unutamadigim sesler kokular yazar profili

unutamadigim sesler kokular kapak fotoğrafı
unutamadigim sesler kokular profil fotoğrafı
rozet
kalbimiz seninle
karma: 1210 tanım: 105 başlık: 6 takipçi: 9

son tanımları


normal sözlük yazarlarının ses tonları

voca.ro/1hrE8yFvlOOH
devamını gör...

vergiden kaçınmak

normalde yazmazdım fakat işim finans olduğu için vergi ödeyip ödemediği belirsiz olanlara karşı vaktimin boşa akmakta olduğu şu dakikalarda birkaç kelam etmek istedim. sayın yazarın #3061290'daki saçmalıklarını özetleyecek olursak:

"türkiye'de zenginlerin yaptığı vergi kaçırma işlemi değildir." - vergi kaçırmak için zengin olmak şartı mı var? iddia ediyorum ki zenginlerin vergi kaçırması daha zor zira fraud detection sistemleri senin gibiler için geliştirilmedi. vergi kaçırmak demek kayıt dışı iş yapmak yahut gerçeğe aykırı beyanda bulunmak demektir. bunun için de zengin olma şartı yok.

" evleri şirkete ait gibi gösterip, üzerinden kazanç sağlamaya çalışıyordu. hatta araba, kamyon gibi araçları da kiralamak yoluyla vergiden kaçma yolları planlardı." - aferin kafası çalışıyormuş. beyninde birkaç şey kalmış olmasına şaşırdım doğrusu. sadaka niyetine mi verdi bu bilgileri sana? satırlar boyu "vergiden kaçınma" nın "vergi kaçırmak" olmadığını söyleyen, bunu bilmeyenlere cahil yakıştırması yapan kişi, " vergiden kaçınma"nın en güzel ve doğru yolu olan amortisman hesabı için "vergi kaçırmak" ifadesi kullanıyor. (bkz: çelişkilerle dolusun)

"kiracısı olduğu evi, ev sahibinin haberi olmadan alt kira ile kiralamaya çalıştığını unutuyordu." - konunun vergi beyanıyla ne ilgisi var? alt-kira sözleşmesi borçlar hukukuyla ilgili bir konudur, ev sahibinin herhangi bir ihtilaf anında sözleşmeyi fesih hakkı bâkidir. alt-kiralama faaliyeti ise vergi hukukuyla ilgilidir ve vergi usul kanunu, 9 uncu maddesinde açıkça kanuna aykırı faaliyetlerin de vergi konusu olabileceği belirtilmiştir. her şeyden önce vergi tahakkuk edebilmesi için önce kişinin bu işten kazanç sağlaması gerekir. (bkz: bomboşsun)

"mali durumumu ödediğim vergiyi ancak bununla ilgili yetkili kurumlar denetler. bunun dışında vergi levhamı vs kimseye ibraz etmek zorunda değilim" - öncelikle şirketlere ait vergi kimlik numarası gizli bilgi değildir ve türk ticaret kanuna göre herkesçe erişilebilir durumdadır. yahu sen değil misin şöyle imparatorluğumuz var, böyle zenginim, böyle boş beleş yatarak hayatımı geçiriyorum diyen? bu kadar kazanç elde ederken ne kadar vergi verdiğini yazmak neden bu kadar zor?

belki haram lokma yediğin için, belki vergi kaçırdığın için, belki 4 işlem bilmediğin için belki de hepsi. pro-forma bilanço görse ilaç prospektüsü sanacak kişilerin neredeyse her konuda uzman kesilip hiçbir referans göstermeden ona buna 'cahil' yakıştırması yapması gerçekten akıl almaz. (bkz: cahille sohbeti kestim) ayrıca durumunuz dışarıdan hiç iyi görünmüyor ... lütfen terapi seanslarınızı aksatmayınız.
devamını gör...

yazarların hayattan aldıkları en büyük ders

(bkz: çirkefe bulaşma üstüne sıçrar)
devamını gör...

beyaz yakalı

ülkede bir avuç büyük şirket ve 2 milyon devlet memurunu hariç tutun. 10 küsür milyonluk nufusuyla vergi ödeyen yani "hırsızlık" yapmayan tek sosyal sınıftır. görüldüğü yerde baştacı edilmelidir.

not: 2023 itibariyle ödediğim gelir vergisi 850 bin tl olup dolaylı vergilerle bu rakam (sosyal kesintiler hariç) yaklaşık 1 milyon 100 bin tl'dir.
devamını gör...

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

bazen bir sarılma ya da bir sesle başka bir düş görülür
güzellik bir bütün asla olamaz sadece dış görünüm
devamını gör...

nagehan alçı

33 yaşında evlenmiş, 3 yıl içinde (36 yaşında) çocuklarını yapmış (ikisi de kız olmuş) ve amacına ulaştıktan sonra kurbanından kurtulmak üzere boşanmıştır. 46 yaşında hayatına single mom ve ben özgürüm mottosuyla devam etmek isterken hükmedilen nafakayı tahsil edemediği gibi çocuklarının babası ve eski kocası tarafından "biraz onurlu ol. gururlu ol. sen 47 yaşında kart bir kadınsın. zenginlerin masasına meze oluyorsun" tanısı konmuştur.

eh biz bunları hep söyledik ...

(bkz: ideal yaş farkı)
(bkz: erkeklere tavsiyeler)

erkek prime time için ne yapmalı; prime time'da ne yapmalı; bir erkek bunları unutmamalı
devamını gör...

geceye bir şarkı sözü bırak

ah verebilseydim keşke
yüreği avucunda koşan her bir anneye
tepeden tırnağa oğla
ve kıza kesmiş bir ülkeyi armağan

düşlerimle sınırsız
diretmişliğimle genç
şaşkınlığımla çocuk devrederken sırdaşıma
usulca açılıverdi yanağımda tomurcuk

pir sultan'ı düşün anne,
şeyh bedrettin'ni,
börklüce'yi
insanları düşün anne

düşün ki yüreğin sallansın
düşün ki o an
güneşli güzel günlere inanan
mutlu bir yusufcuk havalansın
devamını gör...

araplardan özür dileyen türkler

www.facebook.com/watch/?v=1...

röportajı veren o yaşlı teyze her birinizin yüreğine tükürse içinizdeki kötülük temizlenir mi?
engelli oğlu için çöp toplayan âmâ suriyelinin merhametinin binde biri kalbinize girer mi?

allah her birinizi sustuğunuz günahlarla sınav etsin.
devamını gör...

ibadet

bir canlının bakışında saklıdır.

"biz ona yolu gösterdik. artık ya şükreder veya nankör olur. şüphesiz iyiler karışımı kâfur olan bir kadehten içerler. bir çeşme ki allah’ın kulları ondan içerler ve istedikleri her yerde onu akıtırlar. onlar adaklarını yerine getirirler ve kötülüğü her yeri kaplayan bir günden korkarlar. canlarının çektiği yemeği yoksula, yetime ve esire seve seve yedirirler. “biz sizi allah rızası için doyuruyoruz. yoksa sizden ne bir karşılık bekleriz, ne de bir teşekkür. biz o haşin ve belâlı günde rabbimizden korkarız.”

allah da onları o gününün şerrinden korumuş ve kendilerini bir parlaklığa, bir sevince ulaştırmıştır. sabretmelerinin karşılığı ise cennet bahçesi ve ipek kumaşlardır. orada koltuklara kurulmuşlardır; ne güneş sıcağı görürler orada, ne zemherir soğuğu. cennet ağaçlarının gölgesi üzerlerine sarkmış, meyveleri ise hemen koparılacak gibi eğilmiştir. (...) o bir pınardır ki, adına selsebil denir. dolaşır çevrelerinde, sürekli görevlendirilmiş gençler. görseydin onları, dizilmiş inciler sanırdın.(...) şüphesiz bu, sizin ödülünüzdür. çalışmanızın karşılığı size verilmiştir"

streamable.com/grnxri
devamını gör...

türklere siz kimsiniz diye gider yapan suriyeli kadın

"biz toprak sahibi türk ırkıyız"

türk ırkı orta asyada eşşek otlatırken araplar bu topraklarda para bastırmış ticaret yapıyorlardi. senin obalarında ölmüş itin ölüsü kalkmazken halep dünyanın ticaret merkeziydi. nereden geldiğini kimin toprağını kimden ve nasıl aldığını ne çabuk unuttun? vergisini veren şerefiyle alınteriyle çalışanlardan ne istiyorsun? sizin ağababalarınız para için mabadını satmıştır. pasaport da satmıştır. komşuna, vatandaşına saygılı ol. ırkçılık yapacaksan has*** ötüken'e orada yap
devamını gör...

suriyeli çocuklar bizimdir entegre etmeliyiz

küçücük çocuğun omzuna bu sorumluluğu yükleyenler. ırkçılar. hepinizin canı cehenneme
x.com/i/status/180886431995...
devamını gör...

aura

her canlı varlığın yaydığı, homo sapiens ırkının "görebildiği" frekans spektrumunun ötesindeki ışık dalgasına aura denir. gördüğüm rüyaya istinaden yazıyorum şimdi bunu. aylar önce insanların auralarını küçüklükten beri görebildiğini, fakat bu özellik herkeste olduğunu zannettiği için hiç bahsetmediğini, bunun dışında çok daha farklı insan-üstü özellikleri barındıran (zihin okumak/yalan söylendiğini anlamak, öteki alemle iletişime geçmek, hastalık teşhis etmek, şifa dağıtmak gibi) ve şu anda bir tıp kliniğinde uzman doktorun yanında teşhis konamayan veya tedaviye cevap vermeyen hastalar için şifacı olarak insanlığa karşılıksız hizmet eden "görevli" birisine denk geldim. insanların kalplerindeki, zihinlerindeki iyiliğin, düşüncelerin çevresindeki ışığın parlaklığına ve rengine etki ettiğini söylemişti. buna göre iyi insanların çevresinde beyaz, sarı, yeşil renkte ışıklar varken kötü insanların rengi turuncu kahverengi arasındaymış.

ben her akşam allaha şu duayı ederek uyuyorum:
"allah'ım. lütfen bana bu dünyadaki görevimi hatırlat."

