drama / biyografi
10 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

ünlü sovyet yönetmen andrei arsenyeviç tarkovsky' nin filmi olup orjinal adı olan zerkalo rusçadada ayna demektir. yönetmenin kendi iç dünyasını anlatan otobiyografik diyebileceğimiz filmdir.

yanan ev sahnesi rönesans tablosu güzelliğinde olan filmdir. ateş ve suyun bu kadar güzel resmedildiği bir resim tablosu var mı bilmiyorum ama sinemada böyle sahneleri görünce sinema için sanattır demekten kendimi alamıyorum.

yönetmenin üzerinde en fazla kafa patlatılması gereken filmidir, çünkü belli bir konusu yoktur, çekim tekniği olarakta sürrealist bir tonu vardır.

filmde dış ses olarak duyduğumuz tarkovski’ nin babası olan arseni tarkovski’ nin şiirleri filmde önemli rol oynar. tarkovsi filmini “kadınları ve çocukları birleştiren bir adamı konu alan bir film” olarak tanımlar. bu adam, savaşa gitmesi sebebiyle ailesinden uzak kalan babasıdır. varlığı ya da yokluğuyla geriden bırakılanların hayatını doğrudan etkileyen baba figürü bu şiirlerle anlatılır.

film aralarında nuri bilge ceylan' ın da olduğu michael haneke, pawel pawlikowski, agnieszka holland ve jan troell gibi sanat flmi yönetmenlerin favori filmlerindendir.
devamını gör...
babası arseny tarkovsky tarafından henüz 10 yaşındayken terk edilen yönetmenin bu en kişisel çalışmasının altında, terk edilişe dair hatıralar ve babasının geri döneceğine olan sonsuz umut ve bekleyiş yatmaktadır. yönetmenin babası ünlü bir şairdir ve aşağıdaki linkteki şiiri yönetmenin babası filmde kendisi seslendirmiştir.



olabildiğince şairin kelimelerine sadık kalarak, elimden geldiğince sizler için bir çevirisini yaptım. tam anlamıyla içime sinmese de takdir sizin.

-ilk buluşmalar-

her anını buluştuğumuz
kutlardık bir yortu gibi,
sadece biz bütün dünyada yalnız.
daha cesurdun ve bir kuşun kanadından hafifçe,
merdivenlerde, baş döndürürce,
götürdün, koşarak aşağıya basamaklardan
kendi diyarına, ıslak leylakların arasından
aynalı camın ötesine.

gece çökünce, bir lütuf bahşedildi,
sunak kapıları genişçe açıldı,
karanlıkta parıldadı,
ve çıplaklık yavaşça eğildi
dedim, "tanrı seni kutsasın" uyanınca,
ki anladım minnettarlığım küstahça
uyurdun, ve gök mavisiyle dokunmak için gözlerine,
masadan bükülürdü leylaklar üzerine,
maviyle okşanmış gözlerin,
huzurluydu, ve sıcaktı ellerin

kristalde titreşti nehirler,
sislendi dağlar, ışıltılandı denizler,
tuttun kristal küreyi avuç içinde,
uyuyakaldın tahtında,
-aman tanrım!- benim oldun.

uyandın ve şekle büründün
günlük yaşam sözcüklerine,
sesin tüm güçle doldu boğazına,
ve sen kelimesi kavuştu,
artık "çar" - yeni anlamına.

dünyada her şey dönüştü,
hatta basit eşyalar - leğen, sürahi,
nöbetçi gibi, durduğunda aramızda,
katman katman ve kararlı su.

nereye bilmeden bizi sürükledi.
önümüzde kayboldular, serap gibi,
mucizevi şehirler.
kendiliğinden ayaklarımızın altına serildi naneler,
yol boyu eşlik etti kuşlar,
yukarı sıçradı nehirdeki balıklar,
gözlerimizin önünde genişledi gökyüzü...

peşimizden takip ederken kader,
elinde ustura çılgın bir derbeder.
devamını gör...
içinde fazla bi bok aramayın, yalnızca pişmanlığımı anlattığım film diyo eleman. eleman: tarkovski. haklı. o yüzden pek konuşmaya gerek yok, zamanında ayıkladıklarım konuşsun:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
aynaya baktığında gördüklerini çekmiş andrei tarkovsky. ama işte senin benim anlamam için çekmemiş. o zaman buna mükemmel ya da olağanüstü demek pek anlamlı gelmedi izlerken. kişisel bir film çekilmesine ya da herhangi bir sanat eseri oluşturulmasına karşı değilim. ama bu film özelinde maalesef bir etki uyandırmıyor bende bu durum. filmi beğenmedim açıkçası. çekim tekniğine kesinlikle lafım yok, taş olurum bir şey dersem. adam mükemmel tablolar oluşturmuş ama bunu tuvalde de yapabilirdi.
devamını gör...
bir andrei tarkovsky filmidir.

#1671422
adam ressam değil yönetmen. o yüzden filmi çekmesi kadar doğal bir şey yok. ressam olsaydı önermeniz haklı olurdu. bir insan kendisini en iyi hangi alanda ifade edebiliyorsa o alanda ifade etmelidir. doğrusunu yapmıştır.
devamını gör...
şiiri kelimelerin içinden çekip çıkartıyor tarkovski ... onu renklere dönüştürüyor, yağmura, ateşe, rüzgara bölüyor! şiir gerçeğe büründükçe, gerçekte şiire bürünüyor ve zaman ben'im diye fısıldıyor kulaklara. peki bu şenliğin kaynağı nedir?

-bir nehir ve dibindeki çakıl taşının hikayesi gibi. taş akan suya direnir, gittikçe daha derine gömülür, yosun bile tutar belki, peki ya su? su hiç umursamaz bağrındaki taşı. o sadece akar, hızlanır, yavaşlar, durulur, bulanır ama ille de akar gideceği yere kadar.

bir olay yok, kurgu yok, gizem yok. yağmur var, ateş var, rüzgar var, sessizlik ve tüm bunların harmanlandığı bir zaman yolculuğu. anılarla yoğurulmuş bir ayna. öyle sahneler var ki an'ı çoğaltıyor, sıcak bir fincanın masada bıraktığı buğunun an be an yok oluşunu izletiyor. sonrasında ne fincan var, ne de fincanı tutan bir kimse.

gece yatınca aklımıza hücum eden dakikalar hatta saniyeler içinde bin bir yöne sürüklenen fakat muhakkak içinde olduğunuz anları toplayın ve işte size zerkalo! içselleştirilmiş bir aynaya bakıyoruz, peki karşıda ne var?

tarkovski, şiiri gösteren adamdır. ve bunu sadeliğin güzelliğiyle, an'ların sonsuzluğa nasıl işlendiğini göstererek yapar.
1975 yapımı bu film üzerine bir çok eleştiri getirilmiş olsa da herhangi bir anlam arayışına girmeden izleyenler için kendi akışı içinde ve dupduru olduğu için güzel.


insanın bedeni tıpkı yalnızlık gibi.
kulakları ve gözleri kocaman bulutlar çizer.
artsız arasız ruhumuz ve derinin üstünde.
eldiven gibi giyilmiş yara yara üstüne,
engellerin arasından gökyüzüne yükselir.
buzdan iradenin ve
kuş kanatlarının üstünde
ve kendi ormanlarının
canlı hapishanesinde
parmaklarının arasından işitir
yedi denizin kükreyen ve
parıltılı boru sesini.
ruhumuz bedensiz
bir günahkar sanki
ve sanki cevapsız bir bilmece…
ne eylem, ne düşünce ve ne tek bir satır gelir
kimsenin raks etmediği o yerde
raks edip dönenden…
ve ben rüyamda
bana bir başka kılıkta
başka bir ruh gibi görünürüm.
inançsızlıktan umuda koşar,
ispirto üzerindeki alev gibi
gölgesini salmadan gezer yeryüzünde
ve yadigar olarak masada bırakır
leylak kokusunu…
koş çocuğum
taşı bu bedeni güçlüysen
ve bakır halkanı kovala
bu evrende elinde sopayla,
artık her adım
yaklaştırırken onu
yeryüzü neşeli ve kuru
bir şekilde çınlar kulaklarında…


devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"ayna (film)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim