saygım var fakat adı üstünde, normal sözlük. hikaye roman veya destan değil.(linç is coming)
devamını gör...
bu genelde kısa kısa bir şeyleri anlatamayan insanların yazarken farkında olmadan yaptığı bir şey. bi meseleyi fıtı fıtı hızlıca anlatabilmek kesinlikle yetenek istiyor. ben yıllar içinde çok kısalttım metinlerimi. detaylardan arıttım ve çok öze, kolaya ve güncele yönelik taraflarına yöneldim meselelerin. insanların vakti de yok açıkçası durup okumaya. oylanmalara bakmayın çoğu nezaketen; "yazmış o kadar emek vermiş" vs diyor ya da oya karşılık oyluyorlar genelde. okuyanlar da var tabii.
devamını gör...
genellikle çok fazla artı oy ve fav alırlar. bazen, onlardan biri de benimdir.
devamını gör...
sevdiğim yazarlardır.

yazma amaçları; okur oldukları kadar, nitelikli okur olmalarından kaynaklı; yorum katabilme yetenekleridir. bu basit birşey gibi görülebilir. ancak sanıldığı gibi basit değildir. çünkü okuduğuna yorum katabilmek; beyni yoran bir okuma biçimidir. yorum katmadan kısa kısa tanım bırakmak işin kolayıdır. önemli olan işin kolayına kaçmadan yorum bırakabilmek, kendi perspektifini yansıtabilmektir.
devamını gör...
açık olmak gerekirse ben bir tanımı yazmaya başlarken uzun mu olacak kısa mı olacak diye planlama yaparak başlamıyorum.

kafamda o tanım kapsamında anlatmak istediklerimi belli bir plan dahilinde sırasıyla açıklamaya çalışıyorum. bunu yaparken tanım uzun olursa okunmaz veya daha az okunur kaygısı taşımıyorum.

elbette benim de en az herkes kadar okunma kaygım var ama bir konudaki düşüncemi bana göre eksiksiz ve olabildiği ölçüde açık anlattığım için tanım uzuyorsa ve okunmuyorsa bu beni o kadar rahatsız etmiyor çünkü benim yazarken temel amacım beni yazdığım haliyle okuyup anlayıp yorumlayacak insanlara ulaşmak.

kısa ve daha sansasyonel yazıp daha çok kişiye ulaşmak da bir ihtiyaç . bunu eleştirmiyorum ama benim ihtiyacım bu değil. imkan olsa ben bu yazdıklarımı yüz yüze anlatmak isterim ve karşımdaki beni daha iyi anlayabilsin arzusu taşırım ama yazarak ne anlatmak istediğimizi bir yere kadar ifade edebiliyoruz.

imkân olsa sözlüğe videolu tanım girsek güzel olurdu. sadece takipçilerin görebileceği kendi küçük komünitemizde sohbet ederdik.
devamını gör...
enayi yazarlar, ben dahil bazen böyle yapıyorum, çok uzun tanımlar giriyorum. sonra ne oluyor 3 kişi okuyor.
devamını gör...
sanırım ateist kaplumbağa, lan bırak, karanlıktaki mum, cenk'in arka bahçesi gibi sözlükte en çok takip ettiğim, vaktim oldukça ve sol frame baydıkça da profillerine girip eski girdilerini okuyup oyladığım yazarların da içinde olduğu grup. hımmm. acaba sorun kısa yazamamaları mı? hepimizin bakınız verme fasilitesini kullanabildiğine yemin edebilirim. demek ki no.

neyse bir yazarın iyi olup olmadığını yazdığı en uzun girdilerini okuyarak anlayabilirsiniz. yani benim için bir nevi turnusol. elbette her uzun yazan iyi demek değil ancak akademisyeninin bile iki cümleyi doğru düzgün bir araya getiremediği canına yandığımın memleketinde bir konuyu temellendirerek, konu akışı içerisinde, esprili ve akıcı biçimde aktaran kaliteli bir kaç yazar her zaman o sözlüğü döndürme ve sözlüğü okutma konusunda lokomotif görevi görmüştür.

ayrıca şok edici bir gerçek olarak: sms'den daha uzun metinleri okuyan bir kitle var evet!

not: bahsettiğim yazarların hiç biri kankim olmamakla birlikte bir kere bile mesajlaşmışlığım yoktur.

neyse biraz uzun gibi oldu.


özet geç diyenler için: ok. kib. bye.
devamını gör...
empati kurmak isteyenler, hayatının bir dönemide louis ferdinand celine, marcel proust ya da anton çehov okumalıdır. bu adamları biraz okuyan insan, hiçbir konuyu iki üç cümlede anlatamaz. içi almaz.

bir konu hakkında konuşurken çerçevesini çizip yavaş yabaş özelleştirir. birine değinirken diğerine de değinmesi gerektiğini bilir. yoksa çiğ, sığ bir konuşma yapmış olur ki bu iğrenç bir şeydir. basit bir şekeri tanımlamıyorsunuz, son derece kapsamlı, genel tanımlara girip iki cümle yazıp çıkıyorsunuz. iki cümle yazabildiğinizi ve bunun kabul gördüğünü bildiğiniz için de yüzlerce başlığı bu şekilde doldururp içini boşaltıyor, kirletiyorsunuz ortalığı.

keşke sözlükler tanım için asgari kelime kotası koysalar. gerçekten fikirleri olan, fikirlerini örneklerle anlatabilecek, yorumlayacak insanları rahatlıkla okuyabiliriz.
devamını gör...
genellikle bilgi içerikli tanımlar oluyorlar ve sözlükte asıl bulunma amacıma uygun oluyor böylesi tanımlar. o yüzden iyi ki varlar dediğim yazarlar.
devamını gör...
tercihimi bundan böyle ekseriyetle uzun tanımdan yana kullanacağım. uzun tanımlar anayasa maddesi gibi soğuk ve yüzeysel değil uzun ama bilgi verici, eğlendirici, ufuk açıcı tanımlar olacak. daha önceden kısa tanım yazdım ama az puan aldı ya da dikkate fazla alınmadı. kısa yazılan tanımları madalyalı tanım haline getirince öncekinde 2 beğeni 1 favori alan tanım, madalyalı hali ile 10 beğeni 3 favoriye dönüştü. baktım ki madalyalı tanımda okuyanı çeken bir husus var. hem yazana hem de okuyana fayda sağlıyor, arz buysa talep de böyle olacaktır. hem yazan için, hem okuyan için, hem de sözlüğün iyiliği ve selameti için bundan böyle örnek vatandaş , madalyalı uzun tanımlı çizgide olacaktır.
devamını gör...
baştan belirtelim ki kimse sizin kalıplarınıza uymak zorunda değil. uzun yazan kişilerin bu özellikleri üzerinden aşağılanmaları ve bunun destek görmesi avam kitlelerin olduğu ortamlarda kabul görür. umarım böyle bir rezillik zaten güzel bir yeri olan bu sözlükte olmaz.


önceleri sayfa başına ücretlendirme olduğu için birçok yazar yazmış ta yazmış, yazmış ta yazmış. eğer en kısa hikaye en yüksek parayı almış olsaydı şimdilerin en sevilen tasvir tanrıları olmaz, birçok dünyaca ünlü yazar köşe yazarı seviyesinden ileri gitmemiş olurdu. çünkü bazen kendini anlatmak için uzun yazman gerekmez, sen yazarsın ve dönüp baktığında metin uzun olur. bunun da okuyanları da okumayanları da mutlaka bulunur. okumayanları saygı gösterip okumayanları aşağılamak bize yakışmayacağı gibi uzun yazanları da aşağılama çabası içine girmek bize yakışmaz. bize diyorum ama buradaki biz, siz değilsiniz. yazılanlara baktığımda bunu net şekilde görüyorum.


güzel bir filtre oldu benim için bu başlık diyebilirim. bu yüzden başlığı oluşturan yazara teşekkür ederim.

- yazan kişi senin okuyup okuduğunla ilgilenmiyor. önce bunu kafamıza sokmamız lazım. seni kazanmak değil amacı, okumayı bilen insanlarla aynı havayı solumak, yazmak ve okumak denilen eylemin ne kadar güzel bir şey olduğunu insanlara göstermeye çalışmak. yani hedefindeki kişi sen olmadığın için sen bir başka başlıkta şeyma subaşı'nın son kıyafetini, acun ılıcalı'nın son kız arkadaşını, erkeği seksi gösteren detayları, kadının en güzel yerini değerlendirebilir, oralardan takipçi arttırabilirsin. ya da internette gördüğü bilgiyi millete satmak için neredeyse birebir kopyalayan bir tanımı oylayabilir, senin kafa yapındakilerle gül gibi geçinip gidebilirsin. bu tiplerin en sevdiğim özellikleri takipçileri var diye kendilerini bir vasıf sahibi zannetmeleri. senin gibi 1000 kişi seni takip ediyor işte, birbirinizi bulmuşsunuz.

