kayahan'ın gitarda iki akorla başlayıp iki akorla bitirdiği şarkılardır. tellere lambur lumbur vurur işte bu müzik der. sesi de iyi değildir kayahan'ın ki sesiyle gitardaki eksikliğini kapatsın. sözleri de anlamsızdır. sarı saçlarından sen suçlusun. peh. söze bak.
parası olup da duygusu olmayan insanlara duygu satmak için üretilmiş şarkılardır. evet, üretilmiş.
ırkçı türkçü: "kesinlikle oşekçi bir malum ırktandır"
sıradan bir yurtttaş : "değil abi karabüklüymüş"
ırkçı türkçü: sil lan benimkileri de sil. sil sil sil sil.
tanım ırkçı türkçü yurttaşlarımızın hiç uğramadığı başlıktır. kendilerini twitterde de göremedik.
kendisinin formüllerini bulup yerleştirdiği yer çekimi yasası einstein tarafından, "aga o yasa benim yasamın küçük bir parçası, onu atıp benimkini kullanacaksınız" denilerek görelilik yasası tarafından tahtından edilince newton tarafından edilen sözün bir parçası.
newton, yasası alt üst edilince yattığı mezardan fırlamış ve doğruca albert'in mekanına koşarak "nerede o albert denilen einstein" diyerek öfkesini kusmuştur.
sonra dönüp mezarına geri girmiş ve sağ tarafına dönerek yatmıştır.
imamoğlu depremle ilgili söz vermesin mümkünse.
diğer aday de, teşkilat mı, kurum mu, is mi, o da vermesin.
cumhurbaşkanı da vermesin.
depremle ilgili hiç söz verilmesi. vaadde bulunulmasın. sadece "belli olmayan bir süre içinde şehrimizde deprem olacak. 22 milyonluk, herkesin iç içe, dip dibe yaşadığı bir kentte binanız sağlam olsa ne olur olmasa ne olur. yardım ekipleri sizin oraya gelinceye kadar kestaneyi çizdirirsiniz. o yüzden şimdiden kaçan kurtulur" diye harbi olmalı, ciğerimi yemeli, gerçekleri söylemelidir.
deprem olsa, sağlam kalsa bile kırk katlı bir binanın kırkıncı katından kimi nasıl kurtaracaksınız. geçmiş olsun.
"dünyayı kurtaran adam" film adı daha önce de kullanılmış sinemamızda. james coburn'un başrolünü oynadığı ve amerikalıların james bond'a cevabı olarak kabul edilen "our man flint= adamımız flint" ülkemizde dünyayı kurtaran adam adıyla gösterilmiş 1966'da.
benim 6 yaş küçük kardeşim lise sondayken anneme "bu yıl üniversiteyi kazanamazsam ne olur" diye sormuştu. konuşma şöyle: a: okula erken başladın. normal başladın gibi kabul ederiz, oturup çalışırsın bir yıl. k: peki o zaman da kazanamazsam? a: bir yıl sınıfta kaldın farzedersin bir yıl daha çalışırsın. k: ya yine kazanamazsam? a: demek ki bu çocuğun kazanacak yeteneği yok sana bir memuriyet ayarlamaya çalışırız.
annem kardeşimin beklediği "seni kursa yollarız" lafını hiç söylememiş. kardeş de bacağını kırmış, oturup çalıştı. ankara tıp fakültesini kazandı.
altı yılda da bitirip doktor oldu.
kısaca dersane, kurshane, özel ders falan hikayedir. öğrencinin içinde varsa kazanır üniversiteyi, yoksa lambo motoru taksanız da yürümez o araba.
eski günlerden bir gün bir mahalle bekçisi parkta, çalılar arasında sevişen bir çifti yakalamış. "bre nabekarlar ne yaparsıız? bu ne densizlik" diye bağırmış. sevişen çiftin erkek olanı da "densizlikten değil beyamca" demiş "yersizlikten"
gençlere yer verdiniz de oraya gitmediler mi. m kuşağı eylemidir.
huzur değil uykudur o.
bünyeye yeni yakıt girmeyince en çok şeker yakan organlardan biri olan beyin fonksiyonlarını azaltıyor, uykunuz geliyor. siz de huzurumuz geliyor sanıyorsunuz.
aklıma kendisine o**pu diyen adama çığlık çığlığa "o. çocuğu" diyen hayat kadınını getiren özdağ vecizesidir. hadi hayat kadınına ne olduğunu söylemek doğru bir şey değil, hatta hakaret suçu olarak kabul edilebilir de ümit özdağ'a ne oluyor?
bizim ırkçı gencolar da şaşkın şaşkın, kimin arkasında dolansam deyip duruyorlar. işleri zor. geçen yıl bu vakitler soğan beyi türk'ün yeni başbuğu ilan etmişlerdi. soğan bey bunların en ön safta duranlarının ağzına s*çtı, arkadakilerle de kıçını sildi. (ekşi sözlükte kaç tane tanım silindi bilseniz). şimdi yeni tatlar yeni kokular arıyor olmalılar. yalnız ümit abiniz yaşlı, basuru vardır kesin. ona göre hazırlıklı olun.
mahalle kavgası.
antep'in yaşlıları anlatır(dı), 30'lu 40'lı yıllarda bilmem ne mahallesinin gençleri toplanır aşağı mahalleye taş kavgasına gidermiş. sebep? sebep yok. birisi bir diğerinin tavuğuna kışt demiş. tabi kanun nizam var bir parça. o yüzden mavzer, tabanca, av tüfeği filan gitmiyor. taş ve sapanla savaşır, epey bir kafa göz telefatı verdikten sonra kavgayı sonlandırırlarmış.
bu gelenek 80'li 90'lı yıllarda, bu kez arazi anlaşmazlığı yüzünden urfa'da sürdürüldü. burada adam öldürme de var. urfa'nın arapları bir taraf 300 bir taraf 500 kişi birbirine girer. beş on kişi dünyayı terk eder sonra jandarma araya girince geçici olarak kesilirdi. allah peygamber göndermeyi bıraktığından kavga sürdürülemezdi.
bu anlatılan bedir, uhud, hendek olayları da böyle mahalle kavgalarıdır işte.
doktorun "bunu da iç" dediği ilaç. ne vertigo ne menier hastasıyım.
baş dönmesine iyi gelir diyorlar ama baş hangi tarafa dönünce iyi geliyor yazmamış prospektüsünde. vertigo hastası olan kuzene verecektim. sonradan itperest olduğu aklıma geldi. it beslerken başı dönsün de itler kemirsin bedenini diye vazgeçtim.
(not. kendisi gibi itperest olan oğlunu dört beş yerinden ısırdılar)
mühendislik hayatımın son üç yılında benim de sorunum olan sorunsal.
sorunu ben yaratıyordum tabi. patron olacak az gelişmiş ülkeninin çok gelişmiş çok babalısı bmw'ye binme sevdası yüzünden sektöründe birinci sırada olan şirketi batma noktasına getirince (ben ayrılınca da battı) gelen yemekler de sonuncu sınıf yemek şirketlerinden gelmeye başladı. bunun üzerine ben de evden yemek götürüyordum.
ezo gelin çorbası bile götürdüm söylemesi ayıp. iyi bi sefertası almıştım. şimdi kayıplarda. ankara'da buraya gelirken yolda düşmüş (!)
benim baş ağrımın hiç geçmemesi gerek o zaman ama sigarayı bırakınca baş ağırısı da gidiverdi bir anda.
bence baş ağrısı sigara tiryakisi. sigara bulamayınca bulduğu yerlere gidiyor.
sokak itleri konusunda dünyanın en iyisiyiz. gerçi hindistan'da bizden çok (64 milyon) sokak iti var ama kişi başına düşen it sayısı (14/84)= 0.17'yle hindistan'ın (0.046 ) tam üç buçuk kat üstündeyiz. üstelik orada bazı eyaletler takır takır vurup öldürüyor ve bizdeki kadar büyük bir "pet food" endüstrileri yok.
ekleyeyim, kızılcahamam gibi yerlerde plakalar hak, hac vesaire rahmani harf öbekleri vardır.
ekleyeyim antalya'da da çoğu araç 07 plakalı. ilginç bir raslantı. ama burada hac, hak, rab gibi harf öbekleri yok. bu daha ilginç.
21nci yüzyıl daha 24 yaşında. en başında doğanlar henüz gençliklerini yaşıyorlar ve düşünecek çok daha "dünyevi" ve belden aşağı konuları var. diğer şeyleri düşünmeye zamanları olmamıştır. bir 20 yıl daha bekleyin de ondan sonra karar verirsiniz büyük filozof var mı yok mu.
not. biri nihat doğan demiş. adam 50 yaşında, ona 20nci yüzyılın büyük filozoflarından diyeceğiz. daha büyüğü de var isterseniz: doğuş.
ikisi de ülkenin en zengin insanı, dünyanın da sayılı zenginlerindendir. ikisi de bir yüzükle (pardon mustafa kemal'in yüzüğü de yoktu( başlamışlardır.
mustafa kemal atatürk recep tayyip erdoğan'ın rol modelidir. erdoğan yolun başlangıcında, mecburiyetten, idam cezasını kaldırdığından izmir suikastı nevinden bir tiyatro oyunu eksik kalmıştır.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.