aile bağları: aile bağları güçlü yetişen ya da öyle olduğuna inandırılan insanların aileyi kutsallaştırması, bu yüzden ailesiyle iyi geçinemeyen insanları - onlarla empati kuramadıkları halde- eleştirmeye çalışması.
cinsellik: ülkemizde fazla ciddiye alınıyor. çocukken bile bunun baskısı hissettiriliyor.
kadın vücudunu da ekleyebilirim. neden kadınların bikini üstü giydiğine hala akıl erdiremiyorum. daha büyük memeli erkekler var.
üniversite mezunu olmak: gerçekten çok iyi eğitim veren bir üniversitede okumuyorsanız aslında fazla büyütülmemeli. küçümsensin demiyorum ama eğitim kalitesini hepimiz biliyoruz. birbirimizi kandırmaya gerek yok. kendi çabanız olmadıkça çoğu okul/bölüm bir şey katmıyor diplomadan başka. (aslında kendi çabanızla yapacaklarınız da sınırlı ama o kadar karamsar olmak istemiyorum.)
olmayan sorumluluklardır. olmaması da gerekir. bütün mültecilere neden biz kucak açıyoruz bunu da anlamış değilim. sığınma amaçlı gelen insanı ülkenin dört bir tarafına yaymanın gereği var mıydı? sınırda kalsalardı biz de şu an güvende hissedebilirdik. artık her yer suriyeli oldu. ayrıca neyin önceliği bu? savaştan kaçan insanlar neden bu kadar fazla çocuk yapıp nüfuslarını artırıyor?
sığınmaya değil yerleşmeye geliyorlar ve buna ses çıkarılmadığı takdirde kendi ülkemizde 2. değil 5.sınıf vatandaş olarak görülmeye mahkum kalacağız.
memnuniyetsiz ve kendiyle ilgili sorunları abartarak anlatan, sürekli kendinden bahseden insanlara tahammülüm yok. bir şey anlatıyor, motive ediyorsunuz. ancak bir türlü ikna olmuyor. tüm negatifliğini üzerinize yayıyor. böyle arkadaş hiç olmasın daha iyi. bazı insanlar ruh emici gibi, parazit gibi bir etki bırakıyor.
bu bana doğru gelmiyor. çocuk alıştıkça o telefonu isteyecek. o kadar zaman ayıracak sabrın yoksa çocuk yapmayacaksın. küçücük çocuğa telefon da verilmez, tablet de verilmez. çocuğa ya bunları veriyorlar ya da televizyon önünde geçirdiği zamanı kontrol etmiyorlar. sonra iletişim kurma becerileri gelişmiyor. kimse kimseyi zorla ebeveyn yapmıyor, dünyaya getirdikleri çocuğa karşı sorumlulukları olduğunun farkına varmalı bazı insanlar.
ömrümüz çok kısa ve üçte biri uyuyarak geçiyor. dünyadaki sınırsız seçeneklerden çok azını seçerek kendimize bir hayat kuruyoruz. oysa böyle olmasaydı - mesela 200 yıl genç kalabilseydik- mühendis mi oldun, mutsuz musun? mesleğini değiştirmek için önünde uzun bir hayat var. bir sürü ilgi alanın olabilir ve zaman senin için saatli bomba gibi değil. güzel olmaz mıydı? şimdi ise ne yapıyoruz? ortalama bir hayat kurmak için tüm gençliğimizi para biriktirmeye adıyoruz. anın tadını yaşayın demek kolay, peki yaşadığı anın tadını yarınını düşünmeden çıkarabilen kaç kişi vardır?
ehliyetim olsun istiyorum ama trafik kazalarından, başka sürücüyle tartışma ihtimalinden ve yolda arabamın aniden arızalanması gibi senaryolar kurduğumdan dolayı cesaret edemiyorum. ama bir gün başaracağım.
buna ek olarak küçük çocuklarla konuşurken sevimli görünmeye çalışırız ya bazen, işte o bana çok yapmacık hissettiriyor. ben de artık hiç uğraşmıyorum. bebekleri de uzaktan sevebilirim ama bu zamana kadar hiçbir bebeğe hayran hayran bakacak ve alıp sevmek isteyecek kadar yakınlık hissetmedim.
cips, gofret tarzı abur cuburlar. zararlı olduklarını hepimiz biliyoruz ama bir şekilde yiyoruz. buna hazır kahveyi de dahil edebilirim. nescafenin tadı bir tek bana kötü geliyor olamaz. bir de tuhaf şekilde kahve içerken sigara külü tadı alıyorum. (sigara kullanmıyorum.)
bu benim. eskiden yalnızlığı sevdiğimi söylerdim ama o zaman bazı şeyler benim elimdeydi. siz tercih ettiğiniz zaman güzeldir yalnızlık, başkaları sizi tercih etmediği zaman ise hayatınızı kaydırabilir.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.