1.
weber’e göre rasyonelleşme aracılığı ile dünya büyülerinden arındırılmıştır. toplumsallaşmanın ürettiği değerler ile bireyin kendisi için belirlediği değerler arasında bir uyuşmazlık söz konusudur. rasyonel karar verme açısından üretilmiş toplumsallaşma, bireyin rasyonel olmayan doğasını, yani arzularını, sevgilerini, tutkularını baskı altına almaktadır.
weber, toplumsallaşmanın ürettiği değerleri geri dönüşü olmayan bir süreç olarak tanımlar ve buna “demir kafes” adını verir.
“şimdiye kadar insanlar tarafından ... ciddiye alınmış dünyanın büyüsünü yitirmiş olması, bu dünyaya yabancılaşmış" bireyin özgür ve özerk olduğu iddiası için handikaptır. nesnelleşmiş bir dünyada birey, her türlü anlamdan soyutlanmış bir değerler alanına, kendi iradesi ve kararı ile bir anlam atfetmek, aklın böldüğünü kendi iradesiyle bütün hâline getirmek durumundadır. birey için önceden belirlenmiş hiçbir anlam yoktur çünkü.
demir kafes 'in içinde bireyin özgürlüğü vardır.
orada duruyor işte, görüyor ve etrafından yürüyüp geçiyorum o ateşten kanatların. ayaklarımı kontrol edebiliyorum ama gözlerimi değil. orada ve ben görüyorum. ona bakmadığım anlarda da orada duruyor. çığ gibi büyüyor bakmadıkça! sessiz, telaşsız bekliyor beni. bir ağacın dallarını güne ve geceye serip meyveye durması gibi beklemesi.
insan aklıyla korkuyor ama kalbiyle değil! olduğum gibi olamamak öldürüyor beni. gerçek ve güzel bir yaşamın içinde değilim, o benim içimde.
farz edin ki yokum ben. rüyanıza geldim ve size oradan, bir rüyanın içinden fısıldıyorum bu satırları. uyandığınızda unutacağınız anlaşılmaz sözler ediyorum.
gerçek değilim, sizler kadar.
aynı duvarlardan yapılmış odalar. kırtasiye süsü verilmiş bürokratik bir ölümü kusuyorum!
gülüp geçebilir miyim halimize? çok isterdim bunu. içimdeki şaşkın çocuk görevini başarıyla yerine getiriyor doğrusu.
az zaman önceydi. o karede gülümsemiştim. iri bir yalnızlıkla kuşattım kendimi sonra. bunu başardım.
weber, toplumsallaşmanın ürettiği değerleri geri dönüşü olmayan bir süreç olarak tanımlar ve buna “demir kafes” adını verir.
“şimdiye kadar insanlar tarafından ... ciddiye alınmış dünyanın büyüsünü yitirmiş olması, bu dünyaya yabancılaşmış" bireyin özgür ve özerk olduğu iddiası için handikaptır. nesnelleşmiş bir dünyada birey, her türlü anlamdan soyutlanmış bir değerler alanına, kendi iradesi ve kararı ile bir anlam atfetmek, aklın böldüğünü kendi iradesiyle bütün hâline getirmek durumundadır. birey için önceden belirlenmiş hiçbir anlam yoktur çünkü.
demir kafes 'in içinde bireyin özgürlüğü vardır.
orada duruyor işte, görüyor ve etrafından yürüyüp geçiyorum o ateşten kanatların. ayaklarımı kontrol edebiliyorum ama gözlerimi değil. orada ve ben görüyorum. ona bakmadığım anlarda da orada duruyor. çığ gibi büyüyor bakmadıkça! sessiz, telaşsız bekliyor beni. bir ağacın dallarını güne ve geceye serip meyveye durması gibi beklemesi.
insan aklıyla korkuyor ama kalbiyle değil! olduğum gibi olamamak öldürüyor beni. gerçek ve güzel bir yaşamın içinde değilim, o benim içimde.
farz edin ki yokum ben. rüyanıza geldim ve size oradan, bir rüyanın içinden fısıldıyorum bu satırları. uyandığınızda unutacağınız anlaşılmaz sözler ediyorum.
gerçek değilim, sizler kadar.
aynı duvarlardan yapılmış odalar. kırtasiye süsü verilmiş bürokratik bir ölümü kusuyorum!
gülüp geçebilir miyim halimize? çok isterdim bunu. içimdeki şaşkın çocuk görevini başarıyla yerine getiriyor doğrusu.
az zaman önceydi. o karede gülümsemiştim. iri bir yalnızlıkla kuşattım kendimi sonra. bunu başardım.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://i.imgyukle.com/2021/03/19/NqC2Pe.jpg)
devamını gör...