taro - öne çıkan tanımları (1. sayfa)
1.
anyone but you
başrollerinde sydney sweeney ve glenn powell'ın oynadığı, shakespeare'in much ado about nothing'inin modern uyarlaması olan romantik komedi filmi. birbirlerinden aslında hoşlanmış olan ancak birtakım yanlış anlamalar sonucu bir araya gelemeyen kahramanlar, bir düğün daveti için bir süreyi büyük bir malikanede başka davetliler ile bir arada geçirmek zorunda kalırlar. orada da bazı kişiler bu ikiliyi birbirlerine ayarlamaya çalışırken ikili de başka sebeplerle sevgili rolü yapmak zorunda kalırlar. yanlış anlamalar, yanlışlıkla duyulan diyaloglar, ortaya çıkan eski sevgililer ve benzeri shakespearevari durumlar ile filmin belkemiği kurulmuş olur.
filmin görüntüleri güzel, ben izlemeye başlarken shakespeare uyarlaması olduğunu bilmiyordum ki on beşinci dakikada kendi kendime tahmin edip baktım, öyleymiş, bu bakımdan başarılı da denebilir. çiftin kimyası fena değil, oyunculuklar ve komedi unsurları ortalama üzeri. six feet under'ın brenda'sını görünce hoş bir şaşırma oluştu. yeni dönem romcomları arasında beğenildiğini biliyordum, amazon prime video'da görünce izleyeyim dedim, hiç de sıkmadı, boş vakitte izlemelik hoş bir chick flick.
filmin görüntüleri güzel, ben izlemeye başlarken shakespeare uyarlaması olduğunu bilmiyordum ki on beşinci dakikada kendi kendime tahmin edip baktım, öyleymiş, bu bakımdan başarılı da denebilir. çiftin kimyası fena değil, oyunculuklar ve komedi unsurları ortalama üzeri. six feet under'ın brenda'sını görünce hoş bir şaşırma oluştu. yeni dönem romcomları arasında beğenildiğini biliyordum, amazon prime video'da görünce izleyeyim dedim, hiç de sıkmadı, boş vakitte izlemelik hoş bir chick flick.
devamını gör...
2.
tarot
2024'te gösterime girmiş olan bir korku filminin de adıdır.
şahsen bir korku filmi izleyicisi olarak neredeyse sıfır beklentiyle başlamış olmama rağmen bittiğinde çok beğendim. orijinal bir konusu ve gayet düzgün, temiz oyunculuklar var; üstelik görüntü yönetmenliği ve tasarım da çok başarılı. italo calvino'nun kesişen yazgılar şatosu'ndaki gibi bir tarot destesinin kurguya gerçekten deste ve kartlar olarak yedirilmiş olması çok hoşuma gitti.
film sıradan korku filmleri gibi başlıyor, bir grup gencin kiraladıkları ıssız bir bölgedeki bir malikanede aralarından birinin doğum gününü kutlamaları, bu esnada içkilerinin bitmesi ve kiralık olan evde içki stoğu ararlarken eski bir tarot destesi bulmalarıyla. ancak bundan sonrası epey güzel. aralarından birinin tarot bakmayı bilmesi ve kendisi de dahil herkese tarot okuması yapması sonrasında başlarına bazı şeyler gelmeye başlıyor, bu da sanki bir grup gencin okült işlere karıştıktan sonra yaşadıkları uğursuzlukları anlatan normal korku filmleri gibi olacakmış zannettiriyor izleyiciye ama öyle de değil. arkasında başka bir hikaye var ve film tarot kartlarını ve anlamlarını çok güzel, yaratıcı şekilde kullanmış, yan hikayeyi de çok güzel kurgulamışlar, akılda kalıcı birçok sahnesi var, özellikle the joker kartının kullanıldığı sahne epey iyiydi.
korku filmi izleyicileri bence beğenirler yani. tarot odaklı bir korku filmi, ama "gençler tarot baktılar ve bundan sonra uğursuz şeyler yaşadılar" ana fikrinden biraz daha dolu bir film. tarotun mistik yapısına, arketiplere, kartların tasarımlarına dair güzel değinmelerde bulunuyor.
şahsen bir korku filmi izleyicisi olarak neredeyse sıfır beklentiyle başlamış olmama rağmen bittiğinde çok beğendim. orijinal bir konusu ve gayet düzgün, temiz oyunculuklar var; üstelik görüntü yönetmenliği ve tasarım da çok başarılı. italo calvino'nun kesişen yazgılar şatosu'ndaki gibi bir tarot destesinin kurguya gerçekten deste ve kartlar olarak yedirilmiş olması çok hoşuma gitti.
film sıradan korku filmleri gibi başlıyor, bir grup gencin kiraladıkları ıssız bir bölgedeki bir malikanede aralarından birinin doğum gününü kutlamaları, bu esnada içkilerinin bitmesi ve kiralık olan evde içki stoğu ararlarken eski bir tarot destesi bulmalarıyla. ancak bundan sonrası epey güzel. aralarından birinin tarot bakmayı bilmesi ve kendisi de dahil herkese tarot okuması yapması sonrasında başlarına bazı şeyler gelmeye başlıyor, bu da sanki bir grup gencin okült işlere karıştıktan sonra yaşadıkları uğursuzlukları anlatan normal korku filmleri gibi olacakmış zannettiriyor izleyiciye ama öyle de değil. arkasında başka bir hikaye var ve film tarot kartlarını ve anlamlarını çok güzel, yaratıcı şekilde kullanmış, yan hikayeyi de çok güzel kurgulamışlar, akılda kalıcı birçok sahnesi var, özellikle the joker kartının kullanıldığı sahne epey iyiydi.
korku filmi izleyicileri bence beğenirler yani. tarot odaklı bir korku filmi, ama "gençler tarot baktılar ve bundan sonra uğursuz şeyler yaşadılar" ana fikrinden biraz daha dolu bir film. tarotun mistik yapısına, arketiplere, kartların tasarımlarına dair güzel değinmelerde bulunuyor.
devamını gör...
3.
pantheon
bana ilk bölümünde serial experiments lain'i (adı böyle miydi, yoksa "experiments" mıydı hatırlayamadım bir an, izleyeli yirmi yıl olmuş - edit: experiment yazmıştım, experiments galiba, düzeltildi) hatırlatan, sevdiğim pek çok anahtar kelimeyi bir araya getirip nasıl bu kadar geç keşfettiğim için şaşırdığım animasyon seri: singularity, mitoloji, yapay zeka, cybergoth...
ikinci sezonu da çekilip yayınlanmış bu arada, burada ikinci sezonun iptal edildiği yazılmış en son ama malum ortamlarda iki sezonu da mevcut.
bilim kurgu türü animeleri sevenler bunu da mutlaka sever.
ikinci sezonu da çekilip yayınlanmış bu arada, burada ikinci sezonun iptal edildiği yazılmış en son ama malum ortamlarda iki sezonu da mevcut.
bilim kurgu türü animeleri sevenler bunu da mutlaka sever.
devamını gör...
4.
solar opposites
şahsen rick and morty'den bile daha çok beğendiğim, aynı yapımcılara ait dizi. kurulan evren ve ana hikaye daha güzel. "duvar" bölümleriyle oluşturulan katmanlı hikaye de çok tutarlı ve güzel. karakterler daha canlı ve devamlılık sağlıyor. rick and morty ile öğrendikleri her şeyi bu dizide daha iyi hale getirmişler diyebilirim. her bölümün konusu ayrı gibi dursa da özellikle duvar bölümleri birbirine bağlı ilerlediği için bütünlük açısından da daha keyifli geliyor izlerken. her bölümün açılışında ana karakterin repliğine eklediği farklı olan son cümleler bile çok eğlenceli.
benim için tek eksi yönü, izleyicinin dikkatini sürekli ekranda tutmaya yönelik olan aşırı canlı renkler ve diyalogların dinamik kalması için sürekli hızlı konuşulması. yaşlı bir izleyici olarak z kuşağının iki dakikalık dikkatini ekranda tutmaya yönelik bu çakallıklardan çok hoşlanmıyorum. buna rağmen arka arkaya yine de izliyorum, eksisine rağmen arka arkaya dört beş bölüm devirdiğim de çok olmuştur yani.
konusunu da kimse yazmamış. kendi gezegenleri yok olan dört uzaylı, başka bir gezegeni ele geçirme ve soylarını devam ettirme amacıyla uzaya fırlatılır ve dünyaya düşerler. yanlarında pupa adını verdikleri bir hayvan da vardır ve soylarını devam ettirmeleri pupa'nın hayatta kalıp evrilmesine bağlıdır. dört uzaylı dünyada pupa'ya bakar ve şimdilik normal hayatlarına devam ederler ve giderek dünyalılaşırlar. paralel olarak devam eden duvar hikayesinde de, bu uzaylıların çocuk olan ikisi, canları sıkıldıkça küçültme ışını silahıyla bazı insanları küçültür ve duvarlarında oluşturdukları hamster kafesi gibi bir yapıda küçük insanlar beslerler, bu insanlar da orada kendi uygarlıklarını kurmuşlardır.
benim için tek eksi yönü, izleyicinin dikkatini sürekli ekranda tutmaya yönelik olan aşırı canlı renkler ve diyalogların dinamik kalması için sürekli hızlı konuşulması. yaşlı bir izleyici olarak z kuşağının iki dakikalık dikkatini ekranda tutmaya yönelik bu çakallıklardan çok hoşlanmıyorum. buna rağmen arka arkaya yine de izliyorum, eksisine rağmen arka arkaya dört beş bölüm devirdiğim de çok olmuştur yani.
konusunu da kimse yazmamış. kendi gezegenleri yok olan dört uzaylı, başka bir gezegeni ele geçirme ve soylarını devam ettirme amacıyla uzaya fırlatılır ve dünyaya düşerler. yanlarında pupa adını verdikleri bir hayvan da vardır ve soylarını devam ettirmeleri pupa'nın hayatta kalıp evrilmesine bağlıdır. dört uzaylı dünyada pupa'ya bakar ve şimdilik normal hayatlarına devam ederler ve giderek dünyalılaşırlar. paralel olarak devam eden duvar hikayesinde de, bu uzaylıların çocuk olan ikisi, canları sıkıldıkça küçültme ışını silahıyla bazı insanları küçültür ve duvarlarında oluşturdukları hamster kafesi gibi bir yapıda küçük insanlar beslerler, bu insanlar da orada kendi uygarlıklarını kurmuşlardır.
devamını gör...
5.
koloni (jean christophe grange)
aynı zamanda bir jean-christophe grange kitabı. kitabın orijinal adı miserere. diğer tüm grange kitapları gibi doğan kitap tarafından türkçe olarak basılmış ve tankut gökçe'ce çevrilmiş. bir kilise korosunun orgcusunun gizemli bir cinayete kurban gitmesinden sonra gelişen olayları anlatan kitap mistik bir polisiye hikayesine evriliyor, içinde ermeniler ve şili ile ilgili tarihi siyasi olaylara da değiniyor.
devamını gör...
6.
supernatural
bana zamanında true blood'ı seviyorum diye bunu da kesin seveceğim düşünülerek tüm arkadaşlarım tarafından öneriliyordu da çok popüler olduğu için güncel yayınlandığında izlemeye burun kıvırıyordum. yıllar sonra unutulup modası çok geçtiğinde iki kez başlayıp aslında ikisinde de çok sevip yine de hiç sonuna kadar bitirememiştim. bir süredir eşimle yine baştan başlayıp izlemeye devam ettik, daha önce o da zamanında yayınlanırken de izlemişti, benimle beraber de izlemişti de o da hiçbir seferinde bitirememiş, bitiremedik yani biz bu diziyi hiç, bu sefer ikimiz de ilk kez bitireceğiz galiba.
devamını gör...
7.
brave new world
aldous huxley'nin aynı adlı romanından uyarlanmış ancak senaryosu kitaba sadık kalmak yerine ayrı bir kurgu ile oluşturulmuş dizi. başrol oyuncuları ve yardımcı oyuncular gayet güzel oynarlar ve sırf bu yüzden bile izlenebilir. görsellik ve atmosfer de romanın havasına uygundur.
devamını gör...
8.
silmarillion
genellikle tolkien okurları tarafından okunurken bile "bir şey anlamadan okuyorum" denildiğini sık duyduğum eser. ben sanırım dört kez okudum, her seferinde daha farklı bir tad aldım, özellikle dilimize yeni çevrilen tolkien eserleri sonrası dönüp yeniden okumak da ayrı bir deneyim olmuştu, rings of power dizisi ile beraber okumak da.
okuması evet kolay değildir, çünkü bir roman gibi baştan sona akıp giden bir kurgusu, öyküsü yoktur. daha çok bir destan gibi, bir mitolojik öykü gibi, hatta tabir yerindeyse bir kutsal kitap gibi okumak gerekir: bir evrenin oluş hikayesi, ırkların ve tanrıların ortaya çıkışı, kutsal emanetler, döngüler, savaşlar ve önemli kişilerden ibaret bir anlatımdır. ancak iyi bir destanda olduğu gibi epik detaylar ve yüce aşklar, erdem timsalleri ve kaybediş öyküleri de yer alır. okuma sırasında "bu, evrene giriş kitabı, önce bunu okumak gerek" diye yanlış yere oturtulursa tamamen anlaşılmaz hale gelir ancak önce yüzüklerin efendisi üçlemesi ve hobbit'i okursanız aşina olduğunuz isimler, ırklar ve anlatıların öncüllerine rastlayacağınız için daha anlaşılır biçimde okunur.
yazarlar için okuması daha da keyiflidir: bir yazarın evren kurgusuna dair çok detaylı bir inceleme olarak ele alabiliriz çünkü silmarillion'u. bir evrenin sıfırdan nasıl yaratıldığı, aile ağaçları, kadim ilişkiler, büyülerin nasıl işlediği, nasıl var olduğu gibi konuların ne gibi bir taslak sonrası epik bir anlatıya dönüşebildiğini okurken ayıklamak ayrı bir bakış açısı silmarillion okumak için.
tolkien hayranlarının çoğunun okumadan geçmediği, bence çoğunun da anlamadan "kutsal kitap" dediği ama dümdüz bir şekilde okuyarak bir yere varamadığı, detaylı bir okuma isteyen müthiş bir kaynaktır.
okuması evet kolay değildir, çünkü bir roman gibi baştan sona akıp giden bir kurgusu, öyküsü yoktur. daha çok bir destan gibi, bir mitolojik öykü gibi, hatta tabir yerindeyse bir kutsal kitap gibi okumak gerekir: bir evrenin oluş hikayesi, ırkların ve tanrıların ortaya çıkışı, kutsal emanetler, döngüler, savaşlar ve önemli kişilerden ibaret bir anlatımdır. ancak iyi bir destanda olduğu gibi epik detaylar ve yüce aşklar, erdem timsalleri ve kaybediş öyküleri de yer alır. okuma sırasında "bu, evrene giriş kitabı, önce bunu okumak gerek" diye yanlış yere oturtulursa tamamen anlaşılmaz hale gelir ancak önce yüzüklerin efendisi üçlemesi ve hobbit'i okursanız aşina olduğunuz isimler, ırklar ve anlatıların öncüllerine rastlayacağınız için daha anlaşılır biçimde okunur.
yazarlar için okuması daha da keyiflidir: bir yazarın evren kurgusuna dair çok detaylı bir inceleme olarak ele alabiliriz çünkü silmarillion'u. bir evrenin sıfırdan nasıl yaratıldığı, aile ağaçları, kadim ilişkiler, büyülerin nasıl işlediği, nasıl var olduğu gibi konuların ne gibi bir taslak sonrası epik bir anlatıya dönüşebildiğini okurken ayıklamak ayrı bir bakış açısı silmarillion okumak için.
tolkien hayranlarının çoğunun okumadan geçmediği, bence çoğunun da anlamadan "kutsal kitap" dediği ama dümdüz bir şekilde okuyarak bir yere varamadığı, detaylı bir okuma isteyen müthiş bir kaynaktır.
devamını gör...
9.
kurtuluş projesi
(bkz: kurtuluş projesi)
andy weir'in mizahi diliyle üst seviyeye tırmanmış harika bir bilim kurgu romanı. filmi çekildiğinde bir (bkz: interstellar) ve (bkz: arrival) etkisi yaratacaktır. roman hem bilim konusunda, hem kurgu konusunda dopdolu, okuması da yorucu değil, su gibi akıp giderken birçok şey öğretiyor, hayal gücünü besliyor okurun ve heyecanlandırıyor. bu yıl okuduğum kitaplar arasında şubat ayından favorilerime girdi bile.
andy weir'in mizahi diliyle üst seviyeye tırmanmış harika bir bilim kurgu romanı. filmi çekildiğinde bir (bkz: interstellar) ve (bkz: arrival) etkisi yaratacaktır. roman hem bilim konusunda, hem kurgu konusunda dopdolu, okuması da yorucu değil, su gibi akıp giderken birçok şey öğretiyor, hayal gücünü besliyor okurun ve heyecanlandırıyor. bu yıl okuduğum kitaplar arasında şubat ayından favorilerime girdi bile.
devamını gör...
10.
kabil'in çene kemiği
benim de çözerim diye düşünerek aldığım ve türkçe çevirisinde çeviride kaybolanlar birçok detay olduğuna kanaat getirdiğim, çözemeyince reddit'te ingilizce aslının çözümünü bularak okuduğum ve hak geçmesin diye türkiye'deki yarışmasına da katılmadığım kitaptı. bana kendime dair bir şeyi gösterdiği için müteşekkirim. ucunda 20 bin lira ödül vardı ve kendime yakıştırmamıştım, ingilizce çözümü görüp türkçe kısımları doğru sıraya sokmak o yarışmaya katılmam için etik değildi.
devamını gör...
11.
the penguins of madagascar
sosyal medyada bir ara akım olan (hala devam ediyor mu bilmiyorum) bir "hear me out" modası vardır, kişiler toplum içinde çekici bulduğunu açıklamaya çekindiği "her şeyi" ki burada önemli olan şey "her şey" olması, açıklarlardı, bu bir çizgi film karakteri olabilir, çok çirkin bir tip olabilir, cringe bir karakter olabilirdi. benim "hear me out"um galiba bu penguenlerden kowalski. uzun boylu, sakin, cool, çözüm odaklı, acele karar verebilen ve her konuda coolluğunu koruyabilen bir tip. bravo kowalski'ye.
devamını gör...
12.
the lord of the rings the rings of power
aslında kötü dizi değildir, peter jackson ilk film üçlemesinde atmosfer ve casting olarak tolkien evrenine tek attığı için ondan beridir hiçbir şey yanında iyi görünmüyor, dezavantajı budur.
devamını gör...
13.
mavi saçlı kız
hepimiz gibi bir genç kızmış kitabın yazarı burçak, o yıllarda genç kız olan her yaşıtım gibi, kaset ve kitap alıyor, radyodan şarkı istiyor, günlük tutuyor, mektup yazıyor, askılı bluz ve etek altına postal giyince acayip havalı olduğunu düşünüyor, bileklerine deriler ve boncuklar doluyor, kulaklarına birden fazla delik deldiriyor, kısa saç kullanmaya da cesaret ediyor, rock müzik dinliyor ve barlar sokağında gezinip yaştan dolayı alınmadığı barların önünde kaldırımda oturup arkadaşlarıyla sohbet ediyor. çok tanıdık, çok içimizden biri, genç kız olmanın o büyülü, potansiyel dolu dünyası, müziğin ve hayallerin zenginleştirdiği bir iç evren...
ne kadar tanıdık olduğunu keşfettikçe daha çok üzüldük biz bizim nesil olarak okurken. üniversite ve iş güç sonrası memlekete dönen birkaç lise arkadaşı olarak hala görüşürüz, kimimiz dövmeli, kimi rastalı artık, bara girebilmeyi bırak arkadaşımızın barı var, ama o geçici hint kınası dövmelerin, saçla başla yaz tatili için oynamanın, kaldırımlarda sahillerde oturmanın tadı bambaşkaymış, gençliğin potansiyeli çok farklı. burçak o potansiyel ile göçmüş, bunu şimdiden görerek düşününce kitap çok daha etkileyici geliyor artık, o yıllarda da "tıpkı bizim gibiymiş" diye okurduk.
çok içten günlüklerdir, güzel kitaptır. günümüz gençleri belki biz kadar içlenmez okusa, onlar için fazla durağan hikayelerdir burçak'ın yaşadıkları belki, hoşlantılar, küçük asilikler, hayaller, alışkanlıklar... biz burçak gibiydik ve onu çok sevmiştik. arkasında kalanlar anısını ne güzel yaşatmış zaten. ne mutlu ona.
ne kadar tanıdık olduğunu keşfettikçe daha çok üzüldük biz bizim nesil olarak okurken. üniversite ve iş güç sonrası memlekete dönen birkaç lise arkadaşı olarak hala görüşürüz, kimimiz dövmeli, kimi rastalı artık, bara girebilmeyi bırak arkadaşımızın barı var, ama o geçici hint kınası dövmelerin, saçla başla yaz tatili için oynamanın, kaldırımlarda sahillerde oturmanın tadı bambaşkaymış, gençliğin potansiyeli çok farklı. burçak o potansiyel ile göçmüş, bunu şimdiden görerek düşününce kitap çok daha etkileyici geliyor artık, o yıllarda da "tıpkı bizim gibiymiş" diye okurduk.
çok içten günlüklerdir, güzel kitaptır. günümüz gençleri belki biz kadar içlenmez okusa, onlar için fazla durağan hikayelerdir burçak'ın yaşadıkları belki, hoşlantılar, küçük asilikler, hayaller, alışkanlıklar... biz burçak gibiydik ve onu çok sevmiştik. arkasında kalanlar anısını ne güzel yaşatmış zaten. ne mutlu ona.
devamını gör...
14.
nowhere
tek oyuncu ve tek mekan filmlerine çok iyi bir örnektir. oyuncu anna castillo sayesinde yürüyüp giden film, eğer içindeki mantıksızlıklara çok takılmazsanız süresini hiç hissettirmeden beş dakikada akıp gidiyor gibi izleniyor.
devamını gör...
15.
kızılcık şerbeti
aşk-ı memnu'dan beri ilk kez bir türk dizisi takip etmeye başladım, o da bu. aldığım sosyoloji dersleri ışığında izleyince acayip ilgimi çekti çünkü, ilk bölüme "dur lan bir bakayım neymiş acaba bunca konuşulan, yasaklanıp duran dizi?" diye göz atmak amacıyla başladım, daha önce twitter'da ve ekşi sözlük'te çeşitli kesitler gözüme çarpıp duruyordu, şimdi alt yazı takip etmek istemediğim ama evde bir ses olsun diye bir şey açmak istediğimde ilk tercihim oldu, gerçekten "türkiye sosyolojisi in a nutshell" gibi bir diziymiş. konu, izleyici çekmesi garanti bir konu, seküler bir ailede yetişmiş bir genç kız ile muhafazakar bir ailede yetişmiş bir genç erkeğin aceleyle evlenmesi ve ailelerin, alışkanlıkların, yaşam tarzlarının bir anda karşı karşıya gelmesi. ama açıkçası detaylar hem çok güncel, hem de çok incelikli seçilmiş, izlerken çoğu konuda "bu böyle olmaz, abartmışlar," demek yerine "aa az bile işlemişler, çok yüzeysel geçildi," diyeceğiniz kadar gerçekçi örnekler var. oyuncular da, seküler ailenin anneannesi, annesi ve teyzesi, muhafazakar ailenin de babası, annesi ve kızı başta olmak üzere gayet doğal ve rollerini benimsemiş şekilde oynuyorlar, türk dizilerindeki sakız gibi uzama durumu yok, her şey hızlı hızlı gelişiyor ve çözülüyor. bence, naçizane fikrime göre, evlilik öncesi, sevgilisinin ailesinin kendi hayat görüşüne zıt bir görüşte olduğunu düşünen ama "evlenince her şey rayına oturur, bunları görmezden geleyim de ileride çözülür," diyen her gence, ama özellikle de genç kızlara ders niyetine izletilmesi gerekiyor. yemek yaparken, çamaşır katlarken, spor yaparken, el işi gerektiren işlerde arkada ses olsun diye açmaktan yavaş yavaş ilgiyle izlemeye, sonra da olayların gidebileceği yerleri merak etmeye dönüştü benim algım diziyle ilgili, gerçekten güzel yapılmış. nursema isimli karakteri oynayan oyuncunun karakter gelişimi çok başarılı işlenmiş özellikle, gerçekten bravo, oyuncusuna da, senaristine de.
doğa ve fatih isimli gencecik iki çocuk, biri yirmili yaşlarının daha başında, diğerinin yaşını net bilmiyoruz ama o da sonlarında sanırım, ailelerine bile henüz söylemedikleri kadar yeni, altı aylık bir ilişkideler. doğa, diş hekimliği okurken fatih de ailesinin şirketinde çalışmakta. hayatları, doğa'nın kazara hamile kalmasıyla aldıkları evlilik kararıyla bir anda değişiyor. doğa'nın annesi, halk arasında "chp teyzesi" diye tabir edilen, karikatürize şekilde tüm başı örtülülere karşı olan, modern olmakla övünen bir karakter olarak çiziliyor. fatih'in ailesini de ataerkil, kadınların söz hakkı olmayan, muhafazakar bir aile olarak izliyoruz. doğa ile fatih'in evlenme kararı almaları ile başlayan olaylar, iki ailenin de kendi içlerindeki kırılmalar, ön yargılarıyla olan savaşlar ve özellikle fatih'in ailesindeki kadın karakterlerin, başka bir dünyayla tanışmaları ile birlikte hayatlarıyla ilgili değişikliklere karşı olan tutumlarını yorumlamalarına sebep oluyor. hakikaten eğer ana akım medyada yayınlanan türk dizisi izleme konusunda benim gibi ön yargılıysanız bile bir göz atın derim, bu dizi rahatlıkla platform dizisi de olabilirmiş, netflix'te buna benzer unorthodox diye bir dizi vardı mesela, gayet onun gibi izlenebilirmiş.
doğa ve fatih isimli gencecik iki çocuk, biri yirmili yaşlarının daha başında, diğerinin yaşını net bilmiyoruz ama o da sonlarında sanırım, ailelerine bile henüz söylemedikleri kadar yeni, altı aylık bir ilişkideler. doğa, diş hekimliği okurken fatih de ailesinin şirketinde çalışmakta. hayatları, doğa'nın kazara hamile kalmasıyla aldıkları evlilik kararıyla bir anda değişiyor. doğa'nın annesi, halk arasında "chp teyzesi" diye tabir edilen, karikatürize şekilde tüm başı örtülülere karşı olan, modern olmakla övünen bir karakter olarak çiziliyor. fatih'in ailesini de ataerkil, kadınların söz hakkı olmayan, muhafazakar bir aile olarak izliyoruz. doğa ile fatih'in evlenme kararı almaları ile başlayan olaylar, iki ailenin de kendi içlerindeki kırılmalar, ön yargılarıyla olan savaşlar ve özellikle fatih'in ailesindeki kadın karakterlerin, başka bir dünyayla tanışmaları ile birlikte hayatlarıyla ilgili değişikliklere karşı olan tutumlarını yorumlamalarına sebep oluyor. hakikaten eğer ana akım medyada yayınlanan türk dizisi izleme konusunda benim gibi ön yargılıysanız bile bir göz atın derim, bu dizi rahatlıkla platform dizisi de olabilirmiş, netflix'te buna benzer unorthodox diye bir dizi vardı mesela, gayet onun gibi izlenebilirmiş.
devamını gör...
16.
melekler zamanı
aynı zamanda iris murdoch'un time of the angels adlı romanının ayrıntı yayınları tarafından basılan, nihal yeğinobalı tarafından çevrilen türkçe edisyonunun da adı.
deniz deniz'den * sonra büyük bir merakla kütüphaneden ödünç aldığım ama deniz deniz kadar içine giremediğim bir romandı. yine de iris murdoch'un özellikle kadınların, genç kadınların hezeyanları, çelişkileri ve iç dünyalarını çok iyi anlatan bir yazar olduğu konusundaki kanaatim kesinleşti.
carel, kızı muriel ve yeğeni elizabeth ile, yeni bir şehirde yeni bir hayat kurmaya çalışmaktadır. bir papaz olan carel, kimsesiz ve hasta olan yeğeni elizabeth'e kol kanaat germekte, onu da kızıyla bir tutmakta ve yarı jamaikalı yarı irlandalı hizmetçileri pattie (patricia) ile birlikte küçük bir düzen içerisinde yaşamaktadır. dışarıdan bakılınca basit ve sıradan bir hayat gibi görünen bu hayatı iris murdoch bize zaman zaman pattie'nin, zaman zaman muriel'in gözünden anlatır, pattie ile carel'in geçmişi, elizabeth'in gizemli hastalığı ve muriel'in gizli tutkuları açığa çıktıkça bu mütevazı hayatın ne kadar sapkın bir hayat olduğunu anlarız.
güzel bir roman aslında, şanssızlığı deniz deniz'den sonra okunması.
deniz deniz'den * sonra büyük bir merakla kütüphaneden ödünç aldığım ama deniz deniz kadar içine giremediğim bir romandı. yine de iris murdoch'un özellikle kadınların, genç kadınların hezeyanları, çelişkileri ve iç dünyalarını çok iyi anlatan bir yazar olduğu konusundaki kanaatim kesinleşti.
carel, kızı muriel ve yeğeni elizabeth ile, yeni bir şehirde yeni bir hayat kurmaya çalışmaktadır. bir papaz olan carel, kimsesiz ve hasta olan yeğeni elizabeth'e kol kanaat germekte, onu da kızıyla bir tutmakta ve yarı jamaikalı yarı irlandalı hizmetçileri pattie (patricia) ile birlikte küçük bir düzen içerisinde yaşamaktadır. dışarıdan bakılınca basit ve sıradan bir hayat gibi görünen bu hayatı iris murdoch bize zaman zaman pattie'nin, zaman zaman muriel'in gözünden anlatır, pattie ile carel'in geçmişi, elizabeth'in gizemli hastalığı ve muriel'in gizli tutkuları açığa çıktıkça bu mütevazı hayatın ne kadar sapkın bir hayat olduğunu anlarız.
güzel bir roman aslında, şanssızlığı deniz deniz'den sonra okunması.
devamını gör...
17.
deniz deniz
türkçeye deniz deniz adıyla çevrilmiş bir iris murdoch romanı. çevirisi nuray önoğlu tarafından yapılmış.
emekli tiyatro oyuncusu ve yönetmeni charles arrowby, yapmacık bulduğu tüm o çevreden uzaklaşmak ve anılarını yazmak için çocukluğunun geçtiği kasabadaki ıssız bir koydaki malikaneye döner. ancak geçmiş hayatı, evin ve ortamın kasveti ile birlikte kendisini sarıp sarmalayacaktır.
kişinin ne kadar uğraşsa da kaderinden kaçamaması üzerine, hayatımızın en büyük parçasını kurduğumuz ilişkilerin oluşturması üzerine harika bir roman. sanki john fowles ile jane austen oturup the tempest'i yeniden birlikte yazmışlar gibi.
emekli tiyatro oyuncusu ve yönetmeni charles arrowby, yapmacık bulduğu tüm o çevreden uzaklaşmak ve anılarını yazmak için çocukluğunun geçtiği kasabadaki ıssız bir koydaki malikaneye döner. ancak geçmiş hayatı, evin ve ortamın kasveti ile birlikte kendisini sarıp sarmalayacaktır.
kişinin ne kadar uğraşsa da kaderinden kaçamaması üzerine, hayatımızın en büyük parçasını kurduğumuz ilişkilerin oluşturması üzerine harika bir roman. sanki john fowles ile jane austen oturup the tempest'i yeniden birlikte yazmışlar gibi.
devamını gör...
18.
galateia
circe * romanının yazarı olarak ün kazanan madeline miller'ın hikayesi. ithaki yayınları tarafından illüstrasyonları ile beraber basılmıştır. hikaye, pygmalion ve galateia üzerine olup bir kadının özgürleşmesini bu mit üzerinden metaforlarla anlatır.
devamını gör...
19.
love death robots
netflix yapımı, bilim kurgu türünde kısa animasyon antolojisi.
antolojinin adını love, death & robots olarak belirlemelerinin sebebi, bilim kurgunun hem robotlu mobotlu futüristik yönüne, hem de aşklı ölümlü insani yönüne eğilmeleri. her animasyon beş dakika ile yirmi beş dakika arasındaki sürelerle tasarlanmış, animasyon teknikleri de, yazarları da, yönetmenleri de farklı olan eserler, tek ortak noktaları içinde bilim kurgusal ve insani bir yön bulunması. şimdiye kadarki tüm sezonlardaki favorim, mükemmel hikayesiyle zima blue olsa da son sezondaki jibaro da gönlümde epey kredi edindi.
antolojinin adını love, death & robots olarak belirlemelerinin sebebi, bilim kurgunun hem robotlu mobotlu futüristik yönüne, hem de aşklı ölümlü insani yönüne eğilmeleri. her animasyon beş dakika ile yirmi beş dakika arasındaki sürelerle tasarlanmış, animasyon teknikleri de, yazarları da, yönetmenleri de farklı olan eserler, tek ortak noktaları içinde bilim kurgusal ve insani bir yön bulunması. şimdiye kadarki tüm sezonlardaki favorim, mükemmel hikayesiyle zima blue olsa da son sezondaki jibaro da gönlümde epey kredi edindi.
devamını gör...
20.
friends
şu hayatta izlerken karakterlerin her birine, hiçbirini diğerinden ayırmadan bağlandığım yegane dizi.
ilk olarak atv'de sıkı dostlar adıyla yayınlanırken, sonra dizimag zamanlarında iki kez daha, son olarak da sevdiceğime izletmek için netflix'ten izlemiştim de hala başına oturup izlesem sıkılmayacağımdan eminim.
dizide jennifer aniston'un rolünü ilk olarak monica'nın oynayacağını ama aktrisin senaryoyu okuyunca kendisinden daha iyi bir monica olacağını söylediğini; ilk sezonlarda joey'nin aktörünün gerçek hayatta jennifer aniston'a aşık olduğunu; phoebe'nin mistik karakter özelliklerinin çoğunu jennifer aniston'un yazdığını çünkü gerçek hayatta kendisinin doğal taşlar, yoga, tütsü, tarot gibi ilgi alanlarının olduğunu; chandler'ın aktörünün alkol problemi sebebiyle aşırı hızlı kilo alıp verdiğini; karakterlerin birbirlerini her daim yakın arkadaş olarak kabul ettikleri için konuk oyuncu olarak katılan herkesin kendini dışlanmış ve garip hissettiğini ve daha birçok trivia'yı da anlatmaktan çok keyif alırım.
ilk olarak atv'de sıkı dostlar adıyla yayınlanırken, sonra dizimag zamanlarında iki kez daha, son olarak da sevdiceğime izletmek için netflix'ten izlemiştim de hala başına oturup izlesem sıkılmayacağımdan eminim.
dizide jennifer aniston'un rolünü ilk olarak monica'nın oynayacağını ama aktrisin senaryoyu okuyunca kendisinden daha iyi bir monica olacağını söylediğini; ilk sezonlarda joey'nin aktörünün gerçek hayatta jennifer aniston'a aşık olduğunu; phoebe'nin mistik karakter özelliklerinin çoğunu jennifer aniston'un yazdığını çünkü gerçek hayatta kendisinin doğal taşlar, yoga, tütsü, tarot gibi ilgi alanlarının olduğunu; chandler'ın aktörünün alkol problemi sebebiyle aşırı hızlı kilo alıp verdiğini; karakterlerin birbirlerini her daim yakın arkadaş olarak kabul ettikleri için konuk oyuncu olarak katılan herkesin kendini dışlanmış ve garip hissettiğini ve daha birçok trivia'yı da anlatmaktan çok keyif alırım.
devamını gör...