1.
1935'te bill wilson ve bob smith tarafından amerika'da kurulmuş dernek.
bill wilson alkolle ilk tanıştığında 22 yaşındaydı.1930'larda ise evliliği bitmiş, serveti batmış bir alkolikti. aralık 1934'te ise charles b. town hastanesi'ne yatarak tedavi olmaya karar vermişti. bir hekim ona güzelavratotu enjekte etmeye başlamıştı. halüsinasyon etkisine sahip olan bu ot o dönemler bağımlılık tedavilerinde çok modaydı. wilson'ın bilinci bir gidip bir gelirken wilson kafeteryalarda, kilise bodrumlarında düzenlenen toplantılarda acılar içinde kıvranmaya başlamıştı. boş odasında "eğer tanrı varsa, haydi göstersin bana kendini!" diye bağırdı wilson."her şeyi yapmaya hazırım. her şeyi!" işte o an, sonradan aktardığı üzere, beyaz bir ışık doldurdu odayı, bütün ağrıları kesilmişti.
bill wilson bir daha ağzına içki koymadı. hayatını adsız alkolikler derneği'ni kurmaya, geliştirmeye adadı. sonunda bu dernek dünyanın en tanınmış, en başarılı alışkanlık değiştirme organizasyonu haline gelecekti.
“keep coming back. it works if you work it.”
bill wilson alkolle ilk tanıştığında 22 yaşındaydı.1930'larda ise evliliği bitmiş, serveti batmış bir alkolikti. aralık 1934'te ise charles b. town hastanesi'ne yatarak tedavi olmaya karar vermişti. bir hekim ona güzelavratotu enjekte etmeye başlamıştı. halüsinasyon etkisine sahip olan bu ot o dönemler bağımlılık tedavilerinde çok modaydı. wilson'ın bilinci bir gidip bir gelirken wilson kafeteryalarda, kilise bodrumlarında düzenlenen toplantılarda acılar içinde kıvranmaya başlamıştı. boş odasında "eğer tanrı varsa, haydi göstersin bana kendini!" diye bağırdı wilson."her şeyi yapmaya hazırım. her şeyi!" işte o an, sonradan aktardığı üzere, beyaz bir ışık doldurdu odayı, bütün ağrıları kesilmişti.
bill wilson bir daha ağzına içki koymadı. hayatını adsız alkolikler derneği'ni kurmaya, geliştirmeye adadı. sonunda bu dernek dünyanın en tanınmış, en başarılı alışkanlık değiştirme organizasyonu haline gelecekti.
“keep coming back. it works if you work it.”
devamını gör...
2.
2016 senesinde kızılay şubesi toplantılarına katıldığım oluşum.
ilk dikkatinizi çeken şey, ortamda baskı yok. kimse size "niye içiyorsun, çok zararlı" diyerek yaklaşmıyor. aksine, ordakilerin çoğu da, 7'den 70'e hayatı mahvolmuş, en azından kötüye gitmiş insanlar. toplantılara yön verenler ise bırakmış ve kendileri gibi insanlara yardım etmeye çalışanlar. isteyen sırası gelince konuşuyor, anlatıyor, gülüyor, ağlıyor.
isteyen uzun uzun konuşuyor, hikayesini anlatıyor, istemeyen ağzını açmıyor. hatta "lütfen alkollü gelmeyin, alkollü gelirseniz bile konuşmayın, dinleyin" diyerek rica ediyorlar.
ben kapıdan girdiğim zaman baktım, tam geri dönerken 50'li yaşlarında bir abi çevirdi, "nereye gidiyorsun gel çay içelim" diyerek. kendisi benim sponsorum oldu.
namık abi.
çok şey anlatmadım. o da üstelemedi. anlatanları dinledim.
sonra bana 24 saat çipi verdi. 1 gündür içmediğini gösteren metal bir nişan. 2. gün içince büyük tribe girdim. kendimi iki yüzlü, yalancı, şerefsiz biri gibi hissettim. 3. gün gittim, çipi kapının altından attım, uzaklaşırken şansa namık abi kapıyı açtı. kapının altından atıldığını farketmiş. çağırdı beni. "neden bunu bıraktın?" diye sordu. haketmediğimi, hala içtiğimi söyledim. bana 24 saat boyunca gerçekten de içip içmediğimi sordu. gerçekten de dayanmıştım.
"içmedim" dedim. "ama bugün içtim."
elimi aldı, çipi koydu, kapattı. "tamam o zaman" dedi. "bu senin hakkın"
sonra yapamadım orda. gitmedim. ayrıldım. sponsorum belki 50 kere aradı. ama yapamadım.
hala da alkol kullanırım. ama o zamankinin 5'de biri bile değil. hayatımı etkileyecek, mahvedecek kadar değil.
minicik bir denge yakalamışsam eğer, o insanların sayesindedir.
utanmayınız. gidiniz. şaşırabilirsiniz.
o çipi hala saklarım.
ilk dikkatinizi çeken şey, ortamda baskı yok. kimse size "niye içiyorsun, çok zararlı" diyerek yaklaşmıyor. aksine, ordakilerin çoğu da, 7'den 70'e hayatı mahvolmuş, en azından kötüye gitmiş insanlar. toplantılara yön verenler ise bırakmış ve kendileri gibi insanlara yardım etmeye çalışanlar. isteyen sırası gelince konuşuyor, anlatıyor, gülüyor, ağlıyor.
isteyen uzun uzun konuşuyor, hikayesini anlatıyor, istemeyen ağzını açmıyor. hatta "lütfen alkollü gelmeyin, alkollü gelirseniz bile konuşmayın, dinleyin" diyerek rica ediyorlar.
ben kapıdan girdiğim zaman baktım, tam geri dönerken 50'li yaşlarında bir abi çevirdi, "nereye gidiyorsun gel çay içelim" diyerek. kendisi benim sponsorum oldu.
namık abi.
çok şey anlatmadım. o da üstelemedi. anlatanları dinledim.
sonra bana 24 saat çipi verdi. 1 gündür içmediğini gösteren metal bir nişan. 2. gün içince büyük tribe girdim. kendimi iki yüzlü, yalancı, şerefsiz biri gibi hissettim. 3. gün gittim, çipi kapının altından attım, uzaklaşırken şansa namık abi kapıyı açtı. kapının altından atıldığını farketmiş. çağırdı beni. "neden bunu bıraktın?" diye sordu. haketmediğimi, hala içtiğimi söyledim. bana 24 saat boyunca gerçekten de içip içmediğimi sordu. gerçekten de dayanmıştım.
"içmedim" dedim. "ama bugün içtim."
elimi aldı, çipi koydu, kapattı. "tamam o zaman" dedi. "bu senin hakkın"
sonra yapamadım orda. gitmedim. ayrıldım. sponsorum belki 50 kere aradı. ama yapamadım.
hala da alkol kullanırım. ama o zamankinin 5'de biri bile değil. hayatımı etkileyecek, mahvedecek kadar değil.
minicik bir denge yakalamışsam eğer, o insanların sayesindedir.
utanmayınız. gidiniz. şaşırabilirsiniz.
o çipi hala saklarım.
devamını gör...
3.
bir grup terapisidir. grup terapisi kişinin yasanilan sorunla ilgili yalniz olmadığı, bir-çok insanın belki de ayni yoldan geçtiğini duyabileceği bir yerdir. ama en önemlisi kendi zihninden geçenleri dile getirebildigi bir yer olduğu icin kendiyle de etkileşime geçme fırsatı bulur kisi. bir-çok dizi, filmde de geçer. shamelesste lip karakteri bu toplantılara katılır, sponsoru vardir ki bize de kişinin bağımlılıkla savaşırken bir dayanaga ne kadar ihtiyacı olduğunu göstermiştir.
devamını gör...