sırtlanlar gruplar halinde yaşayan, hızlı üreyen, aslanlara kafa tutacak kadar cesur ve plan kurup avlanacak kadar zeki hayvanlardır. afrika'da bunun benekli sırtlan denilen türü evcilleştirilerek "can" olarak evlere, bahçelere alınmaktadır.
asya'da ve bu arada anadolu'da bu hayvanın çizgili sırtlan denilen türü yaşamaktadır. sayısı oldukça azalmış olan bu hayvanların yavruları evlere alınıp yetiştirilebilir, "can" ve çocuk haline geldikten sonra sokağa azat edilebilir. böylece yeni bir tür sokak canımız, dilsiz kulumuz olur. mama şirketleri de bayram yapar.
biontech'in aşısının bir halta yaramadığı anlaşılınca pfizer yöneticileriyle biontech yetkilisi arasında yapılan görüşmeleri merak ediyorum. şöyle bir şey olmuş olabilir:
uğur şahin(uş): evet, beklediğimiz etkiyi göstermedi. biraz daha çalışmamız gerek.
pfizer (p): ne yapcaz uğur, millete o kadar propaganda yaptık, o kadar bağlantı yaptık, paralarını aldık. <burada pfizer yetkilisi gemide filminde erkan can'ın meşhur repliğini söylüyor (*) > uş: elimizdekileri satalım derim ben. bu sırada hazırlığımızı yapar, sinovac'ın içeriğini flakonlara koyar mrna aşısı diye gazlarız. incelerler diye de içine biraz bizimkinden koyarız. p: çok şerefsizsin lan uğur. çıfıtsın sen değil mi? uş : estağfurullah, o sizin şerefsizliğiniz. böyle bir konuşma geçmiş midir?
ingiltere'nin 15-20km doğusunda çok küçük bir ada. kutsal ada diye adlandırılır. irlandalı keşişler ms 800 yılı civarında bu adaya çıkarak bir manastır kurmuş ve hıristiyanlık oradan ingiltere adasına yayılmıştır.
aynı zamanda newcastle (upon tyne) kökenli bir ingiliz folk rock grubudur.
ülkemizde tanınmasının nedeni "lady eleanor" adlı "dark" rock parçasıdır.
elektrikli demiryolu araçlarına elektrik enerjisi sağlayan, alüminyum ya da alüminyum alaşımından yapılma tellerden oluşan sistem. elektrikli lokomotifler bu tellerden enerjiyi pantograf denilen aparatlarla çekerler.
bir zamanlar benim vardı.
tekne derken küçük bir kapalı kabin ve mazotla çalışan bir motor. av mevsimi istavrit çekmeye yarardı bir tek. bir yıl kaldı bende. sonra sattım. yılın çoğunu karada geçiren biri için değil.
aferizm.
nedir diye soracak olursanız:
90'ların ortalarında, bir dünya bankası raporu , "cumhuriyetin kuruluşundan beri musallat olmuş, özal döneminde iyice artmış aferizm yok edilmezse, türkiye'nin ekonomisi düzelmez" şeklindeydi.
kısaca bulunduğu makam ve mevkiyi kendisinin ve/veya yakınlarının çıkarları için kullanmaya aferizm denir. 1924 yılında, iş bankası'nın kurulmasıyla ekonomiye musallat olmuştur. (iş bankası= bank d'affaire'den mülhem)
kısaca bu konuda dünyaya örneğiz.
ne demiştik? ülkücünün duruşu olmaz, fiyatı olur.
almışlardır talimatı. paraları da ödenmiştir. bu durumda tanrılarını bile protesto ederler. pardon purotesto olacaktı.
söylenene göre iyi saksafon çalarmış. ağzı da bunu kanıtlar şekilde. eski başkanlardan bill clinton ve bir atla saksafon çalarken çekilmiş filmleri varmış. daha önce "sert yaptığı" çıfıt terör örgütüne daha sonra domalıp götün götün geri sürünmesi örgütün elindeki epstein videolarıymış.
düşününce aslında pek de kötü değil. 7-8 yaşındaki çocuklarla çiftleşip sonra onları öldüren taifeden değil en azından. pizza ve meyveli dondurma
halen ne demek istediğini anlamak istediğim başlık.
tanım: bozuk türkçeli bir başlık. doğrusu " size karşınızdakinin çekiciliğini kaybettiren özellikleri" gibi bir şey olmalı. karakter sınırına da ulaşmadı.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.