cahit sıtkı tarancı
başlık "kendiniarayanbireyimsi" tarafından 10.11.2020 21:16 tarihinde açılmıştır.
1.
çok sevdiğim şair. genelde ölüm şairi denir oysaki onun en korktuğu eylemdir ölüm. yasamaya vurgundur aslında. en sevdiğim şiirlerinden biri de şöyledir:
"desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
senden kopardım çiçeklerin en solmazını
toprakların en bereketlisini sende sürdüm
sende tattım yemişlerin cümlesini
desem ki sen benim için,
hava kadar lazım,
ekmek kadar mübarek,
su gibi aziz bir şeysin;
nimettensin, nimettensin.
desem ki...
inan bana sevgilim inan
evimde şenliksin, bahçemde bahar;
ve soframda en eski şarap.
ben sende yaşıyorum,
sen bende hüküm sürmektesin.
bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.
günlerden sonra bir gün,
şayet sesimi fark edemezsen
rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden,
bil ki ölmüşüm.
fakat yine üzülme müsterih ol
kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini
ve neden sonra
tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede
hatırla ki mahşer günüdür
ortalığa düşmüşüm seni arıyorum."
"desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
senden kopardım çiçeklerin en solmazını
toprakların en bereketlisini sende sürdüm
sende tattım yemişlerin cümlesini
desem ki sen benim için,
hava kadar lazım,
ekmek kadar mübarek,
su gibi aziz bir şeysin;
nimettensin, nimettensin.
desem ki...
inan bana sevgilim inan
evimde şenliksin, bahçemde bahar;
ve soframda en eski şarap.
ben sende yaşıyorum,
sen bende hüküm sürmektesin.
bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.
günlerden sonra bir gün,
şayet sesimi fark edemezsen
rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden,
bil ki ölmüşüm.
fakat yine üzülme müsterih ol
kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini
ve neden sonra
tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede
hatırla ki mahşer günüdür
ortalığa düşmüşüm seni arıyorum."
devamını gör...
2.
yıldız mülkiye'de okuması, çift isimli olması ve çirkin olması gibi benim de ihtiva ettiğim hususiyetlere sahip şair, yazar.
devamını gör...
3.
ölene kadar kendine mektup yazıp gönderen şair.
devamını gör...
4.
yaş 35 yolun yarısı eder dante gibi ortasındayız ömrün demiştir.
devamını gör...
5.
asıl ismi hüseyin cahit'tir. öyle uzun cümleler kurmaz, dili canlı ve temizdir. lise yıllarında arkadaşlarına mektup gelip kendisine gelmediği için, kendini yalnız hissedip üzüldüğünden kendi kendine mektup yazıp göndermiş, sonrasında da sevinçle mektuplarını karşılamıştır.
ne doğan güne hükmüm geçer,
ne halden anlayan bulunur;
ah aklımdan ölümüm geçer;
sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
ve gönül tanrısına der ki:
-pervam yok verdiğin elemden;
her mihnet kabulüm, yeter ki
gün eksilmesin penceremden!
ne doğan güne hükmüm geçer,
ne halden anlayan bulunur;
ah aklımdan ölümüm geçer;
sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
ve gönül tanrısına der ki:
-pervam yok verdiğin elemden;
her mihnet kabulüm, yeter ki
gün eksilmesin penceremden!
devamını gör...
6.
"yaş 35 daha yolun yarısı" dedikten sonra 46'sında aramızdan ayrılan şairimiz. şiirlerinde ölüm korkusu, ölümden kaçış; yaşama isteği ve hevesi rahatlıkla görülebilir. cumhuriyet sonrası saf şiir temsilcilerindendir.
devamını gör...
7.
(bkz: korkunç güzel) şiiri ile ruhuma dokunan şair , tabii bende o dediğimden varsa.
--- alıntı ---
bu el titremesi kadeh tutarken
bu yaşta nasıl koyuyor insana
orhan gibi vaktinde gitmek varken
değer mi oyalanmana
rakıdan tütünden beter alışık
olduğumuz korkunç güzel bir şey var
tutmuş bırakmaz bizi bir sıkımlık
canımız çıkana kadar.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
bu el titremesi kadeh tutarken
bu yaşta nasıl koyuyor insana
orhan gibi vaktinde gitmek varken
değer mi oyalanmana
rakıdan tütünden beter alışık
olduğumuz korkunç güzel bir şey var
tutmuş bırakmaz bizi bir sıkımlık
canımız çıkana kadar.
--- alıntı ---
devamını gör...
8.
(bkz: desem ki)
devamını gör...
9.
35 yaş şiiriyle bilinen diyarbakırlı bir şair. diyarbakır da çok güzel bir cahit sıtkı tarancı müze evi var.
devamını gör...
10.
abbas
haydi abbas, vakit tamam;
akşam diyordun işte oldu akşam.
kur bakalım çilingir soframızı;
dinsin artık bu kalb ağrısı.
şu ağacın gölgesinde olsun;
tam kenarında havuzun.
aya haber sal çıksın bu gece;
görünsün şöyle gönlümce.
bas kırbacı sihirli seccadeye,
göster hükmettiğini mesafeye
ve zamana.
katıp tozu dumana,
var git,
böyle ferman etti cahit,
al getir ilk sevgiliyi beşiktaş'tan;
yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
haydi abbas, vakit tamam;
akşam diyordun işte oldu akşam.
kur bakalım çilingir soframızı;
dinsin artık bu kalb ağrısı.
şu ağacın gölgesinde olsun;
tam kenarında havuzun.
aya haber sal çıksın bu gece;
görünsün şöyle gönlümce.
bas kırbacı sihirli seccadeye,
göster hükmettiğini mesafeye
ve zamana.
katıp tozu dumana,
var git,
böyle ferman etti cahit,
al getir ilk sevgiliyi beşiktaş'tan;
yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
devamını gör...
11.
bir gece misafirim olsan yeter,
dolar odama lavanta kokusu;
soğur sevincinden sürahide su.
ay pencerede durup durup güler.
havva kızlarının en dilberini
görsün diye aya karşı soyunsan!
okşasam, öpsem, koklasam bir zaman,
vücudunun ürperen her yerini.
teneffüs eder gibi seviştikçe,
doğacak çocuğum aklıma gelir;
şiir söylerim saadete dair,
odama misafir olduğun gece.
muhteşem dizelerin sahibidir.
devamını gör...
12.
baktım ki gökyüzü baştan başa bulut
unut diyor o güzel günleri unut
baktım ki deniz her dalgasıyla düşman
kuşlar av peşinde balıklar pusuda
çok gerilerde kalmış çıktığım liman
yok görünürde sığınacak bir ada
baktım ki musibet gün gelip çatmış
yolcusunda tayfasında şafak atmış
ne yelken kâr eder ne kürek ne istim
dayandım aşk ile yürüttüm gemiyi
aşk ile koskoca dağları düz ettim
avladım sonunda o civân kekliği
muhteşem dizelerin yazarıdır.
devamını gör...
13.
yolun yarısında olduğumu bana hatırlatan şair.
devamını gör...
14.
"her mihnet kabulüm yeter ki
gün eksilmesin penceremden" dizelerinden çıkartılabileceği üzere şiirlerinde yaşam sevincini ve yaşama isteğini temalandırmış şairimizdir.
"yaş otuz beş yolun yarısı eder. " deyip çok sevdiği hayatını da 46 yaşında kaybetmesi garip bir ironi uyandırır bende.
gün eksilmesin penceremden" dizelerinden çıkartılabileceği üzere şiirlerinde yaşam sevincini ve yaşama isteğini temalandırmış şairimizdir.
"yaş otuz beş yolun yarısı eder. " deyip çok sevdiği hayatını da 46 yaşında kaybetmesi garip bir ironi uyandırır bende.
devamını gör...
15.
abbas şiiri bir başkadır.
haydi abbas, vakit tamam;
akşam diyordun işte oldu akşam.
kur bakalım çilingir soframızı;
dinsin artık bu kalb ağrısı.
şu ağacın gölgesinde olsun;
tam kenarında havuzun.
aya haber sal çıksın bu gece;
görünsün şöyle gönlümce.
bas kırbacı sihirli seccadeye,
göster hükmettiğini mesafeye
ve zamana.
katıp tozu dumana,
var git,
böyle ferman etti cahit,
al getir ilk sevgiliyi beşiktaş'tan;
yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
mustafa keser'den dinleyince daha başkadır. aaah ah
haydi abbas, vakit tamam;
akşam diyordun işte oldu akşam.
kur bakalım çilingir soframızı;
dinsin artık bu kalb ağrısı.
şu ağacın gölgesinde olsun;
tam kenarında havuzun.
aya haber sal çıksın bu gece;
görünsün şöyle gönlümce.
bas kırbacı sihirli seccadeye,
göster hükmettiğini mesafeye
ve zamana.
katıp tozu dumana,
var git,
böyle ferman etti cahit,
al getir ilk sevgiliyi beşiktaş'tan;
yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
mustafa keser'den dinleyince daha başkadır. aaah ah
devamını gör...
16.
yukarıdaki yazarın bahsettiği abbas şiirinin hikayesi:
cahit sıtkı askerliğini yedek subay olarak yapmak üzere birliğine gider.o yıllarda yedek subay sayısı az olduğundan her yedek subaya emir eri verilmektedir. birliğine gittiğinde bölük yazıcısından künye defterini ister. sırayla isimlere bakmaktadır bir isim dikkatini çeker. abbas oğlu abbas. sakat çolak eli yüzünden çürüğe ayrılmış biridir abbas. talim bitiminde askerin yanına gönderilmesini ister. öğle saatlerinde kapı çalınır. karşısında civan mert yiğit biri selam çakıp;
-abbas oğlu abbas emret komutan! der.
aralarında söyle bir konuşma geçer.
-nerelisin?
-memleket mardin, kaza midyat komutan.
-sen benim emir erim olur musun?
-sen bilir komutan!
askere eşyalarını toplamasını ister ve kendi evinin altındaki boş yere taşınmasını ister. zamanla askerin zekiliği sıcakkanlılığından etkilenir. abbas her sabah erkenden kalkar cahit sıtkı ‘ ya kahvaltı hazırlar. öğle yemeğini sormadan hazırlar. tüm ihtiyaçlarını karşıdan bir istek gelmeden düşünüp yerine getirir. erkenden kalkıp cahit sıtkı ‘ nın kıyafetlerini ütüler hazırlar ve evin temizliğini yapar. akşamları olunca cahit sıtkı ‘ nın sevdiği yemek ve mezeleri hazırlar.
zamanla aralarında komutan asker ilişkisinden daha güçlü bir dostluk bağı oluşur. bu saf ve temiz anadolu çocuğundaki sadakat ve temiz yürekten etkilenmiştir cahit sıtkı… zaman zaman karşısına alıp dertleşir ve bu anadolu çocuğunun ruhunda gizli şeyleri keşfeder…
akşamları rakı sofrası kurup en güzel kızartma ve mezeleri hazırlar abbas… aralarındaki duygu bağları güçlenir. böyle bir keyif geçesi akşamında alkollü cahit sıtkı sorar;
-sen istanbul ‘ u bilir misin abbas?
-bilir komutan.
-orda bir beşiktaş var bilir misin?
-bilir komutan! ben orda acemi birlikteydim.
-orda benim bir sevgilim var. sen bana kaçırıp onu getirir misin?
-elbet komutan!
sabah olur cahit sıtkı bakar ki. abbas yeni asker kıyafetleri giymiş, tıraş olmuş hazırlanmış. cahit sıtkı sorar;
-hayırdır abbas neden böyle hazırlık yaptın?
-ben istanbul ‘a gidecek komutan!
-ne yapacaksın sen istanbul ‘da?
-sen söyledi bana. ben gidecek sana sevgiliyi getirecek!
gözlerindeki hüznü ve gözyaşlarını gizlemek istercesine arkasını dönüp kapıyı çarpar ve çıkıp gider cahit sıtkı… fakat bu mert askerin, yüreği sevgi dolu anadolu çocuğunun samimiyeti ve sıcaklığından duygulanır. akşam olur. ağaç altında rakı sofrası kurdurur ve abbas ‘ı karşısına oturtur. birlikte yer içerler ve cahit sıtkı o meşhur şiirini kaleme döker!……
haydi abbas, vakit tamam;
akşam diyordun işte oldu akşam.
kur bakalım çilingir soframızı;
dinsin artık bu kalp ağrısı.
şu ağacın gölgesinde olsun;
tam kenarında havuzun.
aya haber sal çıksın bu gece;
görünsün şöyle gönlümce.
bas kırbacı sihirli seccadeye,
göster hükmettiğini mesafeye
ve zamana.
katıp tozu dumanı,
var git,
böyle ferman etti cahit,
al getir ilk sevgiliyi beşiktaş ‘ tan;
yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan
kaynak
cahit sıtkı askerliğini yedek subay olarak yapmak üzere birliğine gider.o yıllarda yedek subay sayısı az olduğundan her yedek subaya emir eri verilmektedir. birliğine gittiğinde bölük yazıcısından künye defterini ister. sırayla isimlere bakmaktadır bir isim dikkatini çeker. abbas oğlu abbas. sakat çolak eli yüzünden çürüğe ayrılmış biridir abbas. talim bitiminde askerin yanına gönderilmesini ister. öğle saatlerinde kapı çalınır. karşısında civan mert yiğit biri selam çakıp;
-abbas oğlu abbas emret komutan! der.
aralarında söyle bir konuşma geçer.
-nerelisin?
-memleket mardin, kaza midyat komutan.
-sen benim emir erim olur musun?
-sen bilir komutan!
askere eşyalarını toplamasını ister ve kendi evinin altındaki boş yere taşınmasını ister. zamanla askerin zekiliği sıcakkanlılığından etkilenir. abbas her sabah erkenden kalkar cahit sıtkı ‘ ya kahvaltı hazırlar. öğle yemeğini sormadan hazırlar. tüm ihtiyaçlarını karşıdan bir istek gelmeden düşünüp yerine getirir. erkenden kalkıp cahit sıtkı ‘ nın kıyafetlerini ütüler hazırlar ve evin temizliğini yapar. akşamları olunca cahit sıtkı ‘ nın sevdiği yemek ve mezeleri hazırlar.
zamanla aralarında komutan asker ilişkisinden daha güçlü bir dostluk bağı oluşur. bu saf ve temiz anadolu çocuğundaki sadakat ve temiz yürekten etkilenmiştir cahit sıtkı… zaman zaman karşısına alıp dertleşir ve bu anadolu çocuğunun ruhunda gizli şeyleri keşfeder…
akşamları rakı sofrası kurup en güzel kızartma ve mezeleri hazırlar abbas… aralarındaki duygu bağları güçlenir. böyle bir keyif geçesi akşamında alkollü cahit sıtkı sorar;
-sen istanbul ‘ u bilir misin abbas?
-bilir komutan.
-orda bir beşiktaş var bilir misin?
-bilir komutan! ben orda acemi birlikteydim.
-orda benim bir sevgilim var. sen bana kaçırıp onu getirir misin?
-elbet komutan!
sabah olur cahit sıtkı bakar ki. abbas yeni asker kıyafetleri giymiş, tıraş olmuş hazırlanmış. cahit sıtkı sorar;
-hayırdır abbas neden böyle hazırlık yaptın?
-ben istanbul ‘a gidecek komutan!
-ne yapacaksın sen istanbul ‘da?
-sen söyledi bana. ben gidecek sana sevgiliyi getirecek!
gözlerindeki hüznü ve gözyaşlarını gizlemek istercesine arkasını dönüp kapıyı çarpar ve çıkıp gider cahit sıtkı… fakat bu mert askerin, yüreği sevgi dolu anadolu çocuğunun samimiyeti ve sıcaklığından duygulanır. akşam olur. ağaç altında rakı sofrası kurdurur ve abbas ‘ı karşısına oturtur. birlikte yer içerler ve cahit sıtkı o meşhur şiirini kaleme döker!……
haydi abbas, vakit tamam;
akşam diyordun işte oldu akşam.
kur bakalım çilingir soframızı;
dinsin artık bu kalp ağrısı.
şu ağacın gölgesinde olsun;
tam kenarında havuzun.
aya haber sal çıksın bu gece;
görünsün şöyle gönlümce.
bas kırbacı sihirli seccadeye,
göster hükmettiğini mesafeye
ve zamana.
katıp tozu dumanı,
var git,
böyle ferman etti cahit,
al getir ilk sevgiliyi beşiktaş ‘ tan;
yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan
kaynak
devamını gör...
17.
bir kere misafire çıkmış adın; istesen de istemesen de gideceksin.
devamını gör...
18.
kendisiyle pek barışık olmayan ve yüzünü çirkin bulduğu için de kadınlara açılamayan bir insandır. arkadaşı şemsettin kutlu'ya anılarını anlatırken kendisine yarattığı sevgiliyi anlatır:
"galatasaray lisesi’nde idim. arkadaşlarımın çoğu varlıklı, iyi giyinen, gösterişli çocuklardı. ben giysem, onlar gibi kendime yakıştıramaz, pısırıklıktan kurtulamazdım.
çoğunun ceplerinde güzel, fettan kızlardan gelmiş mektuplar, resimler bulunur; övüne övüne bunları birbirlerine okuyup gösterirlerdi. onların bu başarılarını gördükçe içim içimi yerdi. geceleri yatakhanede pısır pısır, bu çeşitten kahramanlıklar anlatıldıkça benim gözüme uyku girmezdi.
“ben bunların çoğundan daha derin, daha duygulu, daha anlayışlıyım; üstelik bazı dergilerde şiirlerim de çıkıyor. onlardan eksiğim yok, fazlam var. hal böyle iken neden benim de kız arkadaşlarım olmuyor?” yollu tasalarla, sabahlara kadar yastığımda döner bire dönerdim.
tatil ya da paydos oldu mu, bu hızla okuldan dışarı fırlar, tünel’le taksim arasında melil mahzun mekik dokurdum. ama faydasız, yine de okula eli boş dönerdim. bu, uzun süre böyle gitmişti. baktım ki, bu işin sonu yoktu. arkadaşlarıma karşı da, kendime karşı da zor durumda kalıyordum. nihayet buna bir çare buldum:
kafamda, kendi zevkime göre bir sevgili yarattım. ona boy pos verdim, kaş göz düzdüm, adını koydum. artık benim de hiç değilse arkadaşlarıma anlatacak bir “kızım” vardı. anlatmaya da başladım. yalnız ne var ki, bunu belgelendirmek gerekiyordu.
bir gece, kuytu bir köşede yazımı değiştirerek, özene bezene, bu düşten sevgilimin ağzından, kendime bir mektup yazdım. beşiktaş postanesine gidip, oradan adıma postaladım.
mektubun elime geçtiği günkü heyecanımı anlatamam. bu gerçekten sahici bir kızdan gelseydi, ancak o kadar duygulanırdım. bir süre sonra bu mektupları arkadaşlarıma okurken onlar:
– cahit, sen tam dengini bulmuşsun. sen şair, o şair… diyorlardı. bu mektuplaşma böylece yarım yıl kadar sürdü. sonunda galiba ben vefasızlık ettim. mektuplaşmayı kestim.”
"galatasaray lisesi’nde idim. arkadaşlarımın çoğu varlıklı, iyi giyinen, gösterişli çocuklardı. ben giysem, onlar gibi kendime yakıştıramaz, pısırıklıktan kurtulamazdım.
çoğunun ceplerinde güzel, fettan kızlardan gelmiş mektuplar, resimler bulunur; övüne övüne bunları birbirlerine okuyup gösterirlerdi. onların bu başarılarını gördükçe içim içimi yerdi. geceleri yatakhanede pısır pısır, bu çeşitten kahramanlıklar anlatıldıkça benim gözüme uyku girmezdi.
“ben bunların çoğundan daha derin, daha duygulu, daha anlayışlıyım; üstelik bazı dergilerde şiirlerim de çıkıyor. onlardan eksiğim yok, fazlam var. hal böyle iken neden benim de kız arkadaşlarım olmuyor?” yollu tasalarla, sabahlara kadar yastığımda döner bire dönerdim.
tatil ya da paydos oldu mu, bu hızla okuldan dışarı fırlar, tünel’le taksim arasında melil mahzun mekik dokurdum. ama faydasız, yine de okula eli boş dönerdim. bu, uzun süre böyle gitmişti. baktım ki, bu işin sonu yoktu. arkadaşlarıma karşı da, kendime karşı da zor durumda kalıyordum. nihayet buna bir çare buldum:
kafamda, kendi zevkime göre bir sevgili yarattım. ona boy pos verdim, kaş göz düzdüm, adını koydum. artık benim de hiç değilse arkadaşlarıma anlatacak bir “kızım” vardı. anlatmaya da başladım. yalnız ne var ki, bunu belgelendirmek gerekiyordu.
bir gece, kuytu bir köşede yazımı değiştirerek, özene bezene, bu düşten sevgilimin ağzından, kendime bir mektup yazdım. beşiktaş postanesine gidip, oradan adıma postaladım.
mektubun elime geçtiği günkü heyecanımı anlatamam. bu gerçekten sahici bir kızdan gelseydi, ancak o kadar duygulanırdım. bir süre sonra bu mektupları arkadaşlarıma okurken onlar:
– cahit, sen tam dengini bulmuşsun. sen şair, o şair… diyorlardı. bu mektuplaşma böylece yarım yıl kadar sürdü. sonunda galiba ben vefasızlık ettim. mektuplaşmayı kestim.”
devamını gör...
19.
sevgilisi var sanılsın diye aylarca kendisiyle mektuplaşmış . üstad bu şizofrenliğin kaçıncı seviyesi.
devamını gör...
20.
35'ine gelmiş ya da gelmekte olan herkesin gözü bu şiir'e mutlaka ilişir. zaman kavramını bize tekrardan hatırlatarak geçen çocukluğumuzu,gençliğimizi anılarımızı depreştirir. yanlızlığımızı,hüznümüzü,hayal kırıklığımızı,kaçan hevesimizi insani duygularla anlatır bize..ve bir gün herkesin yolu mutlaka cahit sıtkı'ya çıkar.. şiir'in ilk dizeleri bir çoğunun ezberindedir.
devamını gör...