dün gördüğüm film gibi uzun bir rüyanın en başında kendimi bembeyaz bir auranın ortasında gördüm. karşımda ilahi bir varlık, saflığını görüyorum dedi. sonra devam etti rüya fakat ne olduğu önemli değil. hangi kitaba inanıyorsanız veya inanmıyorsanız şunu unutmayın ki,

zebur 44:21 / yuhanna 3:20 / fatır 38
allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. o, kalplerin özünü bilir.

levililer 19:16/james 4:11-12/hucurat 12
ey iman edenler zannın birçoğundan(kötü zandan) sakının. çünkü zannın bir kısmı günahtır.
devamını gör...

türk solu

işçisi hırsız sendikacısı hırsız devrimcisi konformist palavracı. başına türk gelen her şeyde olduğu gibi bu da neresinden tutsanız elinde kalır. enflasyon açıklanmış senelik yüzde 70. benim düzenli aldığım ilaç 3 ayda yüzde 70 zamlandı. sırf enflasyon farkı vermemek için sizi gözünüzün içine baka baka soyuyorlar. tek bir sendikanın sokaklara indiğini gördünüz mü? bir işçinin sendikaya üye olduğunu gördünüz mü? milliyetçi muhafazakarlar sizi daha çok domaltır bu ülkede. ne diyeyim iyi uykular türk solu.

büyü de baban sana... büyü de büyü ...
büyü de baban sana .... büyü de büyü ...
acılar alacak, yokluklar alacak büyü de baban sana ...
bitmez işsizlikler açlıklar alacak büyü de baban sana ...
devamını gör...

hpv


- aşkım nasıl hpv oldun ?
+ aşkım bir gün bulvar mağazasındayım ay sen gel denediğim bikiniden ...ma gir
- yok canım. bak bu araştırmada paylaşılan kıyafetlerden bulaş riski yoktur diyor. sonra burada. burada
+ ay pardon aşkım. bir gün sucuk ekmek için dağa çıktım. kangal sucuk kahvaltı masasında sen gel ...ma gir
- aşkım seks oyuncaklarından bile bulaş riski çok az. hpv virüsünün ömrü cansız ortamda 24 saattir. emin misin sen böyle bulaştığına? ağzına sokmuş olmayasın?
+ aşkım bir gün yağmurlu havada sen şimşek ...ma çak
- (....)
+ aşkım vallahi bak


döl kovaları diye tabir edilenleri bir kenara bırakırsak aşkım sen ikincisin diyenlerde de sıklıkla gözlenir oral seks ve sürtünme yoluyla bulaş riski yüksektir. erkeklerde bulaş riski nispeten düşük olduğu için, bulaşsa da rahim ağzı kanserine dönmesi mümkün olmadığı için yahut gebelikte çocuğa bulaştırması mümkün olmadığı için erkek bir dikkat ediyorsa kadının bin defa dikkat etmesi gerekir.
devamını gör...

ayıdan post araptan dost olmaz

arap tarihi hakkında hangi bağımsız tarih kitabını okudun da bunu yazıyorsun? asıl türklerden dost olmaz. bugün kendi ülkenizde bile 50 parçaya bölünmüşsünüz kimsenin kimseye güveni yok. ahlaken yozlaşmış, yolsuzluğa hırsızlığa batmış bir kitle tamamen "kim kimi koparırsa" modunda yaşıyor. kendi kendinize mastürbasyon yapıyorsunuz ama araplar da dahil kimsenin umrunda değilsiniz. geniş bir zamanımda #3048660'da anlatacağım türklerin arap coğrafyasındaki imajını.
devamını gör...

uefa’nın merih demiral hakkında soruşturma başlatması

doğru karardır. avrupa parlamentosunda bozkurtların terörist organizasyon olarak tanınması hususu birçok kez tartışılmıştır. almanya ve fransa başta olmak üzere üye devletlerin bir kısmında bozkurtlar, ırkçı, anti-demokratik ve ulusal güvenliği tehdit eden radikal örgüt olarak tanımlanmış ve faaliyetleri yasaklanmıştır. 1970'lerden bugüne toplum güvenliğine ve insanlığa karşı işlenen birçok suçla doğrudan iltisaklı olan bir örgütün sembolünü sana avrupanın göbeğinde yaptırmazlar arslanım. ayrıca, avrupanın yetiştirdiği devşirmeler sayesinde çeyrek final oynuyorsunuz ama sorarlarsa bozkurtuz yerliyiz milliyiz. hahah***tir oradan.

kenan - regensburg, almanya
ferdi - arnhem, hollanda
orkun - haarlem, hollanda
salih - köln, almanya
kaan - gelsenkirchen, almanya
çalhanoğlu - mannheim, almanya
idari menajer hamit altıntop - gelsenkirchen, almanya
teknik direktör montella - italya
devamını gör...

türklerin ortadoğu'da sevilmeme nedenleri

#3048400'da tamamen tarihi gerçeklerden ve ispatlı delilli kaynaklardan hareketle türklerin avrupa'da sevilmemesinin 500 yıllık haklı gerekçeleri olduğunu anlatmıştım. pekala türkler ortadoğuda seviliyor mu? cevap hayır. türkler ortadoğu coğrafyasında da sevilmeyen ve istenmeyen bir ırktır. vaktim olduğunda buna da değineceğim.
devamını gör...

türklerin avrupa'da sevilmeme nedenleri

hazır avusturya maçından çıkmışken ve kendi taraftar grubumundan, milli takımın bazı oyuncularından, vatandaşımdan, pasaportumdan bir kez daha utanç duymuş olarak türkler avrupa'da neden sevilmemektedir bundan bahsetmek istiyorum. bu bir gerçektir ve bunun hem günümüzden hem de tarihten kaynaklanan haklı sebepleri bulunmaktadır. 16. yüzyıldan başlayalım....

günümüzden 500 yıl önce avrupa'da türkler hakkında 2.500'e yakın yayın yayınlanmış -bunların 1.000'den fazlası almancadır- ve " kana susamış türk" imajı yayılmıştır. viyana piskoposu johann faber "göklerin altında türklerden daha zalim ve daha küstah kötü adamlar yoktur. onlar yaş veya cinsiyet gözetmezler ve genç yaşlı herkesi acımasızca keserler ve annelerin rahimlerinden olgunlaşmamış meyveleri koparırlar." demiştir.

bugün bile italya'da “bestemmia come un turco” türk gibi küfür eder ve “puzza come un turco” türk gibi kokar gibi ifadeler kullanılıyor. fransızlar zalimliği ve açgözlülüğü “turquerie” olarak adlandırıyor ve ispanyollar bir kişi hakkında küçümseyici yorumlar yapmak istediklerinde ona “turco” diyorlar. alman repertuarı "türkenhund" (türk köpeği) ve "türkenknecht" (türk çiftlik işçisi) gibi ifadelerden, "kümmeltürke" (kimyon türk) ve "er qualmt wie ein türke" (türk gibi sigara içer) gibi ifadelere kadar uzanıyor. avusturya kırsalında çocukları oyundan eve çağırmak için hâlâ şu sözler kullanılır: “es ist schon dunkel. türken kommen. türken kommen” (hava karardı. türkler geliyor. türkler geliyor).

luther'in en yakın arkadaşı hümanist teolog philip melanchthon türklerin kırmızı yahudiler olduğunu iddia ediyordu. yahudilerdi çünkü oğullarını sünnet ediyorlardı ve diğer yahudi adet ve geleneklerini benimsemişlerdi. kırmızıydılar çünkü cinayet işleyen ve savaşan kan emicilerdi. diğer teologlara göre, "türk" kelimesi "torquere" (işkence) kelimesinden geliyordu ve başka bir popüler teoriye göre türkler, özellikle zalim bir ırk olarak kabul edilen iskitlerle aynıydı. askeri güç ve zalimlik, türklerin kökeni hakkındaki tüm bu iddialarda tekrar eden özelliklerdi.

isveç'te de türkler, hristiyanlığın baş düşmanı olarak görülüyordu. ülkenin din adamları vaazlarda türklerin genel zalimliğini ve kan dökücülüğünü ve fethettikleri bölgeleri sistematik olarak nasıl yaktıklarını ve yağmaladıklarını anlatıyorlardı. 1795'te yayımlanan bir isveç okul kitabında islam, “büyük yalancı muhammed tarafından uydurulmuş sahte din, ki bu dine bugün bile evrensel olarak türkler inanıyor” şeklinde tanımlanıyordu.

köpek-türk mitolojisi de bu olumsuz imaja katkıda bulunmuştur. köpek-türk, yarı hayvan yarı insan, köpek başı ve kuyruğu olan bir insan yiyen varlık olarak iddia ediliyordu. karl xıı, osmanlı imparatorluğu'ndaki bender'de kaldığı süre boyunca borca girmişti ve borcunu ödemek için her yıl belirli bir miktar insan eti ödemesi gerekiyordu. bu borcun masonlar tarafından devralındığı ve masonların da kilise için bir tehdit olarak görüldüğü söyleniyordu. 1683'te viyana kapılarındaki türklerin yenilgisinden sonra, köpek-türk imajı değişmeye başladı. artık eskisi kadar tehlikeli değildi ama daha gülünç bir figüre dönüştü. bohemya'dan tirol'e, viyana'dan ren nehri'ne kadar karnaval geçitlerinde ve maskeli balolarda köpek-türk, cadılar, palyaçolar ve diğer popüler komik figürlerle birlikte ortaya çıkıyordu. türkler genellikle alay konusu oluyor ve soylu avrupa karakteri vurgulanıyordu. bu durum, zalim türk imajını değiştirmese de barbarlık korkusu azaldı ve günümüze kadar süren bir üstünlük duygusu ortaya çıktı.

türk tehdidinin sona erdiği görüldüğünde avrupa'nın tiyatrolarında ve operalarında türk furyası başladı. türk imajı genellikle hem tehlikeli hem de gülünç türk imajına hizmet ediyordu. mozart'ın "saraydan kız kaçırma" operasında, osmin hristiyanların nasıl muamele görmesi gerektiği hakkında görüşlerini şöyle ifade etmiştir: “erst geköpft, dann gehangen, dann gespiesst von heissen stangen, dann verbrannt, dann gebunden, dann getaucht, zuletzt geschunden:” (önce başı kesilir, sonra asılır, sonra kızgın kazıklara geçirilir, sonra yakılır, sonra bağlanır ve boğulur, sonunda derisi yüzülür).

