bir kahvehanede hiç sebep yokken talcid içmek
başlık "insan olun biraz" tarafından 19.01.2025 19:56 tarihinde açılmıştır.
1.
feyyaz yiğit'in yazdığı üç romandan biri olan ve benim en beğendiğim romanı olduğu kadar (kitap)ta geçen bir eylemdir.
bunu yapmayan ve gerçekten karakter sahibi olan insanlar vardır. ama ben onlardan değilim. ister buna zayıflık deyin ister umursamazlık, ben her ikisinin de olduğunu düşünüyorum, ama ben bazen hiç sebep yokken istemediğim şeyleri yapmak zorunda kalıyorum. bazen zorunda bırakılıyorum, bazen kendimi zorunda bırakıyorum ve her seferinde bu durumu beni hem zora sokuyor hem zoruma gidiyor.
açıkçası başlığını açıyorum ama hayatımda hiç bir kahvehanede talcid içmek zorunda kalmadım. ama onlarca çay içtiğim zamanlar oldu. çay derken bildiğimiz çaydan bahsetmiyorum. o keyif veren sıcak içecek değil bahsettiğim şey. sanki bir avuç kül sıcak suyla demlenmiş ve üzerine çürük vişne sosu dökülmüş gibi olan, renginden başka hiçbir şeyi çaya benzemeyen sıvı. insan bu sıvıyı bardak bardak içince masada yancı olsa bile okeye dönüyor, masaya vura vura koz istiyor, hatta bazen aznif oynadığını sanıp beşin katlarını hesaplıyor.
eğer kahvehane kültürünüz yoksa, ki benim yok ve eğer kahvehanede oynanagelen oyunları bilmiyorsanız, ki ben bilmiyorum, bu tür mekanlarda oranın müdavimi olan insanlara tabi olmaktan başka yapacak bir şeyiniz kalmıyor. olduğu kadar (kitap)taki baş karakterlerden biri olan halil gittikleri kahvehanede duruma ayak uyduranayıp midesinin ekşimesi konusunda yalan söyleyince bir anda organize olan ve hemen bir yerlerden talcid bulan kahveci ve şürekası tarafından talcid içmeye zorlanır. midesi ekşimemiştir ama hem sempati toplar hem de durup dururken talcid içer.
dediğim gibi talcid içmek zorunda kalmadım ama çay, sade soda, elmalı soda, kivi, kakako ve ille de oralet içmek zorunda bırakıldım. onlar kendi doğal mekanlarında olmanın özgüveni ile bana bir şeyler ısmarlarken ben deplasmanda olmanın ezikliği ile her şeyi içmek zorunda kaldım.
bu bahsettiğim olayda bir tanıdık aracılığıyla onun bir tanıdığını beklemeye gittiğimiz kahvehanede yaşandı. onlardan biri olmadığımı hemen anladılar. ben insanlara, hem de insanlığın büyük bir kısmına onlardan olmadığım hissiyatı veriyorum. çoğu insan beni kendisi gibi görmüyor. bilmiyorum bunun nedenini ama bunun nedeni onlardan biri olmamam olabilir elbette.
ben sürekli bir şeyler içerken onlar bana dünya siyasetini, güncel siyaseti, eskide kalmış olan cehape dönemini, mevcut hükumetin ekonomi politikasının ne kadar kötü dış ilişkilerinin ne kadar iyi olduğunu, josé morinho'nun türkiye ligini sallamadığını, hormonlu domatesleri, kalebodur farbikisasının ilçeye neler kattığını, ellerinde hiç koz olmadığını, donald trump'ın saçlarının peruk olduğunu, ülker çikolatalı gofret sevmediklerini, keçiboynuzunun cinsel gücü artırdığını, ortaokuldaki matematik öğretmenlerinin çok dayakçı olduğunu, ulan bu sibel can'da hala iş olduğunu, biga yolunu müthiş bir kaplıca otel olduğunu, mauro icardi'nin wanda nara'dan vazgeçmesi gerektiğini, şehirdeki havaalanının eğitim için kullanıldığını anlattılar. ben hepsini ilk defa duymuş gibi şaşırdım, hepsine hak verdim. dünyalar benim oldu.
akşam eve dönüp bol bol tuvalete çıkmak zorunda kalınca bu anıları düşündüm. mutlu oldum. midem ekşidi. talcid içtim.
bunu yapmayan ve gerçekten karakter sahibi olan insanlar vardır. ama ben onlardan değilim. ister buna zayıflık deyin ister umursamazlık, ben her ikisinin de olduğunu düşünüyorum, ama ben bazen hiç sebep yokken istemediğim şeyleri yapmak zorunda kalıyorum. bazen zorunda bırakılıyorum, bazen kendimi zorunda bırakıyorum ve her seferinde bu durumu beni hem zora sokuyor hem zoruma gidiyor.
açıkçası başlığını açıyorum ama hayatımda hiç bir kahvehanede talcid içmek zorunda kalmadım. ama onlarca çay içtiğim zamanlar oldu. çay derken bildiğimiz çaydan bahsetmiyorum. o keyif veren sıcak içecek değil bahsettiğim şey. sanki bir avuç kül sıcak suyla demlenmiş ve üzerine çürük vişne sosu dökülmüş gibi olan, renginden başka hiçbir şeyi çaya benzemeyen sıvı. insan bu sıvıyı bardak bardak içince masada yancı olsa bile okeye dönüyor, masaya vura vura koz istiyor, hatta bazen aznif oynadığını sanıp beşin katlarını hesaplıyor.
eğer kahvehane kültürünüz yoksa, ki benim yok ve eğer kahvehanede oynanagelen oyunları bilmiyorsanız, ki ben bilmiyorum, bu tür mekanlarda oranın müdavimi olan insanlara tabi olmaktan başka yapacak bir şeyiniz kalmıyor. olduğu kadar (kitap)taki baş karakterlerden biri olan halil gittikleri kahvehanede duruma ayak uyduranayıp midesinin ekşimesi konusunda yalan söyleyince bir anda organize olan ve hemen bir yerlerden talcid bulan kahveci ve şürekası tarafından talcid içmeye zorlanır. midesi ekşimemiştir ama hem sempati toplar hem de durup dururken talcid içer.
dediğim gibi talcid içmek zorunda kalmadım ama çay, sade soda, elmalı soda, kivi, kakako ve ille de oralet içmek zorunda bırakıldım. onlar kendi doğal mekanlarında olmanın özgüveni ile bana bir şeyler ısmarlarken ben deplasmanda olmanın ezikliği ile her şeyi içmek zorunda kaldım.
bu bahsettiğim olayda bir tanıdık aracılığıyla onun bir tanıdığını beklemeye gittiğimiz kahvehanede yaşandı. onlardan biri olmadığımı hemen anladılar. ben insanlara, hem de insanlığın büyük bir kısmına onlardan olmadığım hissiyatı veriyorum. çoğu insan beni kendisi gibi görmüyor. bilmiyorum bunun nedenini ama bunun nedeni onlardan biri olmamam olabilir elbette.
ben sürekli bir şeyler içerken onlar bana dünya siyasetini, güncel siyaseti, eskide kalmış olan cehape dönemini, mevcut hükumetin ekonomi politikasının ne kadar kötü dış ilişkilerinin ne kadar iyi olduğunu, josé morinho'nun türkiye ligini sallamadığını, hormonlu domatesleri, kalebodur farbikisasının ilçeye neler kattığını, ellerinde hiç koz olmadığını, donald trump'ın saçlarının peruk olduğunu, ülker çikolatalı gofret sevmediklerini, keçiboynuzunun cinsel gücü artırdığını, ortaokuldaki matematik öğretmenlerinin çok dayakçı olduğunu, ulan bu sibel can'da hala iş olduğunu, biga yolunu müthiş bir kaplıca otel olduğunu, mauro icardi'nin wanda nara'dan vazgeçmesi gerektiğini, şehirdeki havaalanının eğitim için kullanıldığını anlattılar. ben hepsini ilk defa duymuş gibi şaşırdım, hepsine hak verdim. dünyalar benim oldu.
akşam eve dönüp bol bol tuvalete çıkmak zorunda kalınca bu anıları düşündüm. mutlu oldum. midem ekşidi. talcid içtim.
devamını gör...
2.
feyyaz yiğitvari bir yaklaşımla, prospektüsünde kahvehanede alınamayacağına dair bir uyarı yoksa, içene bir şey denilemez. ama ilaç prospektüslerine kahvehanede alınıp alınmayacağını dair açıklama koymamanın da, farmakoloji sektörü adına bir ayıp olduğu tartışılamaz sanırım.
(ne bekliyordunuz yani, büyükannenizin ses tonu ve vurgulamasıyla "gaavede önüne gelenden ilaç alınıp içilmez, aman yapman guzuum." mu diyecektik.!.)
(ne bekliyordunuz yani, büyükannenizin ses tonu ve vurgulamasıyla "gaavede önüne gelenden ilaç alınıp içilmez, aman yapman guzuum." mu diyecektik.!.)
devamını gör...
"bir kahvehanede hiç sebep yokken talcid içmek" ile benzer başlıklar
talcid
3