yazar: ihsan oktay anar
yayım yılı: 2005
osmanlı döneminde geçen bir denizcilik romanıdır. osmanlı devleti'nin gemilerini batıran korsanlara karşı bir gemi görevlendirilir. gemi, uğursuz olarak görülen salı günü yola çıkmak zorunda kalır ve daha sonrasında yaşananlar okura aktarılır.
yayım yılı: 2005
osmanlı döneminde geçen bir denizcilik romanıdır. osmanlı devleti'nin gemilerini batıran korsanlara karşı bir gemi görevlendirilir. gemi, uğursuz olarak görülen salı günü yola çıkmak zorunda kalır ve daha sonrasında yaşananlar okura aktarılır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "fıstıklıbörek" tarafından 08.03.2021 18:00 tarihinde açılmıştır.
1.
ihsan oktay anarın 2005 yılında yayımlanan kitabıdır. yazarın benim için en iyi 3 kitabından birisidir.
17.yüzyılda geçen bir hikayeyi okuruz istanbuldan hareket eden bir geminin adıdır amat.
kitap son derece zor ve felsefi ibareler bulunduran bir kitaptır. ama bir sınır vardır o zorluğu aşarsanız eğer kitaptan alacağınız keyif yazıyla tarif edilemeyecek kadar büyüktür.
iddia ediyorum bu kitabı yabancı bir yazar yazsaydı bütün dünya konuşuyor olurdu evet coğrafya aynen anladınız demi.
peki neden bu kitap kusursuza yakın diye soracak olursanız sebeplerini saymaya çalışayım elimden geldiğince.
ilk olarak ihsan oktay anar mükemmel bir şekilde zaman döngüsünü aktarmıştır okurken şaşırır kalırsınız.
ikincisi ise dini göndermeler kuranı kerimden incile kadar göndermeler bulunur.
üçüncü olarak ihsan hoca insan ve şeytan tanrı arasındaki önemli noktaları çok ama çok güzel anlatmıştır.
dördüncü olarak kurmaca kısmına girelim istiyorum ihsan oktay anar ilk sayfadan itibaren sizi denizin derinliklerine bırakıveriyor ve keyifle kapılıp gidiyorsunuz.
beşinci olarak hayali unsurlar çok fazla ve çok keyifli ihsan hocanın poposundan uydurduğu ama gerçeğe yakın kaynaklar o kadar keyifli ki anlatamam.
daha saymakla bitmeyecek kadar sebep var lakin benim kapasitem bu kadar.
adettendir deyip sevdiğim alıntılara notlara geçelim.
--- alıntı ---
ilk kez öldürdüğünde bir değil sanki bin kişiyi öldürmüş gibi olursun. yeni doğmuş ve annesi tarafından emzirilen o bebeği öldürmüşsündür. babasının başını okşadığı o çocuğu da, bir genç kıza aşkını ilan eden o delikanlıyı da zavallı bir kadının kocasını da, savaş giderken ailesi tarafından uğurlanan o masumu da... bütün bu kişileri öldürmüş olursun. ikinci kez birini öldürdüğünde alt tarafı bir tek kişiyi öldürmüşsündür. üçüncü kez ise kimseyi öldürmüş sayılmazsın.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
ganimet alırsak nasip, ölürsek de kısmet deriz .
--- alıntı ---
--- alıntı ---
siz siz olun, sakın ola ki intikam peşinde koşan bir reisin gemisine yazılmayın. çünkü böyle biri, ele geçirmek değil, gemiyi batırmak ister. kendi şahsi öfkesi uğruna ganimetin canına okur. denizcinin ekmeğiyle oynar.
--- alıntı ---
17.yüzyılda geçen bir hikayeyi okuruz istanbuldan hareket eden bir geminin adıdır amat.
kitap son derece zor ve felsefi ibareler bulunduran bir kitaptır. ama bir sınır vardır o zorluğu aşarsanız eğer kitaptan alacağınız keyif yazıyla tarif edilemeyecek kadar büyüktür.
iddia ediyorum bu kitabı yabancı bir yazar yazsaydı bütün dünya konuşuyor olurdu evet coğrafya aynen anladınız demi.
peki neden bu kitap kusursuza yakın diye soracak olursanız sebeplerini saymaya çalışayım elimden geldiğince.
ilk olarak ihsan oktay anar mükemmel bir şekilde zaman döngüsünü aktarmıştır okurken şaşırır kalırsınız.
ikincisi ise dini göndermeler kuranı kerimden incile kadar göndermeler bulunur.
üçüncü olarak ihsan hoca insan ve şeytan tanrı arasındaki önemli noktaları çok ama çok güzel anlatmıştır.
dördüncü olarak kurmaca kısmına girelim istiyorum ihsan oktay anar ilk sayfadan itibaren sizi denizin derinliklerine bırakıveriyor ve keyifle kapılıp gidiyorsunuz.
beşinci olarak hayali unsurlar çok fazla ve çok keyifli ihsan hocanın poposundan uydurduğu ama gerçeğe yakın kaynaklar o kadar keyifli ki anlatamam.
daha saymakla bitmeyecek kadar sebep var lakin benim kapasitem bu kadar.
adettendir deyip sevdiğim alıntılara notlara geçelim.
--- alıntı ---
ilk kez öldürdüğünde bir değil sanki bin kişiyi öldürmüş gibi olursun. yeni doğmuş ve annesi tarafından emzirilen o bebeği öldürmüşsündür. babasının başını okşadığı o çocuğu da, bir genç kıza aşkını ilan eden o delikanlıyı da zavallı bir kadının kocasını da, savaş giderken ailesi tarafından uğurlanan o masumu da... bütün bu kişileri öldürmüş olursun. ikinci kez birini öldürdüğünde alt tarafı bir tek kişiyi öldürmüşsündür. üçüncü kez ise kimseyi öldürmüş sayılmazsın.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
ganimet alırsak nasip, ölürsek de kısmet deriz .
--- alıntı ---
--- alıntı ---
siz siz olun, sakın ola ki intikam peşinde koşan bir reisin gemisine yazılmayın. çünkü böyle biri, ele geçirmek değil, gemiyi batırmak ister. kendi şahsi öfkesi uğruna ganimetin canına okur. denizcinin ekmeğiyle oynar.
--- alıntı ---
devamını gör...
2.
ibranice '' gerçek'' anlamına gelir. ihsan oktay anar deyince çoğu kişinin aklına puslu kıtalar atlası gelse de amat'ın ondan aşağı kalır bir yanı yoktur. nerdeyse tamamen denizde geçmesine rağmen en severek okuduğum kitaplar arasındadır.
“sen nasıl öğrenmek için can atıyorsan ben de unutmak istiyorum.”
“sen nasıl öğrenmek için can atıyorsan ben de unutmak istiyorum.”
devamını gör...
3.
ihsan oktay anar tarafından kaleme alınan tarihi roman. muhteşem bir anlatıya ve finale sahiptir. ayrıca osmanlı zamanının denizciliğine dair belki de bir ders kitabından daha çok şey anlatır. bu yönden de yazarın detay ve kelime dağarcığı bilgisine şaşırmadan edemezsiniz.
bir de oldum olası çok ilgimi çekmiştir:
(bkz: dairesel zaman)
(bkz: döngüsel evren)
bir de oldum olası çok ilgimi çekmiştir:
(bkz: dairesel zaman)
(bkz: döngüsel evren)
devamını gör...
4.
istanbul semalarından navarin'e hareket eden ve insan ile şeytanın*** mücadelesini detaylı olarak anlatan geminin adıdır amat.
benim için en iyi ikinci romanıdır diyebilirim.
en sevdiğim karakterler ise eşek israfil ile emilio santos olmuştu.
(bkz: emilio santos ölmemeliydi)
bu roman müthiş dini göndermeleri olan, mitolojiden giren ve edebiyattan çıkan,
anlayana da nefis ince betimlemeler veren, karakterleri müthiş anlatan, iyi veya kötü karakter olduğuna bakmasızın
onlarla bağ kurmamızı sağlayan şahane bir eser.
kim ne derse desin ilk okuduğumdan beri benim için filmi yapılası bir kitaptır düşüncesi aklımdan gitmedi asla.
keşke şöyle müthiş bir senaryo ve çok iyi bir oyuncu ekibiyle filmi çekilseydi şu kitabın. yemin ediyorum rekorlar kırardı.
benim için en iyi ikinci romanıdır diyebilirim.
en sevdiğim karakterler ise eşek israfil ile emilio santos olmuştu.
(bkz: emilio santos ölmemeliydi)
bu roman müthiş dini göndermeleri olan, mitolojiden giren ve edebiyattan çıkan,
anlayana da nefis ince betimlemeler veren, karakterleri müthiş anlatan, iyi veya kötü karakter olduğuna bakmasızın
onlarla bağ kurmamızı sağlayan şahane bir eser.
kim ne derse desin ilk okuduğumdan beri benim için filmi yapılası bir kitaptır düşüncesi aklımdan gitmedi asla.
keşke şöyle müthiş bir senaryo ve çok iyi bir oyuncu ekibiyle filmi çekilseydi şu kitabın. yemin ediyorum rekorlar kırardı.
devamını gör...
5.
ihsan oktay anar'ın 2005 yılında yayınlanmış 4. kitabıdır.
yazarın tüm kitaplarını okuyup sevsem de puslu kıtalar atlasındaki muazzam dili ve bütüncül hikayeyi bu kitapta yakaladığımı söyleyebilirim. kelimelerin tarihine uzanmak ve artık pek de kullanılmayan kelimeleri yeniden okumak onları hissetmek isterseniz ihsan oktay anar kitapları tam size göre kitaplardır.
“ilk kez öldürdüğünde bir değil, sanki bin kişiyi öldürmüş gibi olursun. yeni doğmuş ve annesi tarafından emzirilen o bebeği öldürmüşsündür. babasının başını okşadığı o çocuğu da, bir genç kıza aşkını ilan eden o delikanlıyı da, zavallı bir kadının kocasını da,savaşa giderken ailesi tarafından uğurlanan o masumu da... bütün bu kişileri öldürmüş olursun.
ikinci kez birini öldürdüğünde alt tarafı bir tek kişiyi öldürmüşsündür. üçüncü kez ise kimseyi öldürmüş sayılmazsın.”
yazarın tüm kitaplarını okuyup sevsem de puslu kıtalar atlasındaki muazzam dili ve bütüncül hikayeyi bu kitapta yakaladığımı söyleyebilirim. kelimelerin tarihine uzanmak ve artık pek de kullanılmayan kelimeleri yeniden okumak onları hissetmek isterseniz ihsan oktay anar kitapları tam size göre kitaplardır.
“ilk kez öldürdüğünde bir değil, sanki bin kişiyi öldürmüş gibi olursun. yeni doğmuş ve annesi tarafından emzirilen o bebeği öldürmüşsündür. babasının başını okşadığı o çocuğu da, bir genç kıza aşkını ilan eden o delikanlıyı da, zavallı bir kadının kocasını da,savaşa giderken ailesi tarafından uğurlanan o masumu da... bütün bu kişileri öldürmüş olursun.
ikinci kez birini öldürdüğünde alt tarafı bir tek kişiyi öldürmüşsündür. üçüncü kez ise kimseyi öldürmüş sayılmazsın.”
devamını gör...
6.
denizi anlatan kitapları sevenler muhakkak sevecektir. elbette bir halikarnas balıkçısı gibi dili ortalama değil biraz daha ağırdır. bol bol gemici dili kullanılmıştır. ama ihsan oktay anar'ın tarzı bu. bazıları romanlarının dilini ağır bulsa da bu bir kazanımdır. öğretir insana..onu sevenler için zaten bu sorun bile değildir. zaman yolculuğuna çıkarır insanı. birden kendinizi osmanlı kalyonunda bulursunuz esrarengiz bir kaptan, günahkâr tayfalar, ölümsüzlük sırları ve sonrasında macera başlar..
"ilk kez öldürdüğünde bir değil, sanki bin kişiyi öldürmüş gibi olursun. yeni doğmuş ve annesi tarafından emzirilen o bebeği öldürmüşsündür. babasının başını okşadığı o çocuğu da, bir genç kıza aşkını ilan eden o delikanlıyı da, zavallı bir kadının kocasını da, savaşa giderken ailesi tarafından uğurlanan o masumu da... bütün bu kişileri öldürmüş olursun. ikinci kez birini öldürdüğünde alt tarafı bir tek kişi öldürmüşsündür. üçüncü kez ise, kimseyi öldürmüş sayılmazsın."
"ilk kez öldürdüğünde bir değil, sanki bin kişiyi öldürmüş gibi olursun. yeni doğmuş ve annesi tarafından emzirilen o bebeği öldürmüşsündür. babasının başını okşadığı o çocuğu da, bir genç kıza aşkını ilan eden o delikanlıyı da, zavallı bir kadının kocasını da, savaşa giderken ailesi tarafından uğurlanan o masumu da... bütün bu kişileri öldürmüş olursun. ikinci kez birini öldürdüğünde alt tarafı bir tek kişi öldürmüşsündür. üçüncü kez ise, kimseyi öldürmüş sayılmazsın."
devamını gör...
7.
akdeniz’de osmanlının 2 fırkateynini batıran kara sancaklı bir geminin peşine düşen bir gemi ve mürettebatının hikayesi gibi görünen amat aslında inanç inançsızlık, hayat memat üzerine yazılmış felsefik öğeler ve zıtlıklar barındıran muğlak bir makaledir. zira gemide iyi gibi görünen karakterlerin kötü yönleri, kötü gibi görünen karakterlerin de iyi yönleri vardır, bizzat amattakiler bile bu seferin ortasında gemilerine kara sancak çekili olduğunu farkederler. bu yönüyle aslında onlar mücadele etmek için gönderildikleri kötülüğün ta kendileridir. bizzat geminin kendisinden tutun fitilli danyal/emilio santos karakterine kadar bu örnekleri görmek mümkün!
kitapta savaşın öyle güzel bir tasviri var ki; insanın insanı öldürmesinin onursuzluğu ve buna yüklenen epik anlam aynı potada eritilmiş ve dünya görüşünüz ne olursa olsun değerlerinizi sorgulatıyor!
“gecenin bu saatinde kibar adamlar yalılarda, köşklerde ve kasırlarda uyuyup rüyalarında cariyelerin peşlerinde koşarlarken sizler, uyanık olarak buradasınız. çünkü kan dökülmesi gerekiyor. dilerim ki, dökülen sizin kanınız olmaz. biliyorum ki, döktüğünüz kanı siz değil, yalılarda yaşayan ve şiir yazıp sizi hakir gören nazik adamlar içecektir. kostantiniye'nin kibar insanları kanla beslenir, ama siz değil! bu yüzden siz onlardan temizsiniz! ancak kan görünce bayılan ve vahşetten nefret eden bu beyzâdeler, sizleri daima ayaktakımı olarak gördüler ve göreceklerdir. onların ruhlarının ve vicdanlarının temiz olması için, bizzat sizler, ellerinizi çamura sokacaksınız. getirdiğiniz ganimetin neredeyse hepsi, bu kibar efendilerin kesesine girecektir. ocağımızın kanunu odur ki, onların içmesi için sadece kan dökmeyecek, ayrıca şu koca kostantiniye'nin sokaklarında dönüp sizin suratınıza bile bakmadıkları zaman onlara tahammül de edeceksiniz! şairler mersiye, destan, gazel yazacak. ne ile mi? mürekkeple değil elbette! kanla yazacaklar ve ünlerini ebediyete kadar sürdürecekler! sizden istenen de bu: kostantiniye'ye kan getirin!”
her okuyuşunuzda daha önce fark edemediğiniz bir detayı anlamlandırdığınız hiç eskimeyen muhteşem bir kitap amat!
kitapta savaşın öyle güzel bir tasviri var ki; insanın insanı öldürmesinin onursuzluğu ve buna yüklenen epik anlam aynı potada eritilmiş ve dünya görüşünüz ne olursa olsun değerlerinizi sorgulatıyor!
“gecenin bu saatinde kibar adamlar yalılarda, köşklerde ve kasırlarda uyuyup rüyalarında cariyelerin peşlerinde koşarlarken sizler, uyanık olarak buradasınız. çünkü kan dökülmesi gerekiyor. dilerim ki, dökülen sizin kanınız olmaz. biliyorum ki, döktüğünüz kanı siz değil, yalılarda yaşayan ve şiir yazıp sizi hakir gören nazik adamlar içecektir. kostantiniye'nin kibar insanları kanla beslenir, ama siz değil! bu yüzden siz onlardan temizsiniz! ancak kan görünce bayılan ve vahşetten nefret eden bu beyzâdeler, sizleri daima ayaktakımı olarak gördüler ve göreceklerdir. onların ruhlarının ve vicdanlarının temiz olması için, bizzat sizler, ellerinizi çamura sokacaksınız. getirdiğiniz ganimetin neredeyse hepsi, bu kibar efendilerin kesesine girecektir. ocağımızın kanunu odur ki, onların içmesi için sadece kan dökmeyecek, ayrıca şu koca kostantiniye'nin sokaklarında dönüp sizin suratınıza bile bakmadıkları zaman onlara tahammül de edeceksiniz! şairler mersiye, destan, gazel yazacak. ne ile mi? mürekkeple değil elbette! kanla yazacaklar ve ünlerini ebediyete kadar sürdürecekler! sizden istenen de bu: kostantiniye'ye kan getirin!”
her okuyuşunuzda daha önce fark edemediğiniz bir detayı anlamlandırdığınız hiç eskimeyen muhteşem bir kitap amat!
devamını gör...