mesela fransız aydınlanmasının en büyük isimlerinden voltaire, türkleri "kadınların tiranları ve sanatların düşmanları" olarak tanımlamış ve “doğu'nun hristiyan krallığından” gelen kadim ve antik mirası yok etmekle suçlamıştır: “xenophon, sokrates, platon, sofokles ve euripides'in ülkesinden türk barbarlarının derhal kovulmasını içtenlikle diliyorum. (...) onlar tarafından inşa edilen neredeyse hiçbir şehir bilmiyoruz; antik çağın en güzel yapılarının çökmesine izin verdiler, harabeler üzerinde hüküm sürüyorlar.

1840'larda rus çarı alexander, türkiye'yi avrupa'nın hasta adamı olarak nitelendirmiş osmanlı imparatorluğu'nun her zaman umutsuz, zalim, sefih ve yeteneksiz sultanların yönetimi altında acı çektiği izlenimini vermiş ve hasta adam ifadesi toplum bilincinde yer etmiştir. örneğin, 1833'te londra'da yayımlanan bir coğrafya kitabında (elements of geography) şu ifadeler yer alıyordu:

“türkler genellikle uzun, güçlü ve sağlamdır. tembel, zalim ve cahil bir halktır. sigara içmeyi severler.” denebilir ki avrupa'da türkler ve osmanlı imparatorluğu hakkında büyük ölçüde önyargı, küçümseme ve korkuya dayalı olumsuz bir imaj gelişmiştir. mesela 1860'ta paris'te yayımlanan başka bir coğrafya kitabı (géographie universelle)'nda türkler şöyle tanımlanmıştır :

“tembel türk, toplumlarımızın heyecanını bilmez, divanının yastıklarında yumuşakça dinlenir, suriye'den gelen tütünü içer, mocha kahvesiyle ısınır, dans eden köleleri izler; bir miktar afyon, onu ölümsüz güzelliklerle cennete taşır.”

vahşi barbar türk imajı, 19. yüzyılda hristiyan halkların balkanlar'da yürüttüğü bağımsızlık mücadelesi ile daha da pekişmiştir. 1876'da osmanlı askerleri bulgar isyanını 15.000 erkek, kadın ve çocuğu katlederek bastırması olayı ingiltere iç politikasında william gladstone tarafından rakibi benjamin disraeli'ye karşı the bulgarian horrors and the question of the east isimli bir eleştiride kullanılmış- 2 ay içinde 200.000 kopya satan bu yazı zalim türk imajını pekiştirmiş ve türkleri avrupa'dan kovulması gereken yabancı bir kişi olarak tasvir etmiştir.

amerikalı yazar william milligan sloane 1908'de osmanlı imparatorluğu'nun avrupa bölgelerinde yaptığı bir yolculuktan sonra şunları yazmıştır: “asya'dan geldiler, asya'ya pişmanlık duymadan dönüyorlar ve tamamen tarihi olmayan bir halk olduklarından, avrupa'da geçirdikleri yüzyıllar gelecekteki geleneklerinde şehrazad'ın bir masalından fazlası olmayacaktır. türkü anlamak ve ona adalet tahsis etmek için dördüncü bir boyuta ihtiyacımız var. o bizim zıttımız.”

birinci dünya savaşı sırasında bu söylem daha da arttı. ingiliz başbakanı lloyd george, ingiliz savaş propagandasından sorumlu kişilere anti-türk propagandasının amacı ve yönü hakkında talimat verdi: “türklerin yönetme konusundaki yetersizlikleri,kötü yönetimleri ve en önemlisi çalışkan nüfusu katletmeleri vurgulanmalıdır. bu yavaş yavaş yapılmalı ve yazılar uzun bir süreye yayılmalıdır ki amacımız çok açık olmasın. mark sykes'in times gazetesindeki makalesi tam olarak görmek istediğimiz şey.” bu makalede, daha sonra amerika birleşik devletleri'nde de yayılan, merhametsiz zorba, ilkesiz kabadayı, katıksız barbarlar, yeryüzünü harabelerle doldurmuş bir yozlaşmış ırk gibi ifadeler kullanılmıştır.

ingiliz propaganda bakanlığı ayrıca mavi kitap olarak bilinen, çoğunlukla yunanlar ve ermenilerden ilham alan ve açık bir şekilde türk nefretini ifade eden bir yergi yayımladı.genç tarihçi arnold j toynbee bile bu kampanyaya katıldı ve türklerin tarihleri boyunca “daha yetenekli ulusları felç ettiğini ve kandırdığını” iddia ettiği the murderous tyranny of the turks adlı bir kitap yazdı. 1912-1913 balkan savaşlarından sonra türklerin, topraklarında kalan tüm yunan, arnavut ve slavları yok ettiğini ileri sürdü. türkler basitçe medeniyetsizdi: “şiddet ve kurnazlıktan başka bir askeri gelenekleri yok.”

