karma inancı kısaca "herkesin ettiğini" bulması fikridir.
bu inanca sahip birisi "olmasını istediği şey" ile "olan"ı birbirine karıştıyordur. "görmek istediği" dünya ile "gerçekte" olan dünyayı birbirinden ayırt edemiyordur. bu inanca sahip birisi -belki ağır olacak ama- kendini kandıran, avutan ve gerçeklerle yüzleşmeye yüreği, cesareti olmayan birisidir. dünya burada, gözümüzün önünde ve "herkesin ettiğini bulduğu" bir dünya olmadığı gün gibi meydanda.
bir kaç kişi "ettiğini" "buldu" diye "bak bunlar hep karma" diyen kişiye sormak lazım:
popüler ve bilinen bir olay: örneğin özgecan arslan gencecik yaşında defalarca tecavüze uğrayıp yakılarak katledildi. peki tam olarak özgecan "ettiği" hangi şeyin "karşılığı" olarak yaşadı bunları? annesi, babası tam olarak kime kötülük yapmıştı ki evlat acısıyla sınandılar? (katil şöyle oldu böyle oldu diyecekler bir dursun. katili boşver şimdi o zaten geberip gitsin burada mesele maktul). ya da dünyaları başına yıkılan bir çok insan tam olarak neyi etti de "o berbat hayatları buldu?". tecavüze uğrayan hangi çocuk neyi "etti" be karmacı kardeşim? bunları düşünüyor musun hiç? karmacıya sormak lazım.
birinden kötülük görür, sevgilisi tarafından aldatılır sonra "karma inancını" hatırlayıp içten içe sevinir acınası bir halde. o kadar insan suçsuz yere katledilir ama bunu aldatan sevgilisi illa ettiği bulacaktır. niye peki bu kadar sert çıktım bu karmaya?
çünkü hayat kendini kandırmak için çok hem de çok kısa. çoğu kişi ettiğini bulmayacak ve çoğu kişi etmediklerini bulacak.
kimsenin etmediğini bulmadığı ve herkesin de ettiğini bulduğu bir dünyayı biz kendi ellerimizle inşa etmek zorundayız ya da bu "ütopya"ya yaklaşmak mecburiyetindeyiz olabildiğince. "karma var, o da gününü görecek" diyip durursak bu ütopyanın yanından bile geçemeyiz ve hayal dünyasında yaşamaya devam ederiz.
ayrıca cinlere inanmak daha mantıklı boş verin karmayı.
devamını gör...