babası siyahi bir uyuşturucu satıcısı tarafından öldürülen başarılı bir öğrencinin ırkçı nazi gruplarına katılması sonrası yaşadığı hikaye örgüsünü anlatan, edward norton'a oscar adaylığı yolunu açan kült film.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "morganick" tarafından 09.12.2020 00:35 tarihinde açılmıştır.
1.
senaryosunu david mckenna'nın yazdığı ve tony kaye'nin yönettiği 1998 senesinde vizyona girmiş bir dram filmi. filmin ismi türkçeye geçmişin gölgesinde olarak çevrilmiştir.
sevdiğimiz, sözlerine çok değer verdiğimiz birinin ufacık bir cümlesinin hayatımızda nasıl etkiler yaratabileceğini çok güzel bir şekilde işleyen filmdir. edward norton ile ilgili çok bir şey söylemeye gerek yok, bence gereğinden fazla güzel bir oyunculuk. ikinci sırada da tabii ki edward furlong geliyor. *
ırkçılığa dair bir şeyler anlatan filmlerin çoğu çok güzeldir ama bu film savaşsız olup da insana ırkçılığı bu kadar güzel anlatan tek film olabilir. * sadece filmde verilmek istenen mesaj "ırkçılık kötü bir şeydir" değil de "ırkçılığın da bir dozu olmalı, her şey kararında güzel" gibi geldi bana ama belki yanlış yorumladım.
inandığımız şeylerin bize ve çevremizdekilere uzun vadede ne gibi zararları olacağını öyle güzel anlatıyor ki bir şeye inanırken, bir şeyi savunurken birkaç kez düşünerek konuşmak gerektiğini anlıyorsunuz.
filmlerin bir kısmının siyah beyaz çekilmiş olması normalde beni çok rahatsız eden şeylerdendir * ama bu filmde öyle bir şeyi hiç hissetmedim. filmin güzelliğinden mi, geçişlerin süperliğinden mi onu bilemiyorum.
hep beklediğimiz o korkunç sonun derek değil de danny'nin başına gelmesi beni en çok etkileyen şey oldu sanırım.
sevdiğimiz, sözlerine çok değer verdiğimiz birinin ufacık bir cümlesinin hayatımızda nasıl etkiler yaratabileceğini çok güzel bir şekilde işleyen filmdir. edward norton ile ilgili çok bir şey söylemeye gerek yok, bence gereğinden fazla güzel bir oyunculuk. ikinci sırada da tabii ki edward furlong geliyor. *
ırkçılığa dair bir şeyler anlatan filmlerin çoğu çok güzeldir ama bu film savaşsız olup da insana ırkçılığı bu kadar güzel anlatan tek film olabilir. * sadece filmde verilmek istenen mesaj "ırkçılık kötü bir şeydir" değil de "ırkçılığın da bir dozu olmalı, her şey kararında güzel" gibi geldi bana ama belki yanlış yorumladım.
inandığımız şeylerin bize ve çevremizdekilere uzun vadede ne gibi zararları olacağını öyle güzel anlatıyor ki bir şeye inanırken, bir şeyi savunurken birkaç kez düşünerek konuşmak gerektiğini anlıyorsunuz.
filmlerin bir kısmının siyah beyaz çekilmiş olması normalde beni çok rahatsız eden şeylerdendir * ama bu filmde öyle bir şeyi hiç hissetmedim. filmin güzelliğinden mi, geçişlerin süperliğinden mi onu bilemiyorum.
hep beklediğimiz o korkunç sonun derek değil de danny'nin başına gelmesi beni en çok etkileyen şey oldu sanırım.
devamını gör...
2.
konusu ve onu işleyişi mükemmel olan film.
filmin ilk önce siyah-beyaz görüntüde başlaması daha sonra renklenmesi, derek'in küçükken ihmalkar bir şekilde büyütülmesi ve içinde biriken nefretin bahanesi olarak zamanla ırkçılaşması, derek'in hapise girdiğinde tek güvenebileceği, ona arkadaşlık teklif eden kişinin nefret ettiği renkten yani "siyahi" biri olması, zamanla derek'in iç hesaplaşma yaşaması bugüne kadar yaptığı hareketlerin mantıksızlığını anlaması, bunu anladıktan sonra kardeşini de bu yönde değiştirmeye çalışması kısmen başarılı olsa da bu sefer danny'i geçen gün kavga ettiği elemanın silahla vurması vs. 10/10 olay örgüsü, sahnelere sahip.
filmde ırkçılık ve nefretin kötü bir şey olduğunun anlatılmasının yanında "son pişmanlık neye yarar?" sorusu da güzel işleniyor. bazı doğru şeylerin tıpkı kendileri gibi "doğru" anda yapılmaları gerekir sonradan akıllanılsa bile her şey için geç olabilir, iş işten geçmiş olabilir.
son olarak bu filmi örnek gösterip mülteci güzellemesi yapan, "bakın siz de mültecilere ırkçılık yapıyorsunuz." diyen ileri zeka arkadaşlarımızda var. filmde anlatılan esas konuyla, tıpkı filmin ismi gibi amerikan tarihiyle, it kopuk kim olduğu belirsiz sayısı milyonları aşmış gereksiz insanları durup dururken ülkeye almak aynı şey değil. mülteci karşıtlarının karşı çıktığı nokta bu insanların neden kontrolsüzce, sorgulanmadan lay lay lom bu ülkeye alındığı yani mevzu sandığınız gibi "ırkçılık" değil asıl mevzu "vatanseverlik" ama sizin kaz kafalarınız bunu biraz geç anlayacak yani "iş işten geçtikten sonra."
filmin ilk önce siyah-beyaz görüntüde başlaması daha sonra renklenmesi, derek'in küçükken ihmalkar bir şekilde büyütülmesi ve içinde biriken nefretin bahanesi olarak zamanla ırkçılaşması, derek'in hapise girdiğinde tek güvenebileceği, ona arkadaşlık teklif eden kişinin nefret ettiği renkten yani "siyahi" biri olması, zamanla derek'in iç hesaplaşma yaşaması bugüne kadar yaptığı hareketlerin mantıksızlığını anlaması, bunu anladıktan sonra kardeşini de bu yönde değiştirmeye çalışması kısmen başarılı olsa da bu sefer danny'i geçen gün kavga ettiği elemanın silahla vurması vs. 10/10 olay örgüsü, sahnelere sahip.
filmde ırkçılık ve nefretin kötü bir şey olduğunun anlatılmasının yanında "son pişmanlık neye yarar?" sorusu da güzel işleniyor. bazı doğru şeylerin tıpkı kendileri gibi "doğru" anda yapılmaları gerekir sonradan akıllanılsa bile her şey için geç olabilir, iş işten geçmiş olabilir.
son olarak bu filmi örnek gösterip mülteci güzellemesi yapan, "bakın siz de mültecilere ırkçılık yapıyorsunuz." diyen ileri zeka arkadaşlarımızda var. filmde anlatılan esas konuyla, tıpkı filmin ismi gibi amerikan tarihiyle, it kopuk kim olduğu belirsiz sayısı milyonları aşmış gereksiz insanları durup dururken ülkeye almak aynı şey değil. mülteci karşıtlarının karşı çıktığı nokta bu insanların neden kontrolsüzce, sorgulanmadan lay lay lom bu ülkeye alındığı yani mevzu sandığınız gibi "ırkçılık" değil asıl mevzu "vatanseverlik" ama sizin kaz kafalarınız bunu biraz geç anlayacak yani "iş işten geçtikten sonra."
devamını gör...
3.
edward norton'ın zencinin çenesini kaldırımın kenarında kırmasıyla akıllarda kalan süper ötesi bir film. ırkçılık üzerine iyi bir ders vermiştir film. edvırt bu filmle en iyi erkek oyuncu ödülüne aday gösterilse de alamamıştır.
devamını gör...
4.
amerikan sinemasının , afro-amerikalı ırkçılığına karşı bir duruş sergilemesi akımının tetikleyici yapımlarındır. 1998 yılı çıkışlı film, ayrıca ilk ciddi tanınırlığını primal fear'la 1997 de yapmış olsa da edward norton 'un dünya çapında bir yıldız olmasına vesile oldu.
ırkçı faşist geleneklere sert bir bakış atan film, çok bilinen ödüllere ulaşamasa da izleyen herkes de travmatik etkiler bıraktığından kült yapım statüsündedir.
ırkçı faşist geleneklere sert bir bakış atan film, çok bilinen ödüllere ulaşamasa da izleyen herkes de travmatik etkiler bıraktığından kült yapım statüsündedir.
devamını gör...
5.
1998 yapımı suç/polisiye türündeki filmin yönetmenliğini ise tony kaye yapmıştır.
film karışık ilerliyor ama genel olarak bir gencin daha küçük yaşlardan radikal bir şekilde savunduğu düşüncenin hapse girdikten ve bir siyahi ile arkadaşlık yaptıktan sonra değişmeye başlamasını konu alıyor.
genç başlarda babası öldürüldüğü için deli gibi radikal takılıyor hatta üzerine dövmede yaptırıyor. filmin bu kısmını izlerken inanılmaz rahatsız oldum çünkü aşırı radikal ve saçma sapan sözler ile etrafa saldırma görüntüleri vardı. market sahiplerine saldırıp siyahi insanları çalıştırdığı için dövüp oradaki siyahi kadınları aşağılayıcı bir şekilde küçük düşürüyorlardı. daha sonra bir siyahi genci öldürüp teslim oluyor ve hapse giriyordu. orada yine kendine benzeyen adamlarla karşılaşıp hemen kaynaşır ama daha sonra bu adamların yaptığı yanlışlarla birlikte kendisine verilen görevde yanında olan siyahi bir adam ile gün geçtikçe arkadaş olur. en sonunda kendi grubundan ayrılma kararı alır bu hareketi grubu tarafından fena bir şekilde karşılık buluyor adamı banyoda yakalayıp hastanelik ediyorlar ama rahatsız bir şekilde çünkü televizyonda gösterilmiyor. bundan sonra kendisine kitap getiren polisi dinleyip kitap okuyor ve siyahların bir gün onu öldüresiye dövmesini beklemekle geçiriyor zamanını ama bu olmuyor. gün gelip hapisten çıkarken de siyahi arkadaşına bunun senin başının altından çıktığını söylese de arkadaşı ona öyle olmadığını söyler ama adam inanmaz tabii. ona borçlandığını söyleyerek oradan çıkar ve eve döner kardeşi ile birlikte eski düşüncelerini temizledikten sonra yeni bir hayata başlamak istese de. en sonunda bir siyahi tarafından kardeşi öldürülür. etme bulma dünyası oluyor çünkü o da hapse bir siyahiyi öldürerek girdi ancak tek sorun şu ki artık eski kafada değilken kardeşi öldürülüyor. etkileyici bir film olduğunu söyleyebilirim.
ilk başta izlediğim kadarıyla bu film neden yayınlanıyor dedim resmen ama daha sonra filmi beğendim diyebilirim. tavsiye de ederim ama tümünü izlemek şartıyla yoksa açmayın başı iyi değil. iyi seyirler.
film karışık ilerliyor ama genel olarak bir gencin daha küçük yaşlardan radikal bir şekilde savunduğu düşüncenin hapse girdikten ve bir siyahi ile arkadaşlık yaptıktan sonra değişmeye başlamasını konu alıyor.
genç başlarda babası öldürüldüğü için deli gibi radikal takılıyor hatta üzerine dövmede yaptırıyor. filmin bu kısmını izlerken inanılmaz rahatsız oldum çünkü aşırı radikal ve saçma sapan sözler ile etrafa saldırma görüntüleri vardı. market sahiplerine saldırıp siyahi insanları çalıştırdığı için dövüp oradaki siyahi kadınları aşağılayıcı bir şekilde küçük düşürüyorlardı. daha sonra bir siyahi genci öldürüp teslim oluyor ve hapse giriyordu. orada yine kendine benzeyen adamlarla karşılaşıp hemen kaynaşır ama daha sonra bu adamların yaptığı yanlışlarla birlikte kendisine verilen görevde yanında olan siyahi bir adam ile gün geçtikçe arkadaş olur. en sonunda kendi grubundan ayrılma kararı alır bu hareketi grubu tarafından fena bir şekilde karşılık buluyor adamı banyoda yakalayıp hastanelik ediyorlar ama rahatsız bir şekilde çünkü televizyonda gösterilmiyor. bundan sonra kendisine kitap getiren polisi dinleyip kitap okuyor ve siyahların bir gün onu öldüresiye dövmesini beklemekle geçiriyor zamanını ama bu olmuyor. gün gelip hapisten çıkarken de siyahi arkadaşına bunun senin başının altından çıktığını söylese de arkadaşı ona öyle olmadığını söyler ama adam inanmaz tabii. ona borçlandığını söyleyerek oradan çıkar ve eve döner kardeşi ile birlikte eski düşüncelerini temizledikten sonra yeni bir hayata başlamak istese de. en sonunda bir siyahi tarafından kardeşi öldürülür. etme bulma dünyası oluyor çünkü o da hapse bir siyahiyi öldürerek girdi ancak tek sorun şu ki artık eski kafada değilken kardeşi öldürülüyor. etkileyici bir film olduğunu söyleyebilirim.
devamını gör...
6.
bir tony kaye filmidir.

filmin senaryosunu david mckenna yazmıştır. filmde bu filmdeki rolüyle en iyi erkek oyuncu oscar ödülüne aday olan edward norton, edward furlong, beverly dangelo, jennifer lien, ethan suplee, fairuza balk, avery brooks, elliott gould ve stacey keach rol almıştır.
imdb top 250 listesinde kırk birinci sırada yer alan filmin sadece bir oscar adaylığı elde etmiş olması kesinlikle haksızlıktır benim için. o sene en iyi erkek oyuncu ödülünü edward norton'ın elinden alan kişi ise roberto benigni olmuştur.
filmde bir neonazi olan derek çetesi ile birlikte kendi bölgelerinde yabancı olarak gördüğü insanlarla mücadele etmektedir kendince. düşmanlıklarının merkezinde ise afroamerikalılar vardır. bir gün acımasız ve vahşi bir cinayet sonunda hapse düşer derek. bir süre sonra şartlı tahliye ile dışarı çıktığında ise artık eskisi gibi değildir ve aklındaki tek şey kendisini örnek alan erkek kardeşi danny'yi korumak ve kollamaktır.
çok çok iyi bir filmdir. ancak belki de hayatımda izlediğim en korkunç cinayet sahnesini içerir. yine de kesinlikle izlenmeye değer nefis bir filmdir.

filmin senaryosunu david mckenna yazmıştır. filmde bu filmdeki rolüyle en iyi erkek oyuncu oscar ödülüne aday olan edward norton, edward furlong, beverly dangelo, jennifer lien, ethan suplee, fairuza balk, avery brooks, elliott gould ve stacey keach rol almıştır.
imdb top 250 listesinde kırk birinci sırada yer alan filmin sadece bir oscar adaylığı elde etmiş olması kesinlikle haksızlıktır benim için. o sene en iyi erkek oyuncu ödülünü edward norton'ın elinden alan kişi ise roberto benigni olmuştur.
filmde bir neonazi olan derek çetesi ile birlikte kendi bölgelerinde yabancı olarak gördüğü insanlarla mücadele etmektedir kendince. düşmanlıklarının merkezinde ise afroamerikalılar vardır. bir gün acımasız ve vahşi bir cinayet sonunda hapse düşer derek. bir süre sonra şartlı tahliye ile dışarı çıktığında ise artık eskisi gibi değildir ve aklındaki tek şey kendisini örnek alan erkek kardeşi danny'yi korumak ve kollamaktır.
çok çok iyi bir filmdir. ancak belki de hayatımda izlediğim en korkunç cinayet sahnesini içerir. yine de kesinlikle izlenmeye değer nefis bir filmdir.
devamını gör...
7.
1998 yapımı, yönetmenliğini tony kaye’in yaptığı sert ve sarsıcı film. neo-nazi bir gencin (derek) hapishane sonrası yaşadığı değişimi ve kardeşiyle ilişkisini anlatır. başrolde edward norton döktürür, performansı efsanedir. ırkçılık, nefret ve toplumsal şiddet üzerine çok çarpıcı bir yüzleşme sunar. son sahnesiyle içe oturur. izleyenin içini kazıyan türden filmlerdendir.
devamını gör...