yazar: serkan karaismailoğlu
yayım yılı: 2017
serkan karaismailoğlu bu eserinde, ikinci bir beyin olarak görülen bağırsakları ve içerisinde yaşayan mikroorganizmaları ayrıntısıyla fakat akıcı üslubuyla okurlarıyla buluşturuyor.
yayım yılı: 2017
serkan karaismailoğlu bu eserinde, ikinci bir beyin olarak görülen bağırsakları ve içerisinde yaşayan mikroorganizmaları ayrıntısıyla fakat akıcı üslubuyla okurlarıyla buluşturuyor.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "maviyesilhayat" tarafından 19.11.2021 14:56 tarihinde açılmıştır.
1.
mikrobiyota.
"ne yersen o'sun."
yaşadığımız dar zamanın etkisi ile ulaşabilir kaynağımız olan karbonhidrata dair cümleleri, beni üzen kitap. günde en fazla iki dilim ekmek ile hayatını idame ettiren bir insan olmama rağmen ekmeğe elim uzadıkça vicdanım cız etti sayesinde. ki zaten prensip olarak ıvır zıvır ile beslenmeyeli çok uzun yıllar oluyor. ancak "ne yiyeceğinizi söylemek asla haddim değil." diyen bir adamın yiyeceklerim hususunda çokça düşünmeme sebep olması da başarısıdır benim nezdimde.
bilmeyenler için mikrobiyota, bağırsaklarımızda yaşayan bakteriler. yazar ise onları bizden farklı/bizim dışımızda konaklar olmanın yanında bizi yöneten milyonlar olarak tanımlıyor.
bir iskender'in kokusunun fizyolojik olarak üzerimizde bıraktığı etkiden başlayıp ağzımızda ve sonrasında bağırsaklarımızda süren yolculuğunu anlatıyor. bunu yaparken de tolkien'e, martin'e göndermeler ile yaptığı için oldukça can sıkıcı bu yolculuğa gülümseyerek devam etmemizi sağlıyor. düşünsenize içinizde farklı farklı birçok mikrop var ve bunlar demirtahtı ele geçirmek istiyor. karbonhidrata yüklenirsek cercei kazanacak, yapmayalım. *
kendisi bir sinir bilimci olan serkan ismailoğlu, zihnimizde yaşadığımız sorunların kaynağının da mikrobiyota olma ihtimali üzerinde duruyor çokça. henüz çok yeni çalışmalar olduğunu söylese de, salçalı ekmek ile sokakta beslenen çocukların neslinden olduğum için bu beni birazcık korkuttu açıkçası. son olarak tıp jargonunu zorunlu olduğu kadar kullanması ve alışageldiğimiz bir dil ile kurguladığı * kitap oldukça keyifli ve bilgilendirici. okuyun. dinleyeyim derseniz de storytelde de bulunmakta. *
"ne yersen o'sun."
yaşadığımız dar zamanın etkisi ile ulaşabilir kaynağımız olan karbonhidrata dair cümleleri, beni üzen kitap. günde en fazla iki dilim ekmek ile hayatını idame ettiren bir insan olmama rağmen ekmeğe elim uzadıkça vicdanım cız etti sayesinde. ki zaten prensip olarak ıvır zıvır ile beslenmeyeli çok uzun yıllar oluyor. ancak "ne yiyeceğinizi söylemek asla haddim değil." diyen bir adamın yiyeceklerim hususunda çokça düşünmeme sebep olması da başarısıdır benim nezdimde.
bilmeyenler için mikrobiyota, bağırsaklarımızda yaşayan bakteriler. yazar ise onları bizden farklı/bizim dışımızda konaklar olmanın yanında bizi yöneten milyonlar olarak tanımlıyor.
bir iskender'in kokusunun fizyolojik olarak üzerimizde bıraktığı etkiden başlayıp ağzımızda ve sonrasında bağırsaklarımızda süren yolculuğunu anlatıyor. bunu yaparken de tolkien'e, martin'e göndermeler ile yaptığı için oldukça can sıkıcı bu yolculuğa gülümseyerek devam etmemizi sağlıyor. düşünsenize içinizde farklı farklı birçok mikrop var ve bunlar demirtahtı ele geçirmek istiyor. karbonhidrata yüklenirsek cercei kazanacak, yapmayalım. *
kendisi bir sinir bilimci olan serkan ismailoğlu, zihnimizde yaşadığımız sorunların kaynağının da mikrobiyota olma ihtimali üzerinde duruyor çokça. henüz çok yeni çalışmalar olduğunu söylese de, salçalı ekmek ile sokakta beslenen çocukların neslinden olduğum için bu beni birazcık korkuttu açıkçası. son olarak tıp jargonunu zorunlu olduğu kadar kullanması ve alışageldiğimiz bir dil ile kurguladığı * kitap oldukça keyifli ve bilgilendirici. okuyun. dinleyeyim derseniz de storytelde de bulunmakta. *
devamını gör...