1.
ingilizlerin bile ciddi kısmının bilmediği ama bana göre önemli bir şeyi tanımlayan ingilizce sözcük. cambridge ve merriam-webster online sözlüklerinde yer almaktadır ki zaten bunlar internette bulabileceğiniz en önde gelen ingilizce sözlüklerdir.
cambridge'deki karşılıkları:
the process of changing so that you become more like people from a different culture, or of making someone change in this way
changing of one culture to be more like another
merriam-webster'daki karşılıkları:
1
: cultural modification of an individual, group, or people by adapting to or borrowing traits from another culture
the acculturation of immigrants to american life
also : a merging of cultures as a result of prolonged contact
2
: the process by which a human being acquires the culture of a particular society from infancy
yani anlamlarının tam çevirilerini yapmama gerek yok sanırım ama türkçe olarak biraz anlaşılır yapmaya çalışacağım bu sözcüğü.
özetle, siz bir kültürdensiniz ve farklı bir kültürde yetişmiş kişilere benzerseniz bu acculturation'dır. kültürel asimilasyon ile belli bir paralellik kurabiliriz ama asimilasyonda elbette baskın olan kültür, zayıf kültürleri bir nevi zorla kendine benzetiyor veya en azından asimilasyon ekseriyetle bir tercih sonucunda gerçekleşen bir olgu değil. acculturation ise bir tercih de olabilir. hatta mesela siz aslında dünyanın en baskın kültürüne sahip olan olan abd'de yetişmiş ve acculturation ile atıyorum romanya kültürünü özümseyerek bir amerikan'dan daha çok bir rumen'e de benzeyebilirsiniz ve bu acculturation'dır. burada birey, bir grup insan veya kültür olarak alabiliriz, yani sadece bireysel olarak bakmak durumunda değiliz. uyum sağlamak, benimsemek gibi kavramlardan bahsediliyor üstteki ingilizce karşılıklarında. bu da işte bunu asimilasyon gibi görmeyebileceğimize işaret ediyor aslında.
yalnız ingilizce sözlüklerin şahı oed'de çoğunluk, fetheden veya sömürgeci kültürlere uyum ve/ya o kültürleri benimseme durumundan dem vurulmuş. bu elbette ki genel tabloyu yansıtıyordur. yani daha güçlü, daha nüfuzlu kültürde yaşayan biri gidip de moritanya kültürünü, veya aslında sömürgeci olan kültürde yetişen biri onların sömürdüğü bir kültürü içselleştirmeyi de tercih edebilse de bu gibi bir tabloya reelde fazla rastlayamayızdır herhalde. adını hatırlamadığım beyaz fransız, böyle uzun saçlı bir futbol antrenörü vardı erkek. afrika'daki bir futbol kulübünde teknik direktörlük yapıyordu ve "i have a black's heart" demişti. yani siyahi birinin kalbini taşıdığını söylemişti. bu belki bir örnek teşkil edebilir ama işte nadiren rastlanan tablolar bunlar sanırım. kaldı ki oed de "especially" demiş. yani istisnalar olabileceğini de söylüyor bu, bir bakıma.
merriam-webster'ın sunduğu ilk karşılıkta "also" notuyla, uzun süreli temas/etkileşim halinde olan kültürlerin birbirine karışması, iç içe geçmesi anlamına gelebileceği de söylenmiş. bizdeki kültürlenmek sözcüğünün toplum bilimi eksenindeki karşılığı gibi bu biraz, tam olarak aynı olmasa da. kontekste göre bu anlamda da kullanılabilir tabii acculturation kelimesi.
ben aslında evrensel değerlere inanan biriyim ama elbette türk kültürüyle yetiştim. fakat henüz ergenliğe girmeden çok iyi ingilizce eğitim de almaya başladım ve batı ürünü çizgi filmler, kitaplar, müzikler, video oyunları... bu gibi şeylerle bir acculturation sürecine/process'ine de girdim bence. tam olarak bunun olduğunu düşünmesem ve kendimi hala bir türk olarak görsem de yarı-batılı gibi de oldum aslında bence ve burada kullanabileceğim en uygun kelime acculturation olur diye düşünüyorum. yalnız artık amerikan kültürü değil de avrupa kültüründen besleniyorum daha çok. merriam-webster'daki ikinci anlamında bu bebeklik ve/ya erken çocukluktan itibaren olur denmiş. bendeki o kadar "derin" olamaz elbette zira ingilizce öğrenmeye ilkokuldan hemen sonra başlamıştım. bu bir tercih mi? kendi adıma hem öyleydi hem de değildi diyebilirim. mesela amerikan çizgi filmlerini protesto edip izlememeyi "akıl edebilecek" kadar da bir bilincim yoktu erken çocukluğumda ve tv'de ne çıkarsa izliyorduk zaten. bir yaştan sonra amerikan kültüründen git gide uzaklaşsam da avrupa kültüründen hala beslenmem ise benim tercihim sayılabilir elbette.
cambridge'deki karşılıkları:
the process of changing so that you become more like people from a different culture, or of making someone change in this way
changing of one culture to be more like another
merriam-webster'daki karşılıkları:
1
: cultural modification of an individual, group, or people by adapting to or borrowing traits from another culture
the acculturation of immigrants to american life
also : a merging of cultures as a result of prolonged contact
2
: the process by which a human being acquires the culture of a particular society from infancy
yani anlamlarının tam çevirilerini yapmama gerek yok sanırım ama türkçe olarak biraz anlaşılır yapmaya çalışacağım bu sözcüğü.
özetle, siz bir kültürdensiniz ve farklı bir kültürde yetişmiş kişilere benzerseniz bu acculturation'dır. kültürel asimilasyon ile belli bir paralellik kurabiliriz ama asimilasyonda elbette baskın olan kültür, zayıf kültürleri bir nevi zorla kendine benzetiyor veya en azından asimilasyon ekseriyetle bir tercih sonucunda gerçekleşen bir olgu değil. acculturation ise bir tercih de olabilir. hatta mesela siz aslında dünyanın en baskın kültürüne sahip olan olan abd'de yetişmiş ve acculturation ile atıyorum romanya kültürünü özümseyerek bir amerikan'dan daha çok bir rumen'e de benzeyebilirsiniz ve bu acculturation'dır. burada birey, bir grup insan veya kültür olarak alabiliriz, yani sadece bireysel olarak bakmak durumunda değiliz. uyum sağlamak, benimsemek gibi kavramlardan bahsediliyor üstteki ingilizce karşılıklarında. bu da işte bunu asimilasyon gibi görmeyebileceğimize işaret ediyor aslında.
yalnız ingilizce sözlüklerin şahı oed'de çoğunluk, fetheden veya sömürgeci kültürlere uyum ve/ya o kültürleri benimseme durumundan dem vurulmuş. bu elbette ki genel tabloyu yansıtıyordur. yani daha güçlü, daha nüfuzlu kültürde yaşayan biri gidip de moritanya kültürünü, veya aslında sömürgeci olan kültürde yetişen biri onların sömürdüğü bir kültürü içselleştirmeyi de tercih edebilse de bu gibi bir tabloya reelde fazla rastlayamayızdır herhalde. adını hatırlamadığım beyaz fransız, böyle uzun saçlı bir futbol antrenörü vardı erkek. afrika'daki bir futbol kulübünde teknik direktörlük yapıyordu ve "i have a black's heart" demişti. yani siyahi birinin kalbini taşıdığını söylemişti. bu belki bir örnek teşkil edebilir ama işte nadiren rastlanan tablolar bunlar sanırım. kaldı ki oed de "especially" demiş. yani istisnalar olabileceğini de söylüyor bu, bir bakıma.
merriam-webster'ın sunduğu ilk karşılıkta "also" notuyla, uzun süreli temas/etkileşim halinde olan kültürlerin birbirine karışması, iç içe geçmesi anlamına gelebileceği de söylenmiş. bizdeki kültürlenmek sözcüğünün toplum bilimi eksenindeki karşılığı gibi bu biraz, tam olarak aynı olmasa da. kontekste göre bu anlamda da kullanılabilir tabii acculturation kelimesi.
ben aslında evrensel değerlere inanan biriyim ama elbette türk kültürüyle yetiştim. fakat henüz ergenliğe girmeden çok iyi ingilizce eğitim de almaya başladım ve batı ürünü çizgi filmler, kitaplar, müzikler, video oyunları... bu gibi şeylerle bir acculturation sürecine/process'ine de girdim bence. tam olarak bunun olduğunu düşünmesem ve kendimi hala bir türk olarak görsem de yarı-batılı gibi de oldum aslında bence ve burada kullanabileceğim en uygun kelime acculturation olur diye düşünüyorum. yalnız artık amerikan kültürü değil de avrupa kültüründen besleniyorum daha çok. merriam-webster'daki ikinci anlamında bu bebeklik ve/ya erken çocukluktan itibaren olur denmiş. bendeki o kadar "derin" olamaz elbette zira ingilizce öğrenmeye ilkokuldan hemen sonra başlamıştım. bu bir tercih mi? kendi adıma hem öyleydi hem de değildi diyebilirim. mesela amerikan çizgi filmlerini protesto edip izlememeyi "akıl edebilecek" kadar da bir bilincim yoktu erken çocukluğumda ve tv'de ne çıkarsa izliyorduk zaten. bir yaştan sonra amerikan kültüründen git gide uzaklaşsam da avrupa kültüründen hala beslenmem ise benim tercihim sayılabilir elbette.
devamını gör...