#araştırma-inceleme

öne çıkanlar | diğer yorumlar

romanın açılışı çok güzeldir:

köy enstitüleri
bir romanın bir parçası... kemal tahir'in "bozkırdaki çekirdek" adlı romanından bir bölüm. köy enstitülerinin neden kapatıldığını anlatıyor. gerçek de üç aşağı beş yukarı aynı.
senden gizliyeceğiz de nasıl başaracağız?
— neyi?
— geçen akşam görüştük enine boyuna... söyleyeceklerinin tadını
çıkarmak istiyormuş gibi duraklayarak konuşuyordu: karar verdik...
kapatacağız köy enstitülerini...
— kapatacak mıyız? ne diyorsun! gerçek mi? hay allah
sizden...elini dizine sevinçle vuracakken durdu: öyle de, bu herifi enstitü
kurmağa yollamak neyin nesi?
— boşver! kapatacağız!
karayağız milletvekili bir an düşündü:
— peki, nasıl yola getirebildiniz yukarıyı?
— haberi yok daha!
karayağız milletvekilinin gözlerindeki sevinç parıltısı birden söndü:
— hay allah müstahakını versin! ben de ciddî bir şey gibi... sinirli
sinirli burnunu çekti: sezmeliydim şakalaştığını... çok ileri gitti bu işte bizim
şef! dönemez artık! geçende bak bana ne dedi: «nihayet on yıl içinde,
ilköğretim meselesinin halledilmiş olacağını açık ve kesin olarak
görebiliyoruz» dedi, «türk milletinin yeni ve yüksek cemiyetini kurmak için
beslediğimiz bütün umutlar öğretmenlerimizin değerine, karakterine ve
gücüne dayanıyor. biz öğretmenlerin büyük ülküye ehil yaradılışta olduğuna
inanıyoruz»» dedi. hayır kolay kolay döndürülemez artık bu işten...— kim diyor kolay? biz her yönünü düşündük. zor mor dönülecek!
anlatsam aklın yatar, senin de...
— hiç umudum yok ya, anlat bakalım!
— neden azizim? serbest partinin kapatılmasına da karşı değil
miydi? n'aptı kapatılınca? hiç...
— ilintisi?
— açık.. devlet adamıdır çünkü... devlet adamı, toplumun kabul
etmediği, ya da pek yakında kabul edeceği kesinlikle belirmeyen hiç bir şeyi,
sürgit tutmaz. «arada bir, denemeler yapmaz» demiyorum, ama geleceği
zorlamaz uzun boylu... millî şeften, kimileri ihtilâlci davranışı bekler.
kimileri de bulduğunu sanıp kendini aldatır. oysa, inönü, teğmenliğinden
beri devlet adamıdır. atatürk'le farkı da buradadır. en parlak düşüncelere
karşı, ismet paşa' dan ilkönce şu karşılığı alırsın: «çalış, millete kabul ettir
de getir.» nitekim, şimdi söylediklerin beni doğruluyor. millî şef, ilköğretim
seferberliğini öğretmenlerin davranışına bağlamıştır. göreceksin direnmez!
çünkü köylü tutmadı bu işi...
— ne demek tutmadı? ya okutulan binlerce çocuk?
— aşkolsun! sen mi soruyorsun bunu? okuyan köylü çocuğu ne
ister? köyden kurtulmak...
— yirmi yıl mecburî hizmeti n'apalım?
— evet, böyle bir şey var ama, bir de atasözümüz var: «osmanlının
yasağı üç gün...» yüzde yüz eminim, enstitülere girenlerin hepsi:
«ayağısınız aylıkçılığa hele bir bassın, allanın izniyle gerisi kolay!»
demişlerdir.
karayağız milletvekili bir zaman daldı, yavaş yavaş gülümsedi:
— haklısın evet... neden aklıma gelmedi şimdiye kadar... durakladı:
peki, ya maazallah tutmaydı?
— köylü mü? tutsaydı? mihver de kazansaydı, yürütecektik
güzel güzel... köyün geleceği üssündeki görüşümüzle mihverin dünyaya
getireceği bin yıllık yeni düzen çatışmayacaktı hiç... o zaman köylü tutmasa
da zorlayacaktık! içini çekti: çok da iyi olurdu. köyün değişmesini
durdurmasak da geciktirirdik epey... modern teknikten mümkün mertebe
uzak tutarak kendine yeterliğini sürdürürdük bir zaman... köylünün
nahiyeden bile, ayağını kesecekti bu enstitüler... ayda yılda, hayvan
nallatmaya gidenler de, bu iş öğretmene gördürecekti. köyü değiştirmek
gelmez bizim işimize... düzenimiz bozulur. batıda kan gövdeyi götürüyor.
çünkü teknik geri tepti. ya bizim gibi kağnıdan uçağa atlamak isteyenlerin
başına neler gelir? ilerde bu belâya bulaşacak; sak bile mümkün mertebe
geç bulaşmalıyız! onlar gibi kağnıdan yaylıya, yaylıdan buhar kazanlı demir
tekerleğe, ondan da otomobile geçerek... iktisat vekâletinin sergisini geziyorduk geçende alaman elçilik müsteşarıyla... köylere dağıttığımız
çıkrıkların, dokuma tezgâhlarının on binleri aştığını grafiklerde görünce
herifin gözleri yaşardı, «ah eski çağlar! makine bizi berbat etti. halinize
şükredin» diye yandı yakıldı. arkadan kaliforniyalı profesör everhart geldi,
safiyeti bozulmamış anadolu köylerini dolaştı, insanoğlunun teknik
yüzünden kaybettiği mutluluğu sapasağlam bulunca, «ah kafa! yitirdiğimiz
cennet budur. aman sıkı tutun. mutluluğunuzu bilin» diye başını
yumrukladı. «köyü değiştirecek her davranış tehlikelidir, cinayettir» dedi.
birkaç gün sonra, mareşal hazretlerine anlattım. «o herifler, gâvur aklıyla
biliyor da ben bilmiyor muyum?» diye sızlandı, «asıl hela, teknik denilen
rezilliğin önce ordulara bulaşması!» dedi, «yani silâh almazsan yenilirsin,
aldın mı subayları, erleri ister istemez eğiteceksin» dedi. «hele şimdi?
yukardan uşak, aşağıdan tank yüklenip dağıtacak, yarmadan içeri
bindirilmiş birlikler dalacak! günde yüz kilometre ilerleyecek... bunun,
akaryakıt ikmali, yedek parçası, bakımı, haberleşmesi okumuş adam istiyor»
dedi. «bunlar belimi bükmese, köy enstitüsünün lafını mı ettiririm, o
zibidilere!» dedi, «ne çare kağnının üstünden aldığım herif kamyonla yarım
saat gitse, taşıt tutmasından iki saat kusar, üç gün yatar, bir hafta
toplayamaz aklını başına» dedi, «bunlar uydurma değil, manevraların verdiği
sonuçlar» dedi. «alaman milleti gereğinden fazla okutulduğu için, hitler
yakınırken, gözümüze ne göründü, kudurduk mu biz?» dedi.
— haklı... hay çok yaşasın tonton mareşalimiz! gülüp dururken
birden hopladı: dur yahu!
ya geçtiyse iş işten, ya oğlanları durduramazsak dilediğimiz çizgide?
genel sekreter şaşarak baktı:
— ne demek!
— öyle ya insandır bu... direnir. çoktur bizim köylüde oyun!
istediğimiz yöne çeviremezsek?
— hadi canım, hamdolsun daha bozulmadı köylümüz o kadar...
kaldı ki okuttuklarımız kavga aramıyor, tersine aylıkçı olup bize katılmaya
çabalıyor. sözümüzü ikiletmezler, izimize basarak gelirler götürdüğümüz
yere... bugün «vekil baba! bilmem ne baba» mı diyorlar, yarın, yayınla birkaç
bildiri veriver, hepsini, sözgelimi, bizim paşa mebusun patentine... hiç
duraklamadan başlasınlar hepsi «paşa baba» türküsü çağırmaya... kalır
birkaç dik baş akılsız... aslında bunlardan her yerde tek tük bulunur ya, sen
suçu bütün köy enstitüleriyle öğretmenlerin üstüne yıkarsın, yıldırırsın
gözlerini...
— ne suçu?
— çocuk gibisin yahu! tarihimiz boyunca, allaha şükür, el ulağı
bir suç, hep olagelmiştir. «kızılbaş», «celâli», zındık», «con», «mürteci»,
«farmason», «ittihatçı», «millîci», «mütegallibe», «tarikatçı», şimdi de,
«komonist!»— olmadı! on binlerce köylüyü komonistlikle damgaladın mı,
astarı yüzünden pahalı çıkar! hapı yutarsın!
— ortada gerçekten komonistlik olmayınca neden hapı yutuyorum?
çalarım karayı mimlediğim birkaç densize... aslında karayı kendim hiç
yoktan karacak değilim. okuma yazma olan yerde bunun karası
kendiliğinden karılır. ne demiş herif? «bir satır yazısını getirin! asıvereyim
yazarını» demiş!
— yok azizim! yanılıyorsun! açıktan açığa komonist suçlaması
yaptırmaz millî şef! bunun zararını bilir. hele rusları kışkırtmaya hiç
yanaşmaz boş yere..
— yanılıyorsun! kışkırtma başladı bile... sağcı gazetelerde, sağcı
yazarlar çoktan başardılar bu işi...
— hayır! bir başka şeyi önlemek için, olmayan bir suçu yaymak
akıl değil! iş buna döküldü mü bilirsin, kimin eline geçer ipin ucu... kısa
zamanda rezillik alıp yürür. kimse de yutmaz. daha kötüsü, herkes
düşmanını bu yoldan haklamaya bakar. üstünün ayağını kaydırıp yerine
geçmeğe çabalar, bütün astlar...
— evet, böyle işlerin vardır zorluklan... kimileri beş on para çarpar,
kimileri düşmanını haklamaya kalkar. açarsın gözünü... ipleri kaptırmazsın
ellerine büsbütün... namuslu birini geçirirsin başa... hırsızlıkla mırsızlıkla
lekelenmemiş, her gün vatanı yeniden kurtardığına inanan birini... niye
güldün? «imanlı» dedim, «akıllı» demedim!
— nerde bulacaksın böyle dört başı denk avanağı?
— amma yaptın haa! kırk yıl bir kazanda kaynasa yağı birbirine
karışmaz adamı biz neden toplayıp biriktirmişiz partimize? osmanlıda
töredir, sıkışınca, yapan da bizden olacak, yıkan da... yalnız yapan bir şey
yapmakta olduğunu bilmeyecek, yıkan da bir şey yıkmakta olduğunu... bir
dolaptı dönecek, suyun nerden gelip nereye gittiğini çekenler değil, onları
dolaba koşanlar bilecek! doğru muyum?
— eh sökmez değil ama yukarısı direnmezse!
— direneceğini sanmam! olaylar beklenmedik yönlere döndü.
demokrasilerle beraber sovyetler de kazanacak savaşı... yeni durumda,
köyü kurcalayanlayız! komonist suçlamasının karşısındaysa, kimse kimseyi
savunamaz! ferah ol, bitmiştir bu iş burda! söyle bakalım, nerde şimdi
senin arslan bacanak?
— hangisi?' cemal avşar
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"bozkırdaki çekirdek" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim