1.
amerikalı ressam edward hopper dünyaya öyle eserler bırakmış ki, bir tabloya değil kısa bir sanat filmi izliyormuşum gibi hepsi bir an için ayaklarımı yerden kesiyor, beni içine çekiyor. en sevdiğim de bu tablosu. kahvenin yalnızlığımızda hoş bir tadı varsa, melankolisini de hopper ortaya koymuş.
images.app.goo.gl/yLtT4uLN2...
images.app.goo.gl/yLtT4uLN2...
devamını gör...
2.
aklıma okuldaki paslı otomatik çay makinesini getiren başlık.
birde günde bir çay ve su eklenirdi.
birde günde bir çay ve su eklenirdi.
devamını gör...
3.
almanya'da türkler arasında kumar makinelerine verilen isim.
''osman'da sürekli automat oynuyor.''
kumar makinesi derken hani şu para atıp aynı şeylerin sıralı şekilde gelmesini bekliyorlar ya o işte.
''osman'da sürekli automat oynuyor.''
kumar makinesi derken hani şu para atıp aynı şeylerin sıralı şekilde gelmesini bekliyorlar ya o işte.
devamını gör...
4.
automat, otomat, amerikalı realist ressam edward hopper'ın 1927 yılında yaptığı bir tabloydu. amerika'nın ıowa eyaletinde, des moines sanat merkezinde bulunan bu yağlı boya eserinde gözümüze bir otomattan aldığı kahveyi izleyen bir kadın çarpmaktadır. hopper'ın eşi, kendisi de bir ressam olan, josephine hopper'dır. fakat edward hopper karısını figüran olarak kullanmakla beraber üzerinde birkaç değişiklik yaparak tuvale aktarmıştır.
kadın figürü, hopper'ın diğer eserlerinde de olduğu gibi belirsiz bir ruh hali yansıtır. kendisi hakkında alabildiğimiz bazı bilgiler vardır. giyimine ve kuşamına özen gösteren bir kadın çizilmiştir. bir kış vakti, havanın karanlık olduğu ve sokakta bir yaşam belirtisi gözükmeyen bir andır tablodaki. fakat kadın neden oradadır? saat kaçtır? ne düşünür bilemeyiz. bildiğimiz şey içine kapanıklıktır, yalnızlıktır. restoran, kadının arkasında uzayıp giden sokak kadar yalnız duruyor. ışıklar, camda yansıyor fakat ortamı ısıtmıyor. aksine yanda bulunan bir radyatör, kadının kabanı ve çıkartmadığı eldiveni gibi detaylar içimize soğuk üflüyor adeta. yalnızlığın yanında en çok gördüğümüz sıfatlardan biri de budur zaten. soğuk.
ressam cam öğesini diğer bazı eserlerinde de olduğu gibi kullanmıştır fakat izleyicinin dışarıyı görmesine izin vermemektedir. dışarıdan gelebilecek hiçbir dikkat dağıtıcı öğeye izin yoktur. istenen şey kadına odaklanmamızdır. ve izleyici kadına sağ alt köşedeki bir masadan bakar, onu bir yabancı olarak izler. belki de kadın gecenin ortasında, yalnız ve çaresiz bir şekilde hayata tutunmaya çalışmaktadır. ve belki de sabahın erken bir saatinde, güneş daha doğmamışken gelecek olan birini beklemektedir. belki yüzüne hüzün koyarız, belki de durgunluk. bacakları açıktadır kadının, küçük de bir dekoltesi vardır ve deriz ki hava belki de o kadar soğuk değildir. tek bir eldivenini çıkarmıştır, diğeri elinde durur; acelesi vardır. ama önünde boş bir tabak durur; yani bir süredir oradadır...
realizm, gerçekçilik, de aynı gerçek gibi tek bir anda görülmez gözlerimize. fotoğrafa tekrar tekrar bakarız ve her birinde fikirlerimiz ve tablo değişir, gerçekler ve biz gibi. hopper aslında gerçeklikten ve gerçeğin direkt anlatımından kaçardı. sizce de bu ışıklandırmada kadının bacaklarının bu kadar parlak olması biraz garip değil mi? ya da sokakta hiçbir yaşam belirtisinin olmaması...
belki de camdaki siyah tonlarının değişimi, bize içerinin aslında kalabalık olduğunu söylüyordu, fakat kadının çevresindeki tek ve yalnız başına duran, ortamı izleyen sandelyeler yalnızlığı haykırıyordu. kendisinin çizgisini, amerikan'ın bir tasviri olarak görmek yanlıştır çünkü insanı ve yalnızlığı millileştirmez. insanın, bağlarını ve kendisini konu alır. bu eserinde de yine kentsel yalnızlığı vurgulamış olabilir. tüm bu yorumlar kişiseldir aslında. fakat emin olduğumuz şey vermek istediği duygu ve düşünceleri veriş biçimdeki başarıdır. yanlarındaki masaları boş bırakmış olabilir. fakat kadının önünde, masasına, da arkası izleyiciye dönük bir sandalye eklemeyi unutmamıştır. sokağı karanlık bırakmış olabilir. fakat içerideki lambaları sonsuzluğa yansıtarak ortamı derinleştirmiş ve dikkatimizi kadında toplamıştır. ne olursa olsun, edward hopper, her eseri üzerine yazılar yazılabilecek bir ressamdı. bu otomat eseri üzerine onlardan sadece biriydi.
kaynakça ve daha fazlası: cineclubdecaen.com, yazi-yorum.net - bir blog, edward-hopper.org, edwardhopper.net, theschooloflife.com, soylentidergi.com, wikipedia, vikipedi
kadın figürü, hopper'ın diğer eserlerinde de olduğu gibi belirsiz bir ruh hali yansıtır. kendisi hakkında alabildiğimiz bazı bilgiler vardır. giyimine ve kuşamına özen gösteren bir kadın çizilmiştir. bir kış vakti, havanın karanlık olduğu ve sokakta bir yaşam belirtisi gözükmeyen bir andır tablodaki. fakat kadın neden oradadır? saat kaçtır? ne düşünür bilemeyiz. bildiğimiz şey içine kapanıklıktır, yalnızlıktır. restoran, kadının arkasında uzayıp giden sokak kadar yalnız duruyor. ışıklar, camda yansıyor fakat ortamı ısıtmıyor. aksine yanda bulunan bir radyatör, kadının kabanı ve çıkartmadığı eldiveni gibi detaylar içimize soğuk üflüyor adeta. yalnızlığın yanında en çok gördüğümüz sıfatlardan biri de budur zaten. soğuk.
ressam cam öğesini diğer bazı eserlerinde de olduğu gibi kullanmıştır fakat izleyicinin dışarıyı görmesine izin vermemektedir. dışarıdan gelebilecek hiçbir dikkat dağıtıcı öğeye izin yoktur. istenen şey kadına odaklanmamızdır. ve izleyici kadına sağ alt köşedeki bir masadan bakar, onu bir yabancı olarak izler. belki de kadın gecenin ortasında, yalnız ve çaresiz bir şekilde hayata tutunmaya çalışmaktadır. ve belki de sabahın erken bir saatinde, güneş daha doğmamışken gelecek olan birini beklemektedir. belki yüzüne hüzün koyarız, belki de durgunluk. bacakları açıktadır kadının, küçük de bir dekoltesi vardır ve deriz ki hava belki de o kadar soğuk değildir. tek bir eldivenini çıkarmıştır, diğeri elinde durur; acelesi vardır. ama önünde boş bir tabak durur; yani bir süredir oradadır...
realizm, gerçekçilik, de aynı gerçek gibi tek bir anda görülmez gözlerimize. fotoğrafa tekrar tekrar bakarız ve her birinde fikirlerimiz ve tablo değişir, gerçekler ve biz gibi. hopper aslında gerçeklikten ve gerçeğin direkt anlatımından kaçardı. sizce de bu ışıklandırmada kadının bacaklarının bu kadar parlak olması biraz garip değil mi? ya da sokakta hiçbir yaşam belirtisinin olmaması...
belki de camdaki siyah tonlarının değişimi, bize içerinin aslında kalabalık olduğunu söylüyordu, fakat kadının çevresindeki tek ve yalnız başına duran, ortamı izleyen sandelyeler yalnızlığı haykırıyordu. kendisinin çizgisini, amerikan'ın bir tasviri olarak görmek yanlıştır çünkü insanı ve yalnızlığı millileştirmez. insanın, bağlarını ve kendisini konu alır. bu eserinde de yine kentsel yalnızlığı vurgulamış olabilir. tüm bu yorumlar kişiseldir aslında. fakat emin olduğumuz şey vermek istediği duygu ve düşünceleri veriş biçimdeki başarıdır. yanlarındaki masaları boş bırakmış olabilir. fakat kadının önünde, masasına, da arkası izleyiciye dönük bir sandalye eklemeyi unutmamıştır. sokağı karanlık bırakmış olabilir. fakat içerideki lambaları sonsuzluğa yansıtarak ortamı derinleştirmiş ve dikkatimizi kadında toplamıştır. ne olursa olsun, edward hopper, her eseri üzerine yazılar yazılabilecek bir ressamdı. bu otomat eseri üzerine onlardan sadece biriydi.
kaynakça ve daha fazlası: cineclubdecaen.com, yazi-yorum.net - bir blog, edward-hopper.org, edwardhopper.net, theschooloflife.com, soylentidergi.com, wikipedia, vikipedi
devamını gör...