no reservations

zamanının en güzel kadınları arasında yer alan catherine zeta-jones tarafından canlandırılan kate armstrong karakteri çalıştığı yerde usta bir şeftir. müşkülpesent-vari kişiliğiyle mutfağında odaklandığı tek şey kusursuz ve otoriter bir şef olmaktır. yeğeninin ailesini kaybetmesiyle ona bakacak olan kate'in işkolik olması yüzünden işi ve yeğeni arasında bazı dengelerin bozulduğu ve bu durum devam ederken mutfağında yeni işe başlayan aaron eckhart'ın canlandırdığı, kate'e göre küstah ama diğer çalışanlara göre genç, enerjik ve sempatik bir sos şefi olan nicholas palmer'ın gelmesiyle mutfakta ileride yerini romantizme bırakacak bir rekabet başlar.

film genel olarak çoğu kişinin tahmin edeceği üzerine ilerliyor fakat günümüz filmlerine kıyasla zamanın nasıl geçtiğini, izlerken hiç ileriye sarmanıza imkan vermeden ve klişe romantik komedi filmlerinden birisi olmasına rağmen çok iyi kalitede bir gastronomi filmi olmasını engelleyemiyor. soundtracki ve içindeki tarifler ile sizi acıktırıp mutfağa yönlendirecek filmlerden bir tanesi çünkü film, sinema sektörünün her konuda altın yıllarını yaşadığı 1995-2010 yılları arasında sinemaseverler karşısına çıkıyor (2007).

günümüzde bu filmi izlerken gerçek hayatta zamanın çok hızlı geçtiğini catherine zeta-jones'un günümüz haline bakarak ve aaron eckhart'ın hollywood tarafından dışlanıp iyi bir kalitede film almaması üzerinden çok zaman geçtiğini üzülerek anlıyoruz. o yüzden zaman kısa ve bazı yapımların mutlaka tadını çıkarmış olmamız gerekiyor ki bu da onlardan bir tanesi.

açken izlenmemesi gereken filmlerin dışında, tokken de izlenmemesi gereken bir film bence. ya da sürekli ağzınıza bir şeyler atacaksınız. sürekli bir yemek yapma halindeler ve tok olsanız dahi aç gibi izliyorsunuz. vallahi tokum ya. film bitti ben hâlâ psikolojik açlık yaşıyorum.