yazar: ayfer tunç
yayım yılı: 2002
eser; aziz bey hadisesi, kadın hikayeleri yüzünden, soğuk geçen bir kış, kar yolcusu, mikail'in kalbi durdu ve kırmızı azap isimli 6 öyküden oluşmaktadır. kitaba ismini veren öykü aziz bey hadisesi, aşk hastalığına düşmüş bir adamı konu alır.
yayım yılı: 2002
eser; aziz bey hadisesi, kadın hikayeleri yüzünden, soğuk geçen bir kış, kar yolcusu, mikail'in kalbi durdu ve kırmızı azap isimli 6 öyküden oluşmaktadır. kitaba ismini veren öykü aziz bey hadisesi, aşk hastalığına düşmüş bir adamı konu alır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "alkyone" tarafından 29.04.2021 23:30 tarihinde açılmıştır.
1.
çağdaş türk edebiyatı'nın önemli isimlerinden olan ayfer tunç'un kalemi ile tanıştığım ilk kitabıdır. yaklaşık iki günde bitirdiğim, başından sonuna tüm cümleleri ile içimi deşen ve bittiğinde ise içimde hâlâ acı bir boşluk bırakan öyküdür aziz bey'in hayat hikâyesi. kalbim, kalemi çok sağlam bu yazarımızı bu kadar geç keşfetmenin hüznü ve hangi kitabı varsa bir an önce temin edip susamışçasına okuma isteğini bir arada barınıyor. henüz keşfetmemiş olanlara şiddetli tavsiyemdir. okuyun.. ve özellikle bu öyküyü okuyun.
devamını gör...
2.
ayfer tunç “bir deliler evinin yalan yanlış anlatılan kısa tarihi” adlı romanıyla yazın dünyasına bir hareketlilik getirdi ama bence ayfer tunç’un en iyi kitabı “aziz bey hadisesi”dir ve bu öykü kitabının en iyi öyküsü de kitabın adını taşıyan öyküdür.
ayfer tunç bu kitapta bize 5 öykü anlatıyor. beş güzel öykü. kitabın ilk öyküsü ve adaşı olan “aziz bey hadisesi”de tanburi aziz bey’in ölümünden sonra hikaye başa sarılarak anlatılıyor. birçok raslantı aziz bey’in hayatını şekillendiriyor.
aziz bey’in kişiliği dedesinin ve babasının kişiliğinin bir karmasıdır. gururludur aziz bey ve duyguludur da. babasına kafa tutup sevdiği kızın ardından beyrut’a gider, kızdan yüz bulamayınca, dil bilmez, iz bilmez ortalarda kalır. bir ermeni ona yardım eder ve tanbur çalarak hayatını kazanmasını sağlar. babası aziz bey’in tanbur çalmasına oldum olası karşıdır. ama aziz bey’in hayata kalması için tanbur çalması şarttır. ki bu cümle çok önemlidir.aziz bey istanbul’a döndüğünde annesini ölmüş bulur ve babası tarafından affedilmez. babası ölenen kadar onu affetmeyecektir.
aziz bey istanbul’da bir üstad olarak yaşamını sürdürür aynı gece birçok yerde sahne aldığı olur ve bu debdebe salaş meyhanelerde son bulur. son çalıştığı meyhaneden saygılı bir şekilde kovulmaya çalışsa da hüznü ve gururu buna engel olur ama sonunda yaka paça atıldığında, artık yaşamasına gerek kalmamıştır çünkü aziz bey’in hayata kalması için tanbur çalması şarttır.
diğer bir “kadın hikayeleri yüzünden” de kendi halinde bir esnaf olan bir adamın, yan dükkana taşınan kız düşkünü esnafla bir akşam felekten gece çalmasıyla başlar.o adamın kadınlarla olan münasebetinden ve eve geç kaldığında karısının yüzündeki merak ve endişeden büyük haz alan adam, her gece yeni senaryolar kurguluyıp, karısını kadınlarla ilişkisi olduğuna inandırır. bu esnafımızın küçük oyunudur. ama bu oyun kontrolden çıkınca karısının kendini asmasıyla son bulur;
“…ama kalbi olan bir kadındı. ben yok sandım.”
soğuktan kurtulmak için bir hamam giren semavi bey’in öyküsünün adı “soğuk geçen bir kış”tır. semavi bey karısına o kadar düşkündür ki onu bir saniye yalnız bırakmaz. lafın gelişi değil gerçekten bir saniye bile yanından ayrılmaz. artık bu dayanılmaz hale geldiğinde kadın semavi bey’e beni hiç bırkamayacak mısın diye sorar, semavi bey bin saniye bile deyip aşkını ispat ettiğinde kadının elindeki gaz lambası yere düşer ve kadın alev alır. o günden sonra semavi bey ateşe dayanamaz. ısınmak için gittiği hamamda karısına kavuştuğunda bunlar geçmektedir aklından.
diğer üç öykü de yukarıda anlatılanlar kadar kaliteli ve okunmaya değer. bu öyküler bulup okumak sana düşer. kırmızı azap, gerçekle kurguyu birbirine karıştırır mesela; bir kar yolcusu kurtlarla garip bir oyun oyanayan adamın aşk öyküsüdür; mikail’in kalbi durdu ise hem aşk hem düşmanlıkla karılmış muzip ve hüzünlü bir öyküdür. benden bu kadar, gerisi sana kalmış…
ayfer tunç bu kitapta bize 5 öykü anlatıyor. beş güzel öykü. kitabın ilk öyküsü ve adaşı olan “aziz bey hadisesi”de tanburi aziz bey’in ölümünden sonra hikaye başa sarılarak anlatılıyor. birçok raslantı aziz bey’in hayatını şekillendiriyor.
aziz bey’in kişiliği dedesinin ve babasının kişiliğinin bir karmasıdır. gururludur aziz bey ve duyguludur da. babasına kafa tutup sevdiği kızın ardından beyrut’a gider, kızdan yüz bulamayınca, dil bilmez, iz bilmez ortalarda kalır. bir ermeni ona yardım eder ve tanbur çalarak hayatını kazanmasını sağlar. babası aziz bey’in tanbur çalmasına oldum olası karşıdır. ama aziz bey’in hayata kalması için tanbur çalması şarttır. ki bu cümle çok önemlidir.aziz bey istanbul’a döndüğünde annesini ölmüş bulur ve babası tarafından affedilmez. babası ölenen kadar onu affetmeyecektir.
aziz bey istanbul’da bir üstad olarak yaşamını sürdürür aynı gece birçok yerde sahne aldığı olur ve bu debdebe salaş meyhanelerde son bulur. son çalıştığı meyhaneden saygılı bir şekilde kovulmaya çalışsa da hüznü ve gururu buna engel olur ama sonunda yaka paça atıldığında, artık yaşamasına gerek kalmamıştır çünkü aziz bey’in hayata kalması için tanbur çalması şarttır.
diğer bir “kadın hikayeleri yüzünden” de kendi halinde bir esnaf olan bir adamın, yan dükkana taşınan kız düşkünü esnafla bir akşam felekten gece çalmasıyla başlar.o adamın kadınlarla olan münasebetinden ve eve geç kaldığında karısının yüzündeki merak ve endişeden büyük haz alan adam, her gece yeni senaryolar kurguluyıp, karısını kadınlarla ilişkisi olduğuna inandırır. bu esnafımızın küçük oyunudur. ama bu oyun kontrolden çıkınca karısının kendini asmasıyla son bulur;
“…ama kalbi olan bir kadındı. ben yok sandım.”
soğuktan kurtulmak için bir hamam giren semavi bey’in öyküsünün adı “soğuk geçen bir kış”tır. semavi bey karısına o kadar düşkündür ki onu bir saniye yalnız bırakmaz. lafın gelişi değil gerçekten bir saniye bile yanından ayrılmaz. artık bu dayanılmaz hale geldiğinde kadın semavi bey’e beni hiç bırkamayacak mısın diye sorar, semavi bey bin saniye bile deyip aşkını ispat ettiğinde kadının elindeki gaz lambası yere düşer ve kadın alev alır. o günden sonra semavi bey ateşe dayanamaz. ısınmak için gittiği hamamda karısına kavuştuğunda bunlar geçmektedir aklından.
diğer üç öykü de yukarıda anlatılanlar kadar kaliteli ve okunmaya değer. bu öyküler bulup okumak sana düşer. kırmızı azap, gerçekle kurguyu birbirine karıştırır mesela; bir kar yolcusu kurtlarla garip bir oyun oyanayan adamın aşk öyküsüdür; mikail’in kalbi durdu ise hem aşk hem düşmanlıkla karılmış muzip ve hüzünlü bir öyküdür. benden bu kadar, gerisi sana kalmış…
devamını gör...
3.
ayfer tunç’un “yeşil peri gecesi”nden sonra en sevdiğim eseridir.
“ne olurdu herkes gibi bir adam olsaydı? hiç... ama belki daha uzun yaşardı...”
muazzam bir hikaye...
sadece 88 sayfa...
sadece 88 sayfa ve muazzam bir hikaye...
öncelikle belirtmek isterim:
güvendiğim kaynaklarımdan şiddetle tavsiye edilmesi üzerine bir kaç kitabını edindiğim ayfer tunç’un kalemi ile tanışmam bu kitapla oldu. ve bundan kesinlikle pişman değilim... iyi ki de bu öykü ile başlamışım...
neden?
birincisi, dil çok güzel. akış muazzam. zaten 88 sayfa, çerez gibi. kısacık. hemen bitiveriyor. lakin, metin öyle güçlü, öyle dolu ki; anlatmaya kalkmak 88 sayfadan fazlasını fazlasıyla hak ediyor...
ikincisi, karakterler oldukça gerçekçi. mesela alkol tüketiyorsanız; bu öyküyü okuduktan sonra gittiğiniz her meyhanede gözleriniz aziz bey’i arayacaktır muhakkak, sizi temin ederim...
toplumumuzun neresine baksak sıklıkla görebileceğimiz kaybeden umutsuz adamların kadınlarla ilişkilerini temel alarak, aslında insanların duygularıyla hareketlerinin hayatlarına etkisini bir kaç pencereden anlatıyor diyebiliriz. hatta bunu bir erkeğin ağzından okuyor, fakat okuduğunuzun aslında bir kadın gözlemi olduğunu da asla dikkatinizden kaçıramıyorsunuz...
psikolojik tespitler çok yerinde ve doğru.
gözlem, muazzam derecede iyi...
ben, gerçekten çok beğendim. aslında o kadar şiddetli tavsiye edildi ki; abartılmış olabileceğine dair bir ön yargı oluşmadı desem yalan olur. lakin metni okuduktan sonra, öncesinde böyle bir ön yargıya kapılmak beni çok utandırdı, söylemeliyim.
kitaba 1000k’da 10 puan verdim. gerçekten hak ettiğini düşünüyorum. kitap okumayı seven herkese şiddetle tavsiyemdir. özellikle erkek çocuğu annelerine sesleniyorum. bu öyküyü 15 yaş üstü bütün erkek çocuklarına okutmanız gerektiğini düşünüyorum...
“ne olurdu herkes gibi bir adam olsaydı? hiç... ama belki daha uzun yaşardı...”
muazzam bir hikaye...
sadece 88 sayfa...
sadece 88 sayfa ve muazzam bir hikaye...
öncelikle belirtmek isterim:
güvendiğim kaynaklarımdan şiddetle tavsiye edilmesi üzerine bir kaç kitabını edindiğim ayfer tunç’un kalemi ile tanışmam bu kitapla oldu. ve bundan kesinlikle pişman değilim... iyi ki de bu öykü ile başlamışım...
neden?
birincisi, dil çok güzel. akış muazzam. zaten 88 sayfa, çerez gibi. kısacık. hemen bitiveriyor. lakin, metin öyle güçlü, öyle dolu ki; anlatmaya kalkmak 88 sayfadan fazlasını fazlasıyla hak ediyor...
ikincisi, karakterler oldukça gerçekçi. mesela alkol tüketiyorsanız; bu öyküyü okuduktan sonra gittiğiniz her meyhanede gözleriniz aziz bey’i arayacaktır muhakkak, sizi temin ederim...
toplumumuzun neresine baksak sıklıkla görebileceğimiz kaybeden umutsuz adamların kadınlarla ilişkilerini temel alarak, aslında insanların duygularıyla hareketlerinin hayatlarına etkisini bir kaç pencereden anlatıyor diyebiliriz. hatta bunu bir erkeğin ağzından okuyor, fakat okuduğunuzun aslında bir kadın gözlemi olduğunu da asla dikkatinizden kaçıramıyorsunuz...
psikolojik tespitler çok yerinde ve doğru.
gözlem, muazzam derecede iyi...
ben, gerçekten çok beğendim. aslında o kadar şiddetli tavsiye edildi ki; abartılmış olabileceğine dair bir ön yargı oluşmadı desem yalan olur. lakin metni okuduktan sonra, öncesinde böyle bir ön yargıya kapılmak beni çok utandırdı, söylemeliyim.
kitaba 1000k’da 10 puan verdim. gerçekten hak ettiğini düşünüyorum. kitap okumayı seven herkese şiddetle tavsiyemdir. özellikle erkek çocuğu annelerine sesleniyorum. bu öyküyü 15 yaş üstü bütün erkek çocuklarına okutmanız gerektiğini düşünüyorum...
devamını gör...