- sözlük yazarlığı bir tanım yapmak, beğeniyi ortaya koyarken insanlara olumlu ya da olumsuz, saçma ya da mantıklı bir bakış açısı koymak üzerinedir. bunu yaparken de sırf uzun yazmış olmak için değil, gerçekten içinden geldiği için bazen uzun yazarsın. okuyan kitle de buna göre ya oylar ya da oylamaz. yani kimseye bir beğeniyi dikte etmezsin.

- "çok uzun yeaa" diyenlerin profile baktım. yaptıkları şey sözlük yazarlığı değil forum üyeliği. yazdığı tanıma bakıyorum "türkiye cumhuriyeti 1923 yılında kurulmuştur." tarzı kopyala-yapıştır cümleler. kendi cümlesi tek bir tane bile tanım yok. bomboş forum yazıları. 3000 tane tanım girmiş tanımların en az 2000 tanesi çöp. çünkü üzerinde çalışmamış, üzerinde düşünmemiş o an, yazmış ve geçmiş. sorsan 2 ay önce sözlüğe ne yazdığını bile bilmez.



bu eleştirilen kişilerden birisi dolaylı yoldan benim. mümkün olan en uzun şekilde yazarım yazıları. ınstagram boy ve snap girl tiplerin bakıp bakmadıklarını iplemediğim ve sözlüğü sadece sözlük olması için, kimsenin beğenisine muhtaç olmayarak kullandığım için okunup okunmamasına bakmam. bu yüzdendir ki aylardır içinde bulunduğum sözlükte sadece 200 tanım var.
kenarda taslak olarak yüzlerce yazı var. çünkü öylesine yazmak istemedim. eğer popüler olma güdüsü ile yazsaydım ağlaya ağlaya profilimi överdiniz yazdığım binlerce popüler unsur yazısı dolayısıyla.

işin güldüren tarafı, avamın bu denli popüler olduğu türkiye cumhuriyeti'nde çok uzun yazı yazabilen, kendini bir şeye odaklayabilen insan bulmak zordur. tüketim sevdalısı, netflix'in 5. sınıf dizilerini seyredip hayatını çer çöp ürünleri kolay tüketen bir insan olarak geçiren, elif şafak okuduğu için kendini okur zanneden tiplerin, uzun yazıları, giriş-gelişme-sonuç odaklı yazıları beğenmesi imkansızdır. victor hugo'dan sefilleri 300 sayfalık kısaltılmış şekli ile okumuştur çünkü geniş anlatımlı halini okumaktan korkar. upuzuuuuun bir cümle okuduğunda genelde geri döner cümlenin sonuna gelirken anlamdan koptuğu için. bazen aynı cümleyi 100 kere okur çünkü bu özelliği yıllar boyu kullanmamıştır. alışık olmadığı için de hata verir.

bu tiplerin diğer bir özellikleri de "bu hafta 2 kitap bitirdim. günde 300 sayfa okuyorum!" demeleridir. kitap okumanın, hayatlarındaki diğer birçok olay gibi bir yarış, bir tüketme sevdası olduğunu zannederler. oysa bir şeyi okumak ile, okumak ve anlamanın, o okuduğun şeyi anlatabilmenin farkını bilmezler. dümdüz okurlar ve sadece okumuş olmak için okurlar.

geçtiğimiz gün bir yazı okumuştum kendini beğenen bir tip tarafından "yeaaa notre dame'ın kamburu çok sıkıcıeeaaa. bana ne binaların ayrıntılarından?" yazan. orada hugo'nun, kitabı yazma amacıyla bağlantılı olarak "yok etmeye çalıştığınız şeyin nasıl bir şey olduğunu bir görün" düsturuyla yazdığını, bir tarihi eserin kaybının vereceği hasarı uzun uzun anlatarak, okuyucuda ağır bir empati duygusu besleme isteğinin olduğunu, böylelikle amacının yok edilmek istenilen katedralin yok edilmesini engellemek olduğunu bilmeden dümdüz eleştiri yaparlar. hugo sadece bir hikaye üretmeden, bir yandan da hayata dair ayrıntılar ve dönem paris'inin güzelliği ile romanını destekler.

bunu eleştirenlere bakarsak ta, upuzun anlatımlar onları sıkar, bunalırlar hatta uyuyakalırlar. sen ise o cümlelerin en sonunda bir yere mutlaka bağlanacağını bilir ve kitabın sonunda kızın maruz kaldığı durumun yarattığı sonucu, diğer karakterler seyrederken onlarla beraber o katedrali benimsemiş ve artık her gün gördüğün bir yerde dikilmiş olarak, onlar gibi seyredersin. bunu yapmana sebep olan şey, yaklaşık 400 sayfa önce hugo'nun paris'i üçe bölerek nerede ne var anlatması, bunlar arasında hangi bölgenin daha değerli olduğunu hissettirmesi, dönemin paris'ini yaşatmasıdır. eğer senin amacın "off hadi ya şu kitap bitse de diğerine başlasam" ise sen zaten en başından kitap okumanın ne olduğunu bilmemişsin. tek istediğin sadece okumuş olmak. sadece okumuş olmak ise amacın, sen hayatında yüzlerce kitap okumuş ama aslında kitap falan okumamış birisin demektir.


tıpkı bu örnek verilen romanda olduğu gibi, bir yazı yazarken ya da insanlara, yeni öğrenilen bilgiyi okuturken kendi tarzında bir anlatım yapar ve onların bu anlatımı beğenisine sunarsın. yazı beğenilmeyenilir, önemli olan beğeni kaygısı gütmeden kendi tarzını ortaya koymaktır. gerisi okuyan kişiye kalmıştır.


makalede anlatılan cümleye dikkat. makalede hızlı
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel okumanın okumak olmadığı ile ilgili güzel bir alıntı şaka var.

eğer uzun metinler sizi çekmiyorsa, siz kısa metinler ya da hap bilgiler ile yaşayabilirsiniz.
devamını gör...
sürekli olarak birbirinin benzeri başlıklar üzerinden gömülmeye çalışılan kişiler.

anlamıyorum ki size neden batıyor bu kadar bu olay? kısa yazan yazarları kimsenin küçümsediği yok, durduk yere haklarında başlık açıp. uzun yazana gelince kendini 2 cümleyle ifade edememekten tut madalya için yarışan yarış atına kadar her türlü yakıştırma yapılıyor. canım nasıl ifade etmek isterse kendimi, öyle ederim; o başlık neyi hak ediyorsa o kadarını veririm. bir zahmet rahat bırakın da döngüsel kuantum kütle çekim teorisini 2 cümleye sığdırmak için aptal durumuna düşmeyeyim.

burası sözlük diye her başlığa 1 cümlelik tdk tanımları yazacak değiliz. öyle olsaydı çoğu yazar 1 gün bile kalamazdı burada çünkü tanım bile yapmıyorlar. maksat bilgi vermek burada. onu da adam gibi yapmayacak olduktan sonra burada değil, karikatür gruplarında takılalım o zaman. zahmet harcamadan güler eğleniriz.

uzun yazı sevmiyorsanız okumayın. milletle de uğraşmayın artık. yalnız şunu da aklınızdan çıkarmayın; uzun yazı okumayanların çok büyük bir kısmı burası sözlük olduğu için değil, bunu huy edindikleri için okumuyorlar ve içinde bulunduğumuz durumu göz önüne alırsanız, bu milletin okumamak gibi bir lüksü olmadığını da görürsünüz. okumamak hiçbir devirde marifet olmadı, şimdi de değil.

bak gördün mü, yine uzun yazdım tüh! bu tanımı da okuma anam, bu tanımı da okuma yavrum!
devamını gör...
hadsizlik (!) neden insan uzun uzadıya kelam etsin ki?..
devamını gör...
sözlükte sevdiğim ve çok sevdiğim bazı yazarlar bu başlık altında benim de bu konu üzerinde söylemek isteyeceğim çoğu şeyi harika bir şekilde anlatmışlar ama benim de söyleyeceklerim var ve bunu inadına uzun uzun yazacağım. çünkü uzun yazmak bazı aklı evvellerin sandığı gibi kısacık anlatılacak şeyleri uzun uzun anlatma yetersizliği değildir.

benim de üzerinde durmak istediğim nokta bu. bu eleştiriye birkaç kez denk geldiğim için biraz araştırma yaptım sözlükte. kendimi zorlayarak bazı profilleri okudum ve bu zehirlenmeden kurtulmak için de hemen kütüphaneme koşup birkaç alberto manguel cildi karıştırdım. panzehir olarak alberto manguel üstadı kullandıktan sonra bu tanımı yazmaya karar verdim.

bir iki yazar kısa yazmanın güzelliğini vurgulamak için ernest hemingway’in baby shoes isimli mincik öyküsünü örnek verir ve bu öykü üzerinden hadlerini bilmeden kendilerine pay biçerek kısa yazarak çok şey anlattıklarını iddia ederler. tabii ki bu güruhun üstadın çanlar kimin için çalıyor ve silahlara veda kitaplarından haberleri yoktur.

kısa yazarak çok şey anlattığını iddia eden bu ekibin tanımları genelde şu minvalde oluyor:

başlık: kolera günlerinde aşk
tanım: okumadığım kitaptır

başlık: çilek
tanım: meyvedir

başlık: at
tanım: murattır

başlık: en sevilen sözlük yazarları
tanım: benimdir


kısa yazarak bu kadar çok şey anlatmayın lütfen. gerçekten bu kısacık tanımları okudukça büyük yazarların dev edebi eserlerinden bile soğuyorum. keşke dostoyevski de sizin gibi düşünseydi ve kitabı şöyle yazsaydı:

fakir öğrenci rehinci kadını öldürdü, sonra pişmanlık falan işte.
devamını gör...
zaman zaman benim de dahil olduğum grup. bu tip yazarların birçoğu en azından tanım yapıp, birşeyler anlatıyor.

söylemek istediği şeyi herkes 2 kelimeyle açıklayamıyor olabilir. kapasite meselesi! bütün hayatımızı 140 karakter içine sığacak şekilde geçirmedik belki de.

bazen bir şeyi açıklamak için uzun yazmak gerekir. bir örnek vereyim; gidin ayhan ışık başlığına bakın. buradan ilk tanım iki kelime. ayhan ışık bu mudur? iki kelimeyle anlatılabilir mi yani? her ne kadar başlığı açan iyi niyetli de olsa iki kelimeye sığar mı ayhan ışık?

sizi de anlıyorum. uzun okumaktan hoşlanmıyorsunuz. sınavlarda paragraf sorularından nefret ediyorsunuz. çünkü paragrafın sonuna geldiğinizde başını unutmuş oluyorsunuz. bu bir sorun değil mi sizce de? peki nasıl kitap okuyorsunuz? okuyorsanız uzun yazılardan neden şikayet ediyorsunuz. okumuyorsanız zaten "kitap okumuyorum, eksikliğini de hissetmiyorum" diyenlerdensiniz. zaten bunun eksikliğini siz değil biz çekiyoruz genelde. okumayan, okuduğunu da anlamayan bir topluluk var karşımızda. arada kısa da olsa tanım da yapsanız keşke.

uzun okumayı sevmeyen arkadaşlar buraya kadar gelmemiştir zaten. hayatınızı 300 kelime ile de geçirebiliyorsunuz. onlara selam eder gözlerinden öperim.

şu arkadaş birçoğumuzdan iyi durumda bence.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
(bkz: olum bari buraya uzun yazmayın ya)*
devamını gör...
bazı başlıklar kısa bir cümle ile tanımlanabiliyor.

fakat diğer bazı başlıklar var ki...
hakikaten uzun uzun açıklamak gerekiyor.

genelde de bu uzun tanımları herkes okumuyor.
sınırlı sayıdaki, aklı başındaki yazarlar uzun tanımları okuma cesareti gösterebiliyor.

ben uzun tanım girdiğimde,
can alıcı, dikkat çekici örnekler giriyorum.
araya espriler serpiştiriyorum.
okuyan yazarların keyf alıp, sonuna kadar okuması için,
yazımın adrenalinini yüksek tutmaya çalışıyorum.

zaten edebiyatta, üslup denilen bir şey var.
yazdığını okunur kılmak, yazarın elindedir.
kimse zorla her şeyi okumak zorunda değil.
insanlar keyf aldıkları yazıları okurlar.
uzunmuş, kısaymış fark etmez.
devamını gör...
kelimeleri birbiriyle dans ettiren yazarlardır. bizim kelimeler dans ederken devamlı birbirinin ayağına basıyor.
devamını gör...
okuduğum bilgili bir şeyi(her ne olursa olsun) sözlükte yazarım, çok da yoruyor telde o uzun yazıları yazmak.
devamını gör...
bu kadar uzun uzadıya tartışılacak bir konu değil. el cevap; biz uzun yazmaya devam edeceğiz. ha bu arada bize uzun gelmiyor. * size uzun geldiği için o şekilde söyledim. yoksa ben genelde özetin özetinin özetini geçiyorum. * fotoğraf tanrısına dua etmeyi unutmayınız. kabuk dolusu selamlar.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"çok uzun yazan yazarlar" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim