1.
deprem bölgesinde inşa edilen, yapıldıktan sonra da tamamen rusların kontrolünde olacak olan, temeli 4 kez çatlayan potansiyel tehdit.
devamını gör...
2.
sene 95 ya da 96'ydı. çöplükte avuçiçi kadar nükleer madde bulunmuştu.
belediye valilik filan napacağını şaşırdı, ortalık ayağa kalktı nükleer madde var diye..
küçükçekmece nükleer araştırma merkezi diye sadece tesadüfen adını duyduğumuz yere gönderildi.
türkiye'de nükleer enerjiye dair bilinen tek şey çernobil faciası olduğu için hepimiz korkmuştuk.
valla orada ne yaptılar bilmiyorum ama medyada günlerce olay olmuştu.
99'da hurdalıkta kobalt-60 içeren bir madde ortadan kaybolmuştu, ikitelli hurdalığına kadar izini sürmüşlerdi güya. (bunu da hurdacılar radyasyondan fenalaşınca fark etmişlerdi) istanbul nükleer alarma geçmişti.. madde uzun zaman bulunamamıştı.
şimdi benim aklım o kadar teknik detaya basmaz hemşerim; avuç içi kadar madde bulduğunda nükleer enerjiyle imtihanı bu olan memlekete, yılda 120 ton atık (halen dünyada bu atıkların bertarafı için net çözüm bulunamamışken) bırakacak tesis kondurursan sonucu neye bağlanır anlamam.
hele ki rusların gelip toprağına konduracağı tesisten sana elektrik satacağına aklım hiç basmaz.
heyy gidi günler; ecevit'in son koalisyon hükümeti zamanında enerji krizi çıkmıştı.. ecevit çıkıp "iki ampülden birini söndür" demişti de herkes alaya almıştı adamı. halbuki neyi kast etmişti kim bilir...
belediye valilik filan napacağını şaşırdı, ortalık ayağa kalktı nükleer madde var diye..
küçükçekmece nükleer araştırma merkezi diye sadece tesadüfen adını duyduğumuz yere gönderildi.
türkiye'de nükleer enerjiye dair bilinen tek şey çernobil faciası olduğu için hepimiz korkmuştuk.
valla orada ne yaptılar bilmiyorum ama medyada günlerce olay olmuştu.
99'da hurdalıkta kobalt-60 içeren bir madde ortadan kaybolmuştu, ikitelli hurdalığına kadar izini sürmüşlerdi güya. (bunu da hurdacılar radyasyondan fenalaşınca fark etmişlerdi) istanbul nükleer alarma geçmişti.. madde uzun zaman bulunamamıştı.
şimdi benim aklım o kadar teknik detaya basmaz hemşerim; avuç içi kadar madde bulduğunda nükleer enerjiyle imtihanı bu olan memlekete, yılda 120 ton atık (halen dünyada bu atıkların bertarafı için net çözüm bulunamamışken) bırakacak tesis kondurursan sonucu neye bağlanır anlamam.
hele ki rusların gelip toprağına konduracağı tesisten sana elektrik satacağına aklım hiç basmaz.
heyy gidi günler; ecevit'in son koalisyon hükümeti zamanında enerji krizi çıkmıştı.. ecevit çıkıp "iki ampülden birini söndür" demişti de herkes alaya almıştı adamı. halbuki neyi kast etmişti kim bilir...
devamını gör...
3.
herhangi bir olumsuzluk yaşanması durumunda bizi maddi manevi gerçek bir ortadoğu ülkesine döndürebilecek potansiyelde olan proje. ülkemizde neye ne kadar önem veriliyor ki bunu ciddiye alsınlar diye düşünüyorum.memleketime de kuş uçuşu 120 km mesafede. bi patlama falan olursa artık arabaya atlayıp son sürat kaçmaya başlayacağız.
devamını gör...
4.
şu an itibari ile daha bitmeden patlamayı başarmış ülkemin sonunu getirecek yegane nükleer santral. açıklamaları; daha doğrusu enflasyon şu kadar düştü, vaka sayısı bu kadar azaldı, işsizlik kalmadı benzeri mesnetsiz zırvalıkların türevlerini merak ettiren faciaların ilk halkası..
devamını gör...
5.
20 milyar dolarlık bir projenin başında, bir kadın olduğunu az önce öğrendim. biz, "dayak nedir neden atılır" maddesini istanbul sözleşmesine katmaya çalışalım, elin rus'u neyse yaw.
devamını gör...
6.
normalde ilk görüşmelerde japonlar ve amerikalılarda davet edilmişti. fakat bizimkiler bu işi biraz reklam için yaptığından bazı şeyleri ucuza getirmek istediler fakat adamlar bu şartları riskli diye kabul etmedi. ruslar yapmayı kabul etti sadece. nükleer enerjiyi sonuna kadar savunan biri olarak şunu diyorum, bu reaktör yapılmamalı. ülkeye faydadan çok zararı var. ve ciddi anlamda sonumuzu getirebilir. türkiye bu tip konularda hazırlıklı ve deneyimli değil ve uygun altyapı yok.
devamını gör...
7.
radyoaktif alanda çalışmalarım olduğu için söz hakkına sahip hissediyorum.
akdeniz de denize girmeyi unutun artık sıcaklığı 2ila 5dereye yükselecek olan akdeniz kızıldeniz den gelen canlı türleri ile daha da çekilmez kontrolsüz alanlar haline gelecek ve insan kullanımına uygun olmayacaktır.
diğer yandan reaktörler de kullanılacak atık maddeler ülkede kalacak daha detaylı okumanızı tavsiye ederi.
neyse çelik telle çevrelersiniz kimse girmez.
olası bir felakette unutmayın akkuyu ve çevresi türkiye'nin en önemli sebze meyve üreticileridir düşünmek dahi istemiyorum gelecekte belgesel yapmakla kalmazlar kitaplar da geçeriz böyle salak asalak millet vardı.
akdeniz de denize girmeyi unutun artık sıcaklığı 2ila 5dereye yükselecek olan akdeniz kızıldeniz den gelen canlı türleri ile daha da çekilmez kontrolsüz alanlar haline gelecek ve insan kullanımına uygun olmayacaktır.
diğer yandan reaktörler de kullanılacak atık maddeler ülkede kalacak daha detaylı okumanızı tavsiye ederi.
neyse çelik telle çevrelersiniz kimse girmez.
olası bir felakette unutmayın akkuyu ve çevresi türkiye'nin en önemli sebze meyve üreticileridir düşünmek dahi istemiyorum gelecekte belgesel yapmakla kalmazlar kitaplar da geçeriz böyle salak asalak millet vardı.
devamını gör...
8.
rbmk reaktörleri gibi vukuatlı bir geçmişi bulunan rusatom şirketine yaptırtılan nükleer santral. eğer siz de benim kadar takip etseydiniz yapım sürecini, tamamlandıktan sonra olabilecek şeyleri düşünseydiniz... sizin de uykularınız kaçardı...
reaktör odasının beton zemini 2 (yazı ile iki) defa çatladı yapım esnasında... arkadaşlar bakın reaktör odası diyorum oraya fondöten ya da ne bileyim çilek reçeli falan konmuyor. uranyum 234 konuluyor... çatladı diyorum çatladı... güya yıkıp tekrar yaptılar... ha yapanlar da türk ve rus... nereden tutsan elinde kalır... en kötü laz fıkrasından bile daha kötü... türkler ve ruslar el ele verip nükleer santral yapıyorlar...
neyse sonuç olarak; bir türk rus ortaklığı... yani uykularınızı kaçırmaya yetecek kadar ürkütücü... üstelik ülkenin senede 2-3 ürün kaldırdığı en verimli ovalarından (çukurova) birisinin dibinde...
patladığı zaman ilk her şey kontrol altında diyecekler... sonrasında hiçbir şeyden haberi olmayan itfaiyeciler gönderilecek... sonrasında iş çığırından çıkacak ve adana mersin'de oturan herkes tahliye edilecek... sonrasında işin boku çıkacak... dünya'ya haber verilmeyecek... es kaza israilliler ya da ne bileyim kıbrıstaki ingilizler olayı çakozlayıp ilan edecek... halının altına süpürülemeyecek hale gelince de hata kabul edilecek... ölenler şehit ilan edilecek falan... bu arada çukurova bir nevi nükleer kışa girecek falan...
oha ulan hayvan herif çok abarttın diyenler olacaktır muhakkak... bunların hepsi 1986'da yaşandı... ha böylesi bir poh (sözlük boka da kızarsın sen şimdi) festivali ile başa çıkabilecek imkan lojistik ve kabiliyeti vardı komünist rusya'nın... senin var mı ? güldürme beni... şunun şurasında 1 haftadır orman yangını söndürmeyi beceremiyorsun... nükleer felaket ? tek diyebileceğim şey allah korusun... işimiz allah'a kaldı çünkü...
adanalı ve mersinli arkadaşların yerlerinde olsaydım iyot hapı stoklamaya başlardım... bir de yiyebiliyorlarken akdeniz lagosu yerdim...
reaktör odasının beton zemini 2 (yazı ile iki) defa çatladı yapım esnasında... arkadaşlar bakın reaktör odası diyorum oraya fondöten ya da ne bileyim çilek reçeli falan konmuyor. uranyum 234 konuluyor... çatladı diyorum çatladı... güya yıkıp tekrar yaptılar... ha yapanlar da türk ve rus... nereden tutsan elinde kalır... en kötü laz fıkrasından bile daha kötü... türkler ve ruslar el ele verip nükleer santral yapıyorlar...
neyse sonuç olarak; bir türk rus ortaklığı... yani uykularınızı kaçırmaya yetecek kadar ürkütücü... üstelik ülkenin senede 2-3 ürün kaldırdığı en verimli ovalarından (çukurova) birisinin dibinde...
patladığı zaman ilk her şey kontrol altında diyecekler... sonrasında hiçbir şeyden haberi olmayan itfaiyeciler gönderilecek... sonrasında iş çığırından çıkacak ve adana mersin'de oturan herkes tahliye edilecek... sonrasında işin boku çıkacak... dünya'ya haber verilmeyecek... es kaza israilliler ya da ne bileyim kıbrıstaki ingilizler olayı çakozlayıp ilan edecek... halının altına süpürülemeyecek hale gelince de hata kabul edilecek... ölenler şehit ilan edilecek falan... bu arada çukurova bir nevi nükleer kışa girecek falan...
oha ulan hayvan herif çok abarttın diyenler olacaktır muhakkak... bunların hepsi 1986'da yaşandı... ha böylesi bir poh (sözlük boka da kızarsın sen şimdi) festivali ile başa çıkabilecek imkan lojistik ve kabiliyeti vardı komünist rusya'nın... senin var mı ? güldürme beni... şunun şurasında 1 haftadır orman yangını söndürmeyi beceremiyorsun... nükleer felaket ? tek diyebileceğim şey allah korusun... işimiz allah'a kaldı çünkü...
adanalı ve mersinli arkadaşların yerlerinde olsaydım iyot hapı stoklamaya başlardım... bir de yiyebiliyorlarken akdeniz lagosu yerdim...
devamını gör...
9.
10.
sonunda komşular da anlayacak türkiye’de yaşamanın getirdiği riskleri *
devamını gör...
11.
rusların götümüze soktuğu santraldir. buyrun:
devamını gör...
12.
murat yetkin'in fonunun hakkını verdiği konu. tebrik ederim gerçekten kendisini.
akkuyu nükleer tesisi, daha başlanmadan rus şirketi tarafından yapılacağı biliniyordu. ruslar bütün yatırımı yapacaktı. türkler bunun için tek bir kuruş bile ödemeyeceklerdi. ama bunun karşılığında tesis faaliyete girdikten sonra 15 yıl boyunca 12.35 sentten türkiye buradan çıkacak enerjiyi alacaktı. tesiste çalışan hiç bir türk firmasının santralin katılımcısı değil. yani hepsi orada taşeronluk yapıyor. inşaat, amelelik, yemek cart curt.
ama bunun dışında anlaşma çerçevesinde türkiye, rusya'ya nükleer alanında çalışacak 50 öğrenci gönderdi. bunların bütün okul maliyetleri de bu akkuyu nükleer tarafından karşılanıyor. ve ülkeye döndüklerinde hepsi, akkuyuda çalışıyorlar. yani 50 tane türk nükleer mühendisi olmuş oluyor.
akkuyu nükleer tesisi, daha başlanmadan rus şirketi tarafından yapılacağı biliniyordu. ruslar bütün yatırımı yapacaktı. türkler bunun için tek bir kuruş bile ödemeyeceklerdi. ama bunun karşılığında tesis faaliyete girdikten sonra 15 yıl boyunca 12.35 sentten türkiye buradan çıkacak enerjiyi alacaktı. tesiste çalışan hiç bir türk firmasının santralin katılımcısı değil. yani hepsi orada taşeronluk yapıyor. inşaat, amelelik, yemek cart curt.
ama bunun dışında anlaşma çerçevesinde türkiye, rusya'ya nükleer alanında çalışacak 50 öğrenci gönderdi. bunların bütün okul maliyetleri de bu akkuyu nükleer tarafından karşılanıyor. ve ülkeye döndüklerinde hepsi, akkuyuda çalışıyorlar. yani 50 tane türk nükleer mühendisi olmuş oluyor.
devamını gör...
13.
o elli mohendizin alayi, rus ucagi dusuruldukten sonra sepetlendi. bir daha da geri cagirmadilar. santral, bize atilan en buyuk kaziklardan biri olmak uzere. daha ne kadar bize o fiyatlarla elektrik satacaklari belli degil. uretime 2028'de belki gececek. orada calisan turk filan da olmayacak. bildigin tartus gibi rus ussu anasini satayim.
ha bu arada s*ktir edilen yandas firma da ne tahkime gidiyor ne mahkemeye. danisikli dovus. rusya'dan 6 milyar dolar almak icin bunu da sineye cektiler. ben edecek kufur bulamiyorum artik bunlara.
ha bu arada s*ktir edilen yandas firma da ne tahkime gidiyor ne mahkemeye. danisikli dovus. rusya'dan 6 milyar dolar almak icin bunu da sineye cektiler. ben edecek kufur bulamiyorum artik bunlara.
devamını gör...
14.
türkiye'nin ilk nükleer santralidir. 2023 itibariyle ilk reaktörü devreye girecek ve resmen açılışı yapılacaktır.
gönül isterdi ki kendisi hakkında güzel, teknik ve bilgilendirici bir paragraf yazayım. ancak ben bu santrale karşıyım, başımıza dert olacağını düşünüyorum. bu yüzden iki link bırakıp gidiyorum.
- 2019 cumhuriyet haberi.
- aralık 2021 wiki sayfası.**
** sözlük yönlendirmesi linki bozduğu için spo içinde aşağıda verildi.
- link: tr.wikipedia.org/w/index.php?title=akkuyu_n%c3%bckleer_g%c3%bc%c3%a7_santrali&diff=26700756&oldid=26700679
- arşiv: web.archive.org/web/20220814115037/https://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=akkuyu_n%c3%bckleer_g%c3%bc%c3%a7_santrali&diff=26700756&oldid=26700679
gönül isterdi ki kendisi hakkında güzel, teknik ve bilgilendirici bir paragraf yazayım. ancak ben bu santrale karşıyım, başımıza dert olacağını düşünüyorum. bu yüzden iki link bırakıp gidiyorum.
- 2019 cumhuriyet haberi.
- aralık 2021 wiki sayfası.**
** sözlük yönlendirmesi linki bozduğu için spo içinde aşağıda verildi.
- link: tr.wikipedia.org/w/index.php?title=akkuyu_n%c3%bckleer_g%c3%bc%c3%a7_santrali&diff=26700756&oldid=26700679
- arşiv: web.archive.org/web/20220814115037/https://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=akkuyu_n%c3%bckleer_g%c3%bc%c3%a7_santrali&diff=26700756&oldid=26700679
devamını gör...
15.
yapılmasını onaylamadığım tesis.
çok kişi konuştu, yazdı, çizdi ama dinleyen olmadı, olmuyor.
nükleer enerji tesisleri tehlikelidir. bunun ama'sı yahut "şöyle yapılırsa sorun olmaz"ı yok. bu tür tesisleri soğutma faaliyetleri nedeniyle su kaynaklarının yakınlarına kurmanız gerekir ki bu zaten başlı başına bir risktir.
şimdi düşünün;
dünyada svalbard küresel tohum deposu diye bir yer var. norveç'e bağlı bir ada grubunun üzerinde bulunuyor. bu depoda, dünyanın dört bir yanından getirilmiş olan bitkilerin tohumları var. bir gün dünya üzerinde küresel bir felaket gerçekleşirse bu depo insanlığın beslenmesinin devamını sağlayacağından oldukça önemli. depo bir adada bulunduğu için, yapım aşamasında başta sel tehlikesi olmak üzere birçok tedbir alındı ve ne oldu tahmin edin: 5-6 sene kadar önce depoyu su bastı. insanlığın geleceğinin bağlandığı ve sele karşı özel önlemler alınarak yapılmış olan bir yeri sel bastı, evet. üstelik bu, genel olarak her türlü yasaya, kurala, bizdekine kıyasla çok daha iyi riayet edilen bir avrupa ülkesinde yaşandı.
yani bu tür yerler yapılırken hiçbir zaman önlemlerin tesisi %100 koruyacağının garantisini veremezsiniz.
depodaki tohumlar şimdilik zarar görmedi ama görseydi yeniden tohumları bir başka yerde toplayabilirdi insanlık. henüz ortada bir felaket yok ve buna vaktimiz vardı.
***
bir de şimdi bu ülkeyi düşünün;
maden faciaları başta olmak üzere hemen hemen hiçbir faciada, alınan önlemlerin yeterli olduğunu görmedik dersek pek itiraz eden olmaz sanırım. peki nükleer santral kadar tehlikeli bir şeyi böyle bir ülkede, "bir şey olmaz"cı zihniyetin elinde yapmamız durumunda ihtimal dahilinde olacak olan kaybımız, tohum deposundaki kadar basit olabilir mi sizce? bu iş oyuncak değil ve kazancı ne yazık ki alınan risklerin ve olası kayıpların boyutuyla kıyaslanamaz bile.
bir kere akkuyu'nun yapıldığı yerin temelinde sıvılaşma olma ihtimali çok büyük. nedir sıvılaşma? en basit örneğini şuradan görebilirsiniz:
santralin yeri ve doğası gereği denize yakınlığı da aşağıdaki şekilde:
burada bir sıvılaşma ya da temeldeki herhangi bir çatlak yahut sızıntı (ki daha yapım aşamasında birkaç defa çatladı) nükleer felaketi sadece tepemizde patlatmaz, denizlerimizi de çok uzun yıllar boyunca zehirler.
nükleer bir santralin atık sorunu bulunur. kısa ömürlü nükleer atıklarla başa çıkmak biraz daha kolayken, uzun ömürlü atıkların 5 km derinliğe kadar gömülmesini sağlayacak tesislere sahip olmak gerekir. bunların hepsi gerekli eğitimi, iş güvenliği sağlanmış iş gücü ve yüksek maliyet anlamına gelir. ayrıca tesislerin bakımları da maliyetlidir. dolayısıyla bu kadar tehlikeli bir işi ucuza enerji elde etmek uğruna göze alırken, uzun vadede bu işi astarı yüzünden pahalıya patlar.
herhangi bir kaza durumunda, bu tür tesislerde kullanılan uranyum 235'in ortalığa yayılması demek, yayılan uranyum miktarının yarısına inmesi için yaklaşık 700,000,000 yılın geçmesi gerektiği anlamına gelir. yani başka bir deyişle doğanın ve bölgedeki canlıların bu güçlü rayoaktivite etkisinden tamamen kurtulması, bu süreden çok daha uzun sürecektir. radyoaktivitenin kanserle doğrudan ilişkisi bulunduğu için, bu pek öyle kolay kolay göze alınacak bir risk değil. sadece kanser de değil; aklınıza gelmeyecek derecede mutasyona uğramış ve uzun yaşamayacak olan çocuklar da var. örneğin:
görselin kaynağı
kaynak linke bakarsanız başka korkunç mutasyonları da görebilirsiniz.
kimse kusura bakmasın ama bunlar seçimlere yetiştirilip de milletin alkışlarını ve oylarını kapmak için kullanılacak şeyler değil. siyasetçiler sizin hayatınızla ilgili hiçbir şeyi umursamadıkları gibi bunu da umursamayacaktır. umursayacak ve tepki gösterecek olan sizsiniz.
bir şeylere itiraz etmenin, siyaseten muhalif olmakla ilgisi yok. bunlar insanlığın zararına olan şeylere muhalif olmakla ilgili.
karar sizin.
edit: yazı uzun olduğu için yazarken unutmuşum. nükleer santraller, olası savaş durumlarında hedef alınacak ilk bölgelerdendir. bu da aklınızın bir köşesinde bulunsun.
çok kişi konuştu, yazdı, çizdi ama dinleyen olmadı, olmuyor.
nükleer enerji tesisleri tehlikelidir. bunun ama'sı yahut "şöyle yapılırsa sorun olmaz"ı yok. bu tür tesisleri soğutma faaliyetleri nedeniyle su kaynaklarının yakınlarına kurmanız gerekir ki bu zaten başlı başına bir risktir.
şimdi düşünün;
dünyada svalbard küresel tohum deposu diye bir yer var. norveç'e bağlı bir ada grubunun üzerinde bulunuyor. bu depoda, dünyanın dört bir yanından getirilmiş olan bitkilerin tohumları var. bir gün dünya üzerinde küresel bir felaket gerçekleşirse bu depo insanlığın beslenmesinin devamını sağlayacağından oldukça önemli. depo bir adada bulunduğu için, yapım aşamasında başta sel tehlikesi olmak üzere birçok tedbir alındı ve ne oldu tahmin edin: 5-6 sene kadar önce depoyu su bastı. insanlığın geleceğinin bağlandığı ve sele karşı özel önlemler alınarak yapılmış olan bir yeri sel bastı, evet. üstelik bu, genel olarak her türlü yasaya, kurala, bizdekine kıyasla çok daha iyi riayet edilen bir avrupa ülkesinde yaşandı.
yani bu tür yerler yapılırken hiçbir zaman önlemlerin tesisi %100 koruyacağının garantisini veremezsiniz.
depodaki tohumlar şimdilik zarar görmedi ama görseydi yeniden tohumları bir başka yerde toplayabilirdi insanlık. henüz ortada bir felaket yok ve buna vaktimiz vardı.
***
bir de şimdi bu ülkeyi düşünün;
maden faciaları başta olmak üzere hemen hemen hiçbir faciada, alınan önlemlerin yeterli olduğunu görmedik dersek pek itiraz eden olmaz sanırım. peki nükleer santral kadar tehlikeli bir şeyi böyle bir ülkede, "bir şey olmaz"cı zihniyetin elinde yapmamız durumunda ihtimal dahilinde olacak olan kaybımız, tohum deposundaki kadar basit olabilir mi sizce? bu iş oyuncak değil ve kazancı ne yazık ki alınan risklerin ve olası kayıpların boyutuyla kıyaslanamaz bile.
bir kere akkuyu'nun yapıldığı yerin temelinde sıvılaşma olma ihtimali çok büyük. nedir sıvılaşma? en basit örneğini şuradan görebilirsiniz:
santralin yeri ve doğası gereği denize yakınlığı da aşağıdaki şekilde:
burada bir sıvılaşma ya da temeldeki herhangi bir çatlak yahut sızıntı (ki daha yapım aşamasında birkaç defa çatladı) nükleer felaketi sadece tepemizde patlatmaz, denizlerimizi de çok uzun yıllar boyunca zehirler.
nükleer bir santralin atık sorunu bulunur. kısa ömürlü nükleer atıklarla başa çıkmak biraz daha kolayken, uzun ömürlü atıkların 5 km derinliğe kadar gömülmesini sağlayacak tesislere sahip olmak gerekir. bunların hepsi gerekli eğitimi, iş güvenliği sağlanmış iş gücü ve yüksek maliyet anlamına gelir. ayrıca tesislerin bakımları da maliyetlidir. dolayısıyla bu kadar tehlikeli bir işi ucuza enerji elde etmek uğruna göze alırken, uzun vadede bu işi astarı yüzünden pahalıya patlar.
herhangi bir kaza durumunda, bu tür tesislerde kullanılan uranyum 235'in ortalığa yayılması demek, yayılan uranyum miktarının yarısına inmesi için yaklaşık 700,000,000 yılın geçmesi gerektiği anlamına gelir. yani başka bir deyişle doğanın ve bölgedeki canlıların bu güçlü rayoaktivite etkisinden tamamen kurtulması, bu süreden çok daha uzun sürecektir. radyoaktivitenin kanserle doğrudan ilişkisi bulunduğu için, bu pek öyle kolay kolay göze alınacak bir risk değil. sadece kanser de değil; aklınıza gelmeyecek derecede mutasyona uğramış ve uzun yaşamayacak olan çocuklar da var. örneğin:
görselin kaynağı
kaynak linke bakarsanız başka korkunç mutasyonları da görebilirsiniz.
kimse kusura bakmasın ama bunlar seçimlere yetiştirilip de milletin alkışlarını ve oylarını kapmak için kullanılacak şeyler değil. siyasetçiler sizin hayatınızla ilgili hiçbir şeyi umursamadıkları gibi bunu da umursamayacaktır. umursayacak ve tepki gösterecek olan sizsiniz.
bir şeylere itiraz etmenin, siyaseten muhalif olmakla ilgisi yok. bunlar insanlığın zararına olan şeylere muhalif olmakla ilgili.
karar sizin.
edit: yazı uzun olduğu için yazarken unutmuşum. nükleer santraller, olası savaş durumlarında hedef alınacak ilk bölgelerdendir. bu da aklınızın bir köşesinde bulunsun.
devamını gör...
16.
benim memleketime (az ötemde) yapılmakta olan teknolojik başyapıt. dur lan 3. elim mi o?
hakkında binlerce sayfa makale, binlerce video, binlerce yorum okuduğum konu. hiç uzatmayacağım.
dünyanın en güvenli seyahat yöntemi nedir?
evet doğru "uçak" taşıdığı yolcu sayısını, kaza ve ölüm sayısına oranladığınızda hava yolları dünyanın en güvenli seyahat şeklidir. garip dimi? uçak düştü mü kurtulmanız imkansıza yakın ama en güvenli seyahat yöntemi deniyor.
işte nükleer santralde böyle, dünyanın en temiz, en rantabl, en sessiz, en karbonsuz, en verimli yöntemidir. ama patlarsa? nükleer reaktör patlamaz, çünkü içeride yanan, yanıcı, yakıcı herhangi bir
reaksiyon yokkkkkkkkkkk. neyse ilim bilim diye dağa taşa yazan aplamız bile bunları diyorsa burada fazla yazmaya gerenk yok. kömüre tezeğe devam.
1950 lerin teknolojisidir. totalde çernobil ve fukişima haricinde hiç bir vukuatı yoktur. 10 binler, milyonlar ölmemiştir, petrol kartellerinin uydurmalarına inanmayın. 70 yıldır bizi bu teknolojiden mahrum bırakan abd ve avrupa riyakarlarına inanmayın.
hakkında binlerce sayfa makale, binlerce video, binlerce yorum okuduğum konu. hiç uzatmayacağım.
dünyanın en güvenli seyahat yöntemi nedir?
evet doğru "uçak" taşıdığı yolcu sayısını, kaza ve ölüm sayısına oranladığınızda hava yolları dünyanın en güvenli seyahat şeklidir. garip dimi? uçak düştü mü kurtulmanız imkansıza yakın ama en güvenli seyahat yöntemi deniyor.
işte nükleer santralde böyle, dünyanın en temiz, en rantabl, en sessiz, en karbonsuz, en verimli yöntemidir. ama patlarsa? nükleer reaktör patlamaz, çünkü içeride yanan, yanıcı, yakıcı herhangi bir
reaksiyon yokkkkkkkkkkk. neyse ilim bilim diye dağa taşa yazan aplamız bile bunları diyorsa burada fazla yazmaya gerenk yok. kömüre tezeğe devam.
1950 lerin teknolojisidir. totalde çernobil ve fukişima haricinde hiç bir vukuatı yoktur. 10 binler, milyonlar ölmemiştir, petrol kartellerinin uydurmalarına inanmayın. 70 yıldır bizi bu teknolojiden mahrum bırakan abd ve avrupa riyakarlarına inanmayın.
devamını gör...
17.
tamam nükleer santral gerekli, bizim de nükleer santralimiz olsun (bizim değil gerçi); ancak böyle olacaksa hiç olmasın.
anahtarları ruslarda olan, bize elektrik koklatılmayacak, ne olduğu belli olmayan, lokasyonu bile fiyasko olan dandik bir santraldir. üstelik deprem bölgesindedir ve 4 defa temeli çökmüştür.
galaksi liderimizin surilere gururla harcadığı para * ile “5-6 tane” ve “kendimize ait” nükleer santral yapabilirdik.
anahtarları ruslarda olan, bize elektrik koklatılmayacak, ne olduğu belli olmayan, lokasyonu bile fiyasko olan dandik bir santraldir. üstelik deprem bölgesindedir ve 4 defa temeli çökmüştür.
galaksi liderimizin surilere gururla harcadığı para * ile “5-6 tane” ve “kendimize ait” nükleer santral yapabilirdik.
devamını gör...
18.
yarın yapılacak törenle ilk yakıt yerine konacakmış. recoyla puto telden katılacakmış. yakıt çubukları, 1.5 yıla yakın kullanılıyormuş. bakalım 3. kolum ne zaman çıkacak...
www.aa.com.tr/tr/ekonomi/ak...
www.aa.com.tr/tr/ekonomi/ak...
devamını gör...
19.
ne gerek var!
elektrik bulunmadan önce canlılar yavaş yavaş zehirlenip ölmüyordu, elektrik üretimi için nükleer enerji santrallerinin kurulması ise doğa' ya, çevreye, insana, tüm canlılara büyük tehdit oluşturuyor.
bu sözleri buralara yazınca itici görünüyoruz, pankartlara sloganlar yazılınca da aynı tepki ile karşılaşıyoruz. şu an için her şey güllük gülistanlık görünebilir, zehirlenme yavaş yavaş gözle görünür şekilde ani bir şekilde olmadığı için fark edilip umursanmıyor. bunun farkına varılabilmesi için yine "kaza süsü" verilip olabilecek her hangi bir su istimale karşı oluşabilecek bir patlamada veya bilinçli bir patlamada, olması ihtimali yüzdelerin çok üstünde olan bir savaşlarda nükleer enerji santralleri çok tehlikeli ve doğa' ya karşı oldukça hırçın bir şekilde bulunmaktadır.
siz evinizde aman beş dakikada banyo yapayım diye düşünürken, özel şirketlerin açtığı, devlet destekli nükleer enerji santralleri dünya' daki tatlı su oranlarını yavaş yavaş fark edilemiyecek bir şekilde yok etmektedir! havayı, suyu, toprağı zehirleyen bir elektrik üretimini neden istiyoruz? güneş bizim için yeterli değil mi? bilgisayarlar, makinalar, fabrikalar ne için gerekli? bir fabrikada binlerce insanın çalışması ile o çalışan işçilerin çocukları ailesi rahat bir şekilde hayatına devam edebiliyor. ülkenin ekonomisi genişliyor, özel fabrikanın patronları yurt dışında istediği zaman tatil yapabiliyor. fabrikada ki binlerce kişi yüzünden veya milyonlarca kişi yüzünden "milyarlarca insan ve canlı doğa' da yavaş yavaş zehirlenip hastalanıp ölüyor." siz hiç bir fabrika yüzünden hastalanmış yüzlerce ağaç gördünüz mü? en az beş yüz sene yaşaması gereken bir ağaç yüz elli, iki yüz sene kadar yaşamaktadır. ağaç sevmiyor olabilir siniz, umursamayada bilirsiniz, sularda umurunuzda olmayabilir, nasıl olsa şu an içebiliyor sunuz, bir gün sanayi devrimi tüm dünya' da çok ağır bir şekilde yıkılacak, her devrim de olduğu gibi bu devriminde bir sonu gelecek. teknoloji durmaksızın ilerliyor, ilerlemeye de devam edecek ancak bir gün tokatı şok şiddetli bir şekilde hissedeceğim. insan olduğumuzu işte o zaman hatırlayacağız.
nükleer enerji santralleri doğa' ya ve insana gerekli değildir. doğa' ya bir katkısı yoktur, olmazsa da olur, olduğu zaman tehlikeli ve düşündürücüdür!
yazdıklarım, nükleer enerji santrali' nin bilimsel açıklaması değildir. başlıkta ki bazı yazarların tanımlarda yeterli bilgi verilmiş, yazdığım yorumlar eksik veya hatalı bilgi içerebilir. bazı paragraflarda elektrik üzerine yorum yazıldı, nükleer enerji santralleri de elektrik üreten bir santral. ukrayna' daki çernobil kazasını hepimiz biliyoruz, patlamanın olduğu şehir de şu an çernobil' de doğa yemyeşil bir şekilde görünebiliyor ancak o bölgede insanlar için yaşam alanı oluşamıyor, izin belgesiyle turist olarak gidebiliyorsunuz, izin belgesinde "oluşabilecek her türlü sağlık riskini göze alıyorum ve sağlığımdan ben sorumluyum" diye evrak imzalıyorsunuz, radyasyon ölçme aleti ile çernobil de doşabiliyor sunuz. bazı yerlerde radyasyon oranı oldukça yüksek olduğu için ve gözünüzle göremediğiniz için, radyasyon ölçme aleti ses çıkarıp sizi uyarıyor. eşyalara, nesnelere dokunmak çok riskli, vicudunuzun istemeyeceği kadar radyasyona maruz kalırsınız. 36 yıl geçmiş bir nükleer enerji santrali kazası günümüze kadar hâlâ etkisini gösteriyor. toprak' da, su' da olmaması gereken bir enerjiyi, biz göremiyoruz fark edemiyoruz, kokusunu alamıyoruz!
elektrik bulunmadan önce canlılar yavaş yavaş zehirlenip ölmüyordu, elektrik üretimi için nükleer enerji santrallerinin kurulması ise doğa' ya, çevreye, insana, tüm canlılara büyük tehdit oluşturuyor.
bu sözleri buralara yazınca itici görünüyoruz, pankartlara sloganlar yazılınca da aynı tepki ile karşılaşıyoruz. şu an için her şey güllük gülistanlık görünebilir, zehirlenme yavaş yavaş gözle görünür şekilde ani bir şekilde olmadığı için fark edilip umursanmıyor. bunun farkına varılabilmesi için yine "kaza süsü" verilip olabilecek her hangi bir su istimale karşı oluşabilecek bir patlamada veya bilinçli bir patlamada, olması ihtimali yüzdelerin çok üstünde olan bir savaşlarda nükleer enerji santralleri çok tehlikeli ve doğa' ya karşı oldukça hırçın bir şekilde bulunmaktadır.
siz evinizde aman beş dakikada banyo yapayım diye düşünürken, özel şirketlerin açtığı, devlet destekli nükleer enerji santralleri dünya' daki tatlı su oranlarını yavaş yavaş fark edilemiyecek bir şekilde yok etmektedir! havayı, suyu, toprağı zehirleyen bir elektrik üretimini neden istiyoruz? güneş bizim için yeterli değil mi? bilgisayarlar, makinalar, fabrikalar ne için gerekli? bir fabrikada binlerce insanın çalışması ile o çalışan işçilerin çocukları ailesi rahat bir şekilde hayatına devam edebiliyor. ülkenin ekonomisi genişliyor, özel fabrikanın patronları yurt dışında istediği zaman tatil yapabiliyor. fabrikada ki binlerce kişi yüzünden veya milyonlarca kişi yüzünden "milyarlarca insan ve canlı doğa' da yavaş yavaş zehirlenip hastalanıp ölüyor." siz hiç bir fabrika yüzünden hastalanmış yüzlerce ağaç gördünüz mü? en az beş yüz sene yaşaması gereken bir ağaç yüz elli, iki yüz sene kadar yaşamaktadır. ağaç sevmiyor olabilir siniz, umursamayada bilirsiniz, sularda umurunuzda olmayabilir, nasıl olsa şu an içebiliyor sunuz, bir gün sanayi devrimi tüm dünya' da çok ağır bir şekilde yıkılacak, her devrim de olduğu gibi bu devriminde bir sonu gelecek. teknoloji durmaksızın ilerliyor, ilerlemeye de devam edecek ancak bir gün tokatı şok şiddetli bir şekilde hissedeceğim. insan olduğumuzu işte o zaman hatırlayacağız.
nükleer enerji santralleri doğa' ya ve insana gerekli değildir. doğa' ya bir katkısı yoktur, olmazsa da olur, olduğu zaman tehlikeli ve düşündürücüdür!
yazdıklarım, nükleer enerji santrali' nin bilimsel açıklaması değildir. başlıkta ki bazı yazarların tanımlarda yeterli bilgi verilmiş, yazdığım yorumlar eksik veya hatalı bilgi içerebilir. bazı paragraflarda elektrik üzerine yorum yazıldı, nükleer enerji santralleri de elektrik üreten bir santral. ukrayna' daki çernobil kazasını hepimiz biliyoruz, patlamanın olduğu şehir de şu an çernobil' de doğa yemyeşil bir şekilde görünebiliyor ancak o bölgede insanlar için yaşam alanı oluşamıyor, izin belgesiyle turist olarak gidebiliyorsunuz, izin belgesinde "oluşabilecek her türlü sağlık riskini göze alıyorum ve sağlığımdan ben sorumluyum" diye evrak imzalıyorsunuz, radyasyon ölçme aleti ile çernobil de doşabiliyor sunuz. bazı yerlerde radyasyon oranı oldukça yüksek olduğu için ve gözünüzle göremediğiniz için, radyasyon ölçme aleti ses çıkarıp sizi uyarıyor. eşyalara, nesnelere dokunmak çok riskli, vicudunuzun istemeyeceği kadar radyasyona maruz kalırsınız. 36 yıl geçmiş bir nükleer enerji santrali kazası günümüze kadar hâlâ etkisini gösteriyor. toprak' da, su' da olmaması gereken bir enerjiyi, biz göremiyoruz fark edemiyoruz, kokusunu alamıyoruz!
devamını gör...
20.
dünya kadar mal sattım bu projeye. nakit nakit dolarlar. ohh missss..
devamını gör...