ne zaman bir bilim kurgu filminde uzay boşluğunda süzülen bir insan görüntüsü görsem kendimi evimde gibi hissederim. aynı şekilde orta çağ ilahileri, lavta tonu, orta çağ görselleri gördüğümde de. bazen bana da olur ama uzun sürmez.
aynı zamanda d&d'de bir sınıf. dexterity'si yüksek olur, dövüş sanatlarında uzmandır, ancak irfanı da yüksektir ve diyaloglarda da irfanını kullanarak karşısındakini etkileyebildiği için partinin diyalog yüzü de olabilir. zekaya ihtiyaç duyan bir sınıf olmadığı için zekası genelde düşük olarak kullanılır. zırh giymeye ihtiyaç duymaz, silah olarak da tercihen sopa taşır ama çıplak elle de dövüşe girebilir. kullanışlı, eğlenceli ve güzel bir d&d sınıfı.
dragon age ve mass effect serileri, pillars of eternity, baldur's gate 3 ve divinity original sin 2. ilk ikisinde verdiğiniz kararlar ve yaptığınız rol, save tanıma sistemiyle bir sonraki oyunu bile etkiliyor, o yüzden efsane. pillars of eternity'nin rol yapma özgürlüğü harika, divinity de pillars'ın daha olmuş hali zaten. bg3 de ortalığı kasıp kavurdu, tüm ödülleri ve övgüleri de hak ediyordu. bg serisinin önceki oyunlarını oynamadım ama game pass'e gelmişler onları da bir tur döneceğim, mutlaka onlar da çok iyidir. pillars of eternity'nin de devamı da var.
rpg özellikleri de taşıyan hikayeli aksiyon oyunudur. her ne kadar oyuncu karakteri yaratmaya ve tüm kararlarda geniş çapta bir rol yapma imkanına izin vermeyen bir dinamiğe sahip olsa da majör kararlarda oyuncu rol yapma hissiyatını yaşayabilir, geralt'ın diyaloglarda nasıl bir geralt olacağına yön vererek isterse efendi bir geralt, isterse kaba bir geralt olarak oynayabilir, geralt'ı yine belli sınırlar dahilinde kişiselleştirebilir ve geliştirebilir. oyunda, daha önce hiç rpg oynamamış oyuncuya bile rpg sevdirecek kadar rpg özellikleri vardır yani.
yine de gerçek rpg hissiyatı isteyenleri bu açıdan tatmin etmez. hikayeli, güzel, geniş, uzun bir aksiyon oyunudur.
mitolojide zeus'un ve diğer tanrıların olimpos'tan inip truva savaşı'nı tepelerinden izlemesi ve ilk güzellik yarışması ile yeri olan, her yerinden tarih fışkıran memleketim.
görmek için özel bir çaba gösteriyorsanız hislerinizden kendiniz sorumlu olursunuz. stalk sonucu edindiğiniz her bilgi, her his, her duygu kendi eyleminizin sonucunda doğmuştur.
stalk yapmadığınız takdirde, gerçek hayatta karşınıza çıkmışsa ve rahatsız olmuş, üzülmüşseniz gideceğiniz yerleri bundan sonra ona göre seçersiniz. sanal ortamda karşınıza rastgele düşmüşse bir daha görmek istemezseniz, çoğu sanal ortamda engelleme, gizleme seçeneği bulunur. aynı arkadaş grubuna dahilseniz ve görmeyi istemiyorsanız o arkadaş grubunuzu değiştirirsiniz.
tamamen kendi tercihinize ve ilginize göre görmek ya da görmemek kendi elinizdedir. eski sevgilinizin sizden sonra başka biriyle mutlu olma ihtimalini kaldıramıyorsanız eski sevgilinizin sizden sonra ne yaptığını kurcalamayacaksınız. insanlar, ilişkiler bittikten sonra hayatlarına devam ederler ve başkalarıyla da gerçekten mutlu olurlar, o mutluluk size nispet, sizin inadınıza veya sizi kıskandırmak için falan değildir genellikle, stalk, takip, haset genelde böyle düşünmenize yol açar. böyle şeylerle kafanızı yormamak için ilgilenmezseniz karşınıza çıkmaz, görmezsiniz, sonra kendi delüzyonel dünyanızda "beni kıskandırmak için, benimle olduğu kadar mutlu değildir zaten, benimle hiç bunları yapmıyordu, tıpkı benimle yaptığı gibi aynı şeyleri yapıyor" ve benzeri kurgularla vakit kaybeder, hatta bir de üzerine saplantı haline getirirseniz yıllar boyunca orada takılı kalırsınız benden söylemesi.
mass effect serisinde üç oyunda birden ekibimizde olan/olabilen turian ırkı sniper/shooter.
dişi shepard oynuyorsanız ilk oyunda değil ama ikinci ve üçüncü oyunda romans rotası da açabiliyor. şahsen şu an üçlemeyi oynarken kendi dişi shepard'ım ile ilk oyunda da garrus'tan başkasına göz koymadığım için ilk oyunu single bitirdim, ikiyi garrus ile flörtleşerek oynadım, şu anda da üçüncü oyunda da sevdiceğim kendisi. yanımda da iki kişilik ekipte hep onu gezdiriyorum, romanslı karakterim olduğu için mi oyun öyle ayarlıyor bilmiyorum ama shepard sinematiklerde yere düştüğünde kaldıran, omuz veren falan hep garrus oluyor çok hoşuma gidiyor doğrusu. *
ilk oyunda önümüzü kesip lafa girdiği için ekibe hemen katılıyor ama ikinci oyunda ekibe katmak için özel bir quest'i var, onu yapmak lazım. çok da güzel ilerleyen tatlı bir quest. üçüncü oyunda da turianların gezegeninin uydusuna gittiğinizde yine biraz bağımsız olarak geliyor, sadece oraya gitmek yeterli.
sniper olduğu için eline güzel sniper rifle'ınız varsa verin, sizden çok o iyi kullanır. concussive shot skill'ini ve özel turian skilllerini geliştirin. tech işlerinde iyidir ama ikinci oyunun sonunda tech işleri için garrus'u seçip seçmemek konusunda bir şey demeyeyim, oyunun gidişatını etkileyen kararları kendiniz verin siz yine.
ses tonu, konuşma tarzı ile shepard'ın en has adamı, en güven veren ekip insanı ya, hastasıyım, tam olarak astarion ve solas'a olduğum kadar aşık değilim ama epeyce hoşlanıyorum diyebilirim. *
müzikleri, evreni, sanat çalışmaları ile yüksek beğeni kazandı ve yılın oyunu ödülünü almaya aday gibi görünüyor. game pass kütüphanesine ilk günden eklendi ve ilk günden indirdim ama mass effect serisini oynadığım için henüz başlamadım, aklım bu oyunda. baldur's gate 3'ten tanıdığımız pek çok seslendirmen ve bonus olarak andy serkis de oyunda sesleriyle karşımıza çıkacak.
bir zamanlar bendim. kibar olacağım diye suratına küfredip yollamam gereken bir insana yıllarca anlayış göstermeye çalıştım, onu o hale getiren sebepleri anlamaya uğraştım, empati yaptım falan. şimdiki ben olsam çok güzel itin g.tüne sokup olması gereken yer olan cehennemin dibine postalar, kafamı da yormaz, vaktimi de harcamazdım. insan yaşlandıkça akıllanıyor bazen.
bağlı avukat olarak çalışmak, avukatlığın mantığına uymuyor. kendi büromu açmak avukatlığın ilk yıllarında, stajyerken, öğrenciyken falan bir hayaldi, sanki hiç olmayacakmış gibi geliyordu, kendi bürosunu açan avukatların çok büyük çevresi, hazır müvekkil portföyü falan olması lazımmış, kenarda köşede büyük birikimleri olması gerekirmiş gibi geliyordu.
ama bağlı avukat olarak çalışırken hiç olmayacak bir savunmayı, inanmadığınız bir iddiayı, sırf müvekkil şımarıklıktan istedi diye ve müvekkili reddedemedi diye patronunuz emrettiği için hakime siz anlatırken, siz yaparken içiniz rahat etmiyor bir türlü. müvekkillere yalan söylemenizi isteyen patron, memurlardan yapmayacağını bildiğiniz bir işi ısrarla üç beş kere talep etmenizi emreden patron, parayı kazanan da patron, şehir dışı işlere sizi gönderen de patron, siz mesai saati falan bilmeden bir haciz işi için sabahın beşinde şehirler arası otobüse falan biniyorsunuz ama eşeğin kuyruğu gibi kısalıp uzamıyorsunuz. hakim bazen "bu istediğiniz sizce mantıklı mı, hukuk bilginiz mi yetersiz yoksa şansınızı mı deniyorsunuz?" diye dalga bile geçiyor ama o istediğiniz şeyi patron istediği için saçma olduğu halde zapta geçirtmeye uğraşıyorsunuz.
bağlı çalışmak, avukatlığa uymuyor.
bir avukatlık bürosu açmak için benim sandığım bütün koşulların oluşmasına da gerek de yokmuş zaten, gözümüzü kararttık ve ilk kirasını, depozitosunu, ofis eşyalarını halletmeye yetecek kadar parayla bu işe girdik. ilk yıllarda cmk işi kovalarsın dediler, bol bol cmk yaptık. cmk işlerinden tanışılan kişilerle, karakollarda, adliyelerde edinilen çevreyle ufak tefek ek işler de gelmeye başladı. sonra da zaten bir şekilde dönmeye başladı işler. yedi yıldır kendi yağımızda kavruluyoruz. son işimden sonra "avukatlık bağlı yapılmaz," diye karar vermiştim ve bir daha bağlı avukat olarak çalışmayacağım diye büyük konuşarak istifa etmiştim, iyi ki de etmişim. patron altında yapılmayacak tek beyaz yaka mesleği avukatlık bence. tüm beyaz yakalı meslekler zaten bir patron, işveren ile yapılıyor, masa başı iş isteyen birine bağlı çalışmayı göze alarak iş hayatına atılıyor ama avukatlıkta bu kaldırılmıyor belli bir tecrübe ve yaştan sonra. zaten tek başınıza çalışmaya başladığınızda işin niteliği masa başı olarak da kalmıyor, her zaman her yerdesiniz, adliye, karakol, banka, ptt, vergi dairesi, belediye, tapu... masanızı zor görüyorsunuz. ama kendi koşturduğunuz kadar kendiniz için koşturuyor oluyorsunuz ve bu sefer uzayıp kısalmaya başlıyorsunuz işte, o yetiyor.
companion hikayeleri ve çeşitliliği açısından mass effect'ten daha iyi olmuş, karakterlere bağlanmamız ve hepsinin kendi tarzı olması sebebiyle oynarken daha çok keyif vermiş olan oyun. bir de ırkların, politikanın, evrenin lore'unun en başından tümüyle oturtulduğunu daha güzel anlıyoruz. dragon age serisinde mesela kervanı yolda düzeriz diye başlamışlar belli ki, mass effect'te daha derli toplu ve bütünlüklü ilerliyor evren, kendi içinde boşluklara ya da çatışmalara yer yok. turianlar, kroganlar, salarianlar, quarianlar, hepsinin geçmişi, evrimi, hikayesi, kültürü, inançları, alışkanlıkları falan belli, başından sonuna kadar belli. dragon age'de elflerin sorunları, templarlar, mageler falan oyunlar ilerledikçe değişip gelişiyorlardı lore olarak, özellikle elfler konusu veilguard'a kadar ilginç bir şekilde savruluyordu. mass effect ise dümdüz oturtmuş ırklarını, o yüzden daha çok beğendim.
dün bitti, legendary edition'da shepard'ı ilk oyundan taşıyarak almıştım, yarın da 3'e başlarım. garrus ile sonunda romantik anlar yaşayabildik bu oyunda, ilk oyunda da gözümü garrus'a diktiğim için yalnız kalmıştım, garrus ilk oyunda romans rotası açmıyordu. tüm companionların loyalty questlerini yapmış olmama rağmen oyun sonunda kasumi, zaeed ve miranda'yı kaybettim. oyun sonu görevlerinde biotic kalkan görevi için samara'yı seçtim, sorunsuz ilerledik, ilk ikiye ayrıldığımızda ilk gruba liderlik etmesi için mordin'i seçtim allahtan o ölmedi. tech görevi için kasumi'yi seçtim o telef oldu, ikinci kez iki gruba ayrıldığımızda liderlik etmesi için de zaeed'i seçtim ve o da ne yazık ki telef olmuş oldu. miranda ise tamamen şımarıklığından öldü. loyalty questi de eksiksiz bitirilmesine rağmen hanımefendiyi jack ile yaptıkları kavgada desteklemedim, jack haklı dedim, küstü loyal olmadı ve b.k yoluna gitti.
şahsen dragon age inquisition kadar sevdiğim bir oyun oldu. 3'ü de aynı hevesle oynamaya başlayacağım ama sanırım serinin en iyi oyunu 2'ymiş.
o sırada bilim kurgu okurken prog metal dinleyen ben...
klasik müzik, caz, lo-fi, orta çağ müzikleri, pagan folk, neo folk, celtic folk, new age falan dinlemek zaten bu işin normalidir. ben genellikle ne tür bir şey okuyorsam ona uyan şeyler seçerim, bilim kurgu okurken oyun soundtrackleri, yine film müzikleri, anime soundtrackleri, prog ve senfonik metal açtığım da çok olur.
ama bir takıntım da okuduğum kitapta bahsedilen bir grup, şarkı, opera, konser, besteci, müzik aleti varsa onu açıp dinlemek. yani okuduğum kitapta karakterler bir opera izlemeye gidiyorlarsa özellikle açıp onu dinlerim. karakter keman çalıyorsa keman dinlerim, lavta çalıyorsa lavta, flüt çalıyorsa flüt... iki karakter bir müzik grubundan bahsetmişse açar onu dinlerim. bir karakter bir şarkıdan bahsediyorsa onu dinlerim. gibi...
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.