yeşilelma yazar profili

10 sene önce "5 yıl sonraki bana not" diye okulda yazdırdıkları kompozisyonlarda zikko zikko "çok sevil, çok sev, dünyayı gez" gibi şeyler yazmıştım. içimdeki nil karaibrahimgil varyantı baskındı o zamanlar. ama sonra üzerinden 5 sene geçti, hayat beni boğdu boğdu duvara attı. çok şey öğrendim ama 2018'deki halim 2013'teki o notu yazan halimi dinlene dinlene döverdi. sonra üzerinden 5 sene daha geçti şimdi de 2018'deki halimi çok pis döveceğimi düşünüyorum. (ne kadar çok sayı var bu entry'de ya)

diyeceğim şu, notu motu bırakın kardeş, yazdığınız o notlar sonra bi tarafıyla gülüyor insana. tamam herkesin temennisi olur, beklentisi olur ama benim gibi buna inanan arkadaşlarımız varsa size kötü bi haberim var. gerçek hayat öyle bişey değil ve sizi bekleyen şeyleri tahmin bile edemezsiniz..

bi de evrene mesaj'cılarımız var, gideyim biraz da onların kafasını bulandırayım..

hormonlarıma sorarsan pilot, asker, kaptan, doktor.. ama otuzumuza geldik hormonları dinleyecek yaşı geçtik bunlardan evimin direği çıkmaz. o yüzden memur demek istiyorum. sabah 9 akşam 5 işine gitsin. tüm gün beyni kulaklarından akana kadar tc insanıyla uğraşsın, akşam gelsin halk tv'sinden ajansları alsın, elinde çayıyla uyuyakalsın. garibim koc.. tövbe tövbe. ikindi vakti dilek kapımın önüne çektiğim adama bak.

benim gittiğim dönem yurttaki türk e*rkek bireyleri whatsapp'ta hunter team adında bir grup kurmuş, her gece hangi kızla sevişiyolarsa yatakta onla gizli gizli ya da rızayla çekilmiş fotilerini o grupta paylaşıyolardı. daha önce o kızla sevişmiş başka erkekler varsa o kız böyle o kız şöyle diye eleştirip kendi tecrübelerini anlatıyolardı. bir tanesinin odasında da puan tablosu gibi bi chart vardı. dönem sonunda en çok kim seviştiyse ona bi kutu durex hediye ettiler.

hikayemizden çıkarılması gereken kıssadan hisse anlaşıldıysa bu başlığı açan ve angil dingil yorum yapan namus bekçileri anladıkları şeyleri ağlayarak günlüklerine yazabilir. hadi bye anacım.

yukarıda "ehvenişer" kelimesini gördüm, tanıma göre "kötülerin en iyisi demekmiş". bu "iyi" anlam karışıklığına yol açtı bende. acaba dedim kötülerin şahı, dev kötü, şeytana bile pabucunu ters giydirecek kadar kötü anlamında mıdır dedim. yoksa dedim, herkes kötü ama bu daha az kötü anlamında mıdır dedim. sonra niye bu kadar düşündün kız yeşilelma dedim aç google'dan bak dedim. baktım; ikincisiymiş, birkaç kötüden daha az kötü olanı demekmiş.

yeni kelime öğrenmek için buraya kadar okuyup yeni kelime olmadığını görünce bana çemkirecekler olacaktır, sorry not sorry.

cumartesi günü böyle bir beyle first date'e çıkacağım, şahsen 1,63 cm boyunda 54 kilo bir hanım evladı olarak heyecanımız yüksek, yolumuz uzun (keh keh), gençliğimiz var.

aman ne heyecanı ya, bi dur be kızım. böyle adamların mutlaka bi falsosu olduğunu bildiğim için libidomu dizginleyip kendime hakim olmaya çalışacağım. artık nasıl yaparım bilmiyorum, bu şahaneliği görmiyim diye gözlerimi dağlarım, dokunmiyim diye ellerime zincir vururum, kokusuna yükselmiyim diye burnuma mandal takarım.. bulucaz bişeyler, allah sabrını verir diyelim.

ay ne giysem.

benim, buyrun ne vardı?

lanet karadenizli genlerimin sebep olduğu burun düşüklüğünden kurtulmak için 2018 yılında ben de rinoplasti ameliyatı olmuştum, gayet memnunum yine olsa yine yaparım.

yalnız üstte bi entry gördüm, koca yatırımı denmiş. bi de zengin koca. kaba etimle güldüm.
günümüzde artık kadın-erkek milyarlarca insan sağlık sebepleri, estetik kaygılar ya da sırf paşa gönlü öyle istediği için vücutlarında birtakım değişiklikler yaparken hala bunu koca arayışına yormak.. kardeşim bi dışarı çıkıp bakın dünya nerelere gelmiş diye yahu ya da dışarı çıkamıyosanız bi cam mam bişi açın oksijen girsin bünyeye.

neysss haftaya da dodaklarımı şişirtiyim bari. yetersiz estetikten evde kalırsam mahallede adımı çıkartır bunlar yoksa.. omen tanrem nerelere gidem..

bella swan. lisede kitapları okuduğumda ben de bu safım gibi team edward'tım. ama filmleri izledikçe edward'ın mıy mıy halleri yüzünden ehh gelmeye başlamıştı. en son şu 3 günlük 29 ekim tatilinde seriyi baştan izledim. abi team jacob. 100% yani.

bu kızıma da şey demek isterdim, tamam böyle gizemli takılmalar, bad boy tripleri, "sevme beni kızım ben iyi değilim" halleri sana bi haltmış gibi düşündürtüyor ama o içindeki "ben bu pincoyu adam ederim" diyen anaya söyle toksik masküliniteyle başa çıkılmaz.

herifçioğlu yüzünden kendine ölümlerden ölüm beğenir hale geldin, senin bunlara ihtiyacın mı var ya. bi kere zaten kapkara bulutların esiri forks şehrine bir yıldız gibi doğan, esmer kavruk tenine kurban olunası, alfaoğlu alfa jacob köpeğin olmuş, ağzının içine bakıyor. sen kiyafetsiz edward gitti diye az daha kendini çapulcu motorculara yem ediyodun.

vay efendim neymiş edward güneşe çıkınca parlıyomuş. yok artık lebronjeym.

takı tokacıdan 25 liraya çanta alan semi-varoş kız olarak dahil olabilirim bu gruba. aksesuardan ziyade ıvır zıvır taşımak için yanımda sürüklediğim şeye 10 liradan fazla verdiğim için kendimden utanıyorum şu an. hangi pazardan aldın kız, de hele bakim.

şimdi siz "gereksiz" (o ne demekse artık) samimiyete girmeyince ya da karşınızdakini rahatsız edici bulduğunuzda onu iplemiyosunuz, yokmuş gibi davranıyosunuz vs öyle mi? maşallah hepiniz çok coolsunuz he aferim alın size yirmişer lira.

mesafeli bir karaktere sahip olmak öyle bişey değil doslar. herkesin üzerine atlayın, el ense g.te şaplak olun demiyoruz da merhabadan, iyi akşamlardan da esirgemeyin biz fokur fokur kaynayan kulları nolursunuz... *

hödüklüğü soğukluk kisvesiyle "napiim huyum böyle" diye geçiştirenden sana sığınırım yarabbey.

gönlümüzü eğlendirmekten böyle şeyleri düşünmeye vakit bulamadık. azcık kopya çekeyim bakalım millet ne istiyomuş, ona göre bi model çıkartırım şimdi.

başka kadınlarda da var mı bilmiyorum ama bir erkekte bulunan ve kendimde fetiş seviyesinde görebileceğim bir zaafım var: temiz yapılmış ense tıraşı.
bak şimdi bile bi hoş oldum düşününce.
neyss konumuza gelelim.. üniversitenin üçüncü senesi, platonik vurulduğum çocuk gelip önümdeki masaya oturdu fresh ense tıraşıyla. tabi bende bir iç gıcıklanması hasıl oldu ve tamamen refleks olarak elim çocuğun ensesine gitti. okşamak suretiyle dokunmuş bulundum bilinçsiz bi şekilde. çocuk dönüp baktı, göz göze geldik, saniyeler geçti ve yaptığım şeyin farkına varınca içe doğru s.çmak neymiş görmüş oldum. "sinek kovalıyodum elim çarptı keh keh" diye bi'şeyler geveledim ama buna inanacak kadar mal biri olmadığı için güldü geçti. yımışacık ve pürüzsüz teninin hissi hatıra kaldı bende.
gerçi bi'kaç ay içinde renklerime bağladım kendisini tabi ama orası başka hikaye.
velhasıl, benimki için rezillik demeyelim de küçük tatlı sapıklıklar diyelim.

buram buram kurban psikolojisi kokan kişidir.
nezaket ile garip edebiyatını birbirine karıştırmamak lazım. ota buluta özür dileyen insan bence karşı tarafın da kendini kötü hissetmesine sebep oluyor. acaba ben mi çok üstüne gidiyorum diye kendini sorgulatıyor. yav bre zındık, hem suçlusun hem de mıy mıy izir dilirim diyip basıyosun duygu sömürüsünü. özürü dile pelesenk eden vatandaş istemezük.

ayrıca biri balık burcu demiş, teessüf ederim.

lisede edebiyat dersi için verilen performans ödevime konu olmuş kitaptır. "eeööhh kitap oku özet çıkar 80'lerde miyiz abiee" diye sıka sıka okumaya başladıktan sonra liseli aklımla bile beni boğup boğup duvara atmıştır bu kitap. o dönemlerde her ergen bebesinde olduğu gibi ben de "ben kimim, noluyor kardeşim ne bu tantana" sorularına cevap arayıp birçok kez hayatın anlamsızlığından, mutluluğa ve sevgiye değer hiçbir şey olmadığından falan yakındığım için tam zamanında okumuş olabilirim. o yüzden beni sağlam çarpmıştı.

hatta ondan sonra demek ben bu hikayelerden mana çıkaracak olgunluğa eriştim diye gaza gelip oğuz atay okuyayım dedim. okuyamadım sözlük. gittim twilight serisine sardım. macide & ömer aşkıyla yediğim tokadı edward & bella aşkıyla teselli ettim. ergenlique.

geçmişte; kötü ilişki, patron mobbingi ve ailevi problemler kombosu yüzünden anksiyete geliştirip kullanmaya başladığım ve kendimde aman aman bir etki göremediğim zıkkım. o dönemde her gece allahım sen aklıma mukayyet ol diye dua etseydim muhtemelen daha çabuk toparlardım. psikoloğumun artık susup yakasından düşmem için verdiğini düşünüyorum.

benim için bu kişi son zamanlarda "her daim tiktokçu, çiçeği burnunda şarkıcı" christian locke'tur. neredeyse tüm videolarında soyunup muazzam ötesi vöcödunu biz fanilere lütfeden bu kişi muhtemelen sadece bu işe yarar gibime geliyor.

cumartesi akşamı mhrs'den telefonuma düşen bildirim ile aldığım haberdir. covid-19 hastalığı geçirenler için tek doz biontech aşının yeterli olacağına dair bilim kurulu kararı gereğince ikinci doz aşı randevularımız iptal edilerek yine tüm dünyanın hasetinden çatır çatır çatlayacağı bir uygulamaya geçildi.

şaka bi yana o kadar açık nokta var ki, hangi gerekçe ile yettiğine karar verildi, asla net değil, ben hastalığı geçireli 1 sene oldu, ürettiğim antikorların bi taraflarında pireler uçuşmaya başlamıştır, neye istinaden bir doz aşının yettiğine kanaat getirdiler anlayamıyorum.
ikinci olarak delta varyantının ne kadar tehlikeli olduğundan bahsediliyor, tek doz aşı bu varyant için de yeterli mi, bu belli değil.
başka ülkelerde böyle bir uygulama yapıldı mı, yurtdışına çıkışlarda tek doz aşı kabul ediliyor mu, bu da belli değil.
sonuçta cumartesi gününe kadar ikinci doz aşılar yapılıyordu, yaptıranlar için vay enayiler diyebilir miyiz?

(bkz: mabadından element uydurmak)
(bkz: ağam bizlen eğleniyy)

geneli için konuşmam gerekirse gerek yoktur. ama elimde olsa bazılarıyla kalmak isterdim. birçok konuda birbirine uyan iki insan aşk söz konusu olduğunda farklı beklentilere girebilir, bu normaldir. bu beklentiler karşılıksız kalınca ayrılık da kaçınılmaz oluyor haliyle. ama başarısız geçen sevgililik sürecinin tüm iletişimi bitirmesi bazı durumlarda üzücü olabiliyor. gel gör ki arkadaşlık devam etse mutlaka başka olaylar yaşanacak. çünkü "yaşanmışlık" denen namussuz birikim, aradaki o duygusal çekimi aktive ediyor ve sonunda iki taraftan biri mutlaka üzüleceği için tamamen görüşmeme kararı alınıyor. ne diyelim o zaman.. thank you, next.

kendisi benimle uyumayı seviyor ancak ben uykuya dalmaya başladığım anda hissedip uyanıyor sonra şap şap yüzüme vuruyor. uyanıp seviyorum tüyleriyle oynuyorum sonra tekrar uyuyor ben uyumaya başladığım anda tekrar bi pati yiyorum. böyle bi rutinimiz var, sevgi arsızı. bıkmıyor ilgiden. hep bana hep bana diyor. aynı anasına çekmiş.

invictus maneo.

2019 yılında benim de 'latince sözleri dövme yaptıranlar derneği'nin üyesi olmama sebep sözdür. çevirince 'yenilmez kalıyorum' anlamına geliyor ve azıcık faşo dursa da derinlerde benim için anlamı büyük. 2017 yılında yaşadığım ağır depresyondan çıkıp kendime yepsyeni bi hayat kurduğumdan çok benimsedim sözlük. bu deyiş adeta ben oldu, ben bu deyiş oldum. bu dövmeyi yaptırdığım gün benim hayatımın "this is sparta" sahnesi oynanıyordu. o kadar diyim sana.

beyaz parlak tenim, küllü kumral saçlarım, extrovert kişiliğimle rus kızlarını, dolgun ve kıvrımlı vöcödumla latin kızlarını döveceğim versus.

dur, hızımı alamadım bir tanım daha giricem patron çıldırdı.
iletişim kurmayı bilmeyen ve karşı cinse yaklaşımları are you sex'ten öteye gidemeyen türk erkeklerinin, edirneden karsa jüpiterdan marsa tüm kainatta gün aşırı hortlattığı versus. şimdi yaz geldiği için bu döngü 5 vakite çıkacak kızlar. haklısın aslanım, evet broo bence de rus kızı candır falan diyip sırtlarını pışpışlıyoruz.

(bkz: beğenmeyen yallah arabistana)