1.
yunus emre'nin şiiri.
çıktım erik dalına anda yedim üzümü
bostan ıssı kakıyıp der ne yersin kozumu
kerpiç koydum kazana poyraz ile kaynattım
nedir deyip sorana bandım verdim özünü
iplik verdim çulhaya sarıp yumak etmemiş
becid becid ısmarlar gelsin alsın bezini
bir serçe kanadını kırk kağnıya yüklettim
çifti dahi çekemedi şöyle kaldı yazılı
bir sinek bir kartalı salladı vurdu yere
yalan değil gerçektir ben de gördüm tozunu
balık kavağa çıkmış zift turşusunu yemeğe
leylek koduk doğurmuş bak a şunun sözünü
bir küt ile güreştim elsiz ayağımı aldı
onu da yenemedim göyündürdü özümü
kaf dağından bir taşı şöyle attılar bana
öylelik yola düştü bozayazdı yüzümü
gözsüze fısıldadım sağır sözüm işitmiş
dilsiz çağırıp söyler dilimdeki sözümü
bir öküz boğazladım kakıdım sere kodum
öküz ıssı geldi der boğazladın kazımı
uğruluk yaptım ona bühtan eyledi bana
bir çerçi geldi der hani aldın gözgümü
gördüm tosbağayı, yanın seğirdüpdür gider,
sordum kanda gidersin, kayseriye'dir azimi
yunus bir söz söyledi hiçbir söze benzemez
erenler meclisinde bürür mânâ yüzünü
birkaç farklı şarihin şerh ettiği daha az beyitli çıktım erik dalına şiiri var. zannederim ki o vakit şiirin ezberle taşınıp yazıya geçirilmiş olmasından kaynaklanabilir çünkü yakın seslerin farklı kelimelerle yazıldığı beyitler, hepsini yan yana koyunca anlaşılıyor ve bunlar anlamı ciddi değiştiriyor. netice itibariyle ilgilisinin fark edeceği şeyler. yukarıdaki şiir için niyazi mısri, ismail hakkı bursevi, seyhzade ve diyanet yunus emre külliyatındaki çıktım erik dalına şiirlerini birlikte değerlendirdim, yalnız kaplumbağalı beyitin bu halinin kaynağını hatırlamıyorum ama en düzgün anlam bu gibi, işte ortaya bu çıktı. manası herkesin anlayışı ölçüsünde..
çıktım erik dalına anda yedim üzümü
bostan ıssı kakıyıp der ne yersin kozumu
kerpiç koydum kazana poyraz ile kaynattım
nedir deyip sorana bandım verdim özünü
iplik verdim çulhaya sarıp yumak etmemiş
becid becid ısmarlar gelsin alsın bezini
bir serçe kanadını kırk kağnıya yüklettim
çifti dahi çekemedi şöyle kaldı yazılı
bir sinek bir kartalı salladı vurdu yere
yalan değil gerçektir ben de gördüm tozunu
balık kavağa çıkmış zift turşusunu yemeğe
leylek koduk doğurmuş bak a şunun sözünü
bir küt ile güreştim elsiz ayağımı aldı
onu da yenemedim göyündürdü özümü
kaf dağından bir taşı şöyle attılar bana
öylelik yola düştü bozayazdı yüzümü
gözsüze fısıldadım sağır sözüm işitmiş
dilsiz çağırıp söyler dilimdeki sözümü
bir öküz boğazladım kakıdım sere kodum
öküz ıssı geldi der boğazladın kazımı
uğruluk yaptım ona bühtan eyledi bana
bir çerçi geldi der hani aldın gözgümü
gördüm tosbağayı, yanın seğirdüpdür gider,
sordum kanda gidersin, kayseriye'dir azimi
yunus bir söz söyledi hiçbir söze benzemez
erenler meclisinde bürür mânâ yüzünü
birkaç farklı şarihin şerh ettiği daha az beyitli çıktım erik dalına şiiri var. zannederim ki o vakit şiirin ezberle taşınıp yazıya geçirilmiş olmasından kaynaklanabilir çünkü yakın seslerin farklı kelimelerle yazıldığı beyitler, hepsini yan yana koyunca anlaşılıyor ve bunlar anlamı ciddi değiştiriyor. netice itibariyle ilgilisinin fark edeceği şeyler. yukarıdaki şiir için niyazi mısri, ismail hakkı bursevi, seyhzade ve diyanet yunus emre külliyatındaki çıktım erik dalına şiirlerini birlikte değerlendirdim, yalnız kaplumbağalı beyitin bu halinin kaynağını hatırlamıyorum ama en düzgün anlam bu gibi, işte ortaya bu çıktı. manası herkesin anlayışı ölçüsünde..
devamını gör...