1908 yılında ford, model t isimli otomobilini satışa sunmuş, osmanlı’da ikinci meşrutiyet ilan edilmiş, çin’de 2 yaşındaki pu yi tahta çıkmış, amerika’da muhammed ali’nin doğumundan tam olarak 34 yıl önce 17 ocak 1908 tarihinde italyan kökenlere sahip cus d’amato isimli bir çocuk dünyaya gelmiştir. bu çocuk ilerleyen yıllarda boks tarihinin onur listesine girmiş floyd petterson, jose torres ve mike tyson gibi boksörleri; teddy atlas, kevin rooney ve joe fariello gibi antrenörleri yetiştirmiştir.

dördüncü caddede gramercy isimli spor salonunun sahibi, hayatını boks üzerine kurmuş, çok sade bir hayat yaşayan sıradışı bir adamdı. hayatındaki tek dostu köpeğiydi ve salonun arkasındaki bir odada yaşıyordu. 2015 yapımı southpaw filminde jake gyllenhall’in geleneksel metodları benimsemiş boks hocasını canlandıran forest whitaker’ın gerçek hayatta karşılık bulmuş haliydi. tıpkı whitaker’ın karakteri gibi bir gözü görmüyordu. çocukken bir çocuk kalın bir sopayla kafasına vurunca sol gözü görme yetisini kaybetmişti. askeri tarih ve nietzsche’ye merakı nedeniyle hayatını acı ve dayanıklılık felsefeleri üzerine kurmuş bir adamdı.

paraya değer vermezdi. öğrencisi floyd petterson dünya şampiyonu olduğunda, d’amato kendisine düşen otuz bin dolarlık payla petterson’a süslü bir kemer yaptırmıştı. onun için para kendi tabiriyle “trenlerin arkasından havaya saçmak içindi.”

bir diğer şampiyon boksörü jose torres’e göre d’amato akıllı olduğu kadar dengesiz de bir adamdı. mafyadan çok korkardı. ceylanın aslandan kaçabilmesi için ondan korkması gerektiğine inanırdı. bu korkusuna rağmen mafyaya karşı konuşabilen nadir insanlardandı. yanında her zaman bir silah ile uyurdu. onun zamanlarında boks dünyasını mafyalar elinde bulundururdu. sonny liston mafyanın adamıydı. metroya hiç binmezdi. torres bunun sebebini raylara itilmekten korktuğu için diye açıklamıştı.

d’amato güven, para ve keyfin mutlak suretle elem getireceğine inanan bir adamdı. bir nevi tatlı bir mazoşissti. acıyla yoğrulmuş, sporcuların teriyle ıslanmış eski kafa bir felsefesi vardı.

çıraklık eseri floyd petterson, kalfalık eseri jose torres ve ustalık eseri mike tyson’dı. tyson’ın annesi vefat ettikten sonra onu yanına almış ve kendi frankenstein’ını dünyaya sunmuştu.

tyson d’amato ile ilk tanışmalarını şöyle anlatıyor: “13 yaşındaydım, new york’un şehir merkezinden uzak bir taşra bölgesinde sparring yapıyordum. beni 10 dakikadan daha az izledi. bunu nasıl yapabildiğini bilmiyorum ama tarihin en genç ağır sıklet şampiyonu olacağıma o sırada karar vermişti .” d’amato tyson ile tanıştığında ünlü bir antrenördü. floyd patterson’ı dünya ağır sıklet şampiyonu yapmış ve jose torres’i hafif ağır sıklet şampiyonuna dönüştürmüştü.

cus’un catskill polis istasyonu’nun yukarısında eski, balık gibi kokan bir salonu ve bu salonun ortasında ufak bir ringi vardı. duvarda kesilmiş gazete küpürleri ve yaşlı adamın yanında birkaç beyaz adam duruyordu. bu gençlerden birisinin adı teddy atlas’tı. atlas o zamanlar cus’a ayak işlerinde yardım eden adam rolündeydi.

cus, içindekileri olduğu gibi dışına yansıtırdı. heyecanlandığında olmayan saçları yukarı doğru dikilir, pamuk gibi beyaz yüzü patlıcan gibi morarırdı. tyson’ı ilk kez bobby stewart karşısında izlediğinde de gözleri çanak gibi açılmış ve şu sözleri söylemişti. “ bugün tekrar doğdum.”

tyson: “cus olmasaydı brownsville’in köhne bir apartmanında yaşayan sıradan bir adam olurdum. belki de şimdiye kadar çoktan ölmüştüm. 13 yaşında korkak, şişman bir çocuğu yanına alıp 20 yaşında sokaklarda şöhretinden dolayı yürüyemeyecek bir şampiyona dönüştürdü.”

tyson’ın anlattığına göre cus d’amato öğrencisine sürekli olarak en iyinin o olduğunu söylüyor, içine kibir ve vahşet ekiyordu. tyson, dövüşte can yakma, acı çektirme, yok etme gibi eylemlerin cus’un ona anlattığı başat şeyler olduğunu söylüyordu. ona ringde insanlara acı çektirmenin saygın bir şey olduğunu hissettirdiğini, her maçta aralarında rakibin kaburgalarını kırmak, ciğerlerini patlatmak ve burnunu beynine kadar içeri göçertmek gibi tabirleri kullandığını ifade ediyordu. aralarındaki ilişki öyle bir noktaya gelmişti ki tyson’ın ifadelerine göre eğer d’amato ondan birisini vurmasını istese bunu yapardı.

d’amato belki de floyd petterson’ı çalıştırdığı dönemlerde yapamadıklarını mike tyson ile hayata geçirmek istiyordu. petterson sakin, sessiz ve çekingen bir şampiyondu. bazı unvan maçlarına peruk ve takma sakal ile giderdi. nakavt olduğu maçlardan sonra kimseye görünmeden başka bir şehirde bulunan antrenman kampına kılık değiştirerek giderdi. ne liston gibi indirici bir gücü ne de ali gibi susmayan bir çenesi vardı. petterson abd başkanın seveceği türden bir adamdı. beyazların siyah şampiyonuydu. ne sert bir kişiliği ne de sert yumrukları vardı. floyd, kanguru vuruşu ile meşhur olmuş naif bir boksördü.

us d’amato’nun elinde artık insanların duymak istediklerini söyleyen çekingen bir adam değil; konuşmasına bile gerek olmayan bir yok edici vardı. bu makineyi o yapmıştı. tyson’a antrenman, günlük ev işleri, boks maçı izleme zamanları ve seksin olmadığı bir askeri düzen kurmuştu. bütün olayı disiplin üzerineydi. “sevilmeyen işleri seviyormuş gibi yapmak” d’amato’nun felsefesinde bu vardı. bir keşiş gibi yaşıyor ve yaşatıyordu.

tyson sonraki hayatında bu kadar keyfe keder yaşamasını cus ile geçirdiği gençlik yıllarında içinde biriktirdiği her şeyin orta çıkmasına bağlamıştır.

d’amato akciğer rahatsızlığı sebebiyle 1985 yılında 77 yaşındayken hayatını kaybetti. tyson 1985 yılında 15 profesyonel maça çıkmıştı. d’amato öldükten sonra idolüm dediği ali’nin intikamını alarak trevor berbick’i nakavt edip tarihin en genç dünya ağır sıklet şampiyonu oldu. ne tesadüftür ki tyson, bu unvanı d’amato’nun bir başka öğrencisi olan patterson’dan devralmıştı.

--- alıntı ---

fightclub.com.tr/boks/sirad...

--- alıntı ---
devamını gör...
mike tyson’u sokaklardan alıp rakiplerinin yüreğine korku salan bir kabusa ve durdurulamaz bir knock out makinesine çeviren boks antrenörü: cus d’amato.

mike tyson’ın içinde korkunun ardına gizlenmiş vahşeti görür. tyson, cus ile tanışmadan önce aileden sadece şiddet, dışlanma ve aşağılanma görmüş, 12 yaşından itibaren sokaklarda suç işlemeye başlamış bir çocuktur. sokaklar da ev hayatından pek farklı değildir, aşağılanır ve dayak yer. ta ki, bir serseri tyson’ın güvercinini elinden alıp kafasını koparana kadar. o gün tyson’ın içindeki vahşet korku duvarına aşar ve kendinden büyük o serserileri öldüresiye döver. o gün kavga edebildiğini fark eder ve ufak tefek bahisler için farklı mahallelerden çocuklarla kavga etmeye başlar.

cus, tyson’ı gördüğünde boksa yetenekli olduğunu fark eder ve kısa zaman içinde onu kendi evine yerleştirip çalıştırmaya başlar.

ancak tyson’ın gücünü nasıl kanalize edeceğine dair hiçbir fikri yoktur, dahası, mental olarak çok kırılgandır.

cus, ağır sıklet için oldukça kısa olan tyson’ın boyunu avantaja çevirebileceği tekniği geliştirir. tyson’ın fiziğine özel duruş ve dönüş taktikleri belirler. (uzaktan bakınca doğal gözüken ancak ağır sıklet boks tarihinde pek de eşine rastlanmayacak derecede ayrıntılı konular, girmeyelim o kadar)

ancak bunlardan çok daha önemlisi, cus, tyson’a bir kimlik ve o kimliğe dayalı bir imaj inşa eder. ancak bir terzi gibi onu tyson’ın üzerine dikmez, bilakis, heykeltraş gibi yonttuğu o persona’ya tyson’ı uyumlu hale getirip zırh gibi giydirir.

“korku… önemli olan onunla ne yaptığınızdır.”

tyson çok ürkek ve hatta korkak bir kişiliktir. hayattaki en büyük korkusu ise, 12 yaşında dışlanan, hor görülen, dövülen ve aşağılanan o çocuğa tekrar dönüşmektir. boksta ilerledikçe kimliklenir, sevilir, saygı görür ancak bir gün bütün bunları tamamen yitirme korkusu onu mahveder. çünkü tyson hayatında ilk defa cus d’amato’nun evinde bir çocuk olabilmiş, sıcak bir yuvanın ne olduğunu orada görmüştür. hayatında ilk defa birisi ona oğlu gibi davranmıştır. ya yine sokaklara düşerse?

cus d’amato tyson’ın bu korkusunu çok iyi süzer ve bu korkuyu tyson’ın lehine çevirmenin yolunu bulur. tyson eskiye dönmemek için her şeyi yapmaya hazırdır. cus, bu potansiyeli önce disipline, sonra tekniğe, sonra vahşete dönüştürür.

bu tyson’ın korkusunu yok etmez. (maçlardan önce korkudan hüngür hüngür ağladığı olur.) bütün kariyerini yitirip yine kimsenin sevmediği o sokak çocuğu olma korkusunu rakibe kanalize eder. tyson’a göre rakibi onun elinden insanların sevgisini alabilecek bir kötülüktür. o yüzden ondan çok korkar ve yavaş yavaş ona öfke duymaya başlar. kendi deyimiyle, her maç öncesi hazırlık aşamasından ringe yürüdüğü ana kadar korkudan titremektedir ancak ringe yürürken korku yerini öfkeye bırakmaya başlar, ringe adım attığında ise artık kendini kimsenin zarar veremeyeceği bir yarı tanrı gibi hisseder. bazen öfke o denli büyür ki, rakibini yenmeyi değil, öldürmeyi ister.

cus d’amato’nun ölümü ise tyson için sonun başlangıcı olur. kısa süre sonra şampiyonluğu ve kemerleri alır ancak don king denilen soytarının kucağına düşer. kadın zaafı nedeniyle kolayca kontrol altına girer. yakın antrenör ekibi de çevresinden dağıldığında dünyanın en ünlü sporcusu aynı zamanda en yalnız insanıdır. zaman içinde şımarıklığı ve ölçüsüzlüğü başına iş açmaya başlar. dövüş stiline sadakati de azalır. kendini yönlendirecek baba fügürü olmayınca zaten duygusal anlamda çok kırılgan olan iron mike disiplinden uzaklaşır. hapishanede geçen 4 yıldan sonra iyi bir dönüş yapsa da, uzayan maçlarda zorlanması tehlike sinyalleri vermektedir. nitekim basit bir maçta kaybettiği unvanı bir daha geri alamaz.

şu günlerde bile cus d’amato anıldığında hala gözleri dolar tyson’ın. kemerlerin ise değersiz birer çöp olduğunu söyler. çünkü günün sonunda kemerler ve unvanlar ona hayatı boyunca ihtiyaç duyduğu o güven duygusunu ve sevgiyi veremez.

cus d’amato, muhammed ali’nin bile saygı duyduğu bir antrenördür. boksun efsanelerindendir.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"cus d'amato" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim