avrupa'da çalışma saatlerinin kısa olması

buz gibi yüzüme çarpan gerçektir. çoğu avrupa ülkesi haftalık 30 saat çalışıyor. bizde ise 45 saat !!! derinden üzüyor bu durum beni. laf olsun diye değil he. ciddi ciddi zamanımızın bu kadar elimizden alınmasını kabullenemiyorum.

link

beni hiç üzmüyor çalışma saati çünkü 70 saat bile olsa şükür edecek insanlar var.

beni de üzen durumdur. bu şekilde daha çok kazanıp daha verimli işler de yapılmıyor. sadece işverenin içi rahat ediyor sanırım parasını veriyorum ama hayatını da karartıyorum oh diye...

neden? çünkü bunlar hep kıskançlık. artık baymayı da geçen bu klişeden sonra, bilimsel yaklaşıyordur avrupa. uzun vadede insanlara insan gibi muamele yapıp, insani şartlarda hayatlarını huzurla idame ettirmelerini sağlamak; gözü dönmüş şekilde köle gibi çalıştırmaya nazar çok daha fazla verim olarak geri dönüş yapacaktır.

merak uyandırır. hak hukuk bi yana da nasıl bir iş planlama nasıl bir personel kadrosu var ki 4 5 saatte bitirilebiliyor günlük işler. biz günlük 10 12 saat çalışıyoruz yine de mesaiye kalmalar eve iş getirmeler vs bitmiyor.

yaşamak için çalışmak ile çalışmak için yaşamak arasındaki fark.

mesai başlangıç saati: 8.00
mesaiye geliş: 8.30
çayı ocağa koyuş: 8.35
çayın hazır olması: 8.50.
çayın çökmesi: 8.55
komşu şubelerden misafirlerin gelmesi: 9.00
sabah kahvaltısı: 9.00-9.30, simit ve çayla. ooo peynir de varmış.
9.30 bardakların yıkanmaya götürülmesi. ayrıca diş fırçalama, işeme, af buyrun sıçma molası. yarım saat.
10.00: yehooo. let the mesai start.
10-12 arası: çalışırız biz olm. süpper çalışırız. şu geçen yıl verilen bir dilekçe vardı.
12.00 -12.15: ben bir abdest alayım arası
12.15 - 12.30 arası: abdestli çalışılmaz.
12.30 hadi mübarekler nemaza gelmiiyonuz mu
13.50 (kürdanla diş temizleyerek) yemekhaneyi uyarmak lazım yağları kötüleşti bu ara. (zile basıp) osman efendi maden suyu getir.
13.55. hadi çayı koymadınız mı
14. maden suyu içme. 14.06-14.10: böööööörrrrrrrrkkk. (geğirme faslı)
1430: çay hazır.
15.00 ben bir su çarpıp yüzüme ikindiye gidiyorum. allah kabul etsin
16.00 hava da sıcak gün de geçmez ki.
--------------
toplam çalışma süresi ne kadar? üç saat değil mi? işler bitmiş mi? bitmediyse bile bitti sayılır bu yolda bitmeyen işler.
avrupa 6 saat çalışıyormuş pehhh.

(dikkat, ironi içerir. anlamayan salaklar oluyor...)
yavrum avrupalıların hayat standardı yüksek, onlara az mesai lazım.
siz fakirsiniz. boş vakti ne yapacaksınız?

elin insanı sabah uyanıp keyifli keyifli işine gidiyor.
öğleden sonra işinden çıkıyor, şöyle güzelce bir alışverişini yapıyor.
sonra güzel bir mekanda yemek, üzerine sinema/konser/tiyatro gibi kültürel aktivitelere giriyor.
oradan çıkıp, yine keyifli keyifli 2-3 kadeh yuvarlayıp evine ulaşıyor.
hafta sonu komşu ülkelere yine gezmeye gidiyor çünkü gelir yine aynı gelir.
senin avmde gezmen gibi ülke ülke geziyor.
şimdi bu adama elbette zaman lazım.

sen ne yapıyorsun?
işten çıktın, leş gibi trafikte evine gidiyorsun.
bir yemek sonra artık survivor mu olur masterchef mi olur, televizyon karşısında karnını kaşıya kaşıya uyuyakalıyorsun.
gün bitti çünkü.
sana vakit lazım değil ki, vaktin olsa yapacağın şeyler aynı çünkü.
onun yaptıklarını yapacak para sende yok. sen bu dünyaya çalışmaya gelmişsin, bunu kabul et.

avrupa'da insan değerli.
burada mal ve para değerli.

bizim patronlar hala uzun süre çalışmayla çok verim alacağını sanıyor. 8-6 mesai bile gözlerine az geliyor. daha ne kadar çalabiliriz derdindeler. zamanında işten çıkana kötü kötü bakıyorlar. en garibime giden ise, ek bir ödeme olmadan müdürün gazlamasıyla üst üste mesaiye kalmayı kabul edenler oluyor. ne kadar verirsen patronlar da almaktan çekinmiyor. yüz verince astar istiyorlar. utanmasalar bu saatten sonra gitme deyip ofise yatak serecekler..

bizim avrupa standardına erişmemize daha fersah fersah yol var.

cevabı çok basit.
burada ahkam kesen ""zalaaak"" güruha en kısa yoldan fakir/zengin ayrımı yapmadan çok uzun yıllardır alman, avusturya, isviçre, ispanyol, hollanda, hırvat, israil ve de ingiltere gibi ülkelerle çalışan biri olarak şöyle bir şey diyeyim;
tamamen tüm şartlara göre optimize edilmiş ve verimliliğin* en yüksek olduğu şekliyle çalışarak başardıkları bir şey.
önce iş geliyor adamlarda sonra da insana değer anlayışı, insana değerin iş ile birlikte yürütülebileceğini çok uzun yıllar evvel keşfetmişler ve üzerine koyarak gidiyorlar ve uyguluyorlar.
çalışma saatleri 35 saat ortalamada.
5 x 7 = 35 saat.
bunu ilk 4 gün 8 yapıp, son gün de 3 saat ilave eder birçoğu, cuma saat 12:30 da ofisten çıkar giderler.
olay budur.
mesela ben bugün 09:00 da geldim hollanda'dan misafirim vardı. işim bitti, yolcu bile ettim adamı.
normal çalışmam 09.30 - 16.30.
yaptığınız işi iyi öğrenin optimum verimli olmaya çalışın, başaracaksınız.
haa tr'de hiç kolay değil, kafaların füzyona girmesi lazım, patronları ikna etmek için 15 yılım geçti, nihayet öğrettim.

satış ekibim lojistik ile birlikte 6+1 kişi. herkes bu şekilde çalışıyor.

onlar insan!
siz, kölesiniz !

çünkü nüfusları az bilinçli bir şekilde ürüyorlar. burada az çalışıp çok kazananmak diye bir şey söz konusu olamaz çünkü sen 8 saatlik çalışmaya çok derken 12 saat çalışmak için kapıda bekleyen milyonlarca insan var. mülteciler yüzünden iş gücünün değeri inanılmaz düştü.

ne ekersen onu biçersin durumu.
biz asgari ücrete %30, %50 zam olunca seviniyoruz.
zamlı maaş elimize geçmeden para buhar oluyor.

oysa asıl yapılması gereken şey çalışma şartlarının iyileştirilmesi, çalışma saatlerinin düşürülmesi, izin sürelerinin artırılması, tazminat ve işçi haklarının güvence altına alınması.
bunları talep eden var mı? yok.
1 ay geçmeden eriyecek olan zammı alsak yeter.

hollandadan yazıyorum. burada haftada 24 saat çalışıyoruz ve temel ihtiyaçlarımı çıkardıktan sonra elime en az 1000 yuro para kalıyor. gerisini siz düşünün.