balık deyince düşünen yazar

utanaraktan ve sıkılaraktan ben.
trabzonluyum ama yani işte,
balık aşkım azıcık.
ayda bir bilemedin mevsimde bir..
veri veri sori.

"allaaah! balık dedin mi şöyle bir durup düşüneceksin" diyen, balığa bayılan kişi de olabilir. adı lazım değil, baş harfi ben.

çok seviyorum. öyle böyle sevmiyorum. çok rahat kandırılırım balıkla, o derece...

sırf terapi olsun diye, migrosun balık reyonuna gidip, balıkları seyredip tek tek elime alıp sevmişliğim var. eşim, ne yapıyorsun kelender? gören manyak sanacak demişti.

balık deyince neden düşünmesi gerektiğini düşünen yazardır aynı zamanda.

balık deyince düşünemem ben, yerim. balık tezgahlarına kollarımı açıp yüzükoyun yatmışlığım var.

hayat pahalılığından muzdariptir. eskisi gibi alamıyoruz maalesef. normalde ağzıma bile surmeyecegim palamuta sarıldık. neden? çünkü ucuz.

yanına hangi mezeyi yapayım, nasıl pişireyim diye düşünen yazardır. o balık sofrası gözünün önünden film şeridi gibi geçen yazardır.
ama bu nee yaaa sabah sabah biri (bkz: türk kahvesi) biri balık tanımı girer akşama çok var yaa alacağınız olsun kızlar *
(bkz: meja (yazar)) sende balık borçlusun güzellik *

balık deyince aklıma hep kadın geliyor.
orhan kemal'in kaçak kitabında geçen bir yer vardı.
"odaya girdi, odadaki kadın elbiselerinin içinde balık gibiydi." balık gibiydi demek. gerçekten farklı bir tanımlama. bak kaç yıl oldu okuyalı hala bazen aklıma gelir. ilginç.

bu aralar balık deyince aklıma hep palamut geliyordu. dün akşam kendisiyle hasret giderdim. biraz daha muhabbet ettikten sonra sıra dülgere, barbuna falan gelecek.
kafasına kar yesin ozaman da hamsiyle muhabbet edeceğimdir.
bu arada balıkçının palamutun içine eşantiyon kattığı mezgit. sen balık falan deilsin olm. ayağımın altında fazla dolaşma.

düşünürüm tabi. bu balık üç çeşit beş çeşit değil ki.
ne balığı bu?

balık konusunda ben de oldukça düşünürüm mesela.

kılçıklar yüzünden o kadar çaba sarf ettiğim şey bana standart bir tattan ötesini sunamayacaksa varsın olmasın daha iyi. ekmek arası ekmek köftedan daha çok keyif alırım.

hamsi öyle midur? değuldur.
haçan boyle dutup çerez gibi atayisun, gideyi.

dünyada baktığında 33.230 türü -bunlardan 59 adet türün 95 alt türü var! - olan, bunların 94.647 adet latince isimlendirme ve sinonimlerinin olduğu ve bu balıklara 344 dil de 306.230 isim verildiği düşünüldüğünde, bu duruma düşmesi çok mantıklı olan normal sözlük yazarıdır.

balık çok severim, buldum mu severek yerim, bu aralar çok pahalı, o yüzden biraz aramız açık ama benim de balık denilince düşündüğüm zamanlar oldu. şöyle ki 3 sene öncesine kadar küçük bir teknemiz vardı, eşim onunla balığa çıkardı. şimdi "5 kiloya yakın istavrit tuttum." dediğinde tabii o kadar balığı ben nasıl ayıklayacağım ve o kadar balığı kim yiyecek diye bir düşünürdüm ama hemen 2 kilo kadarını kendimize ayırıp kalanını kayınvalideme verirdim. bir de hiç düşünmeden balığa atladığım bir durum olmuştu. şöyle ki, kamp yaptığımız yerde karavancı bir aileyle tanışmıştık, adam zıpkınla akya denilen devasa balıklardan vuruyordu. bir keresinde 50 kiloya yakın bir akya vurmuştu, eşi balığı parçalara ayırıp kurban eti dağıtır gibi bizim gibi balık tutamayan gariban kampçılara dağıtmıştı.* o zaman, o abla "akya yer misiniz?" dediğinde hiç düşünmeden, "allah hayrınızı kabul etsin abla." diyerekten verdiği balığı almıştım.*

balık burcu olduğum geldi aklıma.
daha sonra da helva filan geliyor. her konudan yemeğe gecisim ışık hizindadir. ha bu arada hayal gucume dogru egilirsem de horon depen hamsileri düşünmeden edemem.