¦ peki bize yine söyler misin bir gemide yüz yolcu bulunsa geminin nerede-nasıl ve hangi yönde yelken açması gerektiğini kaptan mı daha iyi bilir yoksa o yüz yolcu mu?

öğrenci:

¦ eğer yolcular içinde denizcilik bilgisi olan yoksa pek tabi en iyi bilen kaptandır.

sokrates:

¦ peki o halde diyebilir miyiz ki herkes her konuda karar veremez, herkes bildiği yerde konuşmalı ve her iş ehline verilmeli?

öğrenci:

¦ pek tabi olması gereken budur.

sokrates:

¦ peki o halde bize yine söyler misin kimin hangi konuda bilgili olup olmadığını bilmeden sadece çoğunluk oldukları için kararlarını doğru bulmak adil ve doğru olabilir mi? hem sen de kabul ettin ki bir toplumda cahillerin sayısı bilgelerden hep daha çok olur… ''
devamını gör...

ali dimayev'in seslendirdiği, kafdağının ardına götüren şaheser;
buyrunuz

genel olarak milli marş diye bilinse de asıl itibari ile bir ağıttır. orjinal milli marşlarını buradan dinleyebilirsiniz.
(bkz: içkerya cumhuriyeti)
devamını gör...

"mors certa vita incerta"

ölüm net, hayat şüpheli.
devamını gör...

lalan kim senin ?
devamını gör...

genel cerrahi statüsünde sağlık bilgisine sahip olmak.
devamını gör...

homo homini lupus

-insan insanın kurdudur.
devamını gör...

cavit-19
devamını gör...

dünden akıllı, bugünden dirayetli, yarından cahil.
devamını gör...

kendisinin yaşadığı dönem olan 13.yy'da moğolların anadoluyu kasıp kavuran katliamlarına karşı sessiz kalmış ve "tevazu da toprak gibi ol, öfke de ölü gibi ol" diye devam eden meşhur aforizmasını moğollara nisbetle söylediği rivayet edilir. moğollar ile olan sevgi dolu sıkı ilişkilerini buradan detaylıca okuyabilirsiniz. ayrıca mevla olan yalnızca allah'tır
devamını gör...

hiç bir feministin yahut feminizm adına yargı dağıtanların ve kadın hakları savunucularının kadın bedeni çekiciliğini müzik, reklam, film, ticaret ve moda sektöründe mal gibi kullanılmasını protesto ettiklerini gördünüz mü ?

kadını bilinçaltında "kullanılacak cinsel obje" haline getiren bu sektörlerin patronlarına dava açsınlar sıkıysa...!
devamını gör...

gençler,

hiç boşuna uğraşmayın. vatanın mavisi, grisi, yeşili, moru, hepsi zenginlerin çiftliğidir. zenginlere düşen fethiye'de yat, bodrum'da beach club, ayvalık'ta yazlıktır. size düşense idlip'te bir tonluk bomba, afrin'de güdümlü tanksavar füzesi ve duhok'ta 120'lik havandır.

size hamaset pompalayanlar, ölümü asgari ücretliye layık görenlerdir. yaşadağınız ve ekmeğini yediğiniz topraklara ihanet edin demiyorum ama şunu bilin;

cefasını çektiğiniz şeyin, sefasını başkalarına sürdütmeyin, derdiyle dertlendiğiniz memleketin edebiyatını siz değil, sizi bu derdin sahibi edenler yapar. unutmayın; kanunlar hiç bir zaman kanun yapıcılar için yapılmamış ve onların evlerine asla uğramamıştır.
devamını gör...

sonuna kadar mücadele etmenin ne demek olduğunu öğreten kadim coğrafya. aynı zaman da müslümanların bağrında bir sızıdır orası...
devamını gör...

şöyle sarıklı sakallı birisi aynı muameleyi yapsaydı, linçin ağa babasını yemişti. çok iki yüzlüsünüz lan çok..
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim