ne kadar ders alırsam alayım hep daha fazla şeyler öğrenmem gerektiğini öğrendim ucu yok bunun, ders aldıkça alıyorsun.
devamını gör...
ne kadar erken başlarsan kendi ayakların üzerinde durmaya o kadar iyi. bir yaştan sonra yapamıyor insan.
devamını gör...
affet ama sakın unutma , unuttuğu acıdan sınanır tekrar insan.
devamını gör...
tuzu kurulardan herhangi bir ders almamak. siz giderken ben dönüyordum canım deyip geçmek.
devamını gör...
unutma,düşünme,
devamını gör...
hayattan ders alınmayı bekleyen dört hatanız bulunmaktadır. en kısa zamanda yüzleşmez iseniz gaflete düşebilirsiniz. eğer dersinizi aldıysanız bu tanımı görmezden gelebilirsiniz.
devamını gör...
kimseye güvenmemek
devamını gör...
duyarlı olmak hassas kalpler için azap veriyor. benim için de...
devamını gör...
herkese güvenme buna dostların da dahil. sadece kendine güven.
devamını gör...
kimse sen gibi değil. ince düşünmemek lazım. herkese geldikleri gibi git.
devamını gör...
kibirli olmamak gerek. bir balona benzetiyorum kibri. yükselir yükselir yükselir sonra bir anda pat diye düşer. çevremde herhangi bir konuda kim büyüklendiyse bundan hep pişmanlık duydular. bende o şekilde. hayatımın belirli bir döneminde kibirli bir insandım. sonra hayat bana bunun ne kadar yanlış olduğunu mükemmel bir tecrübeyle öğretti. teşekkürler hayat
devamını gör...
ölmeden alırım inşallah!*
devamını gör...
beklentilerden vazgeçmek, erken umutlanmamak ve kim olursa olsun asla güvenmemek.
devamını gör...
dusunmeden karar vermemektir.
devamını gör...
matematik öğren..
devamını gör...
başrolü olduğun bir tiyatro oyununu birkaç sayfa sonra sahneden ayrılacak figuranlara göre oynarsan kendi hikayenin figuranı haline gelirsin.
devamını gör...
yirmili yaşlardayken her sorunu konuşarak bir şekilde çözebileceğimi düşünürdüm. işte, arkadaşlıkta, aşkta... ama zaman ilerledikçe anladım ki her sorunu konuşarak çözemezsin hele de karşındakinin anlaşmaya gönlü yoksa. anlaşmaya gönlü olmayanla artık konuşmuyorum, sessizce kendimi geri çekiyorum. böylesi çok daha konforlu.
devamını gör...

köyden okumak için çıkıp da hem okuyup hem de çalışmam gereken yıllardan birinde bir olay yaşamıştım. yanılmıyorsam lise 2 öğrencisiydim, 15 - 16 yaşında filandım. ısparta'da okuyor, devlet yurdunda kalıyordum.

hafta içi okula gidiyor, akşamları ve hafta sonları bir turşucuda çalışıyordum. anne babam fakir insan oldukları ve benden başka 3 kardeşim daha olduğu için onlardan para isteyemiyor, bu doğrultuda kendi kendime yetmek için çalışıyordum.

bu düşünceyle 6 ay kadar turşucuda çalışmaya devam ettim. şimdinin parasıyla 5 - 6 bin lira para biriktirdim. o dönem yurtta beraber kaldığım bir arkadaşım vardı. engin. onunla yaklaşık iki yıldır aynı odada kalıyorduk. o da fakir bir aileye sahipti. ama onun başka kardeşi olmadığı için anne babası ona mütemadiyen para gönderiyordu.

senenin sonuna doğruydu. bir akşam engin gece yarısına doğru geldi yurda. ağlamaklıydı. soluk soluğa ve tedirgindi. ona ne olduğunu sordum. anlatmadı. susuyordu. bende üstelemeye devam ettim. sonunda konuşturdum onu. o saatte teyzesinin evinden geldiğini söyledi engin. annesinin ağırlaştığını, babasının para bulamadığı (o dönemde parasız muayene olmak güçtü) için annesini muayene ettiremediğini öğrendiğini söyledi. o an için içim nasıl sızladı anlatamam. empati yapıp kendimi arkadaşımın yerine koydum. çok kötü bir andı. ne kadar paraya ihtiyaç duyduklarını sordum engin'e. on bin kadar dedi.

o gece sigara üzerine sigara içerek epey düşündüm. eve, aileme destek olması için biriktirdiğim parayı verse miydim arkadaşıma? aileme bir parça da olsa destek olabilme şansım varken, bunu arkadaşıma vermek doğru mu olacaktı?

gecenin ilerleyen saatlerinde bir karar aldım. parayı arkadaşıma verecektim. kendi aileme yardım etmemek pahasına arkadaşımın annesinin tedavisi için kullanlmasını sağlayacaktım. ertesi sabah arkadaşımı uyandırdım ve durumu anlattım. önce bir almayacak gibi oldu parayı. ama ısrar edince aldı. içim inanılmaz derecede ferahlamıştı. kendimce mutlu olmuştum. engin o gün parayı aldı, gitti.

aradan bir kaç gün geçmişti. bir akşam engin'in babasının yurda geldiğini duydum. yanına gittim musa abinin. ona eşinin durumunu, sağlığının ne aşamada olduğunu birazda bunda kendi payım olduğunu bilerek sordum. o an hayatım boyunca başıma gelebilecek en kötü olayın merkezinde olduğumu anladım.

meğer engin okulda olmadığından dolayı okul yönetimi velisi olarak musa abiyi aramış o da oğlunu bulmak için gelmişti. iyi de engin neredeydi? bunu da ertesi gün öğrendik. engin, benim paramla, kız arkadaşını tatile götürmüştü. yani benim altı ay kadar çalışarak biriktirdiğim parayı arkadaşım kız arkadaşıyla eziyordu.

netice de engin bir kaç gün sonra çıktı geldi. ama elinde bir paket sigara parası kalmıştı sadece. ona neden böyle bir şey yaptığını sorduğumda bana şöyle dedi.
"kardeşim sen o parayı yiyemeyecektin, anlamıştım, bende biz bari yiyelim dedim. kusura bakma."
kusura bakmadım, ama hayattan aldığım bu büyük dersi de asla unutmadım. ve şu söze ölümüne tutundum;

"kimseye güvenme"...
devamını gör...
hayattan alınan en büyük ders;
sen ne kadar başlık açıcam diye debelen
biri gelir o başlığı taşır.
devamını gör...
kimseden bir şey beklememek. herkes beni düşüniyor zannediyordum, yanılmışım. herkes kendisini düşünüyor etrafındakileride kendi işine gelecek şekilde yönlendiriyor. herkesin beni ele geçirmeye çalışmasından bıktım. insanlar beni yordu. boğuluyorum artık.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yazarların hayattan aldıkları en büyük ders" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim