pencere yazar profili

askerlik hizmetimi yaptığım trakya ilimiz.

tüm gençlere ivedilikle tavsiye ettiğim eylem.

müzikkalite evrenimiz, büyük sanatçı ahmet kaya abimizin sürgündeyken bir konserde telinden, dilinden doğaçlama dökülmüş bir şarkısıdır. söylerken sesinde hem vatanı, hem gurbeti açık seçik görürsünüz. ahmet abi çok güçlü bir insandı. namuslu, onurlu yıkılmayan bir baba idolü. bir dağdı ahmet kaya. fakat işte bütün sanatçılar gibi çok da duygusal bir insandı. buradayken hiç bir düşman yenemedi onu, gurbet yendi. vatan hasretinden ölen bir insan ne kadar kötü olabilir?

bir süredir eski güzel günlerim kabus olup rüyalarıma giriyor. her etim ayrı ezilmiş, dokularından sökülmüş ve acemice dikilmiş hissediyorum sabahları. iyi ki ahmet kaya var ve güçlü bir abi olarak uyanır uyanmaz bu gücü zerk ediyor kulaklarımdan kalbime.
çok özledik...

ağlama bu dertler elbet biter babam...

sorun belki de her şeyin fazlasıyla özet olmasıdır.

fazıl hüsnü dizeleriyle cevap vermek istediğim başlıktır.

“hangi mahallede imam yok,
ben orada öleceğim.
kimse görmesin ne kadar güzel,
ayaklarım, saçlarım ve her şeyim…

ölüler namına, azade ve temiz,
meçhul denizlerde balık,
müslüman değil miyim, haşa,
fakat istemiyorum kalabalık…

beyaz kefenler giydirmesinler,
sızlamasın karanlığım havada.
omuzlardan omuzlara geçerken sallanmayayım,
ki bütün azalarım hülyada…

hiçbir dua yerine getiremez,
benim kâinatlardan uzaklığımı.
yıkamasınlar vücudumu, yıkamasınlar;
çılgınca seviyorum sıcaklığımı…”

birey yaşamında en acılı bitişlerin de, en heyecanlı kıpır kıpır muhteşem başlangıçların da fon müziği olabilecek eşsiz bir eser.

muhteşem bir feridun düzağaç eseridir. ilk dinlediğim gün hala aklımda. 2003 yılıydı. (tarih kadar eski zamanlardan geldiğim doğrudur.) salak bir lise son talebesiydim. büyüyünce deli gibi romancı olmak istiyordum. (büyüdüm henüz olamadım. yaşım 41. lakin henüz geç değil. zira büyük romancı vedat türkali'de ilk romanını 40 yaşındayken yayınlamıştı) deli gibi roman ve şiir kitapları okuyordum. bu beni orantısız duygusal bir öküz yaptı. (duygusuz bir öküz olmaktan evladır bu durum) internet cafenin winanp listesinde tesafüfen dinlemiştim. o gün bir saat sadece bu şarkıyı dinleyerek zaman geçirmiştim cafede.

esas itibariyle teoman'ın söylediği "yağmur" isminde iki şarkısı vardır. ikisi de birbirinden güzeldir. aynı zamanda çok güzel bir kadın ismidir. nadir rastlanır. lakin rastladıklarınız mutlaka güzeldir.

ankara'nın her zerresinde kozmik derecede gizemli ve muhteşem anılarım vardır. dünyanın en kocaman mutlulukları defalarca ve değişik yıllarda bu fevkalade kentte yaşanmıştır. zira yaşayan bendim oradan biliyorum. her zerresinde tarifi imkansız bazen anlamsızlıklarından irinler, ironiler patlayan acılar vardır. o acılar da bana ait. onları bile hiç bir şeye değişmem. içinde ankara'nın zerreleri geçen her şarkı mutlaka güzeldir. onlardan biri.

"ayrılık hali ölümden beter derler yalan. hayata sadakattir ayrılık"

gerçekten de ülkemizde olan konsepttir. bir zamanlar daha fazlaydı. istanbul'da hala hatrı sayılır sayıda sabahçı kahvesi olduğunu düşünüyorum.

benim de genç ömrümde değişik yıllar ve şehirlerde ilgili mekanda sabahlamışlığım vardır. her gencin ömrümde bir defa benzer çaresizliğe düşmesini dilerim. dost musun düşman mısın diye sorabilirsiniz. yapmayın. popomuzu kendi soktuğumuz belalardan kurtarmanın çok değişik bir hazzı vardır. ömrümüz hayatımızı steril şartlarda tüketmek için çok kısa.

ve bir de efsane ferdi tayfur şarkılarındandır tabii.

koskoca 1990'ları 1 dakika 51 saniyede tekrar yaşabildiğim şarkıdır. ercan saatçi bile nasıl böyle iyi bir şarkı yapabildiğine hala şaşkındır.

uzun bir süre en seveceğiniz insanı ilk gördüğünüzde bedeniniz, ruhunuz ve kalbinizde taşan armoninin notalarıyla başlayan muhteşem bir barış abi şarkısıdır. sözlü kısma gelmeden kısım nasıl açılsam nasıl yapsamın müzikalinin avuçlarınızın terlemesidir.
sözlü kısım geldiği an kalbinizin dakikada 4445 kere çarpması her şeyin dilinize dökülmesi ama gelmemesinin hissiyatıdır.
gerisi heyecanlı sevişmelerdir. harikadır.

rüzgar olup ince beline sarılayım yar
çimen olup ayağına serileyim yar
sürme olup gözlerine sürüleyim yar
canımı iste canım bile sana kurban yar!!!

çok da iyi olduğumuz bir alan değil.

1990'lara ait muhteşem bir bryn adams eseridir. arz ederim.

neresini ve neden sevdiğimi hiç anlayamayacak olsam da oyun havalarına bayılıyorum. ilgili şarkı arap müziğinden çalıdığımız sayısız klasik oyun havalarından biridir. kanaatimce en güzel yorumlarından biri nesrin sipahi'ye aittir. hadi popomizda hareket etmeyen eklem yeri kalmasın şarkıyla. imkanı olanlar sevişsin de hatta.

gezegende yaşanmış en büyük nitelikli dolandırıcılığının tüy dikme saplamasıdır.

dinlerken hafif hafif eşlik ettirir kendine. uzun uzun düşündürür. sonra ölsen de gözün açık gitmez. yaşanmış hayaller ağzında fevkalade bir tat olur. gerçekleştiremediğin hayalleri gerçekmiş gibi kalbinin tuvaline çizmişsindir. bunu avcunun içiyle yapmışsındır. ölmek de korkulacak bir ayıp gelmez insana artık.

esas itibariyle muhteşem bir edip cansever şiiridir. yeni türkü tarafından da hakkıyla bestelenmiştir. ama nedense derya köroğlu şiiri "umut" ismiyle besteledi.

bütün iyi kitapların sonunda
bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda
meltemi senden esen
soluğu sende olan
yeni bir başlangıç vardır

parmağını sürsen dünyaya, rengini anlarsın
gözünle görsen elmayı, sesini duyarsın
onu işitsen, yuvarlağı sende kalır
her başlangıçta yeni bir anlam vardır.

nedensiz bir çocuk ağlaması bile
çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır.

gayet sağlam bir abd yapımıdır.

zerrin arbaş'ın hayatını erken yaşta kaybeden kızı.