sadece ingilizler değil. mesela 1913-1916 yılları arasında istanbul'da amerikan büyükelçisi olan henry morgenthau, örneğin şunları yazdı: “türklerin beş yüzyıl boyunca kazandığı medeniyet inceliklerinin neredeyse tamamı, büyük ölçüde hor gördükleri tabi halklardan alınmıştır. dinleri araplardan gelmektedir; dillerine belli bir edebi değer katan arapça ve farsça unsurları ödünç almışlar ve yazıları arapçadır. istanbul'un en güzel mimari anıtı, ayasofya camii, aslında bir hristiyan kilisesiydi ve tüm sözde türk mimarisi bizans'tan türetilmiştir. ticaret ve iş dünyasının mekanizması her zaman rumların, yahudilerin, ermenilerinve arapların ellerinde olmuştur. türkler, avrupa sanat ve biliminden çok az şey öğrenmişlerdir, çok az eğitim kurumu kurmuşlardır ve genellikle istenen şart okuryazarlıktan ibarettir

başka bir amerikalı yazar ve eski berlin büyükelçisi james gerard, türklerin amerika’nın kızılderilileri gibi muamele görmeleri ve rezervlere yerleştirilmeleri gerektiğini öne sürmüş ve fransız tarihçi andré mandelstam, tarihte türkleri şöyle tanımlamıştır:

medeniyet açısından varlıklarını haklı çıkaracak hiçbir şey yapmamışlardır.
onlar kısır bir halktır. tarihteki rolleri yok etmektir ve yıkımın bir ruha ihtiyacı yoktur.”

osmanlı imparatorluğu'nun çöküşünden sonra ve kemal atatürk'ün laik devriminin ardından türkiye'yi batı dünyasına entegre etme isteği doğmuş olmasına rağmen, avrupa'daki türk imajı olumsuz kalmaya devam etmiştir. yeni cumhuriyetin birinci dünya savaşı sırasında ve sonrasında ermeni soykırımı mirasıyla devam etmesi de bu duruma katkıda bulunan ve hala etkili olan bir faktördü. #3029405

gelelim 1950'lere....

türkiye’den başta almanya olmak üzere avrupa'ya işçi göçü başladığında türk imajı yeni bir boyut kazandı. basit çiftçiler, yeterli parayı kazandıktan sonra dönme umuduyla anadolu'dan ayrıldığında vardıkları ülkenin dillerini konuşamıyorlardı ve hiç bir zaman entegre olamadılar. hep aynı bölgelerde yaşadılar ve çevrelerine açık değillerdi. avrupa’da türkler hakkında var olan olumsuz imajın farkında değildiler ve önyargılara karşı kendilerini savunacak kadar kültür ve tarihlerini de bilmiyorlardı. zamanla oldukça sıkıcı, çalışmaktan korkmayan ama burnunuzu kıvırdığınız bir kişi olarak yeni bir türk imajı ortaya çıktı. “türk” kelimesi şimdi avrupa'da osmanlı imparatorluğu'nun elitleri arasında olduğu gibi aşağılayıcı bir anlam taşıyordu.

önyargılar başka yerlerde de artmıştı. 1978'de dünya çapında gişe rekorları kıran midnight express (gece yarısı ekspresi) filmi belki de türklerin ve türkiye'nin olumsuz imajına her şeyden fazla katkıda bulunmuştur. film, uyuşturucu bulundurmaktan tutuklanıp uzun bir hapis cezasına çarptırılan genç bir amerikalıyı konu alıyor. filmdeki tüm türkler, kan dökücü ve sadist işkenceciler olarak tasvir edilmiş, istanbul tanınmaz hale getirilmiştir. tüm binalar harap, karanlık ve tehditkar görünümlü insanlarla dolu sokaklarda çamaşırlar asılı, kaldırımda sıkılmış gözlerle nargile içen adamlar oturuyor vs. tam bir şiddet, düzensizlik ve kaosun hakim olduğu üçüncü dünya kentine dönüştürülmüştü. hapsedilmiş billy hayes ve ailesi türklerden film boyunca “domuz” olarak bahsetmiştir.

ünlü fransız le monde'da yazan bir film eleştirmeni filmin seyircilerde öylesine bir nefret duygusu uyandırdığını, sinemadan çıktıklarında böyle bir ulusun var olmamasını dilediklerini belirtmiştir. oliver stone, 1979'da bu film senaryosu için oscar almıştır. neyse ki 2004 yılının aralık ayında, türkiye'nin ab üyelik müzakerelerine başlama izni aldıktan hemen sonra türkiye'yi ziyaret ettiğinde billy hayes'in röportajlarda anlattıklarını abarttığını kabul etmiştir.

ancak önyargılar hala derinlerde devam ediyor.
örneğin, en sık kullanılan sözlüklerden bazılarına baktığımızda, “türk” kelimesinin geçtiği ifadeler:

webster’s new collegiate dictionary: zalim veya despot biri
concise oxford dictionary: vahşi, yırtıcı veya kontrol edilemez kişi
random house dictionary: zalim, acımasız veya baskıcı adam
norstedts ingilizce-isveççe sözlük: türk: kavgacı, yırtıcı
a regular young turk: gerçek bir kavgacı
to turn turk: vahşileşmek, bağırıp çağırmaya başlamak

ayrıca:

atasözlerine bile yerleşmiştir.

italyanca:
"anneciğim, türkler geliyor." ("mamma li turchi"): türkleri korkunç olarak gösteren ırkçı bir italyanca deyiş.

sırpça:
"bir ite bir de türk'e güvenilmez.": ("keru i turčinu nikad ne veruj"): ırkçı bir sırpça deyiş
"bir türk gibi bencil" ("ljubomoran kao turčin"):
"türk" ("turci"): sırpça'da "türk" kelimesi, kadınlara haksız ve eşit olmayan bir şekilde davranan geleneksel erkek tipini betimlemek için kullanılan ırkçı bir deyiştir. günlük dildeki kullanım yaygınlığı az olsa da, hakaret etmek için kullanılan bu sözün anlamı taraflar tarafından açıklama gerektirmeden anlaşılabilmektedir. bu noktada açıkça ırkçı olan durum, onaylanmayan bir davranış şeklinin belli bir ulusal kimlikle eşleştirilmesidir.
"türk gibi (araba) sürmek" ("vozi kao turčin"): kötü araba kullanmak anlamına gelen ayrımcı bir sırpça deyim

rusça:
"bir türk aptal değilse, o türk değildir." ("если турок не придурок – значит он не турок")
"türk" ("турок"): rusça'da "türk" kelimesi, cahil birini betimlemek için kullanılabilmektedir.

maltaca:
"bir türk vaftiz edildi!" ("tgħammed tork!"): malta'da, az rastlanır bir olayı betimlemek için kullanılan ayrımcı bir deyiş.
"türk" ("tork"): malta'da "türk" kelimesi, doğası gereği korkulan ve istenmeyen kişiyi betimlemek için kullanılabilmektedir.
"türk müyüm?" ("mela jien xi tork, jew?"): malta'da, bir gruptan dışlanıldığı zaman kullanılan ayrımcı bir deyiş.

rumca:
"en iyi türk, ölü türk'tür.": ("τουρκος καλος μονο νεκρος"): güney kıbrıs'ta askeri talim sırasında kullanılan ve 2008 yılında alınan bir kararla yasaklanan ırkçı bir deyiş.

ermenice:
"neden ters bakıyorsun, türk'ün domuz etine baktığı gibi?" ("ի՞նչ ես թարս նայում, ոնց որ թուրքը խոզի մսին նայի"): kötü kötü bakan kişiyi betimlemek için kullanılan ırkçı bir ermenice deyiş.
"türk evi" ("թուրքի տուն"): düzensiz ve kirli bir yeri betimlemek için kullanılan ırkçı bir ermenice deyim.
"türk ile dostluk yap, ama sopayı elinden bırakma, her an ısırabilir." ("թուրքի հետ ընկերություն արա, բայց փայտը ձեռքիցդ բաց մի թող"): türklerle dostluk kuran ermenilere yönelik ırkçı ermenilerin kullandığı, "türk'ün dostluğu menfaatleri bitene kadardır, daha sonra zarar verir." anlamına gelen ırkçı bir ermenice deyiş.
"türk müsün?" ("թուրք ե՞ս"): "aptal mısın?" anlamında kullanılan ırkçı bir ermenice deyiş.

arapça:
"onu eve alma, o bir türk." ("لا تدع له في البيت وهو الترك"): birisini hırsızlıkla itham ederken kullanılan ırkçı bir arapça deyiş.
"türk gibi mi görünüyorum?" ("هل أبدو مثل الترك"): türklere yönelik ırkçı bir arapça deyiş.

rumence:
"seni türk!" ("măi, turcule"): cahil birini betimlemek için kullanılan ırkçı bir rumence deyiş.

flemenkçe:
"türk" ("turk"): flemenkçe'de "türk" kelimesi, kirli, barbar ya da kana susamış anlamında kullanılabilmektedir
"türk'e benzemek" ("eruit zien als een turk"): kirli ya da iğrenç anlamında kullanılan ırkçı bir flemenkçe deyiş

norveççe:
"türk gibi sinirli olmak" ("sint som en tyrker"): türklere yönelik ırkçı bir norveççe deyim.
devamını gör...

pasaportu en güçlü ülke

iç ve dış güvenlik, vergi yükü, hukukun üstünlüğü, demokratik olgunluk ve pasaporta vize serbestisi uygulayan ülkeleri düşünerek bu sorunun cevabı net isviçre'dir.
devamını gör...

erkeklerden erkeklere tavsiyeler

1. acele etmeyin
özellikle geleneksel bir ortamda yetiştirilen erkeklere yüklenen "derhal evlenmeliyim" bakış açısı vardır.
bu oldukça yanlış ve tehlikeli bir bakış açısıdır. yıllarca kendinize yaptığınız yatırımın canına okuyabilirsiniz.

öncelikle, geç kalma durumu kadın için geçerlidir. erkek için değil. şu bir gerçek ki 30-35 yaşına girip halen evlenmeyen kadın, hangi sosyoekonomik sınıftan olursa olsun ne kadar güzel alımlı olursa olsun ne kadar eğitimli olursa olsun "ikinci sınıf" bir evlilik yapar.

ama bu durum bir erkek için öyle değildir. tam aksine, bu yaşlara kadar evlenmemiş bir erkek doğru kafa yapısına sahipse birinci sınıf bir evlilik yapar çünkü piyasa değerinin en yüksek olduğu zamanlar henüz gelmemiştir.

erkeklerin 20’lerdeki piyasa değeri düşüktür. 20'lerin ikinci yarısında hareketlenir 30'ların ikinci yarısında ise uçuşa geçer. kadınlarda ise 20'lerde çok yüksektir ancak 30'ların ikinci yarısında hızla düşer. 40'a geldiğinde o defter kapanmış olur - genelde evlenmek için evlenir.

beklemenin bir diğer formu olarak evlenme kararında beklemek gerekliliğinden de bahsedelim.

bir kadın, ne kadar üstün meziyetlerle dolu olursa olsun, ne kadar muazzam olursa olsun, ne kadar özel ve güzel olursa olsun evlenme kararı almadan önce en az 18-24 ay geçsin. çünkü bir insanın ne olduğu zamanla ortaya çıkar. hatta nişan ile düğün arasında da biraz zaman olsun, çünkü bazı durumlarda kadınların içinde sakladıkları canavar varsa şayet erkeği cepte görmenin ilk aşaması olan nişan sürecinde de ortaya çıkabilir.

oradaki performansı değerlendirin ve ona göre bir sonraki adıma devam edip etmemeye karar verin.

ayrıca, ilişki içerisindeki dominansınızı korumak istiyorsanız işinizi gücünüzü yoluna koymadan, imkanlarınız dahilinde gerekli birikim ve yatırımları yapmadan ve yeterince kadın tanımadan evlenmeyin.


2. sekse erişim için evlenmeyin
türkiye'de erkeklerin en çok yaptığı hatalardan biridir cinsellik yaşayabilmek için evlenmek. bu ya geleneksel sebeplerle ya da çirkinlik ve çaresizlikten yani mecburiyetten kaynaklanır. her ne olursa olsun seks için evlenmenin bir çeşit intihar olduğunu bilin.

siz, alışkanlıklarınızı değiştirip kadına erişmek yerine bütün potansiyelinizi sadece seks yapabilmek için peşkeş çekiyorsunuz. ne kadar ucuza gittiğinizin farkında mısınız? onun yerine biraz dışarı açılın, alışkanlıklarınızı değiştirin, erişebildiğiniz kadınlardan başlayıp adım adım kendinizi ilerletin. hatta çok çaresizsiniz, parası neyse verip yapın fakat asla ama asla sekse erişmek için evlilik yapmayın. aksi takdirde ömrünüzün sonuna kadar bütün geleceğinizi bir kadının insafına terk edersiniz.

burada "olsun ben razıyım" diyenleriniz olduğuna adım gibi eminim. şunu aklınıza sokun ki "bedava yemek yoktur". evlilikte seksin bedava veya sınırsız olduğu bir çeşit pazarlama taktiği , bir aldatmacadır. hatta arttırıyorum ve diyorum ki bir erkek için cinselliğe erişimin en pahalı yoludur evlilik. nedenini açıklayayım.

seks, evlilikten sonra maksimum 2 sene içerisinde kadının erkeği kontrol gereci haline geliyor, özellikle de modern eğitimli çevrede. modern evliliklerde erkeklerin tamamı bir süre sonra bekar halinden bile daha çaresiz, kıstırılmış ve abazan hale geliyor. yaşadığı hayal kırıklığı ve üstlendiği yasal ve psikolojik sorumluluklar da cabası.

üstelik bu modern erkeklerin büyük kısmı bir ahlaki değerler sistemine sahip olduğu için dışarıya da açılamıyor. çocukları olmuşsa evliliği de dağıtamıyor. haysiyetli bir insan olarak bütün sorumluluklarını yerine getirdiği halde kendisine doğru diye öğretilen her şeyi adım adım yerine getirdiği halde başarısız bir hayat yaşıyor. hadım edilip hayatın en güzel yıllarında kendini bastırarak üstelik ortalama ömrü sekssizlik nedeniyle belki de bir iki yıl kısalmış olarak sürdürüyor. içinde bulunduğumuz çağda doğru kafa yapısına sahip bekar bir erkek evli bir erkekten çok daha sık ve kaliteli sekse erişebilir durumdadır.

özetle seks evliliğin temelinde yer alan, olması gereken bir şeydir. ancak pratikte geldiği konum bakımından bir çeşit yan hak olarak düşünülmelidir. evlenirken şunu bilmeniz gerekir: seks konusunda kısıtlanacaksınız ve sadece çocuk yetiştireksiniz. evlilikteki esas amacınız çocuk yapmak ve yetiştirmek olmalıdır. bu da bir takım şeylerden fedakarlık gerektirir ki onların başında milyonlarce sperm üreten testislerin hakkını vererek boşalamayacağı gerçeğidir.


vaktim oldukça devam ederim ...
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim