1.
sözün üstüne söz de söylemek haddini bilmezliktir diyorum ve "."
devamını gör...
2.
ben seni unutmak için sevmedim
gülmen ayrılık demekmiş bilmedim
bekledim sabah akşam yollarını
ölmek istedim, bir türlü ölmedim
aşk bu mu, sevda bu mu, hayât bu mu
kalp acı, dünya hüzün, göz yaş dolu
şimdi sen kimbilir nerelerdesin
gelir gecelerden koşarak sesin
bana en acı haber kiminlesin
adını içimden hâlâ silmedim
aşk bu mu, sevda bu mu, hayât bu mu
kalp acı, dünya hüzün, göz yaş dolu
müzik : âmir ateş
sözler: ilham behlül pektaş
gülmen ayrılık demekmiş bilmedim
bekledim sabah akşam yollarını
ölmek istedim, bir türlü ölmedim
aşk bu mu, sevda bu mu, hayât bu mu
kalp acı, dünya hüzün, göz yaş dolu
şimdi sen kimbilir nerelerdesin
gelir gecelerden koşarak sesin
bana en acı haber kiminlesin
adını içimden hâlâ silmedim
aşk bu mu, sevda bu mu, hayât bu mu
kalp acı, dünya hüzün, göz yaş dolu
müzik : âmir ateş
sözler: ilham behlül pektaş
devamını gör...
3.
eserin künyesi ile ilgili tüm bilgiler verilmiş, papağanlık etmeyeyim. hepsi doğru.
öyle bir şarkıdır ki, ben böyle şarkıları pek dinlemem diyen kişi en az 5 farklı icracıdan duymuştur. bileni 10 farklı isim sayar. mûsıkiye düşmüş olanı 15-20 kişi sayar. öyle bir şarkıdır, herkes söylemiştir, ucu açıktır, 30'ları aşar 40'ları aşar.
ben bu şarkıyla nasıl tanıştığımı, nasıl klasik mûsıkiye alıştığımı dün gibi hatırlarım.
15 yaşındayken daha, çalışıyor, para kazanıyor ve tıynetim gereği içiyordum. çamlık denen o yerde, en göz önündeki bankta, en ışıklı bankta, büfeye en yakın bankta her cumartesi oturuyordum. orada çok güzel abiler tanıdım, efkârlıydı abiler, ben de geri kalmazdım.
bir akşamüstü, artık oraya gide gele, sağa sola selam ede ede, biraz "tek başına içen genç adam" olmuştum ve mangal yapanı çağırır, balık yapanı ikram eder, buyur gel derler, tek oturma derler, çok güzel günlerim geçti, hiç ama hiç belaya rast gelmedim.
hiç unutmuyorum yine en güzel yerdeyim, o güzel bankta, biraz da kalabalık gün, her yer dolu, birkaç abi çok nazik şekilde oturabilir miyiz dediler, tabii dedim lütfen ne demek, buyurun abiler.
balcalı'da teknisyen, emekli müzik öğretmeni, güzelyalı mahallesinde sağlık ocağında doktor, * soy adı neydi allahım, büyüktürk idi galiba. belki bir kişi daha.
oturduk ettik. doktor daha elegant tabii. arabasının bagajından cevizler getiriyor viskiler vs.
balcalı teknisyeninin sesi güzel, sarhoş güzeli yani, gidiyor işte o kafayla, emekli müzik öğretmeni de saz çalıyor.
bak bunlar bir başladılar,
aşk bu mu? sevda bu mu? hayat bu mu?
bir başladılar ki, 30 dakika,
bu şarkı 30 dakika söylendi masada,
bana da zar zor söylettiler, diyorum ki ben söyleyemem sesim kötüdür filan, yok söyle söyle diyor balcalı teknisyeni, saz sesinin ayıbını örter biz bizeyiz utanma söyle boşver diyor sesin kötü olsun.
söylemiştim evet.
ve sabah uyandığımda, işe bu şarkıyı söyleye söyleye gitmiştim.
yaşım 15'di,yalan olmasın belki 16.
ben seni, unutmak için, sevmedim.
öyle bir şarkıdır ki, ben böyle şarkıları pek dinlemem diyen kişi en az 5 farklı icracıdan duymuştur. bileni 10 farklı isim sayar. mûsıkiye düşmüş olanı 15-20 kişi sayar. öyle bir şarkıdır, herkes söylemiştir, ucu açıktır, 30'ları aşar 40'ları aşar.
ben bu şarkıyla nasıl tanıştığımı, nasıl klasik mûsıkiye alıştığımı dün gibi hatırlarım.
15 yaşındayken daha, çalışıyor, para kazanıyor ve tıynetim gereği içiyordum. çamlık denen o yerde, en göz önündeki bankta, en ışıklı bankta, büfeye en yakın bankta her cumartesi oturuyordum. orada çok güzel abiler tanıdım, efkârlıydı abiler, ben de geri kalmazdım.
bir akşamüstü, artık oraya gide gele, sağa sola selam ede ede, biraz "tek başına içen genç adam" olmuştum ve mangal yapanı çağırır, balık yapanı ikram eder, buyur gel derler, tek oturma derler, çok güzel günlerim geçti, hiç ama hiç belaya rast gelmedim.
hiç unutmuyorum yine en güzel yerdeyim, o güzel bankta, biraz da kalabalık gün, her yer dolu, birkaç abi çok nazik şekilde oturabilir miyiz dediler, tabii dedim lütfen ne demek, buyurun abiler.
balcalı'da teknisyen, emekli müzik öğretmeni, güzelyalı mahallesinde sağlık ocağında doktor, * soy adı neydi allahım, büyüktürk idi galiba. belki bir kişi daha.
oturduk ettik. doktor daha elegant tabii. arabasının bagajından cevizler getiriyor viskiler vs.
balcalı teknisyeninin sesi güzel, sarhoş güzeli yani, gidiyor işte o kafayla, emekli müzik öğretmeni de saz çalıyor.
bak bunlar bir başladılar,
aşk bu mu? sevda bu mu? hayat bu mu?
bir başladılar ki, 30 dakika,
bu şarkı 30 dakika söylendi masada,
bana da zar zor söylettiler, diyorum ki ben söyleyemem sesim kötüdür filan, yok söyle söyle diyor balcalı teknisyeni, saz sesinin ayıbını örter biz bizeyiz utanma söyle boşver diyor sesin kötü olsun.
söylemiştim evet.
ve sabah uyandığımda, işe bu şarkıyı söyleye söyleye gitmiştim.
yaşım 15'di,yalan olmasın belki 16.
ben seni, unutmak için, sevmedim.
devamını gör...