ben bir şeyler anlatmak istiyorum
başlık "parttimemutlu" tarafından 04.02.2024 23:58 tarihinde açılmıştır.
1.
selamlar. ben part-time mutlu. bir süredir full time mutsuz olduğumu belirtmek istiyorum. arkadaşsızlıktan tam olarak ölüp bitiyorum. burada, anonim bir kimlik olarak bir şeyler anlatmaya o kadar çok ihtiyacım var ki. bunu size anlatabilirim. korkunç paranoyak bir insanım, yakın zamanda majör depresyon ve panikatak teşhisi aldım. bunu arkadaşlarıma anlatamıyorum çünkü arkadaşım yok, olanlar da bunları anlayacak insanlar değil aslında. buraya bir şeyler yazmaya, kimsenin dinlemeyeceği ve belki de okumayacağı şeyleri anlatmaya geldim. ara ara buraları turunculandırıp, kimsenin yazmadığı ya da yazmayacağı bu başlığı tek başıma doldurabilirim. kızabilirsin, söylenebilirsin ve hatta bana ne diyebilirsin.
şimdi başlıyorum anlatmaya. ben, aslında gerçekten bıktım ve usandım bu hayattan. bu ülkede yaşamak başlı başına zaten bir sorun, her gün gelecek kaygısı ile yaşarken bir yandan da bu hayatın akışına sıkışmış hissediyorum. mutsuzluğumun sebebi bunlar olabilir mi bilmiyorum gerçi. neden mutsuz hissettiğimi bilmiyorum ama buna konan ismin farkındayım. bir, arkadaşsızlık. iki, yalnızlık. üç, ihmalkar bir ailenin büyüttüğü çocuk olmak. neyse, terapiye başladım. her hafta görüşmemizi istedi, düzenli gelmeyeceksem başlamamamı önerdi. uzun vadede psikiyatriye yönlendirebileceğini belirtti. sorun değil, dedim. bundan 10 sene önce de gitmiştim. o zamanlar uyku ilacı beni ölü gibi uyutmuştu. pek tatlı anılar değil. terapistim bana kahve ikram etti, bol şekerli bol köpüklü bir türk kahvesi. kahvenin üzerindeki köpükleri hiç sevmem ama bunu söylemedim kahve içer misiniz dediklerinde. kahveyi sıcak da içemem, soğutmak için epey bi bekledim. sonra tek yudumda içtim stresten. saçma bir anı gibi geliyor ama merak ediyorum bunların ne anlama geldiğini. kendisi epey bi güzel kadın. sanırım dudaklarında da dolgu var. giyimi, tarzı, aşırı güzel bir kadın. 10/10 puan verdim. iki terapist daha vardı radarımda. biri erkekti. onu cinsiyet yüzünden eledim. diğeri ise aşırı islamcı seanslar uyguluyormuş. onu da o yüzden eledim. bu kadından başka seçeneğim kalmadı gibi oldu biraz yani. öyle. ikinci seansım yakında. anlatacaklarımı her gece yatmadan evvel yarım saat düşünüyorum ve ne söyleyeceğimi dahi planlıyorum. ilk seans içinde bunu yapmıştım ve terapist neyin var dediğinde ağladığım için uzun süre konuşamadım. makyajımı silmeden uyumuyor, hatta çift aşamalı temizlik yapmadan günü bitirmiyor olmama rağmen ağlayınca gözlerimi silmemle birlikte peçete maskara izi oldu. ya abi, iki gündür gözümde ne yapıyorsun sen. kaç kere temizledim yani. saçmalığa bak. neyse, bu kadardı. bu part. iyi geceler.
şimdi başlıyorum anlatmaya. ben, aslında gerçekten bıktım ve usandım bu hayattan. bu ülkede yaşamak başlı başına zaten bir sorun, her gün gelecek kaygısı ile yaşarken bir yandan da bu hayatın akışına sıkışmış hissediyorum. mutsuzluğumun sebebi bunlar olabilir mi bilmiyorum gerçi. neden mutsuz hissettiğimi bilmiyorum ama buna konan ismin farkındayım. bir, arkadaşsızlık. iki, yalnızlık. üç, ihmalkar bir ailenin büyüttüğü çocuk olmak. neyse, terapiye başladım. her hafta görüşmemizi istedi, düzenli gelmeyeceksem başlamamamı önerdi. uzun vadede psikiyatriye yönlendirebileceğini belirtti. sorun değil, dedim. bundan 10 sene önce de gitmiştim. o zamanlar uyku ilacı beni ölü gibi uyutmuştu. pek tatlı anılar değil. terapistim bana kahve ikram etti, bol şekerli bol köpüklü bir türk kahvesi. kahvenin üzerindeki köpükleri hiç sevmem ama bunu söylemedim kahve içer misiniz dediklerinde. kahveyi sıcak da içemem, soğutmak için epey bi bekledim. sonra tek yudumda içtim stresten. saçma bir anı gibi geliyor ama merak ediyorum bunların ne anlama geldiğini. kendisi epey bi güzel kadın. sanırım dudaklarında da dolgu var. giyimi, tarzı, aşırı güzel bir kadın. 10/10 puan verdim. iki terapist daha vardı radarımda. biri erkekti. onu cinsiyet yüzünden eledim. diğeri ise aşırı islamcı seanslar uyguluyormuş. onu da o yüzden eledim. bu kadından başka seçeneğim kalmadı gibi oldu biraz yani. öyle. ikinci seansım yakında. anlatacaklarımı her gece yatmadan evvel yarım saat düşünüyorum ve ne söyleyeceğimi dahi planlıyorum. ilk seans içinde bunu yapmıştım ve terapist neyin var dediğinde ağladığım için uzun süre konuşamadım. makyajımı silmeden uyumuyor, hatta çift aşamalı temizlik yapmadan günü bitirmiyor olmama rağmen ağlayınca gözlerimi silmemle birlikte peçete maskara izi oldu. ya abi, iki gündür gözümde ne yapıyorsun sen. kaç kere temizledim yani. saçmalığa bak. neyse, bu kadardı. bu part. iyi geceler.
devamını gör...
2.
tekrar merhaba. yine ben. bugün üçüncü terapi günümdü ve daha önceki iki terapiye güle oynaya çıkmış bir insandım ama bugün ağlayarak çıktım terapiden. bugünün konusu çocukluğumdu. bireyselliğim ve hissettiğim yalnızlık duygusunun temelleriydi. adını hatırlamadığım ama alt bilinç miydi neydi, o tarz bir konuyla düşüncelerimi dinlediği bir şeyler yaptı terapist.
bir ormandaydım, yanımda kim vardı? bu soruya kimseyi bulamadım. kimse yoktu çünkü yanımda. tek olamam mı dedim, olmaz dedi terapist. hayvan olur mu dedim, olmaz insan olmalı dedi. aklıma kimse gelmedi. duraksadım, bana zaman tanıdı düşünmem için. sonrasında abim dedim. velhasıl konu buradan öyle bir dallanıp budaklandı ki, yalnız hissediyor olma sebebimin özüne vardım. bağlantı duyduğum bir insan yoktu çünkü. çocukken kurulan güvenli bağlanma bende yoktu. bunu yaşamamıştım ve ne olduğunu bilmediğim bir şeyin yokluğuyla baş etmeye çalışan bir insandım. yalnızlık hissini hiç bu kadar derinden anlamamıştım aslına bakarsanız. aileme dahi bir aidiyet duymuyor olmamı açıklayamıyordum ama artık nasıl açıklayacağımı öğrendim. abimle aramızda ülkeler, mesafeler girince kendimi neden yetim gibi hissettiğimi de öğrendim. çünkü bunca yıl benim gözümde babam abimdi. bunca yıl tek ailem oymuş. şimdi ise o da yok, kendimi yalnız hissetmemin en büyük temellerindenmiş bu. terapist dedi ki, çok yalnızsın ve kimseye bir bağın yok. ikili ilişkilerde neden hep batırdığımı öğrendim böylece. neden hep kötü bittiğini, neden hep bir şeylerin yürümediğini öğrendim. ne zaman birine karşı adım atsam, kendimi fazlalık hissediyor oluşumu fark ettim. hep diken üstündeydim insanların yanında. ya fazla konuştuysam, ya yanlış bir şey söylediysem, ya aşırı yorum yaptıysam, ya burada istenmiyorsan, ya burada olmamalıysam, ya bana kibarlıktan git diyemiyorsa, ya bana hayır demek istiyor ama ayıp olmasın diye yapamıyorsa, ya burada onlar için gereksizsem, ya onlar için fazlalıksam?
kim bana bu fazlalık hissini bu kadar derinden hissettirmişti?
ailem. çocukken yaşanan en ufak bir olayın 23 yaşında hayatımı cehenneme çevirmesi ne kadar ironik, değil mi?
terapiden çıkınca çok kötü hissettim. birçok şeyle yüzleştim bugün. kendimi acı deryasının ortasında hissediyorum artık. kendime kızarken, kendimi bu kadar kötü eleştirirken farkında olmadan aslında çocukluğuma kötü sözleri edenmişim. sorun bende değilmiş. sorun, bende değilmiş.
ben problemli değilmişim, ben hatalı değilmişim, ben yanlış değilmişim. ben, ben gerçekten problemli ve hasta olan değilmişim.
ben gerçekten ailemin anlattığı gibi problemli değilmişim. problem ben değilmişim. problem insanlarmış, problem başkalarıymış. ben yalnızca kendimi suçlamışım, çünkü kendimi buna bile layık görmekte zorlanmışım.
bir ormandaydım, yanımda kim vardı? bu soruya kimseyi bulamadım. kimse yoktu çünkü yanımda. tek olamam mı dedim, olmaz dedi terapist. hayvan olur mu dedim, olmaz insan olmalı dedi. aklıma kimse gelmedi. duraksadım, bana zaman tanıdı düşünmem için. sonrasında abim dedim. velhasıl konu buradan öyle bir dallanıp budaklandı ki, yalnız hissediyor olma sebebimin özüne vardım. bağlantı duyduğum bir insan yoktu çünkü. çocukken kurulan güvenli bağlanma bende yoktu. bunu yaşamamıştım ve ne olduğunu bilmediğim bir şeyin yokluğuyla baş etmeye çalışan bir insandım. yalnızlık hissini hiç bu kadar derinden anlamamıştım aslına bakarsanız. aileme dahi bir aidiyet duymuyor olmamı açıklayamıyordum ama artık nasıl açıklayacağımı öğrendim. abimle aramızda ülkeler, mesafeler girince kendimi neden yetim gibi hissettiğimi de öğrendim. çünkü bunca yıl benim gözümde babam abimdi. bunca yıl tek ailem oymuş. şimdi ise o da yok, kendimi yalnız hissetmemin en büyük temellerindenmiş bu. terapist dedi ki, çok yalnızsın ve kimseye bir bağın yok. ikili ilişkilerde neden hep batırdığımı öğrendim böylece. neden hep kötü bittiğini, neden hep bir şeylerin yürümediğini öğrendim. ne zaman birine karşı adım atsam, kendimi fazlalık hissediyor oluşumu fark ettim. hep diken üstündeydim insanların yanında. ya fazla konuştuysam, ya yanlış bir şey söylediysem, ya aşırı yorum yaptıysam, ya burada istenmiyorsan, ya burada olmamalıysam, ya bana kibarlıktan git diyemiyorsa, ya bana hayır demek istiyor ama ayıp olmasın diye yapamıyorsa, ya burada onlar için gereksizsem, ya onlar için fazlalıksam?
kim bana bu fazlalık hissini bu kadar derinden hissettirmişti?
ailem. çocukken yaşanan en ufak bir olayın 23 yaşında hayatımı cehenneme çevirmesi ne kadar ironik, değil mi?
terapiden çıkınca çok kötü hissettim. birçok şeyle yüzleştim bugün. kendimi acı deryasının ortasında hissediyorum artık. kendime kızarken, kendimi bu kadar kötü eleştirirken farkında olmadan aslında çocukluğuma kötü sözleri edenmişim. sorun bende değilmiş. sorun, bende değilmiş.
ben problemli değilmişim, ben hatalı değilmişim, ben yanlış değilmişim. ben, ben gerçekten problemli ve hasta olan değilmişim.
ben gerçekten ailemin anlattığı gibi problemli değilmişim. problem ben değilmişim. problem insanlarmış, problem başkalarıymış. ben yalnızca kendimi suçlamışım, çünkü kendimi buna bile layık görmekte zorlanmışım.
devamını gör...