yazar: jean teule
orijinal adı: entrez dans la danse
yayım yılı: 2020
1518 yılında strasbourg'da yaşanan gizemli bir dans salgını ve bu salgının şehre etkilerini konu alan roman, bu tuhaf olayın tarihsel arka planını ve toplumsal etkilerini sorgularken, aynı zamanda insan ruhunun karanlık ve aydınlık yönlerini de irdeliyor.
orijinal adı: entrez dans la danse
yayım yılı: 2020
1518 yılında strasbourg'da yaşanan gizemli bir dans salgını ve bu salgının şehre etkilerini konu alan roman, bu tuhaf olayın tarihsel arka planını ve toplumsal etkilerini sorgularken, aynı zamanda insan ruhunun karanlık ve aydınlık yönlerini de irdeliyor.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "emine pir zola" tarafından 16.05.2024 01:30 tarihinde açılmıştır.
1.
jean teule'nin yazdığı 104 sayfalık roman. bugünlerde çok görüyorum. her gördüğümde övülüyor. bu nedir bir bakayım dedim. anaa. daha 5 sayfa okudum ama tüylerim diken diken oldu. allahsız, kitapsız romana böyle başlanır mı? bir ana çocuğunu nehre bırakıyor. bebeğin batışı anlatılıyor. eve dönüyor kocası diyor ki boşver iyi oldu, onu yememizdense ölmesi daha iyiydi. ay, ay bana bir şeyler oluyor. böyle bir girişten sonra beni ne bekliyor merak içindeyim.
devamını gör...
2.
aylar aylar önce pdf indirip çok beğenince hemen okumayı bıraktım. böyle bir kitabı kütüphaneme eklemezsem yazık olur diye düşündüm. sadece 20 sayfa okumuştum. işte şimdi güzelim kitap kulübü sayesinde yeniden okudum ve bu sefer bitirdim. 104 sayfa ama çok akıcı. korkunç, kan, vahşet, dram, gözyaşı ne ararsan var. okurken biz de bir gün böyle bir salgına yakalanır mıyız diye çok düşündüm. bizim dansımız horon olur ama, horon salgını. ilginç bir düşünce.
kitap aslında gerçek bir olay olan dans çılgınlığından esinlenerek yazılmış. merak eden google amcaya sorabilir. biz kitaptaki salgını anlatalım. salgının neden çıktığını anlamak için dönemin koşullarını bilmek çok önemli. tarih 16. yy., insanlar aç ama bu öyle normal bir açlık değil. kıtlık var, her şeyi yiyip tüketmişler. insanlar kedilerini, köpeklerini, atlarını bile yemek zorunda kalmış. fare bile yok şehirde. canlı olan her şeyi yemişler. durum artık o kadar vahim bir hal almış ki insanlar çocuklarını yemeye başlamış.
böyle bir ortamda bir anne babanın çocuğunu yememek, bu kadar da alçalmamak için onu nehre atmalarıyla başlıyor kitap. bu görevi üstlenen annenin ruh halini siz düşünün, artık delirdiği su götürmez bir gerçek olan kadın kendini sokağa atıp dans etmeye başlıyor. tüm şehir zaten bir delilik eşiğinde olduğu için önce bir iki kişi daha ona eşlik ediyor. çığ gibi büyüyor sonra dans edenler. dans kesinlikle durdurulamıyor. korkunç bir salgın. yemeden içmeden 2 hafta horon teptiğinizi düşünün, ayaklarınız kanıyor ama istemsiz bir şekilde oynamaya devam ediyorsunuz, etleriniz dökülüyor, vüdunuzda enerji kalmadığında düşüp ölürken bile kaslarınız son kez hareket ediyor yerde. aman aman. düşman götüne.
okuduğum en ürkütücü ama en güzel kitaplardan biriydi. çok sevdim. kitapta salgının çözümüne de yine salgına neden olanlar önayak oluyor. bu dinciler her yerde aynı. hepsinin soyu sopu kurusun. mutlaka okuyun.
kitap aslında gerçek bir olay olan dans çılgınlığından esinlenerek yazılmış. merak eden google amcaya sorabilir. biz kitaptaki salgını anlatalım. salgının neden çıktığını anlamak için dönemin koşullarını bilmek çok önemli. tarih 16. yy., insanlar aç ama bu öyle normal bir açlık değil. kıtlık var, her şeyi yiyip tüketmişler. insanlar kedilerini, köpeklerini, atlarını bile yemek zorunda kalmış. fare bile yok şehirde. canlı olan her şeyi yemişler. durum artık o kadar vahim bir hal almış ki insanlar çocuklarını yemeye başlamış.
böyle bir ortamda bir anne babanın çocuğunu yememek, bu kadar da alçalmamak için onu nehre atmalarıyla başlıyor kitap. bu görevi üstlenen annenin ruh halini siz düşünün, artık delirdiği su götürmez bir gerçek olan kadın kendini sokağa atıp dans etmeye başlıyor. tüm şehir zaten bir delilik eşiğinde olduğu için önce bir iki kişi daha ona eşlik ediyor. çığ gibi büyüyor sonra dans edenler. dans kesinlikle durdurulamıyor. korkunç bir salgın. yemeden içmeden 2 hafta horon teptiğinizi düşünün, ayaklarınız kanıyor ama istemsiz bir şekilde oynamaya devam ediyorsunuz, etleriniz dökülüyor, vüdunuzda enerji kalmadığında düşüp ölürken bile kaslarınız son kez hareket ediyor yerde. aman aman. düşman götüne.
okuduğum en ürkütücü ama en güzel kitaplardan biriydi. çok sevdim. kitapta salgının çözümüne de yine salgına neden olanlar önayak oluyor. bu dinciler her yerde aynı. hepsinin soyu sopu kurusun. mutlaka okuyun.
devamını gör...