#televizyon dizileri #final yapan diziler
dram / yerli
7 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

bulaşık yıkarken telefonu su bardaklarının rafına koyup, bu hafta son kez izlediğim dizi. ekip biraz how to get away with murder izlese örnek alsa keşke. ölen ölene mubarek. daha doğrusu cinayet falan da değil bildiğin fok yoluna gidiyolar. her bölüm biri boşanıyor, bir başkası evleniyor. hayret doğrusu. karışık akraba işlerinden ötürü rtük cezası bile aldılar. çok hızlılar ve tv de bu iyi bir şey ama işte iq düşüşü yaşıyorum izlerken. tahammülüm buraya kadardı.

edit: dayanamayıp finalin sonlarını da izledim. uzun süre katlandığım her hangi bir şeye bir kapanış ihtiyacı duyuyorum.



filminin sonunda nazım vurulup ölüyor türkan şoray ağlıyor ve kapanış! dizi günümüze uyarlama diye ille de mutlu sonla bitecek ya. zahra tarığı vuruyor (aman ne şaşırdım), tarık öldü mü hapistemi meçhul, ibo sadece çüğüz canım deyip gitti. nehirin bir daha doğurması şart mıydı?


velhasıl kelam klasik türk dizisi kapanışıydı. şimdi bu diziden bi fransız kapanışı beklemek benim aptallığım olur açıkçası.
devamını gör...
bir süre izlediğim bir diziydi ama her fox dizisi gibi o da saçma bir yöne evrildi ve ben de izlemeyi bırakmıştım. başlarda hikayesi merak uyandırmıştı ve ben çok iştahlı izledim belli bir noktadan sonra senaryoyu başka yerleri ile yazmaya başladıklarını anladım ve bıraktım. ağzımı neden bozduğumu düşünüyorsunuz şimdi ama çok güzel olacakken bir çöp olan dizi görünce sinirlerim bozuluyor ne yapayım.
devamını gör...
2020'nin sezon sonuna doğru fox tv'de yayınlanmış, yine aynı isme sahip, 1977 yılında başrollerinde türkan şoray, tarık akan gibi isimlerin olduğu yeşilçam filminin birebir uyarlaması olan dizi. zaten bölüm introsunda da bunu özellikle belirtiyorlar. belli ki senaryolarına ve prodüksiyonlarına güveniyorlar. güvenmekte de haklılar. diziyi 4 bölümdür izliyorum, genel anlamda bu diziye bakış açım olumlu yönde. zira konusu ve senaryosunun zamane tv dizileri furyasında eşi benzerinin pek olmadığı, en azından benim bu zamana kadar bu sektörde eşini benzerini görmediğim bir dizi. annemin dayatmalarıyla son 2 gündür izlemeye başladım.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
dizinin yapımını "medyapım" şirketi ve "no dokuz productions" şirketleri üstlenmiş. no dokuz hakkında hiç bilgim yok, ama medyapım fatih aksoy'a ait. ha ama dizinin künyesinde aksoy soyadıyla farklı bir hanımefendi gözüküyor. yani buradan anlıyoruz ki dizi her ne kadar medyapım himayesinde olsa da, bu dizinin yapımını fatih aksoy üstlenmemiş. hanımefendinin ismini de şuan hatırlamıyorum yalan olmasın. dizinin senaryosunu "hasan tolga pulat" kaleme alırken, yönetmenliğini ise yine ismini hatırlamadığım ve zannımca no-name olan bir başka yönetmen hanımefendiyle birlikte yine hasan tolga pulat üstlenmiş. dizinin başrollerini ise kırgın çiçekler'den sünepe ve uyuz eylül olarak aklımızda kalan "biran damla yılmaz", burak yörük ve feyyaz duman hep birlikte paylaşmışlar.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
hikâye zaten bu 3 ana karakter üzerinden şekilleniyor. feyyaz duman'ın canlandırdığı nazım karakteri. biran damla yılmaz'ın canlandırdığı nehir karakteri. burak yörük'ün canlandırdığı tarık karakteri üzerinden.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
nazım ve nehir uzak mesafe ilişkisi yaşıyorlar. telefon üzerinden aktif şekilde mesajlaşmalı bir ilişki bu. ama birbirlerine bir şekilde şehvet duymayı başarmışlar. nazım özgüvensiz, içine kapanık olgun yaşta bir adam. nehir ise nazım'a göre aşırı güzel, ve özgüveni yüksek bir genç kadın. işte bunlar aktif bir şekilde mesajlaşırken, nehir nazım'dan fotoğrafını atmasını ister. çünkü daha önce hiç yüzünü görmemiş. nazım ise buna asla cesaret edemez, çünkü o nehir'e göre çok çirkindir. nehir aşırı güzel olduğu için de onu asla beğenmezdir. nazım'ın geçmiş kötü anılarından kalan, suratında bulunan koskoca bir kesik yarası da vardır. bu iz çok belirgindir, nazım'a göre nehir asla bu çirkin yüzü görmemelidir. yoksa soğur, ve nazım'dan vazgeçer. nazım'da işte bu sıra büyük bir baraj inşaatının usta başı görevini de üstlenmekte. esasen zaten dizi ağırlıklı olarak bu mekânda geçtiği için doğal olarak ismi de baraj. neyse işte nazım ne yapsak, ne etsek diye düşünürken, aklına başka bir erkeğin fotoğrafını yollamak gelir. o fotoğrafın sahibi de aynı gün baraj inşaatında yeni çalışmaya başlayacak olan "tarık" karakterinin ta kendisidir. tarık ise çok yakışıklı ve karizmatik. nazım'ın fikrine göre nehir bu suratı beğenecektir. işçi dosyalarında da tarık'ın fotoğrafını gören nazım, fotoğrafı nehir'e atar. nehir elbette çok beğenir. ilk aşamanın öyle ya da böyle bir şekilde atlatıldığını gören nazım, bundan sonra da hep bu yalan üzerinden ilişkinin aynen devam edeceğine inanır. ama işler öyle yürümez. aslında bilmez ki, çok büyük bir infahalin fitilini ateşlemiştir. nazım bu özgüven seviyesiyle zaten kadının yanına gelemezken, nehir de der ki "madem o gelemiyor, ben onun yanına gideyim". atlar uçağa, ve baraj inşaatının yapıldığı küçük kırsal bir kasabaya iner. amacı nazım'ı görmektir. nazım'a emri vaki yapar. nazım bunu aniden öğrenince eli ayağı birbirine dolanır. ilk başta bizzat kendisi nehir'i karşılayacakken, sonra bir anda vazgeçip yine umudunu kaybeder. sonra tabi olaylar malum. nazım tarık'a gelir, ve der ki "çık şu kadının karşısına. beni aslında sen olarak biliyor" der. tarık ise nazım ile yaptığı bir anlaşmayla nehir'in karşısına çıkar. olaylar ise bundan sonra kızışır zaten. tarık ve nehir'i yoğun duygular eşliğinde ilişkilerini yaşarken gören nazım, hepten yerin dibine girer. böylelikle de bu 3 karakterin yolları en azından izlediğim 4 bölüm boyunca kesişir durur. dizi genel olarak bunu konu alıyor. hollywood tarafında "her" filmiyle bu tarz konulu örnekler görmüştük, ama türk dizi sektöründe pek alışagelmediğimiz için kesinlikle sektöre farklı bir soluk getirdiğini düşünüyorum. filmi nasıldır orasını bilmiyorum, izlemedim. ama dizi olanı garip bir şekilde tatmin edici.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bu dizideki hiçbir karakter oldu da bitti tadında hissettirmez. her biri çok uç, kendine has tarzları ve derinlikleri olan karakterler. mesela nazım çok silik ve özgüvensizken, tarık bunun tam tersi çok özgüvenli, oldukça karikatürist, eğlenceli sağlam bir karakter. ve bu karikatürize edilmiş karakter asla ve asla abartılı hissettirmez. her bir tipleme ince detaylarıyla işlenmiş. ek karakterler de tuzu biberi olmuş. baraj inşaatında çalışan inşaat işçileri aynı birebir gerçek hayattaki inşaat işçileri gibi. yemekhane aşçısı da çok saf, temiz kalpli, gariban, kırsalın adamı ve oldukça sünepe bir karakter iken, onun eşi olan zahra ise oldukça içten pazarlıklı, dişil özellikleriyle ve inanılmaz güzelliğiyle kara kötü bir karakter inşa etmiş, türlü türlü şehvetli yaklaşımlarla işyerindeki birçok karakterin kendisine hayran olmasını sağlamış bir kevaşe. yani gerçekten, dizide boş bir karakter yok desem yeridir. bu konuda senaristi gerçekten tebrik etmek gerekiyor. böyle sağlam ve ince işlenen karakterlere sahip senaryolar pek göremiyoruz dizi sektöründe artık.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
oyunculukların her biri çok iyi. zaten kadroda birçok tiyatral isimler, veya da köklü oyunculuk geçmişi olan isimler bulunuyor. no-name isimler de var, ama onlar da hiç ama hiç kötü oynanamış. az önce üstte saydığım tüm tiplemeler birebir bu isimlerle örtüşmüş sanki. hepsi sanki gerçek karakterleri bunlarmış gibi oynamış. biran damla yılmaz'da kendini geliştirmiş, gözümden kaçmadı. feyyaz duman zaten silik ve özgüvensiz tiplemesini neredeyse kusursuz canlandırmış. mimikler bile tek başına sanki gerçekten dizideki karaktere gerçekte de sahipmiş gibi hissettiriyor. diyecek tek kelime yok.

sinematografi de genel olarak iyi, tabi burada bazı handikaplar yakaladım onları da aktaracağım. bir kere mekânlar gerçekten çok başarılı. zannediyorum ki ısparta'nın ufak, kırsal bir kasabasında çekilmiş. tüm mekânlar doğal güzelliğe sahip. baraj inşaatının konumu, etrafındaki eşsiz yeşillik, insanın içini kıpır kıpır eden eski sistem müstakil evler... yani böylesine teknoloji üzerinden şekillenen bir konuyu nasıl bu kadar doğal güzellikte mekânlarla harmanlamışlar bilemiyorum. bunun sırrı da sanat yönetmeninde saklı. devamlılık ve color grade'de handikapları mevcut. mesela bir bölümün final sahnesinde nazım normale nazaran nispeten daha fazla saçı başı dağınıkken, yine aynı sahnenin devam bölümünde çekilen sahnede de nazım sanki kuaföre gitmiş, ve sabaha kadar aralıksız saç sakal baş yaptırmış gibi. tamam bu tarz detaylar pek önemsenilmiyor, ama "film çekiminde devamlılık" diye bir kavram bulunur sinemada. e bu kavram da ne için vardır, uygulanmak için vardır. bu tarz detaylara yönetmen dikkat etmezse dizinin doğallığını ve dokusunu oldukça sarsar, ki benim gözümde sarstı da. bir başka sahnede de nazım'ın bindiği şirket arabası oldukça çer çamurlu kirli bir vaziyetteyken, yine aynı zamanda, aynı sahnede geçen başka planda araba tertemiz. lan sahne aynı zaman kavramında akıyor, araba ne ara temizlendi? daha da fenası var. bu temiz sahnesinden sonra yine aynı zaman kavramında ve aynı sahneyle bağlantılı olan sahnede, yine araba çer çöp, çar çamur pis bir vaziyette. bu da çok ciddi devamlılık hatalarından biri maalesef. seyirciyi dizinin dünyasından uzaklaştırabilir. color grade konusunda da ilk 3 bölüm oldukça yerli yerindeyken, 4. bölümde sanki "kardeşlerim" ayarında bir renk paleti kullanılmış. ulan senin anlattığın hikâye zaten psikolojik olarak oldukça karanlık bir hikâye. ki zaten ilk 3 bölümde dizinin renkleri de bu konsepte uygun, nispeten daha karanlık, kahverengi tonlardaydı. 4. bölüme geçince sanki konudan ve hikâyeden alâkasız, rengarenk bir renk paleti kullanılmış. hatta zannediyorum renk paleti bile kullanılmamış. tamamen ham görüntüden oluşuyor. olmaz efendim. sen vlog videosu çekmiyorsun, sinema sanatı icrası ediyorsun. sinemada renkler çok ama çok önemlidir seyirci manipülasyonu açısından. buna da mutlaka farklı tanımlarımda değineceğim.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
müziklere en ufak laf edemem, edecek cürreti de kendimde göremem. zira dizinin müzikleri "cem tuncer, ve ercüment orkut" ikilisine emanet edilmiş. benim için türk dizi müzisyenleri denildiğinde ilk aklıma gelen 4 kültleşmiş isim var. en tepemde sen anlqr karadeniz, yabani, hercai, kötü kan gibi dizilerin de müziklerini üstlenen "ender gündüzlü ve metin arıgül" yer alırken, aynı şekilde bizim hikâye, o hayat benim, ego, kalpazan gibi dizilerin müziklerini üstlenen "cem tuncer ve ercüment orkut" ikilisi yer alır. bu dörtlünün ise besteleri muazzam ötesidir. alp yenier, tamer süerdem, toygar ışıklı gibi 2. sınıf müzisyenlerin aksine, doğaüstü besteleriyle de oldukça insanı farklı hislere sokmayı başarıyorlar. ayrıca tüm besteleri orijinaldir, ve sentezleri inanılmaz boyuttadır. dizinin konseptine ve atmosferine göre her türlü duyguyu verebilecek müzikler üretmekte de üstlerine yoktur. işte bu sebeple de, baraj dizisinin müzikleri benim için kusursuz.



(favorim)


yani sonuca gelirsek, dizi oldukça başarılı. yayın takvimini incelediğimde 39 bölüm yayınlandığını görüyorum. kısa mı, yoksa uzun mu sürmüş ondan pek emin değilim, zira 1 sezon sadece. ama emin olduğum bir şey var ki, o da hakettiği reytingi alamadığı yönünde. bunu youtube izlenmelerinden anlayabilirsiniz. yine şaşırmadım ne yazık ki. tv'de bir dizi iyiyse, o asla reyting almaz. henüz diziyi daha 4 bölüm izledim, şuanlık her şey yerli yerinde. ileride bozar mı bilemem. ama bozsa bile, bu dizi için yazdığım ilk ve son tanım bu olacak. çünkü oldukça yeterli bir tanım oldu.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"baraj (dizi)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim