#ödüllü filmler
yönetmen koltuğunda daniel martínez lara ve rafael cano méndez'in yer aldığı 2015 yapımlı kısa animasyon filmidir. konu, şehir hayatı sürmekte olan bir baba-oğul ilişkisini anlatmaktadır.
yönetmenleri: daniel martínez lara, rafael cano méndez
oyuncular: luc chapados, cathy lucas, josh campanella
oyuncular: luc chapados, cathy lucas, josh campanella
goya en iyi kısa metraj animasyon filmi ödülü
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "insan olun biraz" tarafından 07.07.2021 22:20 tarihinde açılmıştır.
1.
bir daniel martinez lara ve rafa cano mendez kısa animasyon filmidir.
film, eğitim sisteminin küçücük çocukları, gencecik beyinleri canı sıkılan, hayallerinden uzaklara düşen, mutlu olmayı beceremeyen, mutlu olmaları engellenen insanlara dönüştürmesini anlatıyor. zincirleme bir etki ile de eğitim sistemi tarafından istemedikleri yönlere fırlatılan gençlerin işlerini sevmeyen daha mutsuz yetişkinlere evrilmesini gösteriyor bize.
halbuki her şey çok farklı olabilir. yetişkinler de çocuklar kadar cesur olsa her şeyi düzeltebiliriz.
alike
bundan sonra yazacaklarım sürekli eleştirilen bir meslek grubuna dahil olan bir öğretmenin zihninde geçen bir konuşmadır. kısa filmin tetiklediği bu konuşma sadece merak edenleri ilgilendirir.
öncelikle eğitim sisteminin ciddi sorunları olduğunu kabul edelim ama bu sorunun sadece öğretmen kaynaklı olduğunu düşünmek büyük bir hata olacaktır. motoru çalışmayan bir arabanın lastiklerinin yenilemek pek bir işe yaramaz çünkü.
toplumdaki eğitime dair yanlış bakışın bir neticesi ile mutsuz gençler yetiştiriyoruz. anne babalar büyük oranda çocuklarının ne istediğine göre değil ileride iş bulma ihtimallerine göre eğitim istiyorlar onlar için. bu da harika resimler yapan doktorlar, müthiş futbol oynayan avukatlar, bağlamayı konuşturan öğretmenler çıkartıyor ortaya. ama bu başarılı sanatsal yeteneklerinin aksine mesleklerinde istedikleri doyuma ulaşamıyorlar. ve sonunda elbette ki mutsuzluk.
gastronomi okumak isteyen bir öğrencim zorla uluslararası ilişkiler okudu ve özel bir şirkette çalışıyor, italyan bir ekiple yapışan görüşmede makarna soslarını düşündüğüne eminim. yabancı dil okumak isteyen bir öğrencimse galatasaray üniversitesinde hukuk okudu ve son karşılaştığımızda bana boğazında bir yumru olarak kaldığını söyledi ingilizce öğretmenliğinin.
yabancı dil sınıfları okuttuğum işin biliyorum. ingilizce çok ciddiye alınan bir ders olmadı hiçbir zaman. bir matematik ya da edebiyat sayılmadı asla. ama işin acı kısmı şu; bir toplantıya gelen velilerimden birine kızınızın ingilizce öğretmeni ve sınıf öğretmeni olduğumu söylediğimde bana “ önemli bir dersin öğretmeni yok mu? matematik, fizik falan” diye sordu. halbuki kızı fizik dersi gibi sayısal dersleri hiç görmüyor ve matematik dersi de ingilizcenin yarısı kadar önemli bir dil sınıfı öğrencisi için.
benim branşım yine de şanslı ve verdiğim çok uç bir örnek olabilir. peki ya resim, beden eğitimi ve müzik? sanat ve spor bu kadar mı önemsiz? okullar sanatçı ve sporcu yetiştiremez ya da yetişmesine önayak olamaz mı?
çok para kazansın diye doktor ya da avukat yapılan, hiçbir şey olamazsa öğretmen olan gençler mutlu olur mu? olmasınlar mı?
okullarda idareciler üniversite kazandırma başarısına göre caka satacaklar diye somurtan insanlarla dolu bir ülke mi inşa edeceğiz? hiçbir şey olamadığı için öğretmen olan insanlar nasıl mutlu ve huzurlu gençler yetiştirsin, bunu beklemek yanlış değil mi?
ben grammar anlatmayan bir ingilizce öğretmeniyim. evet, hiç anlatmıyorum. ama çok eğleniyoruz derslerde. ve içiniz rahat olsun dili öğreniyorlar. ve benim dersime mutlu geliyorlar. kendime bir söz vermiştim öğretmen olurken hiçbir öğrencim dersime gelirken oflaya puflaya gelmeyecek diye. öyle de oldu bugüne kadar. eğitimin amacı gerçekten eğitmek olmalı gençleri, yuvarlakları doldurmak değil. onu alet kullanan maymunlar da yapabilir.
buraya kadar zahmet edip okuyanlar arasında genç öğretmen arkadaşlarım, öğretmen adayları ya da anne bana olan yazarlar varsa onlara şunu söyleyebilirim. sizin bireysel çabanız az bir şey değildir. her şeyi değiştirmek için yeterli olabilir. aklınızda olsun şu an kullandığımız arabaların hepsi taşa kıvrım vermeyi başaran o mağara adamı sayesinde mümkün oldu.
film, eğitim sisteminin küçücük çocukları, gencecik beyinleri canı sıkılan, hayallerinden uzaklara düşen, mutlu olmayı beceremeyen, mutlu olmaları engellenen insanlara dönüştürmesini anlatıyor. zincirleme bir etki ile de eğitim sistemi tarafından istemedikleri yönlere fırlatılan gençlerin işlerini sevmeyen daha mutsuz yetişkinlere evrilmesini gösteriyor bize.
halbuki her şey çok farklı olabilir. yetişkinler de çocuklar kadar cesur olsa her şeyi düzeltebiliriz.
alike
bundan sonra yazacaklarım sürekli eleştirilen bir meslek grubuna dahil olan bir öğretmenin zihninde geçen bir konuşmadır. kısa filmin tetiklediği bu konuşma sadece merak edenleri ilgilendirir.
öncelikle eğitim sisteminin ciddi sorunları olduğunu kabul edelim ama bu sorunun sadece öğretmen kaynaklı olduğunu düşünmek büyük bir hata olacaktır. motoru çalışmayan bir arabanın lastiklerinin yenilemek pek bir işe yaramaz çünkü.
toplumdaki eğitime dair yanlış bakışın bir neticesi ile mutsuz gençler yetiştiriyoruz. anne babalar büyük oranda çocuklarının ne istediğine göre değil ileride iş bulma ihtimallerine göre eğitim istiyorlar onlar için. bu da harika resimler yapan doktorlar, müthiş futbol oynayan avukatlar, bağlamayı konuşturan öğretmenler çıkartıyor ortaya. ama bu başarılı sanatsal yeteneklerinin aksine mesleklerinde istedikleri doyuma ulaşamıyorlar. ve sonunda elbette ki mutsuzluk.
gastronomi okumak isteyen bir öğrencim zorla uluslararası ilişkiler okudu ve özel bir şirkette çalışıyor, italyan bir ekiple yapışan görüşmede makarna soslarını düşündüğüne eminim. yabancı dil okumak isteyen bir öğrencimse galatasaray üniversitesinde hukuk okudu ve son karşılaştığımızda bana boğazında bir yumru olarak kaldığını söyledi ingilizce öğretmenliğinin.
yabancı dil sınıfları okuttuğum işin biliyorum. ingilizce çok ciddiye alınan bir ders olmadı hiçbir zaman. bir matematik ya da edebiyat sayılmadı asla. ama işin acı kısmı şu; bir toplantıya gelen velilerimden birine kızınızın ingilizce öğretmeni ve sınıf öğretmeni olduğumu söylediğimde bana “ önemli bir dersin öğretmeni yok mu? matematik, fizik falan” diye sordu. halbuki kızı fizik dersi gibi sayısal dersleri hiç görmüyor ve matematik dersi de ingilizcenin yarısı kadar önemli bir dil sınıfı öğrencisi için.
benim branşım yine de şanslı ve verdiğim çok uç bir örnek olabilir. peki ya resim, beden eğitimi ve müzik? sanat ve spor bu kadar mı önemsiz? okullar sanatçı ve sporcu yetiştiremez ya da yetişmesine önayak olamaz mı?
çok para kazansın diye doktor ya da avukat yapılan, hiçbir şey olamazsa öğretmen olan gençler mutlu olur mu? olmasınlar mı?
okullarda idareciler üniversite kazandırma başarısına göre caka satacaklar diye somurtan insanlarla dolu bir ülke mi inşa edeceğiz? hiçbir şey olamadığı için öğretmen olan insanlar nasıl mutlu ve huzurlu gençler yetiştirsin, bunu beklemek yanlış değil mi?
ben grammar anlatmayan bir ingilizce öğretmeniyim. evet, hiç anlatmıyorum. ama çok eğleniyoruz derslerde. ve içiniz rahat olsun dili öğreniyorlar. ve benim dersime mutlu geliyorlar. kendime bir söz vermiştim öğretmen olurken hiçbir öğrencim dersime gelirken oflaya puflaya gelmeyecek diye. öyle de oldu bugüne kadar. eğitimin amacı gerçekten eğitmek olmalı gençleri, yuvarlakları doldurmak değil. onu alet kullanan maymunlar da yapabilir.
buraya kadar zahmet edip okuyanlar arasında genç öğretmen arkadaşlarım, öğretmen adayları ya da anne bana olan yazarlar varsa onlara şunu söyleyebilirim. sizin bireysel çabanız az bir şey değildir. her şeyi değiştirmek için yeterli olabilir. aklınızda olsun şu an kullandığımız arabaların hepsi taşa kıvrım vermeyi başaran o mağara adamı sayesinde mümkün oldu.
devamını gör...