zapatistamg yazar profili

limon ve böğürtlen

kremalı bisküvi seviyorum.

dün gece bir izleyecek bir şey bulamadığımdan dolayı bir oturuşta bitirdiğim dizidir. başrolünde kaitlin olson'ın biraz patrick jane, lucifer, sherlock ve dr. henry morgan'dan güzel detayların alınıp harmanlanması sonucunda olaylara kendine has bir şekilde yaklaşan bir kadın danışmanı oynadığı yapımdır.
ilk bölümünü izlerken şunu fark ettim, bazı yapımlar kaliteli olmasa bile çerezlik oluyor ve bana göre bu da öyle bir yapım fakat izlerken aynı zamanda sizinle izleyecek birisini de arıyorsunuz. ailenizle, arkadaşınızla veya birlikte olduğunuz kişiyle izleyebileceğiniz ve izlerken de üzerine konuşabileceğiniz tatlı bir dizi.

5 yaş ve sonrası için olacak bir durumda evlenecek olan kişinin yaşı en az 35 olmalı diye düşünüyorum aksi halde yaşı küçük olan daha karakterini oturmayı becerememiş bir çocuk olacağından o ilişkinin ömrü de uzun olmaz.

sözlüğü date uygulamalarına dönüştürmeye çalışan bir yazarın tanımı.

taze ve karadenizden çıkmış olan hamsi ve tereyağında yapılmış sazanın tadı bir başka.

20 mart'ın gecesinden başlayıp 21 mart tarihinde baharın gelişini kutlamak için düzenlenen eğlenceli şenliğin adıdır. iskandinav mitolojisinde her şey nasıl bir döngü içindeyse bu bayram da gündüz ile gecenin dengesini temsil eder.
bu şenlik adını germen tanrıçası eostre'den alır ve daha sonra adı hepimizin bildiği, şu an paskalya bayramı olarak kutlanan easter'a evrilir. bu bahar sizlere ve sevdiklerinize yeni umutlar getirir umarım.

müslüman olmadığı halde tek başına bu ülkeye tüm müslümanlardan daha fazla katkı sağlamıştır.

köpek, çocuk sahibi olmak isteyemen birisine bile istemesini sağlar.

ülkenin en büyük "spor" kulübü olmakla beraber kulüp dışında uzun yıllardır olimpiyatlarda en çok milli sporcu gönderen, diğer branşlarda milli takımlarımızın şampiyon olmasında en çok pay sahibi olan yegane kulüptür.

diğer "spor" kulüplerinin aksine fenerbahçe taraftarı basketbolda efes'i değil fenerbahçe'yi ve voleybolda da vakıfbank'ı değil fenerbahçe'yi tutar. bu ülkede spor fenerbahçe ve diğer kulüpler diye ayrılmıştır. isteyen tüm kulüplerin başarılarına ve kupalarına bakabilir, baktığı zamanda da neden iki üç kat kupa farkın olduğunu gördüklerinde de şaşırmamalarını şimdiden söylüyorum.

fenerbahçe işgal yıllarında her şekilde psikolojik olarak ezilmeyi yaşayan daha sonrasında cumhuriyet ile özgürlüklerine kavuşacak olan bu toprağın insanlarına ilk umudu ve morali salgılayan ve daha sonrasında cumhuriyetin aydınlık yüzü olmuş bir kulüptür. mis gibi tertemiz aşktır fenerbahçe!

zamanının en güzel kadınları arasında yer alan catherine zeta-jones tarafından canlandırılan kate armstrong karakteri çalıştığı yerde usta bir şeftir. müşkülpesent-vari kişiliğiyle mutfağında odaklandığı tek şey kusursuz ve otoriter bir şef olmaktır. yeğeninin ailesini kaybetmesiyle ona bakacak olan kate'in işkolik olması yüzünden işi ve yeğeni arasında bazı dengelerin bozulduğu ve bu durum devam ederken mutfağında yeni işe başlayan aaron eckhart'ın canlandırdığı, kate'e göre küstah ama diğer çalışanlara göre genç, enerjik ve sempatik bir sos şefi olan nicholas palmer'ın gelmesiyle mutfakta ileride yerini romantizme bırakacak bir rekabet başlar.

film genel olarak çoğu kişinin tahmin edeceği üzerine ilerliyor fakat günümüz filmlerine kıyasla zamanın nasıl geçtiğini, izlerken hiç ileriye sarmanıza imkan vermeden ve klişe romantik komedi filmlerinden birisi olmasına rağmen çok iyi kalitede bir gastronomi filmi olmasını engelleyemiyor. soundtracki ve içindeki tarifler ile sizi acıktırıp mutfağa yönlendirecek filmlerden bir tanesi çünkü film, sinema sektörünün her konuda altın yıllarını yaşadığı 1995-2010 yılları arasında sinemaseverler karşısına çıkıyor (2007).

günümüzde bu filmi izlerken gerçek hayatta zamanın çok hızlı geçtiğini catherine zeta-jones'un günümüz haline bakarak ve aaron eckhart'ın hollywood tarafından dışlanıp iyi bir kalitede film almaması üzerinden çok zaman geçtiğini üzülerek anlıyoruz. o yüzden zaman kısa ve bazı yapımların mutlaka tadını çıkarmış olmamız gerekiyor ki bu da onlardan bir tanesi.

güzel bir eş (jessica chastain) ve işitme engelli bir kızı ile küçük bir kasabada sınırlı gelirleri ile kızının özel eğitim masraflarını karşılamaya çalışan babanın (michael shannon) bir gün yaklaşan fırtınaya dair kabusları yüzünden arka bahçesine bir sığınak yapmasını konu alıyor. film boyunca onun gördüklerini beraber görüp mükemmel bir psikoloji, gerilim ve drama filmine tanıklık ediyoruz.

filmin çıktığı yılda bir bok yapmadan oynadığı moneyball filminde oscar'a aday olan brad pitt varken michael shannon'ın aday olmaması oscar'ın ne kadar gereksiz ve abartılan bir ödül olduğunu tekrardan bizlere hatırlatıyor. bir oyuncu tek başına bir filmi nasıl taşır sorusuna cevap aransa akla gelecek ilk filmlerden bir tanesi kuşkusuz bu olurdu.

bilim kurgu eserleriyle tanınan büyük usta philip k. dick'in uyuşturucu kullandığı aynı adlı romanından çıkmış olan bu film konu olarak "d" yani "ölüm" adı verilen uyuşturucuyu halkın büyük bir çoğunluğunun kullanması sebebiyle insanlar müptela olmuş ve beyinlerinde inanılmaz bir hasar bırakmıştır. gerçek adı fred olan bir narkotik ajanı, giydiği üstün teknoloji kıyafet sayesinde görünümünü değiştirip bob adı altında bu "d" maddesinin ticaretini yapan bir grubun kimliklerini açığa çıkarmak için aralarına sızar.

2006 yapımı olan bu animasyon filmi yapılan tüm animasyon filmlerinden çok farklı şekilde yapılması, oyuncu kadrosunun kalitesi, müzikleri ve kendisine özgü mizahı ile bambaşka bir boyuta çıkmıştır. son olarak filmi mutlaka ayık kafayla izleyin ve fırsat bulduğunuzda da kitabını okuyun.

serinin üçüncü ve aynı zamanda en gerçekçi olan bu filmde artık yarış pistlerinde efsaneler yerlerini istemeseler de genç çaylaklar yüzünden emekli olmak zorunda kalırlar. bu durumdan her ne kadar istemese de şimşek mcqueen de etkilenir ve bu diğer efsaneler gibi emekli olmamak ve tekrar yarışa dönebilmek için yeni birkaç üyeye sahip olan ekibiyle çalışmalara başlar.

benim gibi cars serisi ile büyüdüyseniz bu film sizde duygusal anlar yaşatıp biraz gözyaşı dökmenize sebep olacaktır. yaşı küçük birisiyle beraber izlerseniz büyük ihtimalle onun için bu duygular yerini heyecan ve sevinç alacaktır. bu filmde en çok üzüldüğüm konulardan bir tanesi ise çok yanlış yorumlanmasıdır ve doğru yorumu ise şöyledir;

le loup et le lion olarak uluslararası sinemada adı olan bu film konu olarak, klasik biz insanların annelerinden ayırdığı birisi aslan diğeri de kurt olmak üzere bu iki güzeller güzeli yavrunun, en iyisini hedefleyen bir piyanistin dedesinin vefat etmesi üzerine tek başına kalan bu kızla aile olmalarını ele alıyor.
1995 ve 2010 arası yıllarda mükemmel seviyeye asla gelmeyen fakat bir oturuşta izleyebileceğimiz **özellikle romantik komedi**, drama, ve aile filmleri yapılıyordu ve bu kalitede filmlerin yanına artık yaklaşılamıyor bile. bu filmi izlerken 2021 yapımı olduğunun farkında değildim ve öğrendiğimde hala iyi kalitede filmlerin yapıldığını görmek beni sevindirdi. isterseniz tek başınıza veya ailenizle, üzgün bir anınızda veya mutlu olduğunuz bir zamanda kısacası her ruh halinde izleyebileceğiniz bir film.
filmin içinde verdikleri mesaj da oldukça güzel; sizi koymak istedikleri kalıptan çıkıp istediğiniz şeyi yapmalısınız çünkü kendiniz için iyi olanı sadece siz bilirsiniz.

"aşk, yalnızca almak değil, vazgeçmeyi de bilmektir, özveride bulunmaktır." - kader kılıcı, andrzej sapkowski

günaydın sevgili sözlük. umarım sizi seven birilerinin olduğunun farkında olduğunuz bir gün olur.

troya kralı olan priamos'un güzeller güzeli kızı olan kassandra'nın en büyük hayallerinden birisi geleceği görüp bilmek ve aynı zamanda da rahibe olmaktı. bu yüzden güneş tanrısı apollon, kendisiyle birlikte olursa ona geleceği görme konusunda isteğini gerçekleştireceğini söyledi ve kassandra da bu teklifi kabul etti.

apollon kassandra'nın ağzına tükürdü ve böylece geleceği görme yeteneğine sahip oldu fakat konu birlikte olmaya gelince kassandra ortadan kayboldu. kimisine göre kassandra'nın birlikte olma gibi bir niyeti hiçbir zaman yokmuş, kandırıp isteğini elde etmeye çalışıyormuş ki başardı bunu da.

eh haliyle apollon sinirlendi ve kassandra'yı lanetledi ve lanete göre de; kassandra geleceği görme yeteneğine rağmen kimseye sözlerini inandıramayacak ve çok istediği rahibe olma durumu ise gerçekleşemeyecekti.

truva savaşı'nın başından sonuna kadar olacaklarını görüp etrafındakilere söylemesine rağmen kimse tarafından umursanmadı ve kenardan öylece abisi hector'u ve halkının katledilmesini izlemek zorunda kaldı. savaşın bitiminden sonra yunan kralı telamon'un en büyük askerlerinden birisi olan aias tarafından athena'nın tapınağında tecavüze uğradı ve miken kralı agamemnon'un esiri olarak sparta'ya götürüldü. daha sonra kralın eşi tarafından kıskançlığa sebebiyetten ötürü öldürüldü.

sokak hayvanlarına yardım adı altında dolandırıcılıktan, güveni kötüye yormaktan ve kasten adam yaralamaktan dolayı hüküm giymiş ve pandemiden dolayı da salıverilmiş dolandırıcı birisinin kurduğu platformdur. buraya yardım yapacağınıza paranızı çöpe atın daha yararlı olur.