içimizde biri mi var, yoksa acizliğimizden midir hepsi?
ettiği kabahatleri, kendi içinde bir şeytan olduğuna inanıp ona yüklemekte buldu ömer. peki ya bizler? mücrimi kimdi kabahatlerimizin? insan kendini böyle mi avutuyordu?
çok farklı bir konusu olmamakla beraber, yazarın anlatımıyla muhteşem bir şekilde saran, oldukça akıcı bir eserdi. yazarımız, sabahattin ali, diğer kitaplarında olduğu gibi, bu eserinde de sosyal noksanlıklarımıza öyle ince detaylarla değiniyor ki insan, "ben de mi böyleyim?" diye düşünüp iç sesleriyle baş başa kalıyor.
ömer'in kendi tembelliğine, isteksizliğine ve iradesizliğine verdiği addı “şeytan.” içimizdeki şeytandı o… macide ise ömer’in ilk konuşmasından etkilenmiş, evliliği boyunca da hayalinde kurduğu adamı sevmişti. ömer’in düştüğü her yerde, onu tıpkı bir çocuğu sever gibi sevdi. hep onu değiştirebileceğine inanmıştı. oysa macide, o evin kapısından içeri girmeden önce de tanımıştı aslında onu.
"ilk görüştüğümüz gün, beni tanımadan, dinleyip dinlemeyeceğini bile bilmeden ne kadar çok konuşmuştu…"
macide’nin ilişkisinin kalben-ruhen bittiğine inandığı an, düşündükleriydi bunlar.
"kendimi bırakmak ve ne olursa olsun karışmamak… gönlümün onlarla hiçbir ilişiği kalmadığını gösteren his..."
insan sevmeyi bırakınca gelen o his... ne olursa olsundu.. aşıklar arasında, muhabbeti olan iki insan arasında, bahsedilen o görünmez ipler…
macide artık ömer'e ait hissedemiyor, onunla bir bağının olduğuna inanmıyordu. o ana kadar bile "ne için seviyorum?" demeyen macide, sevgisini değil, savaşını kaybetti. yine de onu seveceğine, hep seveceğine olan inancıyla beraber uzaklaştı. "neyi bu kadar bekliyor?" diye kalbim sıkışa sıkışa okuduğum sayfalar beni de bir boşluğa itiverdi. içimizde bir şeytan olduğuna inansaydım, o boşluk dolar mıydı acaba?
ancak, hepimizin içinde o şeytan yok mu? her birimiz farklı isimler veririz şeytanlarımıza.
"halbuki, ne şeytanı azizim? ne şeytana? bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması… içimizdeki şeytan, pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu… içimizde şeytan yok, içimizde acizlik var...tembellik var... iradesizlik, bilgisizlik var ve bunların hepsinden daha korkuncu; hakikatleri görmekten kaçma itiyadı var."
işte tam şimdi doldu o boşluk. içimdeki şeytan, hakikati görmemden kaçıyor. o benim. o, benim… ben de kaçıyorum hakikatlerden. hakikatin vereceği haberin beni sarsabileceğinden… çoğu zaman "yorgunum." deyip saatlerce yatarım. "hevesim yok." deyip içimde yanan minik ışıkları da söndürür, kaçarım.
bildiğim ve artık tecrübe edindiğim de şudur ki: içimizdeki şeytan bizleri yalnızlığa sürüklüyor. çevremizdeki insanları uzaklaştırıyor. sana güvenenleri ve bunu başarabileceğine inanan dostlarını ümitsizliğe düşürüyor. hatta mutluluğu kaçırıyor. en sonunda yalnızlık, sımsıkı kenetlenir. kaçınılmazdır.
"kim bilir, belki uzak bir günde, büsbütün başka insanlar olarak tekrar karşılaşırız. ve belki gülüşerek birbirimize ellerimizi uzatırız."
tüm her şeyini, hem de en çok sevdiğim macide’sini bırakıp iyileşmek için, teessürden ziyade hiçbir şey veremediği insanlardan uzaklaştı. dinleyip dinlemeyeceğini bile bilmeden, hiç duraksamadan uzun uzun aşkını anlatan ömer, evlendiğinde söyleyecek tek kelime bile bulamamıştı. ve şimdi de çok sevdiği macide’sinden uzaklaşıyordu. içindeki şeytan, en sonunda ömer’i onsuzluğa mahkûm etmişti.
sadece sevmek yetmemişti.
aslında, üstüne saatlerce konuşulabilecek bir kitap…
sadece aşk üzerine ve iki karakter üzerinden de düşünmemek gerekir.
bedri karakteri,nihat... parasızlığın yaptırabilecekleri, bir yere ait olmak isteyen ömer’in sırf yanında birileri olsun diye ait olmadığı insanların içinde bulunması… eninde sonunda, yeğeni de olsa, misafirliğin de bir süresi olur deyip yaptığı tüm iyiliği savuran emine teyze… hatta ismet şerif’in meyhanede sergilediği aşağılık hareket bile… macide’nin kocasına sinirlenip bu sinirini kendi kollarında dindirmesini bekleyen ismet şerif…
ve daha birçoğu… aklıma şu an gelmeyen ya da okurken fark etmediğim birçok sosyal noksanlık...
bu kitap sadece bir aşk hikayesi değildi; insankn kendini kandırışı, sosyal çarpıklıklar, ait olma arzusu bireyin kendi zaafları...
velhasıl.. içimizdeki şeytan bizlere bir şey yaptırıyor ise hiçbir bildiği yok.. hepsi biziz.
tavsiye edilir, iyi akşamlar sözlükçüm afiyetle..
devamını gör...