ankara altındağ halkının öfkesi

emirhan yalçın’ın ölümünden sonra halkın öfkesinin dinmemesi. şuan bile dışarısı aşırı kalabalık.

dükkanı yağmalanan suriyeliler,ters dönen arabalar. yanan sokaklar. halk çok öfkeli şuan. buradan

buradan dükkanlar taşlanıyor.

buradan polisin müdahalesi


buradan gerçekten korkunç.
buradan araçlara saldırılar

buradan ışığı yanan evlere taş atılıyor.

kalabalık giderek artıyor. yaşanan olaylar gerçekten korkunç. sedat peker'in "sizi tahrik edecekler, sokağa çıkmayın!" sözleri geliyor aklıma.

arkadaş ne yapacağımızı şaşırdık.
buradan araçlar yakılıyor,küfürlü.

buradan vatandaşın isyanı

buradan protesto yürüyüşü.

çocuğa ve her türlü masum insana karşı şiddetin haklı hiçbir gerekçesi yoktur. tepkiyi yanlış yere, yanlış şekilde veriyorsunuz. şuan suçsuz insanlar da zarar görüyor. lütfen provakasyona gelmeyin.

kötü ekonomi gelecek kaygısı yanan ormanlar seller mülteci sorunu ve dahasidir. yemin ederim en zor koşullar bunlar olsa gerek.

bu ülkenin ekonomik kaynakları otuz yıl önce istanbul'a göçen dünün köylüsünü şehre entegre etmeye yetmiyorken, üstüne farklı kültürlerden gelen vasıfsız insanları ab rahatını korusun diye üç kuruş para için anlaşıp sığınmacıları almayı kabul edersen sonu böyle olur. bu tarz olaylar maalesef artık sürekli önümüze sürekli çıkacak.

bu halk öyle bir halk ki gücü kime yeterse ona bulaşan bir halk.

mesela bütün bu olan bitenin tek sorumlusu akapeye bir şey demezler!

iki yüzlü bir halk olmanın yanında şimdi de nazi artılarını aratmayan işlere girdiler.

"hiçbir fail; etnik kimliğiyle tanımlanamaz. suç şahsidir."

"anayasa'nın 38. maddesinin yedinci fıkrasında, ceza sorumluluğunun şahsi olduğu belirtilmiştir. cezaların şahsiliğinden amaç, bir kimsenin işlemediği bir fiilden dolayı cezalandırılmamasıdır. başka bir anlatımla kimsenin başkasının fiilinden sorumlu tutulmamasıdır."

olayın failine duyulan öfke başka insanlardan çıkmamalı, çıkarılmamalı. insanların evlerine ya da işyerlerine saldırmak kimseye bir şey kazandırmaz.

türkiye cumhuriyeti hükümeti,
türk milletinin sorunlarını görmezden geliyor.
millet de kendi başının çaresine bakmaya çalışıyor.
siyasi iktidar ise memleketin yol geçen hanı olduğunu ve mültecilerin! masum olmadığını görmüyor.

şimdi sosyal medyaya bakıyoruz;

sözde birbirlerine düşman gibi görünen bütün liberaller, komünistler, islamcılar, kürtçüler gibileri, bu sözde göçmenlerin! rezilliklerini görmüyor ama konu türk olunca saldıracak yer arıyor, barış, kardeşlik ve insanlık! naraları atıyor.

nerede ne kadar it varsa türklere havlamaya başlıyor.
olayların bizatihi sorumlusu mevcut iktidardır ve bu sorumluluktan kaçamayacaklardır.

kendileriyle aynı öfke ve nefreti paylaşıyorum.

kaos ile çözüm asla istemiyorum ama başka çare de yok.

adaletin olmadığı yerde, anarşiyle hallolur işler.

adam bayramda git gel yapıyor kendi toprağına, burada domuz gibi ürüyor. veled-i zina, annesi belirsiz, babası bilinmez evlatları gelip 30 yıl sonra kültürümü asimile edecek. yok ulan öyle yağma.

halkın talan aşkıdır da yazılabilir. yarın o bölge kan gölüne döndüğünde mansur yavaş da dahil tüm yetkililer utanç gözyaşları döküyor gibi yapacaklar kentte.

kanaatimce dünyanın en güzel başkentine bu utanç yaşatılmamalıdır. o güzel şehirde güvendiğim tek yetkili mansur başkandır. ama görüyorum ki 3-5 oy uğruna sesini çıkartmıyor. yarın çok geç olabilir.

halk derken? biz o insanlara kendi aramızda faşist diyoruz. yıllardır suriyeliler ülkeye yobazlık getiriyor diyenler aynı madımak’ta olduğu gibi tekbirler eşliğinde saldırdılar mültecilere. allah belanızı versin!
şu çocuktan ne istediniz cidden.

açıkçası oh iyi olmuş diyemedim. aksi gibi evler taşlanırlen aklıma o evde çocuk var mı? ağlayan bebek o evde mi? soruları geldi. yağmalamak, kırmak, dökmek bize göre değil. zaten amaçlanan iç karışıklık daha sakin kalmakta yarar var.

siz çözüm bulamazsanız biz buluruz mantığı belki kabul ama yinede suçsuz insanlar varsa eğer o saldırılan yerlerde ya da onların mallarıysa o mallar yinede doğru değil. ben ürperdim izlerken. sorguladım doğru olan bu mu diye.

asıl tepki verilmesi gereken yerler o kadar başka ki. bugün avrupa kapılarını açsa koşa koşa gideceğiz bir çoğumuz ve eminim oraya çok az kısmımız uyum sağlayacağız. sivrileceğiz, istenmeyeceğiz ama yinede kalmak için elimizden geleni yapacağız. bugün bizim muhatabımız suriyeliler, afganlar değil. onlara kapılarını açanlar. avrupa bizim sayemizde huzurlu diyenler.

bu tacizler, tecavüzler, ölümler... kadınların koca avcılığı, erkeklerin pis sapık halleri, çocukların sokaktaki sefilliği ve sağda solda dilenmeleri... hiç birinin savunulacak yanı yok. ve bence iyi olanlar ya da nasıl söylesem görünürde bize zararı olmadığını düşündüklerimiz bile gitmeli. çünkü onların çoğalması 20-30 yıl sonra başka bir türkiye anlamına geliyor. belki de yeni türkiye denilen bu kim bilir?

hepsi bir an önce kendi memleketlerindeki güvenli bölgelere gönderilmeli. bizim pisliğimiz bize yetiyor zaten!

cehaletin göstergesidir.

akp orada %63 oy almamış mıydı ya. ayıptır. neden böyle yapıyorlar?
bu arada gençler bilmez, bu bir kontrgerilla operasyonuna da benziyor.
yani bir saldırı yapılıyor. saldırının bir amacı var. halkı bir kesimin üzerine saldırtmak.

problem:
1. ülkeye geçici sığınmacı olarak alınan suriyelilerin kontrolsüzce ülkenin dört bir yanına dağılması,
2. her şehirde kendilerine ait en az bir 'getto' oluşturmaları,
3. kayıtdışı olarak ekonomide yer almaları, işsizliğin kaynağı olarak görülmeleri,
4. mütemadiyen çoğalmaları.
çözüm:
1. statülerinin net olması önceliktir. göçmen mi, mülteci mi, sığınmacı mı nedir belli değil şu anda.
2. sınıra yakın bölgelerde kontrollü olarak tutulmaları.
3. doğum kontrolü konusunda eğitilmeleri.
4. ekonomik hayata geçmelerinin devlet tarafından kontrol altında tutulması.
altındağ halkı, yıllarca kaynayan bir gazoz şişesi gibi patlamıştır.
olayın sebebi suriyeliler gibi görünse de değildir aslında. bu şekilde bir olaya müsaade eden, yol açan, imkan veren yani sığınmacı alırken kontrolü elden bütünüyle bırakan iktidar ve kurumları suçludur.
hırsını nereden çıkaracağını bilemeyen halk da yanlış bir noktada patlayarak sorunu ırkçılık platformuna taşımıştır.
bir atasözünde ne denir, bilirsiniz. eşeğini dövemeyen, semerini dövermiş. teşbihte hata olmaz, durum tam olarak bu noktadadır.

ben saçımı tarıyorum. zerre umursamıyorum.

aslında yapılan prostesto da başka durumlara da tepki vardır .
ekonomiye
işsizliğe
hayata
gelecek kaygısına
durum kötü.

gayet beklenen ve olması olağan bir olay. sürekli belli şeylerle ateşi körükleyip sonra da yayıldı diye ateşe kızmak salaklıktır. bunlar halkın değil saçma sapan mülteci politikalarının suçudur. bu olaylara son vermek veya durdurmak mı istiyorsunuz, o zaman insanları nazi diye damgalamak yerine mültecilere bir çare bulun. her zaman dedim, ırkçılık bir sonuçtur siz sebebi ortadan kaldırmadan sonucu halledemezsiniz. bu yüzden batı dünyası onca ağır yasalara rağmen ırkçılığa son vermeyi bırakın üstüne birde daha çok körükledi.

kapını kontrolsüz bir şekilde açarsan olacağı budur. kimse kusura bakmasın ama gelenlerin zerre suçu yoktur, şu an nasıl on binlerce türk genci fırsat bulsa avrupa’ya gidecekse, bunlar da öyle geliyor.

peki sorumlu kim? ülke sınırlarını adam gibi kontrol etmesi ve güvenli tutması gerekenler, çok kontrollü bir mülteci/sığınmacı/göçmen politikası (hem giriş, hem de sonrasında memleketlerine gönderilmeleri için) belirlemesi gerekirken memleketi yol geçen hanına dönüştürenler, kendi çıkar ve gelecekleri için kapalı kapılar ardında başka ülkelerle yaptıkları anlaşmaları şeffaf bir şekilde paylaşmayanlar, boğazına kadar pisliğe batmışken “sorunlar yokmuş gibi davranır ve konuşursam aslında sorunlar yok olur” politikası izleyenler, memleketin tüm nefes kanallarını (sözlük, tv kanalı, siteler vs) zapturapt altında tutmaya çalışanlar, halkın anayasal hakkı olan gösteri, toplantı ve yürüyüşünü engellemek için her türlü yola başvuranlar, boğazına kadar mafya/fuhuş/yolsuzluk/rüşvet batağına batıp sabah akşam milli ve manevi değerlerden bahsedenler sorumludur.

gece gece kafasına taş yiyen çocuk değil.

halk adam akıllı davranmayı öğrenip, sorumlu mercilerden demokratik ve hukuki yöntemlerle hesap sormadığı müddetçe de hiçbir şeyin düzeleceği yok.

ak partililer bu saldırıyı yaptı diyen gezizekalılar. nasıl bu kadar yüzde yüz eminler ya. provakasyonu yapan ak partililerle ha(!)

haklı bir öfkenin yanlış davranışlarla nasıl haksız duruma düştüğünün kanlı canlı örneğidir. biz millet olarak -afedersiniz- bir şeylerin bokunu çıkarmadan duramıyoruz. mülteci sorunu ciddi bir sorundur fakat yağmalamaların bu millete zarar vermekten başka bir karşılığı olamaz. bütün iş o koltukta oturanlarda bitiyor. lisede neredeyse hergün gittiğimiz parka şimdi suriyeli gençlerin rahatsız edici davranışlarından dolayı uğrayamaz olmamızın, kıyafet alışverişini mecburi haller dışında yapamadığım halde girdiğim her dükkanda güle eğlene alışveriş yapan suriyeli kadınlar olmasının, 23 senelik ömrümde 1 kere bile tatile gidemediğim halde her yaz plajlarda nargile keyfi yapmalarının suçu elbette bu baştakiler. din kardeşi edebiyatı yapacak olanlar için şimdiden belirteyim savaş zamanı savaştan kaçmakta büyük günahlar arasında diye biliyorum. yaşlılar, kadınlar çocuklar baş üstüne ama eli silah tutan arkadaşların ziv ziv gezmesi sorun. hatırladığım kadarıyla türkmendağı'ndaki erkekler kadınları ve yaşlıları sınıra getirip savaşmaya dönmüşlerdi, sadece silah yardımı istediler diye hatırlıyorum. gönderemiyorsak bari artık sınırları kapatalım bayramda gidenleri felan geri almayız. nerden baksan kâr.

suriyelilere karşı suç işleyen türkleri örnek gösterecek olanlar için ekleme: biz kendi içimizdeki katilleri tecavüzcüleri halledemedik hiç değilse suriyelilerle uğraşmayalım arkadaş.

ne denebilir ki... bu ülkede artık gündem kalbimi falan sıkıştırmaya başladı. mental olarak rahatsızlığını geçtim artık fiziksel olarak vurmaya başlıyor