tanım: en sevdiğim metal grubu.

yaklaşık 8 senedir metal müzik dinliyorum bifiil. birçok subgenre keşfetmiş, denemiş ve kıyıda köşedeki gruplar dışında genel hatları ile hakim olduğumu düşündüğüm bir müzik türü kendisi. kendimi ve ruhumu salt metal ile sınırlandırabileceğimi söyleyemem; ancak hayatımın, müzik külliyatımın ve zevkimin önemli bir ögesi.

bu girizgahı yaptıktan sonra biraz tanıtayım size grubu. 86 yılında kuruluyorlar. 88 yılında ilk albümlerini yani in battle there is no law'u çıkarıyorlar. kayıt kalitesi ve temponun yüksekliğiyle death metalden ziyade grindcore bir havada olsa da şarkılardaki rifflere baktığınızda hele ki o dönemin gruplarından çok daha oturaklı, çok daha ''yaldır yaldır geldiği'' ve temposuna göre sert kaçtığı görülebilir.

nitekim ikinci albümleri olan realm of chaos'ta bu oturaklı hal gözlemlenecektir. through the eye of terror, world eater gibi şarkıları içine barındırır bu albüm. şarkı sözlerinde de oturaklılık görülmekte, ses kalitesi olarak da ilk albüme oranla fersah fersah ilerdedir bu albüm. özellikle world eater'ın riffi kendi çapında bir üne de sahiptir diyelim.

üçüncü albümleri war master ise kendi şanın metal scene'inde gösterdiğini söyleyebileceğimiz albümdür. birçok grubu etkilediğini söyleyebiliriz bu albümün. mesela unleashed upon mankind'a dying fetus 2011 çıkışlı tribute albümü olan history repeats'te yer vererek harika bir jest yapmıştır. (bu arada o albümde cannibal corpse'un eaten back to life albümünden born in a casket'in coverı da mevcuttur ve inanılmaz güzeldir. zaten başlı başına çok iyi bir albümdür o. napalm death'e de pestilence'a da dehumanized'a da atıfta bulunmuş şarkılar ustaca seçilmiş vs). albümde çok enteresan bir şarkı vardır cenotaph diye, ki ep olarak da çıkarmışlardı diye biliyorum. o şarkının riffi ile son albümleri olan those once royal bir de bir şarkı daha vardı o aşırı benziyordu. baktım şarkıya da bulamadım. o cenotaph'deki tını sanki grubun ruhunun özeti gibidir. artan baskıya ve acıya karşı kişinin önce acıya reaksiyon vermek yerine acıyı içselleştirip hissetmesi; ardından odaklanıp tüm gücüyle karşı koyması ve o öfkeyi ellerinle kavramak ve sahip olduğun ''güç''ün müthiş bir dışavurumu gibi tınısı. gerçi böyle deyince pantera'nın vulgar display of power albümü geldi aklıma. kendisi pantera'nın en iyi ya da hani en iyi iki albümünden biri falandır. o albümün kapağındaki yumruk tasviri gerçekten harikadır. başlı başına bir sanat eseridir. bolt thrower'ın da kesinlikle bu çizgide bir grup olduğunu söyleyebilirim.

fourth crusade yine çok iyi bir albüm. aynı isimli şarkının introsunu dinlerken elindeki ağırlığa bakıp ben bu ağırlığı kaldıracağım'ın kararını vermek ve riffi başladığı anda son gücüne kadar uygulamak diyorum. harikadır. bazen sırf bu yüzden salona gittiğim bile oluyor, öyle bir his. bu şarkının hususunda bir şey söylemek istiyorum; fark ettiyseniz grubun herhangi bir şarkısının solosunu övemedim. niyeyse birçok grupta bununla alakalı bir sıkıntı var. çok ender bazı grupların bazı şarkılarında insanın ruhuna dokunacak seviyede. bir istisna olarak chuck shuldiner'ın inanılmaz bir yetenek olduğunu düşünüyorum adamın her şarkısında neredeyse inanılmaz bir melodik kavrayış var ve buna ''rağmen'' (zira çoğu zaman metalin içine melodik kelimesi girdiğinde birbiriyle uyumsuz sonuçlar çıkıyor. nadir bir istisna olarak dark tranquillity'nin ''eski'' albümlerini örnek verebilirim onlar güzeldi) yeterli ciddiyette şarkılar. bu şarkıda da, yani fourth crusade'de de harikulade bir sekans var bana death'in bir şarkısının solosunu andıran. aslında bunca muhabbeti de bu yüzden anlattım, her neyse :d. bunun dışında ritual da çok sevdiğim bir şarkısıdır.

beşinci albümlerine, for victory'e, getirebileceğim en büyük eleştiri albüm kapağı olacaktır. o kadar dandik ki görmelere dayanamıyorum. bir önceki albümün sanat eseri kapağı, mercenary'nin makul sayılabilecek kapağı yanında arada bu inanılmaz sönük kalıyor. aynı şeyi albüm için söyleyebilir miyim bilemiyorum. içerisinde hiç sevmediğim şarkılar da var, tank mk1 gibi, forever fallen gibi, açıp dinlediğim şarkılar da. niyeyse aynı albümün son şarkısı armageddon bound'ın kendine has daha amatör bir vokal tekniği var ve bayılıyorum şarkının böyle olmasına. sanki savaşta patlamalarla saçılan şarapnellerin arasında hissediyor insan kendini :d bu arada söyledim mi hatırlamıyorum, bu grubun albüm introları çok hoşuma gidiyor. bu albümdeki ''war'' adlı introları da iç gıcıklayıcı. niyeyse aklıma burzum'un the crying orc'unu getiriyor. yani evet ne alakası var diyebilirsiniz, kişisel tamamen. the crying orc da ayrıca psikolojik diyebileceğim türde bir deneyim sanatsaldan ziyade.

heh. aklıma gelmeyen şarkı yukarıdaki powder burns. hani şu introsunun grubun karakterini yansıttığı muhabebi. altıncı albüm mercenary yine kıyıda köşede kalmış bir albüm diyebilirim ama niyeyse bana çok raw geliyor return from chaos'uyla, no guts no glory'siyle. diyecektim de fark ettim ki aslında buradaki şarkıların çoğunu geçiyormuşum :d... sadece kayda değer bulabileceğim zeroed'un sonundaki solo gayet başarılı. bir de laid to waste'in ''evrilişi'' yine bolt thrower raw'luğunda diyeyim. gerisi meh bir albüm.

honour (britishler ya akgnaosg) valour pride 7. albümleri. albümdeki favori şarkım pride. gerçekten özenilmiş ve askeri bir duygusallık barındıran bir şarkı. tuhaf bir söylem oldu farkındayım ama niyeyse bana gerçekten de ''uğruna ölünesi olan adına savaşmışsın ve galip gelmişsin ama ardına bakıyorsun ve savaşın nelere mâl olduğunu görüyorsun ve aslında''. onun dışında honour nispeten unique bir tınıya sahip diyebilirim. 7th offensive'in outrosu çok hoş (şarkıyı biraz basmakalıp buluyorsam da). ama sonu güzel diye bir şarkıyı açar mısın, bilemedim gaıaoıgs.

son albümleri those once loyal birçok insanın en beğendiği albümleri bolt thrower'ın. tabii son olmasına rağmen 15 seneden fazla geçince üzerinden, kültleşmiş birçok şarkısının bu albümden olduğu görülecektir. the killchain, anti-tank(dead armour), when cannons fade, at first light, granite wall bu albümde. hepsi de taş gibi şarkılardır. grubun şarkılarını eskiden yeniye bir dinleyince dönüştüğü fikrin bugün nedense hiçbir grup tarafından savunulmadığı geliyor aklıma. havok sodom falan yine günümüzün şiddet olgusuna değindiği geliyor aklıma ama beğenemiyorum niyeyse. yani agent orange falan çok kült gerçekten metal tarihinde yer edinmiş bir şarkı/albüm ha keza m16 ama genel olarak beni içine çekmiyor grup. denedim de aslında biraz ama yok yani.

sonuç olarak bence grubun ele aldığı şey gücün tam olarak ne olduğu. bu bahsettiğim ''uğruna ölünesi için yaptıklarımızın sonucu'' gerçekten ele alınması gereken bir mesele. nitekim bu şarkıların içerikleri de türün kendisi de otoriteler ve çoğunluk tarafından eleştiriliyor. niyeyse aynı otoriteler bu dünyanın anasını ağlatmaktan, ne kadar şiddetli olduğuna değinilen şarkılar yapılan silahlarla masum onca kişiyi katlediyor. neden? devletin çıkarı için. açgözlülük için olmasın? işte bu noktada bu grupların, özellikle de bolt thrower'ın duruşu çok hoşuma gidiyor. savaşı, yani en az iki kişilik bir anlaşmazlığın dilötesi çözümünü ve bunun hem ne kadar insani bir içgüdü olduğu, hem gerçekten de kişinin ayakları üzerinde durup gerekirse gücünü kullanması ve kendini müdafaa etmek için karşısında ne varsa tahrip etmesi gerektiği, ancak ölçüyü kaçırırsan bunun ne kadar yıkıcı olduğu.. uğruna ölünen şeylerin beyhudeliği; ancak uğruna ölünesi olanı yine de, tüm beyhudeliğine rağmen sevmenin aslında kendine duyduğun saygı ve sevgiden kaynaklandığını hissettirme noktasında başarılı bir iş çıkarıyor bolt thrower.

grup sonra 10 sene albüm çıkarmıyor. davulcuları grupça çalışırken bir gün nefes darlığı ve baş dönmesi yaşıyor. neyse uyuyayım diyor. adam uykusunda kalp krizinden ölüyor 38 yaşında. grup için bu travmatik oluyor ve dağılıyorlar. sonra gruptan iki kişi birleşip benediction'dan da adam falan alıp memoriam diye yeni bir grup kuruyorlar. grup aşırı güzel bu arada. pek bilinmediğini söyleyeyim. daha bu mart albüm çıkardılar; dinlenme sayıları 50k 100k falan çok komik düşününce. niyeyse şarkılarını bağlamsız buluyorum, içi boş gibi geliyor. hani bolt thrower'la ilgili yaptığım çıkarımları niyeyse bu grup için yapamıyorum. belki günümüzde üretilen her şey elyaf gibi polyester gibi geldiğinden de olabilir. belki de ben zaten böyle düşünüyordum da bolt thrower benim düşüncelerimin levhası gibi bir şey oldu, bilemiyceğüm. sonuç olarak çiğliği, çirkinliği ve şiddetiyle bolt thrower en sevdiğim grup.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"bolt thrower" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim